YAZARLAR

Bir şehir ol, mesela Kayseri gibi... Nöördün gadasını aldıım?

Her ne kadar “Kayseri” deyince ilk akla gelen kurnaz tüccarı, pastırması ve mantısı olsa da binlerce yıldır medeniyetlere ev sahipliği yapan bu kadim il; birçok tarihi ve kültürel değerlerin yanında Erciyes Dağı, Kapuzbaşı Şelaleleri, Sultan Sazlığı, Koramaz Vadisi gibi doğal güzellikleri de barındırıyor. Ne demişler: “Başını çevirince Erciyes’i görmüyorsan, bu nice yaşamaktır?”

Tam oturdum, Kayseri’yi yazmaya karar verdim ama yine beynimde şu cümle dönmeye başladı: “Ih ıh Kayseri... Ih ıh Kayseri...”

Ben de işi gücü bıraktım, açtım “Salak Milyoner” filmini izledim, bir kez daha: Babalarının bıraktığı altını aramak için Kayseri’den gittikleri İstanbul’u kazarak, altını üstüne getiren dört kardeş, yine bir gün tünel kazar. Yukarıdaki delikten ilk Saffet (Kemal Sunal) kafayı uzatır. Başına isabet eden bir toptan sonra tünele geri döner. Himmet (Zeki Alasya) “Nereye çıktık ulen?” diye sorar. Saffet, “Top sahasına çıkmışız. Hem de bizim Kayserispor oynuyor” der. Gayret (Halit Akçatepe) “Maç kaç kaç?” diye sorar. Saffet bilmediğini söyleyince Hayret’i (Metin Akpınar) yere yatırıp üç kardeş sırtına çıkar. Tam kafalarını neşeyle delikten çıkardıklarında Kayserispor’un 1-0 yenildiğini görürler. Hemen bir gol daha gelir ve durum 2-0 olur. Himmet, “Kayseri zor durumda” derken Gayret de “Ih ıh Kayseri... Ih ıh Kayseri...” diye tezahürat yapmaktadır. Ama onlar inmek yerine Kayseri’nin yardımına koşmak için “Ya ya ya, şa şa şa, Kayseri çok yaşa” deyip sahaya dalarlar. Elde kazma kürek koşarlarken polisle de komik bir kovalamaca yaşanır.

Salak Milyoner- Ih ıh Kayseri... 

İşte bu filmden dolayıdır ki birisi her “Kayseriliyim” dediğinde karşısındaki insan kendisini tutamaz ve “Ih ıh Kayseri” der. Bu durum, Kayserilileri biraz gıcık ediyor, haberiniz olsun.

KAYSERİLİDEN PARA İSTEMİŞLER; ‘CAN DEĞİL Kİ VERESİN’ DEMİŞ

Hem bu hem de devam filmi “Köyden İndim Şehire”de, Kayserililerin parayla ilişkisi aslında ana konu. Aslında Kayserililerin akçe işlerindeki zekâsı, birçok filmin olduğu gibi fıkranın da konusunu oluşturuyor. İşte bir tanesi:  

“Gözleri görmeyen, bekâr ve fakir Kayseriliye bir cin çıkagelmiş. ‘Benden bir şey dile yerine getireceğim’ demiş. Kayserili düşünürken cin sormuş, ‘Gözlerini mi istersin, zenginlik mi istersin, evlenmek mi istersin?’ Kayserili, ‘Oğlumu altınlarımı sayarken görmek istiyorum’ demiş.” Bence mükemmel bir cevap!

