YAZARLAR

Bir ileri iki geri ya da şampiyon olmanın verdiği gücün aldatıcılığı

Süper Lig’de şampiyon olan takım ertesi sezon batıyor. Bu yıllardır böyle. Trabzonspor’un önünde bu zinciri kırma ve farklı bir yolu seçme şansı vardı. Ama ne yazık ki onlar da aynı yolun yolcusu olmayı seçtiler.

Son iki deplasman maçında kalesinde dokuz gol birden gören ve teknik direktörü istifa etmekten son anda dönen bir büyük takımın bir sonraki iç saha maçında ne yapması beklenir? Elbette bir tepki vermesi.

Trabzonspor da öyle yaptı. Dün akşam Başakşehir karşısında beklenildiği gibi maça baskılı ve istekli bir giriş yaptılar. Ama sahada yine akışkan ve üretken bir futbol yoktu. Nitekim kendilerine galibiyeti getiren golü net bir kaleci hatasıyla buldular. Sonrasında da koca bir ikinci yarıyı kendi yarı sahalarına çekilerek geçirdiler ve ancak bu şekilde kazanabildiler. 

Kuşkusuz ligin en iyi takımlarından birine karşı elde edilmesi itibarıyla, bu onları soluklandıracak bir galibiyet. Ama hepsi bu. Belli ki Trabzonspor bu sezon ileri attığı her bir adımının ardından iki adım geriye dönecek. Peki neden böyle oldu?

ŞAMPİYON OLAN NEDEN BATIYOR?

Geçen sezon Trabzonspor’un şampiyonluğu garantilediği hafta, sevgili Emin Çağlar ve Ayhan Şensoy tarafından, Bloomberg HT’deki “Oyunun Hikâyesi” programına konuk olarak davet edilmiştim. Bordo-mavililerin çok uzun süre sonra kazandığı şampiyonluğu değerlendirirken, en sonda bir şerh düştüğümü hatırlıyorum. Bu yazıyı yazmadan önce kaydı açıp yeniden izledim, aynen şunları söylemişim:

“Trabzonspor elbette şu anın tadını doya doya çıkarmalı, çünkü bunu çok uzun süredir bekliyorlardı. Ama sevinç gösterileri bittiğinde de dikkat etmeli. Bu şampiyonluğu kazanmak için yıllarca özlerinden çok uzaklaştılar. Tıpkı İstanbul kulüpleri gibi para harcamaya dayalı bir modelle rekabet etmeye çalıştılar ve kendilerini tükettiler. Şu an kendi yetiştirdikleri oyuncuları var kadrolarında: Uğurcan Çakır, Abdülkadir Ömür, Ahmetcan Kaplan, Hüseyin Türkmen, Serkan Asan gibi. Ama genel olarak yaşlı bir iskelete sahipler. Kendi yetiştirdikleri oyuncuları işin içine daha çok dâhil edebilirlerse, son yıllarda şampiyon olan takımların yaşadıklarından farklı bir gelecek kurabilirler kendilerine. Ama şayet şampiyon olmanın verdiği o gücün aldatıcılığına yenik düşerlerse, korkarım onları da diğerlerininki gibi bir son bekler.”

Aradan geçen yaklaşık sekiz ayın ardından ise bunun doğru bir uyarı olduğunu görüyorum. Fakat elbette bu bir kâhinlik değildi. Çünkü bu Trabzonspor’a özgü bir durum değil, Süper Lig’de şampiyon olan neredeyse tüm takımların yaşadığı bir durum. Bataklık üzerine inşa edilen her yapı, ilk sallantıda yıkılmaya mahkumdur.

Kısaca hatırlayalım.

Galatasaray, 2014-15’te üç kupa birden aldıktan sonra ertesi sezon yarışta bile yoktu. Ardından Beşiktaş, üst üste iki lig şampiyonluğu kazanmıştı, üçüncü sezon ise ligde dördüncü olunmuştu, çok yüksek bütçeli bir takıma sahiplerdi, nitekim yönetim maaşları ödeyememişti ve bir çöküş dönemi başlamıştı. Sonra Galatasaray iki sezon üst üste şampiyon olmuştu, üçüncü sezon Şampiyonlar Ligi’nden elde edilen gelirler, çoğu futbol hayatının sonuna yaklaşmış, pahalı oyunculara yatırılmıştı ve sonuç yine hüsran olmuştu. Ardından Başakşehir bir şampiyonluk kazanmıştı, ama zaten çok yaşlı olan ve misyonunu tamamlayan takım ertesi sezon düşme tehlikesi yaşamıştı. Pandeminin gölgesinde geçen o sezonu Beşiktaş kazanmıştı, fakat ertesi sezon yine Şampiyonlar Ligi gelirleri şöhretli veteranlara yatırılınca bir hüsran da onlar yaşamıştı.

Ve bu sezon Trabzonspor. Ya bu zincirin yeni bir halkası olacaklardı ya da farklı bir yolu seçeceklerdi. Ne yazık ki onlar da aynı yolun yolcusu olmayı seçtiler. Kendilerinden önceki diğer şampiyonların hatalarını aynen tekrarladılar. Şampiyonlar Ligi’ne katılma rüyası yüzünden tam 12 transfer yaptılar, yine yaşlı ve pahalı bir kadro kurdular ve kasım ayı başında Avrupa kupalarında iki kademe birden düşerek kendilerini Konferans Ligi’nde buldular. Süper Lig’deyse ocak ayı itibarıyla artık yarışta olmadıklarını söylemek mümkün.

BAŞARININ ALDATAN YAPISI

Trabzonspor geçen sezon da her ne kadar çok baskın bir şampiyonluk kazansa da bunu müthiş bir futbol oynayarak başarmamıştı. Özellikle hücum hattında birbirini çok iyi tamamlayan ve çok kaliteli oyuncuların bulunması, rakiplerin de kendi içlerinde bir krizde olmasıyla, onlara tarihin en rahat şampiyonluklarından birini getirmişti. Bu sezon ise yine çok kaliteli oyunculara sahipler. Ama oyuncular arasındaki uyum… İşte ondan eser kalmadı. Bu kadar çok transferle kalması da imkânsızdı zaten.

Marcelo Bielsa, hayatta büyüdüğü anların başarısızlıkla bir ilgisi olduğunu söyler. “Başarının bozan, gevşeten, aldatan bir yapısı vardır. Başarısızlık ise tam tersi, yapıcıdır ve bizi sağlamlaştırır” der. Türkiye’de başarının tam da tarif ettiği gibi bir etkisinin olduğu kesin. Ama başarısızlığın da bizi sağlamlaştırdığını söylemek mümkün değil.

Nitekim kış transfer dönemi başladı. Kimsenin olanlardan bir ders çıkarmadığını görmek için harika bir fırsat daha.


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda yine futbol üzerine çocuklara yönelik kurgusal biyografi kitapları kaleme alıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.