Birine bir şey yapmaktan korkmanın erdemi
Fatih Altınöz’ün psiko-politik hikâyeleri delilere, aklından şüphe duymayanların içler acısı hallerine ve memleketin hastalıklarına dair. Şu absürd yeni dünyada birine bir şey yapmaktan korkmanın erdemini hâlâ taşıyanlar için…
Marguerite Duras 80’lerin sonunda yaptığı bir söyleşide, iktidarlara ilişkin görüşlerini bugün birçok insanın duygularına tercüman olabilecek bir şekilde anlatıyor: “Artık hiçbir şeye inanmıyorum ve inanmamak her türlü iktidara karşı eylem olarak, bankaların oligarşisine, bizi yöneten sahte demokrasiye karşı verilebilecek tek yanıt olabilir.”
Siyasetin, aktivizmin içinden gelen büyük edebiyatçı Duras’ın süzgecinden geçmiş bu görüş, yönetenlerin değişmez ortak zihniyetinin ve sömürüsünün gerçekliğini inanılmaz bir çarpıcılıkla gösteriyor. İri iri savlar ortaya koyup gezen, dünyanın kül rengi olduğuna herkesi inandırmaya çalışan, kül renginin ancak onlar cilalarsa parlayabileceğini iddia eden iktidarlar... Onlar için tüm mesele kül rengini parlatmak. Diğer renklerle işleri yok.
İçinde çeşit çeşit iktidarın cirit attığı dünyayı tanımlamak ise çoktandır bir mesele. Nasıl bir hale evrildi ve evrilmeye devam ediyor dünya? Edebiyatın, sanatın ve yaşamın gerçeklerinin bizlere gösterdiği sayısız fotoğraf var elbette. Ama ben büyüteci buradan, Türkiye’den bir yazarın tarifinin üzerine tutmak istiyorum. Bugünü, ‘Absürd Yeni Dünya’ adlı denemesinde kusursuz bir şekilde tanımlıyor psikiyatr ve yazar Fatih Altınöz: “En ahlaksızların ahlakı, en kötülerin iyiliği, en bencillerin diğerkâmlığı, en zalimlerin masumiyeti kimselere bırakmadığı absürd yeni dünya.” Dünya bu! Dünya böyle!
Peki bu absürd yeni dünyanın dışında kalanlar yok mu? Var! Deliler! Gel gelelim onları da absürd yeni dünyanın eziyeti rahat bırakmıyor. Lafı Fatih Altınöz’e getirmem boşuna değil. Çünkü Altınöz, absürd yeni dünyanın insanlarıyla delilerin bir arada olduğu bir yaşamı anlatırken iktidarı elinde bulunduranın diğerine neler edebileceğini en iyi anlatan yazarlardan. Adaleti es geçmeyen, kalbi olmanın ne demek olduğunu hatırlatan bir bakış açısı var.
Fatih Altınöz’ün psiko-politik hikâyeler altbaşlığı altında topladığı öyküleri delilere, aklından şüphe duymayanların içler acısı hallerine ve memleketin hastalıklarına dair. Birine Bir Şey Yapmaktan Korkuyorum’daki öykülerde deliler de var, doktorlar da, elbette müstear isimlerle çünkü hepsi gerçek kişiler. Fatih Altınöz 90’lı yıllarda tanıdığı kişileri, tanık olduğu olayları anlatmaya başlamadan önce, kitabının psikiyatriyle ilgili yazdığı ilk ve son kitap olduğunun altını çiziyor (neyse ki romanları, denemeleri var da psikiyatriyi ondan aldığınızda Fatih Altınöz’den mahrum kalmıyorsunuz).
Varlığı önemsenmeyen bir köyde, herkesin ötekileştirdiği bir evlat nasıl sevilir… “Kendisine kulak misafiri” olan bir kuşağın ruhsal parçalanışı… Psikiyatri, toplum ve devlet kıskacında şizofreni hastaları, sahipli hastalar, sahipsiz hastalar… Terk edilmişlik duygusunun ağır bastığı tımarhaneler… Hikmetinden sual olunmaz kimi doktorlar… Bir siluet gibi yaşayan ve dünyada kendine küçücük bir yer olsun bulamayanlar… Psikiyatri alanındaki ilk hasta hakları örgütü Şizofreni Dostları Derneği’nin başına gelenler... Tüm bunları anlatıyor Fatih Altınöz. Ve iki sorunun peşinden gidiyor. “Kim doktor, kim hastadır bu hayatta? Kim, kime nereye kadar ve ne kadar sağlık, sıhhat verebilir?”
Birine Bir Şey yapmaktan Korkuyorum’un okuru allak bullak eden bir yanı var. Fatih Altınöz, psikiyatri üzerinden ve insan ufalayan sistemin içinden ülke gerçeklerini anlatıyor. Her daim edebiyata yaslanan üslubuyla... Çetrefil cevaplarla boğuşmayı göze alanların kazançlı çıkacağı bir okuma. Şu absürd yeni dünyada birine bir şey yapmaktan korkmanın erdemini hâlâ taşıyanlar için…
Hamiş:
1) 1992 yılında Fatih Altınöz ve arkadaşlarının çıkardığı, yayın hayatı 27 sayı süren unutulmaz dergi Şizofrengi’nin arşivi için https://www.fatihaltinoz.com/
2)Marguerite Duras’ın yazıda bahsi geçen söyleşisi Askıya Alınmış Tutku adıyla Birsel Uzma’nın mükemmel çevirisiyle Can Yayınları tarafından yayımlandı. Usta yazarla söyleşiyi İtalyan gazeteci Leopoldina Pallotta Della Torre yapmıştı.