Bir kayyım da enflasyona atarlar mı?

Kayyımlarla ülke yönetmeye kalkanların ülkeyi soktuğu bataklıktan çıkış ancak yine demokrasiyi işleterek mümkün. tüm sorunlarımızın çözümü için geriye tek bir çıkış yolu kalıyor: Erken seçim!

Fotoğraf: AA
Google Haberlere Abone ol

Hekimlerin en çok dikkat çektiği konuların başında önleyici tedbirler gelir. Ciddi bir rahatsızlık riskine karşı asıl meselenin önceden tedbirlerin alınması olduğu sık sık ifade edilir. Zira hastalık ileri bir evreye geldiyse artık tedavi etmek, erken evrelere göre çok daha zor olur.

Bakın aynı durum aslında bugün ekonomimiz için de geçerli.

Tüm dünyada pandemi sonrası enflasyonun yükseliş gösterdiği bir dönemde ABD başta olmak üzere birçok ülkede enflasyon kontrol edilemez bir noktaya gitmesin diye önlemler alındı. Pandemi döneminde piyasaya verilen likiditenin çekilmesi için yüksek faiz ortamına geçildi.

Ne oldu hatırlayalım mı?

Pandemi öncesinde yıllık yüzde 2 civarında seyreden ABD enflasyonu, Mart 2020’de tüm dünyayı saran salgın ile önce yüzde 1’lere kadar geriledi. Hatta 2020 yılının Mayıs ayında yıllık enflasyon ABD’de yüzde 0,1’e kadar düştü. Salgının ardından yaşanan normalleşme, artan talep ve maliyet artışlarının da etkisiyle sadece bir yıl sonra 2008 Ekonomik Krizi’nden o döneme kadar olan en yüksek yıllık enflasyon oranları görüldü ve ABD’de 2022 Haziran ayında enflasyon yıllık yüzde 9’lara kadar yükseldi. 2022 yılı bu açıdan belki de ABD tarihinde görülmemiş bir enflasyon yılı olarak tarihe geçti.

ABD Enflasyon ve Politika Faizi

ABD Merkez Bankası (FED) bu süreçte o dönem geciktiği gerekçesiyle eleştirilse de 2022 yılı başında sıkılaştırıcı para politikası uygulamasına başladı. Mart 2022’de başlayan faiz artırımı sürecinde bir yıllık bir sürecin ardından 0,25 olan politika faizi Temmuz 2023’te rekor seviye olan yüzde 5,5’e yükseltildi.

Faizin rekor seviyede sürdüğü bu bir yıllık süreçte, FED açısından enflasyon kontrol altına alınmış görünüyor. Son 4 aydır ABD’de enflasyon yüzde 2,5 civarında seyretmeye başladı. Nitekim Eylül ayında FED, politika faizini düşürme konusunda ilk adımını da attı.  

Elbette ABD ekonomisinin kendine özgü avantajları, koşulları var. Ancak bütün bu koşulları iyi yöneten bir merkez bankasının varlığının, sorunu erken teşhis etmek ve soruna uygun çözümlerin arayışına girmesinin etkisinin de büyük olduğunu not edelim.

Peki ABD örneği böyle ilerlerken biz ne yaptık?

Tam tersini. Enflasyonun bütün dünyada bir sorun olduğu ve bizde de bu nedenle arttığını söyleyenler, tüm dünyanın ürettiği çözüm önerilerini bir kenara koyup kendileri bir teori ürettiler. Merkez Bankası bağımsızlığı başta olmak üzere birçok kavramı yerle bir ettiler. Faizi yüzde 8,5’lara indirip, enflasyonu patlattılar. Sürdürülebilir olmayan bu akıldışı teoriden de 2023 Haziran ayında vazgeçtiler.

Bu süre içerisinde enflasyon 2022 yılı başında yüzde 50’lere doğru yükseldi ve bir daha da normal bir seviyeye dönüş gerçekleşmedi. 2023 Haziran ayında ise politika değişikliği gerçekleşti. Yüzde 8,5 olan politika faizi seri bir şekilde yükseltildi. TCMB politika faizini tam bir yıl önce yüzde 40’a, Ocak 2024’te yüzde 45’e ve son olarak Mart 2024’te yüzde 50 seviyesine çekti. Haziran 2023’te yüzde 38,21 olan TÜİK enflasyonu ise bu 1,5 yıllık süreçte aşağıdaki gibi seyretti.

Ocak 2023-Kasım 2024 Enflasyon ve Faiz artışları

Tam bir yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Görüldüğü gibi aradan geçen bir yıla rağmen enflasyonda makul seviyelere hala çok uzağız. Hükümet yüzde 20’nin altındaki seviyeler için 2026 yılını işaret ediyor. Bu süre içerisinde yüksek faiz ortamında ekonomide tüm birimler (tüketiciler, firmalar, kamu) ciddi zorluklarla karşı karşıya.

Enflasyon virüsü zamanında alınmayan tedbirler nedeniyle ekonominin tamamına yayılmış durumda ve geç kalan tedavi bu şartlarda sonuç vermiyor. Mevcut tedavi nedeniyle de çoklu organ yetmezliğine doğru ekonomimiz gitmeye devam ediyor. Yüksek faiz ortamının istenen sonucu yaratabilmesi ancak ve ancak kapsamlı bir enflasyonla mücadele programı ile mümkün.

Kapsamlı bir enflasyonla mücadele programı ise sadece maliye politikası ya da ekonomide yapısal reformlarla ilişkili değil. Türkiye’nin yaşadığı bu zorlu enflasyon hastalığı sürecinden çıkması maalesef ki dışardan gelecek sermayeye yani başka bir ilaca daha bağımlı hale getiriyor bizi.

Bu ilacın gelmesi ise ekonomide atılan yalancı adımlardan öte ülkenin güvenilir, itibarlı ve istikrarlı bir yapıya kavuşması ile mümkün olabilir. Son iki haftadır olanlara bakarsanız ne güven, ne itibar ne de istikrarın kalıcı olabileceği bir ortamı bu iktidarın yaratma ihtimali kalmadığını da görüyoruz.

Kayyımlarla ülke yönetmeye kalkanların ülkeyi soktuğu bataklıktan çıkış ancak yine demokrasiyi işleterek mümkün görünüyor.

Bu nedenle de ekonomiden, hukuka, sağlıktan eğitime tüm sorunlarımızın çözümü için geriye tek bir çıkış yolu kalıyor.

Erken seçim!