Bir kayyım neden değiştirilir?

Diyarbakırlılar bir kayyımın daha gidişine üzülmediler ancak yine de soruyorlar: Bir kayyım neden görevden alınır?

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR- Diyarbakır Valisi ve Büyükşehir Belediyesi kayyımı Münir Karaloğlu görevden alındı. Halbuki, çalışmalarını Kürtçe “Keremke” (Buyurun) diye sunan Karaloğlu’nun kültürel alanda yürüttüğü faaliyetleri “Kayyımın kültür politikası” başlıklı bir yazı ile değerlendirmeye hazırlanıyordum. 'Türkiye’de gündem hızlı değişiyor' klişesine sığınıp söz konusu yazıyı unutabilirim. Karaloğu’nun görevden alınmasından hemen sonra eski MHP’li milletvekili Ahmet Çakar’ın oyuncu Melis Sezen’in kıyafeti üzerine başlattığı polemik, Türkiye’nin gündemine meme olgusunu oturttu. Meme meselesi siyasal, sosyal ve kültürel olarak çözülmemişken CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na hapis cezası çıktı. Ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, SADAT önünde “eylem” yaptı.
Çakar’ın “meme” çıkışı, Kaftancıoğlu’na hapis cezası, Kılıçdaroğlu’nun SADAT önündeki eylemi, kuşkusuz Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kayyımı'nın değişmesi kadar önemlidir ve esasında birbirinden bağımsız gelişmeler de değildir. Diyarbakır’da gerçekleşen herhangi bir durum, İstanbul’u da bir şekilde etkiliyor. Mesela HDP Diyarbakır İl Eş Başkanları ‘gizli tanık’ beyanları üzerine sabah operasyonuyla evlerinden gözaltına alınıp tutuklandığında küçük çaplı bir kıyamet kopsaydı, CHP İstanbul İl Başkanı’na 7 yıl önce attığı bir tweet nedeniyle bu kadar kolay hapis cezası verilemezdi belki, kim bilir.

KAYYIM PROFİLİ

Evet, gündem hızla değişiyor ama bazı şeyler, örneğin Diyarbakır’daki belediyelere kayyım atama zihniyeti asla değişmiyor. Bu değişmeyen zihniyet, değişik yol ve yöntemlerle kendini bir şekilde gösteriyor.
Öte yandan Diyarbakır’a vali olarak atanan Mersin Valisi Ali İhsan Su, Karaloğlu’ndan farklı bir yol izlemeyecektir. Çünkü seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım olarak atanan hiçbir vali, hiçbir kaymakam, “Yahu ne oluyor? Halkın iradesine ipotek koyan uygulamada payım olmamalı” demedi. “Diyemedi” diyemiyorum, çünkü kayyım atananlar, iktidarın dümen suyundandılar ve kayyım atanmaya hiç itiraz etmediler. Hicap duymadan, yüzde 70’e yakın oyla belediye başkanı seçilmiş gibi cakayla oturdular koltuğa.
Son yerel seçimlerde HDP Diyarbakır Milletvekili Selçuk Mızraklı ile kayyım Cumali Atilla, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi için yarışmıştı. AK Parti’den aday olan Atilla hezimete uğramış, daha sonra sırra kadem basmıştı. Kayyım olduğu dönemde adının karıştığı birçok yolsuzluk ve kendine özel yaptırdığı banyo nedeniyle uzun süre Diyarbakırlıların gündeminde oldu. Ancak devleti yönetenler, Cumali Atilla diye biri yokmuş, kadayıfa dünyanın parasını yatırmamış gibi davranmayı tercih ettiler.
Mızraklı, yüzde 62.93 ile Büyükşehir Belediyesi Başkanı seçildi. Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, seçimlerin ertesi günü Mızraklı’nın görevden alınması için başvuruda bulundu. Güzeloğlu’nun talebi karşılık buldu ve Mızraklı görevde ancak 3 ay kalabildi. Güzeloğlu, Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım olarak atandı. Görevden alınınca o da sırra kadem bastı. Sayıştay raporuna yansıyan yolsuzluk ve 500 milyon lira tutarındaki kuyumcu vurgunu ile ilgili kendisi hakkında herhangi bir soruşturma açılmadı.
İşte eski Antalya Valisi Münir Karaloğlu, merkeze alınan bu cevval valinin yerine atandı.