Aslındaki Kayserililerin ticaretteki başarısı, 4100 yıl öncesine uzanıyor. Eski adı Kaniş olan Kültepe ve civarındaki arkeolojik kazı bölgesinden çıkan 22 bin tabletin ticari senet olduğuna inanabiliyor musunuz? Günümüzdeki bankacılık sisteminin temelleri, bu bölgede atılmış. İş ortaklıkları, borç alıp verme ve hatta yüzde otuz-otuz üç faizle kredi verildiğine dair şaşırtıcı yazılı kanıtlar bulunmuş. Üstüne bir de bugünkü ismiyle ilk ticaret odası anlamına gelen Bit Karim, o zamanın Kaniş Karum adlı şehrinde ortaya çıkmış. Ticaret dünyasında sadece erkekler yokmuş, kadınlara da ticaret yapma hakkı tanınıyormuş. Kültepe (Kaniş Karum) Ören Yeri, Kayseri-Sivas karayolunun yirminci kilometresindeki Karahüyük Mahallesi’nde bulunuyor ve buradan çıkan eserler Ankara Anadolu Medeniyetleri ile Kayseri Arkeoloji müzelerinde sergileniyor.

Kaniş Karum Ören Yeri

“Kayseriliden para istemişler; ‘Can değil ki veresin’ demiş” şeklindeki mini fıkrayı da yazdıktan; pastırmasını ve mantısını nasıl da marka hâline getirdiklerine dikkat çektikten sonra bu tür konuları kapatalım ve gelin doğal güzelliklerine doğru yola çıkalım. Derken Tekin Akmansoy’un canlandırdığı “Nöri Gantar” tiplemesi geldi aklıma ama kendimi durdurup “uzaklaştıkça yakınlaşan, yakınlaştıkça uzaklaşan” Erciyes Dağı’na “yakından bakmaya” çalışacağım.

Erciyes Dağı uzaktan görünüm. 

UZAKLAŞTIKÇA YAKINLAŞAN, YAKINLAŞTIKÇA UZAKLAŞAN DAĞ

3.917 metrelik yükseltisi ile Türkiye’nin beşinci, İç Anadolu Bölgesi’nin en yüksek dağı olan Erciyes, günümüzden yaklaşık 25 milyon yıl önce faaliyete geçmiş ama 800 yıl öncesinde sönmüş bir volkanik dağ. Artık “'Sönmüş bir volkan” ya da “'İhtiyar bir yanardağ'” olarak adlandırılan Erciyes, gerçi bir ara bölge halkını korkutmadı değil. İzlanda’daki Eyyafyallayöküll Yanardağı’nın 190 yıl aradan sonra (2010 yılında) yeniden faaliyete geçmesi üzerine endişeye kapılan Kayserililer, “Erciyes Dağı da patlar mı?” diye sormak için Jeoloji Mühendisleri Kayseri Odası’nın telefonlarını kilitledi ve oda yöneticileri böyle bir tehlikenin olmadığına insanları ikna etmek zorunda kaldı.

Konuyu kapatacağım dedim ama Kayserililerin borcunu geciktirmek için “Şu Erciyes Dağı’nın karı eriyince borcumu öderim” dediği anlatılara hep konu olmaktadır. Peki, bu Erciyes’in karı neden hiç erimez? Aslında bilimsel birçok açıklaması yapılabilir ama her zamanki gibi biz efsaneler ne diyor ona bakacağız; Er ile Cis Efsanesi’ne...

Erciyes Dağı

Er’imiz yiğit, bey kızı Cis’imiz namı dillere destan bir güzel... Baba da hemen kızını verecek değil ya Er’den karşı dağın tepesinde alev kusan ejderi öldürüp gelmesini ister. Er, gitmeden Cis’e hem gelinliğini hem de döneceğine dair sözünü verip yola çıkar. Ama yiğidine kıyamayan Cis, gelinliğiyle onu yoldan çevirmek için uğraşsa da başarılı olamaz. Yanına vardıklarında ejder, alevler püskürtür ama Cis, Er’in üstüne kapanır. İkisi birden tutuşurken Cis’in beyaz gelinliği dağın başına yayılır. Erciyes, o günden sonra beyaz ve dumanlı kalır.

Erciyes’in Kerem ile Aslı’yı da konu alan birçok efsanesi var. Ama ben bunu sizlere anlatmayı seçtim.

Erciyes Dağı kış turizmi. 

