Bir yıkımın anatomisi: Diyarbakır Turistik Otel
Turistik Otel gibi kitabına uydurularak yıkılmış yapıların rekonstrüksiyonu ancak bir fecaatten ibaret olur. Turistik Otel gerçek anlamda korunmak istenseydi yıkılmadan sayısız çözüm bulunabilirdi.
Pınar Can*
Diyarbakır’da 2015’ten beri kente dair bitmeyen bir yas hâli yaşıyoruz. Yas bitmiyor çünkü her geçen gün yeni bir kriz deneyimliyoruz. Çatışmalı süreçle birlikte başlayan bu durum kentin muhtelif yerlerindeki yıkımlarla, kamulaştırmalarla devam etti ve duracağa da benzemiyor.
Yenikapı Sokak artık bambaşka bir yer, Suriçi’ni tanıyamıyoruz, Bağlar’da bir kentsel dönüşüm hâli, Yenişehir’de ise ardı ardına yitirdiğimiz hafıza mekânlarımız var. Kentin içerisinde paşa gönlü ne isterse onu yapan bir mekanizma bize yıkımlardan yıkım beğenin diyor.
Hadi gelin bugün biz de yıkımlardan bir yıkım beğenelim, bu da Turistik Otel olsun. Yitirdiğimiz bu yapının dününü, bugününü konuşalım, yarınını sorgulayalım. Hafızalarımızdan zorla söküp alınan bu mekânın yasını bir de bu yazıyla tutalım. Ne oldu da tarihi eser statüsünde olan bu yapı yıkılıp yeniden yapılma çılgınlığına kurban gitti, anlamaya çalışalım.
KORUMA ALTINA ALINAN BİR YAPI NASIL KORUNAMADI?
Turistik Otel'in bugünkü yıkım ve yeniden inşa sürecini anlamak için 2010 yılına gitmek gerekiyor. Yapı 2010’da Diyarbakır Müze Müdürlüğü'nün talebiyle Diyarbakır Koruma Kurulu tarafından 2. dereceden kültür varlığı olarak tescillenmişti. Bir yapının ikinci dereceden kültür varlığı statüsünde olması bu yapının yıkılmasını ve dış duvarlarına müdahale edilmesini imkânsız kılar. Özetle yapının kültür varlığı olarak tescillenmesi yapıya keyfi müdahale edilmesini ve yapının yıkımı engeller.
Ancak Turistik Otel'in tescillenmesi ne yazık ki yapının makus talihini değiştiremedi. Otelin tescillenmesinin akabinde mülk sahipleri tescilin düşürülmesi için dava açtı. Ancak mahkeme yapının tescilinin korunmasına karar verdi ve dava düştü.
2022 yılına geldiğimizde ise Turistik Otel'in taşıyıcı sisteminin onarılamaz derecede hasar gördüğü gerekçesiyle yıkılacağını ve bir rekonstrüksiyon projesiyle yeniden inşa edileceğini öğrendik.
Yapının tescilinin kaldırılmasının istendiği bir süreçten sonra yapıya dair bir yıkım kararının alınması oldukça dikkat çekici. Turistik Otel'in taşıyıcı sistemi sahiden de onarılamaz derecede zarar mı görmüştü, yıkmadan korumanın hiç mi olasılığı yoktu gibi sorular ancak yapıya dair hazırlanan rapor şeffaf olarak paylaşıldığı takdirde cevaplanabilir.
RANT ARACINA DÖNÜŞEN REKONSTRÜKSİYON KAVRAMI
Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına dair yürürlükte bulunan 660 nolu ilke kararında özet olarak şu tanımlamalar yer alıyor:
Bir tescilli yapının korunması ve bakımı üç farklı müdahale biçimiyle mümkün olabilir. Bu müdahale biçimleri bakım, onarım ve yeniden yapım(rekonstrüksiyon) olarak tanımlanmıştır.
Rekonstrüksiyon müdahalesinin tanımlaması ise özet olarak şu şekilde yapılmış:
Herhangi bir nedenle yitirilmiş bir kültür varlığının niteliği ve kültürel çevreye tarihsel katkı açısından eldeki belgelerden yararlanarak kendi parselinde eski cephe özelliğinde, özgün plan şeması, malzeme ve yapım tekniği kullanılarak rekonstrüksiyon uygulamasının koşulsuz sağlanmasına karar verilmiştir.
Fakat bu karar son yıllarda suistimal edilerek kültür varlıklarının yıkılıp yeniden yapımı gibi garabet bir uygulamaya dayanak olarak kullanılıyor.
Bir tarihi eserin mülkiyetine sahip olmak günümüzde bireylere çok çekici, cazibeli gelen bir durum. Fakat tarihi eser mülkiyeti demek özünde büyük bir sorumluluk demektir. Çünkü sahip olunan eserin cazibesini oluşturan o değer yalnızca rant için kullanılamaz. Hiç kuşkusuz eserden bir kazanç elde etme isteği mülk sahibinin en doğal hakkıdır fakat bu hak ancak mülk sahibinin esere karşı sorumluluğunu yerine getirdiği sürece meşru görülebilir.