KAYYIM NEDENSİZ GİTMEZ

Bir vali-kayyım neden görevden alınır? İktidarın hoşuna gitmeyen ne yapmış olabilir? Doğrusu bunu Diyarbakırlılar bilmiyor. Çünkü Belediye Meclisi de feshedildiği için kol kırılıyor yen içinde kalıyor. Kayyımlar hakkında birçok söylenti hızla yayılarak büyüyor ve ama sonuçta genellikle söylenti olarak kalıyor.
Karaloğlu’nun kayyım olarak yönettiği belediye, dışarıdan atanan daire başkanları, şantaj skandalı, kuruyan palmiyeler, reklam giderlerine yüksek bütçe ayrılması iddiaları ile daire başkanları arasındaki kavgalarla gündemden düşmedi.
Karaloğlu, geçtiğimiz aylarda Erbil Valisi’nin Diyarbakır ziyaretinde, kendisine takdim ettiği “Kürdistan” albümünü kabul etmesi üzerine ırkçıların hedefi haline gelmişti.
Karaloğlu’nun merkeze alınmasında, bu gelişmelerin rolü olduğu iddia ediliyor. Bu iddialar nedeniyle merkeze alınmış olabilir elbette. Ama bambaşka bir gerekçeyle de olabilir, bilemeyiz. Çünkü kayyım atarken halka sormayan iktidar, kayyımı görevden alırken de bir bilgi verme ihtiyacı duymadı, duymuyor. Biz yine de soralım: Bir kayyım neden görevden alınır? Bu soruya verilecek cevap, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin nasıl yönetildiğine de ışık tutacağından önemlidir.
Eğer iktidarın politikalarında bir değişiklik yoksa, gelen kayyım giden kayyımı aratacak mı diye sormaya ise hiç hacet yok. Şimdiye kadarki kayyım deneyimleri de bunu gösterdi zaten. Karaloğlu, önceki kayyımlardan farklı hiçbir şey yapmadı. Ali İhsan Su da Karaloğlu’ndan farklı bir şey yapmayacak.

KARALOĞLU’NUN ARDINDAN

Arama motoruna Münir Karaloğlu yazınca epey icraatı ifşa oluyor elbette. En enteresan olanı Çin ziyareti sırasında çektirdiği fotoğraf olmalıydı ki uzun süre bu fotoğrafıyla Diyarbakırlıların gündeminde kalmıştı. Çinlilerin geleneksel elbiseleriyle fotoğraf çektiren Karaloğlu, bu fotoğrafı tweetlerken bütün Çin’i selamladığını ve hepsini Antalya’ya davet ettiğini belirtmişti.
Bu ‘sevimli’ fotoğraf-hatıra, Karaloğlu’nun Diyarbakır’daki görevine başlamasından kısa süre sonra, koyu gerçeklikle yer değiştirdi. Ta HDP’li belediyeler döneminde projesi yapılan basit bir hemzemin geçidin açılışı için bile konuşma kürsüsü hazırlatıp konuşan Karaloğlu, polis ordusuyla Diyarbakır’da fırdöndü. Kaçak yapılara müdahale edilmesini talep eden TMMOB Diyarbakır Şubesi’ne “kentin sahibi benim” ayarı verecek kadar Diyarbakır’ı sahiplendi.
Kentsel dönüşüme tabi tuttuğu Fiskaya’da, Bağlar’da, Ben u Sen’de binlerce Diyarbakırlıyı mağdur etti. Konuşma kürsüleri kurdurup “vatandaşımızla anlaştık” dese de bir anlaşmanın sağlanamadığını bu semtlerde bir tur atan herkes görecektir.
Bürokratları başka illerden getirtme konusunda diğer kayyımlardan geri kalmadı. Bu “ithal” bürokratlara ve aldıkları çift maaşlara Diyarbakırlıların yaptığı itiraza kulaklarını tıkadı. İthal bürokratların, daha önce adı yolsuzluğa karışmış daire başkanlarının birbirleriyle kavgaları, birbirlerine şantaj yapmaları da Karaloğlu döneminde ayyuka çıktı.
Aralarında TÜM BEL SEN Diyarbakır Şubesi Eş Başkanlarının da bulunduğu yüze yakın belediye çalışanı Karaloğlu döneminde işinden edildi. Belediye çalışanlarına yönelik baskı ve mobbing Diyarbakır gündeminden hiç düşmedi.
Birçok kaldırımın sökülüp yeniden yapıldığını, yollara asfalt döküldüğünü ise belirtmeye hiç gerek yok sanırım. Çünkü en başta Diyarbakırlılar, kente hizmet ettiğini göstermek için kayyımların ilk olarak yollara asfalt döktüğünü çok iyi biliyor artık. Bu asfaltta kısa süre sonra derin çukurların oluşacağını da…

