Bir Nazi miti ve 'kızıl marjinal'

Naziler bir seçim kazanıp, bir de Reichstag yakıp, etrafa dehşet saçmaya bir anda başlayan bir grup değildi. SA gibi bir yapının varlığı, onları kolayca iktidarın yegane sahibi yaptı. Dolayısıyla ne Wessel ne de Ali Höhler rastgele seçilmiş bir 'kahraman' ya da 'katil' değildir.

Google Haberlere Abone ol

Nazi iktidarının doruk noktalarına ulaştığı yıllarda Reichstag binasında 'Bolşevik karşıtı' bir sergi düzenlenir. Ellerindeki güçle birlikte komünistlerin çoğunu toplama-çalışma kamplarına gönderince böyle bir sergi için meydan da artık enikonu boşalmıştır. Teoride halk temsilcilerinin toplanması gereken meclis, artık sürüyle Nazi'nin şov yaptığı bir sirke dönmüştür.

Sergide sunulan en dikkat çekici görsel, “Kızıl terör işbaşında” başlıklı bir kolajdır. Tüm duvarı kaplayan tasarımın altında komünistler tarafından öldürülen Nazilerin kanlı bedenleri yer alır. Hemen üstünde Ernst Thalmann gibi komünist önderler, cesetler üzerinde ajitasyon çekmektedir. Ortada, tüm diğer kişilerden daha fazla dikkat çeken biri vardır: 'Ali' lakaplı Albrecht Höhler. Kendisi baştan aşağı dövmeli vücuduyla, Naziler için ideal bir 'marjinal kızıl katil'dir. Fakat Ali'nin nice komünist önderin olduğu bu görselde başı çekmesindeki asıl neden sadece tarzı değildir. Onun çektiği tetik aynı zamanda bir Nazi mitini de başlatır.

Albrecht Höhler

 

Şimdi takvim yapraklarını geriye doğru çevirip 14 Ocak 1930 gecesi Berlin'e gidiyoruz. Elisabeth Salm kiracısı, Nazilerin paramiliter örgütü Sturmabteilung (SA) liderlerinden genç Horst Wessel ile sorunlar yaşamakta ve kendisinin evden çıkması gerektiğini söylemektedir. (Anlaşmazlıkların nedeni kimilerine göre kira borcu, kimilerine göre Wessel'in ev sahibini dayakla tehdit etmesi kimilerine göreyse ev sahiplerinin Wessel'in birlikte yaşadığı kadın için de kira istemesidir) Velhasıl Wessel ayak direr, tartışmalar büyür. Alman Komünist Partisi (KPD) ile ilişkili aile de evi boşaltmada bazı tanıdıklarından yardım rica eder.

Horst Wessel

 

Bu 'davet' bir şekilde Roter Frontkaempferbund'dan (RF) Ali'ye ulaşır. Kendisi duruma müdahil olur. Ali'nin çaldığı kapıyı açmasıyla Wessel'in alnına kurşun yemesi bir olur. Hikayede eksik kalan yerse KPD'nin bu saldırıyı sahiplenmemesi ve Ali'nin partiyle bağlantısını reddetmesidir. Hatta partinin gazetesi Rote Fahne, Wessel'in 'pezevenk' olduğunu iddia eder. Naziler elbette bu savları Wessel'in, birlikte yaşadığı sevgilisini fuhuştan Nazi partisiyle tanışarak kurtardığını söyleyerek reddeder (1), suçlu olarak komünistleri gösterir.. Olayın Wessel'in birlikte olduğu kişiyle Ali arasındaki ilişkiden kaynaklandığı da konuşulanlar arasındadır. Salm de gazetecilere yaptığı açıklamada olayın bir kadın için horoz dövüşüne tutuşan iki erkek olduğunu söyler (2).