TURİSTİK OTEL NEDEN YIKILMAMALIYDI? NİTELİKLİ BİR MODERN MİMARLIK ÖRNEĞİ
Turistik Otel 1951-1953 yılları arasında Dilan Sinemasının da mimarı olan Harutyun Sarafyan tarafından tasarlandı ve inşa edildi. Otel, modernleşen Diyarbakır’a incelikli mimarlık örnekleri bırakan Mimar Sarafyan’ın şehirde bilinen ilk yapısı. Otelin inşası o dönem için Diyarbakır’da bir otelin yapılmasından çok daha fazlasıydı.
1923’te Cumhuriyetin kuruluşuyla bir yandan tüm ülke ‘’demir ağlarla’’ örülmeye çalışılırken diğer yandan modernleşme politikası tüm yurdun fizikselliğini dönüştürmekteydi. Öyle ki Diyarbakır kurulduğu günden beri yalnızca surların içerisinde var olmuş bir kent iken artık surların dışına çıkarılmış, 5000 yıllık kentin yanında modern bir yeni kent kurulmaya başlanmıştı.
Modern kentin kuruluşu 1950’lere kadar Halkevi, Genel Müfettişlik Binası, memur lojmanları, okul binaları gibi devlet eliyle inşa edilen kamu yapılarıyla sürdü. 1950’lere gelindiğinde ise halk da bu modernleşmenin bir parçası oldu ve yavaş yavaş surların dışında konutlar inşa edilmeye başlandı.
Turistik Otel tam da bu sürecin başlarında bir sivil girişim olarak inşa edilen bir oteldi. Yeni şehir Mimar Sarafyan’ın zarif modern üslubuyla nitelikli yapılarla kurulmaya devam ediyordu.
DİYARBAKIR’DA BİR MODERNİST: HARUTYUN SARAFYAN
Turistik Otel, mimari özelliklerinin yanında Mimar Harutyun Sarafyan’ın yapısı olması sebebiyle de korunması gereken bir yapıydı. Sarafyan, tasarladığı yapılarla Diyarbakır'da inşa edilen modern kentin kimliğini oluşturmuş önemli bir aktör.
1936 yılında Güzel Sanatlar Akademisinden mezun olan Sarafyan, bir süre de İtalya’da kalıp eğitimine orada devam etmiş. Babası mimar-müteahhit Avedis Sarafyan. Musa Anter anılarında Sarafyan ailesinin aslen Madenli olup 1915 felaketinde sırasında Viyana’ya kaçtığını, sonraki yıllarda Türkiye’ye geri döndüğünü aktarıyor. Sarafyan ömrünün büyük bir bölümünü doğu vilayetlerinde mimarlık yaparak geçirmiş. Hatta 1967 yılına ait bir gazetede Sarafyan’ın Hakkari’de bir modern cami projesi çizdiğini ve projeden ücret almayarak haber olduğunu görüyoruz.
Sarafyan’ın Diyarbakır’da en bilinen yapısı Dilan Sineması olsa da aslında şehirde birçok ünlü yapının da mimarlığını üstlenmiş. Günümüze ulaşamayan Sarı Pileli Ev (Hacı Sinan Bastacı Evi) ve Viktorya Apartmanı gibi yapılar da Sarafyan’ın öğrenebildiğimiz en nitelikli yapıları arasında.
Ne yazık ki Turistik Otel'in yıkımıyla elimizde Diyarbakır’da Sarafyan yapısı olarak bildiğimiz sadece Dilan Sineması kalıyor.
MUSA ANTER VE NİCELERİ: HAFIZA MEKÂNI OLARAK TURİSTİK OTEL
“Anıtların korunmasında ve onarılmasındaki amaç, onları bir sanat eseri olduğu kadar bir tarihi belge olarak da korumaktır.’’ (Venedik Tüzüğü, 3. Madde)
Musa Anter’in anılarında aktardığına göre Turistik Otel'in inşa edildiği dönemde Batman Petrolleri, Diyarbakır’da yeni kurulan havaalanı ve Karacadağ’da Sovyetler Birliği’ne karşı kurulan atom rampaları için şehir çok fazla yabancıyı ağırlıyordu. Bu sebepten Turistik Otel dönemin Diyarbakır’ı için hem bir ihtiyaç hem de büyük bir yatırımdı.
Turistik Otel'in inşası 1953’te tamamlandı ancak otelin sahibi Şeyhmus Paketçi onu çalışır hale getirecek bir müdür bulamadı. Bu esnada Musa Anter dönemin Diyarbakır Demokrat Parti Milletvekili Dr. Yusuf Azizoğlu ve Abdullah Ekinci tarafından yoğun bir ısrarla Diyarbakır’a otelin müdürlüğünü yapmak için davet edildi.