KAYYIMIN KÜRTÇE VE KÜRT KÜLTÜRÜNE YAKLAŞIMI

Karaloğlu görevden alınmadan önce yazmak istediğim yazı, yukarıda anlatılan icraatlar ile ilgili değildi, onun kültür politikasını ele almayı amaçlıyordu. Çünkü yollar bozulur ve kamu adına hizmet vermekle mükellef kurumlar, bu yolları yapar. Bu bir lütuf da değildir üstelik. Bu, onların öncelikli görevidir.
Kültürün korunması, yaşatılması, ilerletilmesi de bu kurumların işleri arasında yer alır. Her yıl bir bütçe ayrılır bu işler için. Ama mesele de tam burada başlıyor. Kayyımların kültür işleri de bir türlü bitmeyen yol asfaltlama çalışmasına benziyor. Kayyımların kültür işleri dikiş tutmuyor ve halktan umduğu desteği bir türlü bulamıyor.

KAYYIMIN KÜRTÇE SEVGİSİ

Sezar’ın hakkı Sezar’a. Karaloğlu, Kürtçe ve Kürt kültürü üzerine işler yapan tek kayyım oldu. Ama bakın nasıl işler yaptı. Yakın zamanda Diyarbakır’da faaliyet yürüten birkaç kültür kurumu, sivil toplum örgütlerinin de desteği ile “FeqîFest” başlıklı bir festival tasarlıyordu. Feqiyê Teyran’ın adından yola çıkan festivalin, kentin birçok semtinde ve Hevsel Bahçeleri’nde düzenlenmesi planlanıyordu. Festival için hazırlık görüşmeleri yapılırken kayyım Karaloğlu yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi, “Feqiyê Teyran Kültür ve Sanat Sezonu”nu başlattı.
İlhan Başgöz’ün aktardığına göre dönemin Ankara Valisi Avni Doğan, üniversiteli gençlere, “Eğer Türkiye komünist olacaksa onu da biz yaparız size bırakmayız” demiş ya, Karaloğlu da Kürt edebiyatıyla, kültürüyle ilgili bir şey yapılacaksa onu da biz yaparız mesajı veriyor olmalıydı.

DENGBÊJLER İKİYE AYRILDI

HDP’li belediye başkanları çocukların Kürtçe, Türkçe, İngilizce eğitim gördüğü kreşler açmıştı. İlk kayyım döneminde bu kreşler işlevsizleştirdi. Kürtçe eğitim kaldırıldı. Karaloğlu, belediye bünyesinde Kürtçe dil kursları açtı ancak bu kreşlerin esas işlevi için hiçbir girişimde bulunmadı.
Karaloğlu, “Dengbêj Divanları” konserlerinin içerik ve görsel tasarım ihalesini “dostum” dediği İsak Baydaroğlu’nun sahibi olduğu İstanbul merkezli RNA İletişim Danışmanlık ve Reklam şirketine verdi. Karaloğlu’nun görevde kaldığı süreçte söz konusu şirkete verdiği ihalelerin toplam bedeli en az 1 milyon 251 bin TL’yi buldu.
HDP’li belediye başkanlarının kurduğu “Dengbêj Evi” açık kaldı. Ama Diyarbakır’da dengbêjler, “Kayyımın dengbêjleri” ve “Yurtsever dengbêjler” olarak ikiye ayrıldı. Yani Karaloğlu, bir çeşit “böl-yönet” politikasını hayata geçirdi.

KARPUZUN İÇİNDEKİ SEVİMLİ ÇOCUK

Karaloğlu’nun altında imza attığı kültür sanat alanındaki efsane işlerin başında ise, Diyarbakır Havalimanı mevkiinde bulunan Yonca Kavşağı’na diktiği “heykeller” oldu. Karpuz içinde yer alan çocuk ve kadayıf tepsisi taşıyan kişi heykelleri, kent sakinlerinin tepkisi üzerine kaldırıldı, değiştirildi. En az Karaloğlu’nun Çin’de çektirdiği fotoğraf kadar sevimli çocuk heykeli, karpuzun içinden çıkarıldı.