KIŞ TURİZMİNİN CENNETİ

“Karlar yağmış Erciyes’in başına, merhamet eyleyin gözlerimin yaşına”, “Başını çevirince Erciyes’i görmüyorsan, bu nice yaşamaktır?” gibi sözleri var Kayserililerin. Şehrin bu önemli sembolü, kış sporları ile ilgilenenler için de bir cennet. Kayserililer, eski takvime göre bir yılı iki bölüme ayırır. 8 Kasım’dan 5 Mayıs’a kadar süren “Kasım Günleri”, Erciyes’in en çok ziyaret edildiği dönem. İkinci bölüme de “Hızır Günleri” adı veriliyor... Uluslararası standartlarda on dokuz mekanik tesisi ve farklı zorluk derecelerine sahip kırk bir pisti olan Erciyes Kayak Merkezi’ne ben snowboarda yeni başladığımda gitmiştim. O zaman acemi pistinde debelenmekle geçen günlerin acısını önümüzdeki ocak ayında çıkarmayı düşünüyorum.

Çifte Kümbet, Sırçalı Kümbet, Alaca Kümbet
'BİZE HER YER KAYSERİ DEĞİL...'

Bazen illeri araştırırken kendimi çok alakasız yerlerde bulabiliyorum. Mesela Google’da Kayseri ile ilgili en çok aranan konuların başında hava durumu ve namaz vakitleri geliyormuş. Bu bilgi nasıl işinize yarar bilemiyorum. Neyse... Karadeniz’le sürekli atışmaları fıkralara konu olan Kayserililerin bir sözü daha var: “Bize her yer Kayseri değil çünkü hiçbir yer Kayseri kadar güzel değil.” Ne yalan söyleyeyim ben İç Anadolu Bölgesi illerinde şehir merkezlerini çok sevemedim. Ama Hacip Çavlı, Çifte, Sırçalı, Ali Cafer, Döner ve Alaca kümbetleri ilgi çekici... Yine camileri, hanları, hamamları, kiliseleri, bedestenleri, köşkleri, külliyeleri, zaviyeleri, kervansarayları, köprüleri, saat kulesi, kaya kabartmaları ve Roma mezarlarıyla meraklısına çok sayıda seçenek sunuyor. Merkezdeki MS 242 yılında inşa edilen dış kale surları ve Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan İç Kale, Yoğunburç ve Ok Burcu, il kültürünü en iyi şekilde yansıtan tarihî Kayseri evlerinin bulunduğu Kayseri Mahallesi de şehri turlarken kente farklı bir atmosfer katıyor. Mimar Sinan Evi’ni, Atatürk Evi’ni, Etnografya Müzesi’ni, Selçuklu Uygarlığı Müzesi’ni ve Millî Mücadele Müzesi’ni de fazla uzaklaşmadan gezebilirsiniz. Bir günde bunların çoğunu görmeniz mümkün. Müslümanların ve gayrimüslimlerin bir arada yaşadığı dar sokakları, birbiriyle iç içe evleri ve özgün mimarisi ile genellikle bir ya da iki kattan oluşan Talaş evlerini görmeye giderseniz de Ali Dağı Yeraltı Şehri’ni muhakkak ziyaret edin.

İç Kale (sol üstte), Yoğun Burç (sol altta) Ok Burcu (sağda). 
KAYALARDAN FIŞKIRAN KAPUZBAŞI

“Şelale avcıları” hazır olun. Kapuzbaşı Şelaleleri, tek kelimeyle muhteşem... Yahyalı ilçesinin Küçükçakır Köyü’nün kuzeyinde bulunan Ensenin Tepesi’ndeki Kapuzbaşı Şelaleleri, 500 metrekarelik bir alan içerisinde yedi adet şelaleden ibaret. 30-76 metre yüksekliklerden çok büyük su debisi ile dökülen ayrıca yaz ve kış aylarında devamlı surette akan Kapuzbaşı Şelaleleri, kayalar arasından fışkırıyor ve yakınına gittiğinizde ıslanmaktan büyük keyif alıyorsunuz. İrtifa akışı itibariyle Niagara’dan 55 m, Finlandiya’da bulunan İmatra’dan 25 m, Erzurum’daki Tortum’dan 50 m, Antalya’da bulunan Düden’den 25 m ve Manavgat’tan 5 m daha büyük... Ayrıca ilçeye yedi kilometre uzaklıkta Derebağ Kesteliç Şelalesi de görenleri büyüleyen bir görkeme sahip... Gitmemezlik etmeyin üzülürsünüz.

