YAZARLAR

Bir tımarhaneye çekilen kızıl bayrak: Monaghan Sovyeti

Monaghan Tımarhanesi çalışanları Ocak 1919’da haftalık 93 saatlik çalışma yoğunluğunu protesto ederler. Hastane çalışanlarının vardiya değişimlerinde mola verememeleri ve kadın işçilerin erkeklere oranla daha az maaş alması işçilerin sabrını taşırır. Hastane emekçileri, hastaların da yardımıyla Monaghan Tımarhanesi’ni işgal eder ve tepesine kızıl bayrak çekerek bir ‘sovyet’ yönetimi kurduklarını beyan ederler.

Ulus devletlerin sınırları beşeri değil de fiziki coğrafyanın bir parçasıymış gibi gelir insana. Dağlar gibi, denizler gibi düşünürüz. Buna karşın toplumsal mücadeleler tarihinde an gelir o sınırlar bir holograma dönüşüverir. Dağlar yıkılır, denizler kurur. Sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kavgası bir kez gürledi mi, hiç tahmin edemeyeceğimiz yerlere, hiç tahmin edemeyeceğimiz yankılar ulaşır.

Geride bıraktığımız yüzyılın -hatta belki de çok daha geniş bir zaman diliminin- en sarsıcı gelişmesi şüphesiz Ekim Devrimi’ydi. Rusya’da 1917 yılında Vladimir Lenin önderliğinde Bolşeviklerin iktidara taşıdığı işçi meclislerinden oluşan ‘sovyet’ yönetimiyle birlikte, ‘farklı bir dünyanın mümkün olduğu fikri’ yeryüzünün dört bir yanına yayılır. Tüm bir yüzyılı çeşitli biçimlerde etkisi altına alan, Sovyetler Birliği’nin çöküşüne rağmen silinmeyecek izler bırakan Ekim Devrimi’nden dünya halklarına ulaşan yankının özel bir yeri var.

Sanıyoruz ki okuma yazma oranının bugüne oranla çok daha düşük olduğu bir dönemde, dağıtımı zor ve yavaş olan matbu gazetelerin hükümdarlığında bir haber, bir uzak memleketten ötekine kaplumbağa hızında yayılır. Ne var ki ‘Uzaklarda, Rusya denen o soğuk ülkede senin benim gibi emekçilerin kendi iktidarlarını kurmaya giriştiği’ bilgisinin 1917’den sonra ulaştığı yerler öylesine şaşırtıcıdır ki, güncel kitle iletişim araçlarının hızına düzülen methiyeleri bir kez daha düşündürür. Zira ‘sovyet iktidarı’ fikri ve gerçeği, her türlü teknolojiyi baypas edecek kadar kuvvetli bir mesajdır.

Bunun en güzel örneğini Ekim Devrimi’nden hemen sonra dünyanın çeşitli yerlerinde kurulan Sovyet yönetimlerinde görüyoruz. Bahsettiğimiz ‘dünya’, sadece Rusya İmparatorluğu’nun etki alanındaki diyarı kapsamıyor. Bolşeviklerin doğrudan örgütlendiği yerlerin çok ötesinde de karşımıza Sovyet deneyimleri çıkıyor. Rusya ile ‘kuzen’ sayılabilecek bir başka dev imparatorluk olan İngiltere’nin ‘taşrasında’ yaşanan İrlandalı işçilerin kurduğu sovyet iktidarı tam da bu yüzden incelenmesi gereken bir örnek. Öyle ki İrlanda’da kurulan birbiri ardına ilan edilen sovyet yönetimleri, 1919 yılında bir akıl hastanesine çekilen kızıl bayrakla başlıyor!

Gelin bugün bilinmeyen bu ülkeye, hastaların direnişçi hastane işçileriyle birlikte barikat kurduğu, kuşatma altındayken ‘futbol maçı’ yaptığı Monaghan Tımarhanesi Sovyeti’ne seyahat edelim.