CADDELERİN İSMİNİ DEĞİŞTİRDİ

Yine hatırlanacaktır, önceki kayyımlar birçok parkın, caddenin adını büyük bir hevesle değiştirmişti. Karaloğlu onlardan geri kalmadı. Kayapınar ilçesinde bulunan Sipan Caddesi’nin ismini AK Partili eski bakan ve milletvekilli Abdulkadir Aksu’nun ismiyle değiştirdi. Diyarbakır’a katkıları tartışılır olsa da Aksu, Diyarbakırlı bir şahsiyet. Ve bu değişiklik bir şekilde anlamlandırılabilir.
Ancak kayyım, Şengal Caddesi’nin ismini, Molla Gorani olarak değiştirdi. Molla Gorani, Osmanlı devletinin 4. Şeyhülislamı ve Fatih Sultan Mehmet’in hocası olarak biliniyor. Bu isim Diyarbakır kültürüne ne gibi katkılar sağlayacak? Kayyım ve oluşturduğu meclis üyeleri dışında kimse bilmiyordur.

DİL YÜRÜYÜŞÜNÜ ENGELLEDİ

Celadet Alî Bedirxan ve arkadaşları Hawar dergisini 15 Mayıs 1932 yılında çıkarmaya başladı. Bu nedenle 15 Mayıs, 2006 yılından bu yana Kürt Dil Bayramı olarak kutlanıyor.
Bu yıl da Kürt Dil Platformu ile Kürt Dil ve Kültür Ağı öncülüğünde Türkiye’de çeşitli etkinlikler yapıldı. Diyarbakır’da da 15 Mayıs günü Bayramoğlu semtinden Koşuyolu Parkı’na bir yürüyüş gerçekleştirilmek istendi. Ancak kayyım yönetimindeki polis, Kürtçenin korunması, yasal ve eğitim dili olması için yapılan kısa yürüyüşe izin vermedi. Bu da kayyım Karaloğlu’nun giderayak Kürtçeye ve Kürtçeyi savunanlara yönelik son engellemesi olarak kayıtlara geçti.

DİN KÜLTÜRÜ ÖNEMLİ!

Karaloğlu’nun belediyeye getirdiği isimlerden birçoğunun İlim Yayma Cemiyeti (İYC) ile bağlantılı isimlerden oluşması da dikkati çekti. Karaloğlu, DBB Gençlik ve Spor Daire Başkanlığına, daha önce Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde birlikte çalıştığı İYC Kocaeli Şubesi’nin yönetiminde yer alan Mehmet Kesen’i getirdi. Kültür ve Sosyal Daire Başkanlığına getirilen Ali Çelik de İYC Üsküdar Şube Başkanlığı yapmış bir isimdi.
Kayyım Karaloğlu, Diyarbakır Müftülüğü’nün talebiyle Ergani ve Bismil ilçelerinde yaklaşık maliyeti 22 milyon 710 bin TL olan iki yatılı kız kuran kursu inşa edilmesi için ihale yaptı. Ayrıca İtfaiye Daire Başkanlığı’na ayrılan bütçeden 4 milyon TL'nin, Bismil, Ergani ve Silvan ilçelerinde Yatılı Kız Kur’an Kursu Yapım Projesi’ne aktarılmasına yönelik karar aldı.
Bu alandaki çalışmalar uzar gider ve aslında yeni de değildir. Türkiye’de iktidar koltuğuna oturan her parti, Kürtlerin taleplerini din ile bloke etmeye çalıştı. Karaloğlu da bunun için elindeki imkanların hepsini kullandı.

ELDE ANKARA HARİTASIYLA

“Elde Ankara haritasıyla Diyarbakır’da adres bulunmaz” diyor Diyarbakırlı şair Hicri İzgören. Kayyımlar, Ankara’da ellerine tutturulmuş haritayla adres bulmaya çalışıyorlar. Buldukları adresler hep yanlış çıkıyor.
Çünkü arkalarında bir ordu, ellerinde Ankara’dan bir haritayla dolaştıkları sokakların ruhunu bilmiyorlar. İnsanlara temas edemiyorlar. Halk, belediye başkanı seçerken iktidara taleplerini de iletmiş oluyor ama kayyımların o talepler hakkında kafa yormaya ne hevesleri ne de mecalleri oluyor.
Bu yüzden ne yapsalar sevilmiyorlar ve girdikleri her sokak çıkmaz oluyor. Tahmin edilebileceği gibi, bu sevilmeme hali kayyımlarla sınırlı kalmıyor, kayyım politikasında ısrar eden iktidara da sirayet ediyor.