Şahsi bir mesele gibi görünen ancak yine de soru işaretleriyle dolu bir olayla karşı karşıyayız. Bir polisiye için heyecan verici bir konu olsa da hikayenin detaylarına daha fazla dalmak işin tarihsel boyutunu kavramak açısından fazla yararlı olmayacaktır. O nedenle yankısından bahsedelim. Olayın ardından Nazilerin Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı'nı üstlenecek olan Joseph Goebbels, Wessel'in kaldırıldığı hastanede bizzat hazır bulunur. Genç faşist liderin kısa süre sonra gerçekleşen ölümünün ardından Goebbels gömleğinin kollarını sıyırır ve Wessel'den artakalanlarla bir mit inşa etmeye koyulur. Cenaze törenine liderlik eden Goebbles, korteji bilerek gözdağı vermek için KPD binasının önünden geçirir. (Komünistler de 'Pezevenk Wessel' yazılı bayraklarla aynı gün sokağa çıkar, faşistlerle yer yer çatışmalar yaşanır) Goebbels'in göz bebeği Wessel ölmüştür, ama Naziler onun ardından filmler çeker, şiirler yazar, şarkılar söyler. Adına yapılanlar, en popüler Nazi propagandalarına dönüşür...

BİR MİTTEN FAZLASI: PARAMİLİTER GÜÇLER

Mitin tarihsel açıdan bize anlattığı, Nazilerin yükselişini farklı kılan en önemli örgütlerden bir tanesi SA'nın varlığıdır. O halde komünizm 'mağduru' olarak gösterilen Wessel'in örgütü SA kimdi, nasıl ortaya çıktı ve ne zaman güçlendi? Yüzde elliyi geçen işsizlik, artan ekonomik-siyasi kriz ve orta sınıfların ileri derecede yoksullaştığı Almanya'nın, Adolf Hitler'in Nazi Partisi'ne destek verdiği bilinen bir gerçek. Zaman içerisinde oylarının katlanarak artmasına karşın partinin dayandığı en güçlü payanda bu değildir. Onların örgütlenmelerinin çekirdeğinde, sayıları 1930 sonlarında 100 bin ve 1932 sonlarında 400 bini bulan paramiliter sokak savaşçıları -SA ya da Nazi Komando Örgütü üyesi/Kahverengi Gömlekliler- yer alıyordu. Bu silahlı çeteler toplumsal bunalımın sorumlusu olarak suçladıkları, bir uçta sözde 'Yahudi' finans kapital, öte yanda sözde 'Yahudi', 'Marksist' işçi sınıfına karşı mücadeleye kendilerini adamışlardı. Nazizm'i ve faşizmi, yerleşik burjuva partilerinden farklı kılan, sokakların kontrolü ve tüm öteki örgütlerin fethedilmesi için savaşmaya hazır olan bu silahlı gücün varlığıydı. (3)

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra radikal sağın yükselişini, hiç kuşkusuz, genelde toplumsal devrim ve işçi sınıfı iktidarı tehlikesine, aslında gerçekliğine; özelde ise Ekim Devrimi ve Leninizm'e gösterilen bir tepki olarak değerlendiren tarihçi E. Hobsbawm, faşizmi 'yeni' kılan özelliğe dair 'bir kez iktidara geldiğinde eski siyasal oyunları reddetmesi ve fırsat bulduğunda iktidarı tam olarak ele geçirmesi' ifadelerini kullanıyor ve ekliyor: “İktidarın tam olarak devralınması ya da bütün rakiplerin tasfiye edilmesi İtalya'da (1922-28) Almanya'dakinden (1932-33) daha uzun sürdü, ancak iktidar bir kez ele geçirildiğinde karakteristik biçimde, üstün bir popülist 'önder'in (Duçe, Führer) engelsiz diktatörlüğü haline gelen şey üzerinde artık hiçbir iç siyasal sınırlama olmadı. (4)”