Musa Anter teklifi kabul ettikten hemen sonra yüklü bir miktar para alarak İstanbul’a gidip Park Otel, Pera Palas ve Tokatlıyan Otellerinde incelemeler yaptı. Daha sonra Diyarbakır’a dönüp otelin 70 yataklık odaları, üç salonu ve restoran bölümü için gerekli tüm mobilya ve gereçleri satın alıp 15 gün içerisinde oteli kullanıma hazır hale getirdi.
Otelin kuruluş aşamasında Musa Anter’in İstanbul’daki birçok oteli inceleyip gördüklerini Turistik Otel’de kullanması otelin Türkiye çapında ünlenmesine sebep oldu. Musa Anter’in politik kimliği nedeniyle otelde birçok yazar, milletvekili, belediye başkanı ağırlandı.
TURİSTİK OTEL YENİDEN İNŞA EDİLEBİLİR Mİ? TARİHİ YENİDEN(!) İNŞA ETMEK
Turistik Otel'in 70 yıllık öyküsünü kısaca anlamaya çalıştıktan sonra şu soruyu sormak gerekiyor.
Böyle bir geçmişe ve tarihi eser niteliğine sahip bir yapı yıkılıp yeniden inşa edilirse inşa edilen yapı yine aynı yapı olabilir mi?
Daha iyi anlamak için mekânı değiştirip öyle soralım. Sizce Diyarbakır Ulucami’yi yıkıp yerine yepyeni malzemelerle baştan bir Ulucami inşa etseydik bu yeni yapı yine tarihi Ulucami olur muydu?
Bu soruların cevabı hiç tereddütsüz hayır.
Fakat yukarıda Ulucami üzerinden anlattığım senaryo ne yazık ki Turistik Otel için gerçekleştiriliyor.
YENİDEN İNŞA: NASIL VE NE İÇİN?
Turistik Otel, taşıyıcı sisteminin onarılamaz derecede hasarlı olduğu gerekçesiyle yıkıldı ve yeniden inşa edilecek.
Tam bu noktada yeniden inşa/rekonstrüksiyon ne demek, neden yapılır, ne zaman yapılır, bir koruma yöntemi kabul olarak edilebilir mi sorularını sormamız gerekiyor. Rekonstrüksiyon “tarihi eseri koruma” bağlamında baktığımızda esasen bir ‘’koruma’’ değil. Çünkü olanı korumak anlamına gelmiyor. Mevcut bir yapıyı yıkıp, yok edip yeniden yapmak onu özgün haliyle korumak değildir. Çünkü bu durumda yeniden inşa edilen şey özgün yapı değil; onun bir kopyasına dönüşür.
Peki tarihi bir mekân için yeniden inşa kavramı hiç mi mümkün olamaz?
Elbette olabilir. Fakat bu uygulama ancak özel durumlar için geçerli olup tarihi eserlerin rant veya politik sebepler uğruna yıkılıp yeniden inşası için uydurulmuş bir kılıfa dönüştüğünde sorgulanması gereken bir durumdur.
Örneğin 2. Dünya Savaşı sırasında bombalanarak yok edilmiş kentlerin tarihi merkezlerinin yeniden inşası rekonstrüksiyon için oldukça haklı bir gerekçedir. Vatandaşların savaşla travmatize olmuş aidiyet, kentsel hafıza duygularını onarmak için bu uygulama kabul edilebilir ve hatta gereklidir. Kasıtlı olarak yıkılan, toplum için anlamlı, kent siluetinde yeri olan eserlerin yeniden yapımı bu sebepten kabul edilebilir.
Özetle toplumsal olaylar veya doğal felaketler sonucunda yıkılmış yapıların toplumun bunlara atfettiği değerlere, duygusal veya psikolojik ihtiyaçlarına dayanarak, yani çok özel koşullarda, yeniden yapılması kabul edilebilir bir durumdur.
Ancak Turistik Otel gibi çarelerden çare üretilip kitabına uydurularak yıkılmış yapıların rekonstrüksiyonu ancak bir fecaatten ibaret olabilir. Günümüz yapım ve inşaat teknolojisiyle bir yapının taşıyıcı sistemini güçlendirmek oldukça mümkün ve Türkiye’de bu biçimde onarılmış sayısız tarihi yapı mevcut. Hiç kuşkusuz Turistik Otel gerçek anlamda korunmak istenseydi yıkılmadan yapılabilecek sayısız çözüm bulunabilirdi.
Fakat temel mesele Turistik Oteli korumak olmadığı için güçlendirme veya yıkmadan koruma çözümleri bulma arayışına girilmedi. Turistik Otel'in yeniden inşası yıkımını meşrulaştırmak için üretilmiş bir çözümden ibaret. Tüm bu süreçleri göz önüne aldığımızda şunu çok iyi biliyoruz ki bugün Suriçi’nde gördüğümüz 2016 sonrası inşa edilen maketimsi "Diyarbakır Evleri’’ ne kadar tarihiyse şu an Turistik Otel'in yerine yeni inşa edilen yapı da o kadar Turistik Otel olacak.
*Mimar