Kapuzbaşı Şelaleleri.
ALADAĞLAR VE HACER ORMANLARI

Bu bölge aynı zamanda Aladağlar Milli Parkı... Hemen Niğde’den Aladağlar’a gidenlerin itiraz ettiğini duyar gibi oldum. Kısmen haklılar... Çünkü Aladağlar’ın bir kısmı Kayseri’nin sınırları içinde kalıyor ama doğa ve tırmanış gibi spor aktiviteleri genelde Niğde bölümünde yapılıyor. Görkemli dorukları ve heyecan verici sarp beyaz kayalıklarıyla Aladağlar Milli Parkı’nın Kayseri kısmında ise daha çok yürüyüşler yapılıyor. Özellikle Hacer Vadisi’nden hemen sonra ulaşılan 3.000-3.500 metre rakımlı bir vadide bulunan Yedi Göller’e yürüyüşler en tercih edileni... Milli park içindeki dik kayalar arasında coşkuyla akan Zamantı Irmağı ise rafting tutkunlarına hitap ediyor.

Alacadağ (sol üstte) Hacer Vadisi (sağ üstte ve sol altta) Hacer Ormanları (sol altta). 
KUŞ CENNETİ: SULTAN SAZLIĞI

Afrika ile Avrupa arasındaki iki ana kuş göçü yolunun kesişme noktasındaki Sultan Sazlığı, Develi, Yeşilhisar ve Yahyalı ilçeleri arasında kalıyor. Sadece Türkiye’nin değil Avrupa ve Ortadoğu’nun en önemli kuş cennetlerinden biri; tam 301 çeşit kuş türüne ev sahipliği yapıyor. 600 bin adet de ördek, kaz ve flamingo tespit edilmiş.

Milli park içerisindeki yürüyüş parkurları, kuş gözlem kuleleri ve kulübeler bulunuyor. Son olarak da “Kuş Müzesi” ziyaretçilerin beğenisine sunulmuş. Müzede, Sultan Sazlığı Milli Parkı’nda yaşayan kırk kuş türünün kopyası yer alıyor. Ziyaretçiler, ayrıca beş farklı kamera ile Sultan Sazlığı Milli Parkı’nı izleyebiliyor.

Sultan Sazlığı
BU VADİLER BİR ENTERESAN DOSTUM

Biraz Kayseri’den uzaklaşmayı göze alırsanız ve altmış dokuz kilometre giderseniz Erdemli Vadisi’ne ulaşıyorsunuz. Erciyes Dağı’nın aktif bir volkan iken püskürttüğü lavların akarsu aşındırması sonucunda oluşan kanyon şekilli bir vadi... Göz kamaştırıcı bir tabiat içerisinde manastır, kaya mekânlar ve duvar resimleri içeren on bir kilise bulunuyor.

Erdemli Vadisi

Kayseri’ye seksen kilometre uzaklıkta, binlerce yıldır farklı hayatlara tanıklık eden yeşillikler içerisindeki Soğanlı Vadisi de güvercinlik, mağara, barınak, kilise ve manastır olarak kullanılan ilginç kaya oluşumlarına ev sahipliği yapıyor. Coğrafi olarak çok ilginç bir yapısı olan Soğanlı Vadisi, çok eski bir yerleşim alanı olarak Roma devrinden kalan kiliseleri ile ünlü.

Soğanlı Kiliseleri.

Keza Koramaz Vadisi de ilginç bir yer: Binlerce yıldır yörede yaşayan insanlar tarafından kayalara oyularak yapılan mezar, mesken, depo ve ibadethane gibi yerlerin kullanımı günümüzde de sürdürülüyor.