‘EMEĞİN DAVASI İRLANDA'NIN DAVASIDIR’

Kafamızda Monaghan’da yaşananları anlamlandırabilmek için önce biraz geriye gitmemiz gerekiyor. Aslında bakarsanız Monaghan’da ya da genel olarak İrlanda’da yaşananları sadece Ekim Devrimi’nin açtığı ufukla ilişkilendiremeyiz. Uzun soluklu İrlanda bağımsızlık mücadelesi için kilit öneme sahip gelişme, Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında ve onun hemen sonrasında yaşanır. Emperyalist kasaplık ulus fark etmeksizin dünyanın her tarafındaki emekçilere sefalet saçarken Dublin’de, 1916 yılında Paskalya Ayaklanması patlak verir. Lenin’in de ilgiyle takip ettiği ayaklanmada İrlanda’nın İngiltere’den bağımsızlığı amaçlanır.

Bağımsız bir İrlanda Cumhuriyeti fikri, ayaklanmanın askeri mağlubiyete uğramasıyla birlikte ileri bir tarihe ertelense de asıl dikkat çekici olan, ulusal kurtuluş taleplerini tutarlı bir şekilde emekçilerin talepleriyle birleştiren James Connolly gibi isimlerdir. “Emeğin davası İrlanda'nın davasıdır ve İrlanda'nın davası da emeğin davasıdır” sözüyle özdeşleşen Connolly ayaklanmadan sonra kurşuna dizilir. Fakat Ekim Devrimi’nden önce dile getirip eyleme döktüğü fikirleri 1919’da verilen ‘bağımsızlık’ savaşında kendini bir kez daha gösterir. Bu sefer Paskalya Ayaklanması’nın mirası Ekim rüzgârı ile vücut bulur.

Monaghan Tımarhanesi (Monaghan Lunatic Asylum)

AKIL HASTANESİNDE KIZIL BAYRAK

İkinci fasıl, İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) öncülüğünde İngiltere’ye karşı yürütülen 1919’daki bağımsızlık savaşı ile başlar. Ulusal kurtuluş savaşı daha sonra İrlanda’nın bağımsızlığına karşılık ‘bölünmesine’ sebep olur. Londra ile yapılan ve Kuzey İrlanda’nın İngiltere kontrolünde kalmasını da içeren anlaşmadan memnun olmayanlar ile merkezi İrlanda yönetimi arasında çatışmalar 1923 yazına kadar sürer. Sonunda İngiltere’nin de desteğini alan merkezi İrlanda yönetimi, anlaşmaya karşı çıkanlara karşı bir zafer kazanır.

Fakat öncesinde, yani 1919’un ilk döneminde manzara daha farklıdır. Savaş boyunca sendikalar büyük bir örgütlülük seviyesine ulaşır. Kötü çalışma koşulları, düşük ücretler ve hayat pahalılığı en az İngiltere’ye karşı yürütülen ulusal kurtuluş savaşı kadar önemlidir. Hatta bu iki çelişki çoğu zaman birbirinden ayrılması güç bir yumağa dönüşür.

Bu arka planla İrlanda’da savaşın ilk yıllarında bir dizi ‘sovyet’ yani ‘işçi meclisi’ yönetimi kurulur. İngiltere askerleriyle savaş, Ekim Devrimi’nden ilham alan kimi İrlandalı emekçiler için aynı zamanda sermayeye karşı savaş demektir. Yaklaşık iki hafta süren Limerick sovyeti deneyimi bunun en bilinen örneği. Ancak fazla bilinmeyen bir şey var: İlk sovyet yönetimi, aslında bir akıl hastanesine çekilen kızıl bayrakla başlar.

Monaghan Tımarhanesi (Monaghan Lunatic Asylum)

HASTALARLA DİRENİŞÇİLER KIYAFET DEĞİŞTİRİNCE

O günlerde Monaghan Tımarhanesi(1) (Monaghan Lunatic Asylum) ismiyle anılan ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde çalışanlar Ocak 1919’da haftalık 93 saatlik çalışma yoğunluğunu en şiddetli şekilde protesto ederler. Hastane çalışanlarının vardiya değişimlerinde mola verememeleri ve kadın işçilerin erkeklere oranla neredeyse yarı yarıya daha az maaş alması işçilerin sabrını taşırır. IRA Komutanı ve komünist bir işçi önderi olan Peadar O’Donnell’in (1893-1986) örgütlediği hastane emekçileri, hastaların da biraz yardımını alarak Monaghan Tımarhanesi’ni işgal eder ve tepesine kızıl bayrak çekerek bir ‘sovyet’ yönetimi kurduklarını beyan ederler. Hastane çevresine barikatlarla savunma hattı kurulur, stratejik noktalarda nöbet tutacak olan emekçiler belirlenir. Bölgeye 180 silahlı polis gönderilse de barikatlar aşılamaz.