Kimileri Roter Frontkaempferbund'dan (RF), bahsederken 'Komünistlerin SA'sı' ifadeleri kullanır. Yapılan yorumun basitliğini görmek için Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'sına şöyle bir göz gezdirmek yeterli olacaktır. Freikorps gibi cepheden dönen askerlerin kurduğu eli silahlı aşırı milliyetçi örgütlenmenin ülke siyasetindeki etkisini hatırlayabiliriz örneğin. 1919'da Alman komünistleri nasıl boğazladıklarını, işledikleri cinayetleri ve Nazilerin doğmasındaki paylarını gözden geçirebiliriz. Sağdan gelen bu saldırılara karşı RF'nin savuşturma amaçlı oluşu, onu SA'dan önemle ayırıyor. Evet, kurulan cephenin lider kadroları KPD ile ilişkiliydi, ancak üyeleri arasında ciddi bir çoğunluk ya örgütsüz ya da farklı teşkilatlardan da geliyordu. Neukölln'deki RF üyelerince yapılan bir bayrakta yazdığı üzere “Öfkemiz ilan olsun tiranlara ve krallara/İhtiyaç duyan halkımızın onuruna” sözleriyle kendini ifade ediyorlardı.

SEÇİM PARTİSİNDEN FAZLASI

Peki faşist paramiliterlerin yükselişinde komünistlerin hiç mi eksiği yoktur? Sonraki yıllarda Reichstag düzemecesinde yargılanacak Bulgar komünist G. Dimitrov, Komünist Enternasyonal'in Yedinci Dünya Kongresinde sunduğu raporda şu sözleri sarf ediyor: “Faşizme karşı mücadelemizi sarsan, Komünist Partisi'nin yaptığı yanılgılardan söz etmeden de duramayız. Saflarımızda faşist mücadeleyi küçümseyen ve hâlâ önü alınamayan bir eğilim vardı. Bu konuda önemli bir yanılgı şuydu: 'Almanya, İtalya değildir.' Bu şu demekti: Faşizm İtalya'da başarıya ulaşmış olabilir. Almanya gibi kırk yıllık işçi sınıfı hareketi geleneği bulunan, endüstri ve kültür bakımından çok gelişmiş bir ülkede ise faşizmin başarısı söz konusu olamazdı. Ya da bugünlerde karşılaşılan bir görüşle söylersek, 'klasik' burjuva demokrasisi bulunan ülkelerde faşizm için uygun toprak bulunmaz. Böyle düşünceler, faşist tehlikeye karşı kararlılığı gevşetmeye ve faşizme karşı mücadelede proletaryanın seferber olmasını daha da zorlaştırmaya hizmet edebilir ve etmiştir.” (5)

Nazilerin yükseliş hikayesinde gerisi malum, Reichstag yangını bahanesiyle kapatılan KPD, susturulan basını ve toplama kamplarına sürülen 10 bin kadar üyesi... Savaş çıkmadan önce Almanya'da 225 bin kişi zaten siyasi suçlar nedeniyle hapse mahkum edilmişti bile. Buna bir de tüm bu sürede hareketsizleşen, hangi yöne gideceğini bilemeyen sosyal demoratları ekleyin.

Amacımız Nazilerin yükseliş hikayesinin nedenlerini yazmak değil, bu yükselişte paramiliterlere düşen rol. Naziler bir seçim kazanıp, bir de Reichstag yakıp, etrafa dehşet saçmaya bir anda başlayan bir grup değildi. SA gibi bir yapının varlığı, onları kolayca iktidarın yegane sahibi yaptı. Dolayısıyla ne Wessel ne de Ali Höhler rastgele seçilmiş bir 'kahraman' ya da 'katil' değildir.

(1) https://www.jewishvirtuallibrary.org/horst-wessel

(2) https://spartacus-educational.com/Horst_Wessel.htm

(3) C. Harman, Halkların Dünya Tarihi, s.463 (Yordam Kitap)

(4) E. Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl Tarihi s.165-169 (Sistem)

(5) G. Dimitrov, Faşizm ve Savaş Üzerine, s.24-25 (Sergi)