Gesi Bağları, Güvercinlikler. 
GESİ BAĞLARI VE GÜVERCİNLİKLER

Eskiden hatırlıyorum, abimin de güvercinleri vardı. O zamanlar hemen herkeste güvercin besleme merakı çok yaygındı. Hâlen ciddi meraklısı var. Onlar için gelsin bu bilgi: Benim çocukluğumdan daha da eski zamanlarda Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bağ ve bahçelerde kullanılmak üzere gübre gereksinimi için yabani güvercinler, belli bir sisteme göre yetiştirilmiş. Oldukça değerli olan güvercin gübresinin düzenli toplanabilmesi ve birikmesini sağlayabilmek için de bazı yapılara gereksinim duyulmuş. Ülkemizde farklı mimari tarza sahip üç tip güvercinlik bulunduğu söylenebilir. Kapadokya güvercinlikleri kayalara oyulmuş odacıklar şeklinde iken Diyarbakır Boranhaneleri kerpiçten yapılma binalar biçiminde. Kayseri Gesi Bağları’ndakiler ise “kule tipi” olarak adlandırabileceğimiz biçimde taştan örülerek yapılmış. Gesi Bağları güvercinliklerinde bulunan yeraltı odaları da tamamen ülkemize özgü. Bu odalar, yurt dışındaki benzerlerinden önemli bir ayrım noktası.

Gesi Bağları
MESİRE YERLERİ

Şehirdeki Kayseri Kent Ormanı, Kadir Has Kültür Parkı, Beştepeler Mesire Alanı, Gesi Mesire Alanı, Pastırmacılar Parkı, İnönü Parkı 4. Kısım, Erkilet Meydan Parkı, Mimar Sinan Parkı, Gültepe Parkı, Rıfat Yıldırım Yaşam Parkı, Ali Dağı Mesire Alanı, Mimarsinan Parkı, Erciyes Dağı Mesire Alanı ve Sarımsaklı Barajı Mesire Alanı gibi geniş yeşil alanlar ise sıcak yaz günlerinde büyük ilgi görüyor. “Şifalı Su Merkezi” olarak anılan Yeşilhisar İçmeleri’nin, Kızılırmak üzerindeki Yamula Barajı’nın ve kentin eğence merkezi Anadolu Harikalar Diyarı’nın da adlarını anayım, Kayserililer kızmasın.

Talas Evleri 
NÖÖRDÜN GADASINI ALDIIM Dİ

Başlıkta ne dedik; “Nöördün gadasını aldıım?” O zaman biraz Kayseri şivesinden de bahsedelim. Gerçi yazının başında bahsettiğim filmleri izleyenler buna aşinadır.

“Nördün?”, “Norüyon?” gibi kelimeler nasılsın anlamına gelirken biri size “Nidiyin?” diye sorarsa “Ne yapıyorsun?” anlamına geliyor. “Gadasını aldığım” ise “lütfen” ya da “gözünü seveyim” gibi anlamlarda kullanılsa da Türkiye Kültür Portalı’nda şu tanım verilmiş: “Günahların, dertlerin, kederlerin ve acıların hep benim olsun; yeter ki sen üzülme ağlama ve acı çekme ben senin yerine üzüleyim.” Bütün kelimeleri aktarmam mümkün değil ama benim en çok hoşuma gidenler şöyle: “Keleş” güzel, “cin arabası” bisiklet, “gumük” kısa, “filiğin osturu” boş söz, “tostombelek” takla atma, “eme” hala, -sıkı durun- “hala” ise teyze anlamına geliyormuş. Bu arada Kayseri’de kibarlık olarak gazeteye “kazete” dendiği doğru mu?

Bak aklıma Kayseri Yağlaması geldi. Nasıl da severim ve yemeyeli yıllar oldu. Köyde yaşamanın en ayırt edici -ya da en kötü mü en iyi mi bilemedim- yanlarından biri, canınızın çektiğini sipariş verememek. İstanbul’da yaşarken iki haftada bir Kayseri Yağlaması yemeden duramazdım. Hazır söz yemekten açılmışken hadi yine bir Kayseri sözüyle bitirelim yazımızı:

“Sana gelemediğim gün, basdırma sucuk yediiim gündür gülüm.”

Not: Fotoğraflar; Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Kültür Portalı, Kayseri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan alınmıştır.


Serpil Kurtay Kimdir?

1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.