 Peadar O’Donnell’in (1893-1986)

Tırpanlarla, küreklerle silahlanan direnişçiler için barikatın ardı farklı bir ülkedir artık. Kuşatmaya rağmen işgal edilen hastanede ‘futbol maçları’ organize edilir. Hatta kuşatma sırasında futbol maçlarından da ilginç bazı olaylar yaşanır. Direnişçiler, polisleri şaşırtmak için kıyafetlerini halihazırda hastanede bulunan hastalarla değiştirir. Bu takas sayesinde hasta kıyafeti giyen kimi direnişçiler polislere fark ettirmeden kuşatmayı yarar ve dışarıdan ihtiyaç temin eder.

HASTANE BARİKATINDAN İSPANYA CEPHELERİNE

Nihayet çalışanlarla masaya oturmaya mecbur kalan hastane yönetimi ile yapılan anlaşmada haftalık çalışma saati 56’ya indirilir ve maaşlarda cinsiyet eşitliği gözetilir. Kazanılan bu zaferin ardından hastanede danslarla kutlama yapılır.

Son olarak direnişin örgütleyicisi O'Donnell hakkında küçük bir parantez açalım. Connolly’nin fikirlerini takip eden O'Donnell, İrlanda emek hareketinin en mücadeleci isimlerinden biridir. Savaşın ardından bir dönem Sinn Fein milletvekilliği de yapar. Ardından İspanya’da General Francisco Franco’nun darbesiyle birlikte başlayan İç Savaş’a katılır. Burada dünyanın dört bir yanından gelen enternasyonalist komünistlerle birlikte İspanya’nın cumhuriyetçi güçleriyle birlikte aynı cephelerde savaşır. Emeğin kavgasında ‘sınırların’ gerçek anlamını, nerede başlayıp nerede bittiğini hayatıyla gösterir: Bir akıl hastanesi barikatında elinde bir kürek varken ya da başka bir ülkenin dilini bilmediği yoldaşlarıyla aynı cephede silah tutarken…

**

Her ne kadar birkaç gün de sürse, Monaghan Tımarhanesi Sovyeti, Moskova’dan esen rüzgarın İrlanda’daki ilk en belirgin yankılarındandır. Monaghan’ın ardından İrlandan’nın dört bir yanında çeşitli sovyet deneyimleri yaşanır. Üstelik bu deneyimlerin çoğu, Monaghan’ın aksine iktidar perspektifinin daha da gelişmeye başladığı örgütlenmelerdir. Bir iktidar sembolü olarak, kendi parasını dahi basan Limerick Sovyeti gibi.

Bir sonraki Bilinmeyen Ülke seyahatimizde yine İrlanda’da olacağız ve ‘kâr değil, ekmek üretiyoruz’ diyerek farklı bir alternatifin hikayesini yazan Limerick kentinin işçilerine, Limerick Sovyetine kulak vereceğiz. 


NOTLAR:

(1) Monaghan Lunatic Asylum. Hastane, St. Davnet's Hospital ismiyle bugün hâlâ faal.

 

KAYNAKLAR VE DAHA DETAYLI BİLGİLERİN YER ALDIĞI ADRESLER:

https://redphoenixnews.com/2024/01/24/psychiatric-hospital-uprising-the-first-irish-soviet/

https://stories.workingclasshistory.com/article/9650/when-the-lunatics-ran-the-asylum

https://internationalsocialist.net/en/2021/12/socialist-opera

https://cym.ie/2020/11/02/peader-odonnell-and-the-monaghan-soviet/


Kavel Alpaslan Kimdir?

1995'te İzmir'de doğdu. İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü'nde eğitim gördü. Gazeteciliğe 2014 yılında Agos’ta başladı. Gelecek/Umut Gazetesi’nde çalıştı. 1+1 Express Dergisi’nde yazıyor. 2016 yılından bu yana Gazete Duvar’da yazı ve haberleri yayınlanıyor. "Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri" kitabı 2023 yılında Sel Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.