Birlik ve beraberlik ne iyi bir şey!
Bütün bu birlik beraberlik konularından çıkardığım ve üstünde durduğum, elbette saygıyla durduğum ana fikir şöyle: “Öteki” söz konusu ise, “biz” birleşiyoruz! Ama birleşenler başka bir “öteki” bulamazsa o sıra, bir diğerini “öteki” görerek ayrışıyor.
İkili iktidar ile altılı muhalefeti ve arkalarındaki sabit, geçici, seyyar seçmen kitlelerini ayıran elbette çok şey var.
Ama bu ülkeyi birlik beraberlikle ayakta tutan çok şey de var.
Sadece çoğunluk değil, “çok büyük çoğunluk” bazı “makul şeyler” de birleşiyor.
İnanın bu yazıda bazı şeylere o an tam ne diyeceğimi bilemeyince birden, “şey” diyorum.
Bunlar elbette ülkenin birlik, beraberliğine dair şeyler.
Bunlar başka türlü sorgulanması, sorulması, düşünülmesi, dile getirilmesi zor bulunan ve o yüzden herkesin üzerinde birleştiği şeyler.
Misal, “sınır ötesi harekât” olunca, muhalefetin de bunu sorgulaması yanlış oluyor! Zaten doğrusunu yapıyor.
Böyle şeyler.
Sadece siyasiler değil, böyle devlet terbiyesiyle hareket edenler; genellikle hepimiz bu tür şeylerde birbirimizle uyumlu, mutabıkız.
Elbette bir ülkenin siyasetçileri, vatandaşları, saldırı, tehdit, savaş gibi şeylerde birleşecek.
Fakat aynı insanlar olarak şöyle şeyler de düşünebiliyoruz:
Diyelim başka bir ülkede insanlar “bizimle” ilgili bölündü. Bize öfkeliler, atıp tutan da var; “bizi” destekleyen de.
Bu iyi bir şey oluyor.
Öyle çok sesliliği seviyoruz.
Başkaları bizim için, bizim lehimize ama kendi devletlerine karşı eleştirel pozisyon aldığında, böyle şeyleri seviyoruz.
Bu, nasıl bir şey diyeyim, sevilme arzusu gibi.
Ama aynı zamanda, bizim lehimize ise, başkaları kendi resmi, milli devlet politikalarına muhalif şeyler söyleyebilir, karşı şeyler yapabilir diye çok akıllı bir davranış!
Şimdi ben her şeyi karıştırmayayım ama lütfen şöyle geçmişe ve bugüne bu açıdan bir bakın. Ama sakin sakin. Bana kızmadan.
Şöyle şeyler de olmadı mı:
Mesela Avrupa’da Yeşiller ve Sol partiler, orada hangi eğilimden olduğuna bakmaksızın “yabancılar”a, tabii “bizimkiler”e sahip çıkınca; faşistlere, neo-nazilere, yabancı düşmanı yasalara karşı durunca, “yaşasın.”
Ama Türkiye’deki insan hakları ihlallerine ilişkin bir şey yapınca, “haddini bilsin.”
Bu dengeli bir politika ve vatandaşlık bilinci oluyor. Dengesiz olan, onlar!
Örnekleri çoğaltmayayım.
Bir de şimdi gündemde “Türkiye’deki mülteciler” var.
Epeydir ciddi bir konu.
Bu meselede de birleşiyoruz çok şükür.
Çünkü her kesimden herkes, sayının çokluğundan ötürü, bir de bazı suçlardan ve benzeri kötülüklerden dolayı, hem derin bir şüpheyle, hem yüksek bir öfkeyle benzer duyguları taşıyor.
Nitekim bunda da iktidar muhalefet çizgisine geliverdi. Ki bu nadir bir şeydir.
Göndermeyiz filan derken, bir gecede, neredeyse Suriyelilere bilet alındı.
Şimdi bu konuda benim resmi bir görüşüm yok.
Irkçılık ile aşırı misafirperverlik arasında bir yerde olabilir miyim diye bakıyorum zaman zaman.
Ama beni memnun eden bu birlik, beraberlik.
Böyle böyle, doğru bir politika şeyi bulunur diye umut ediyorum.
Kim kalacak kim gidecek, iktidar ile muhalefet, yahut seçimle yer değiştirirlerse, muhalefet ile iktidar birlikte tayin edebilirler.
Bütün bu birlik beraberlik konularından çıkardığım ve üstünde durduğum, elbette saygıyla durduğum ana fikir şöyle:
“Öteki” söz konusu ise, “biz” birleşiyoruz!
Ama birleşenler başka bir “öteki” bulamazsa o sıra, bir diğerini “öteki” görerek ayrışıyor.
Bu dinamik, oynak bir süreç.
Yurtdışında aşağılanmaya isyan, memlekette aşağılamaya, hayır kulak kafiyesi olsun diye “nisyan” demeyeceğim de, aşağılamaya bir nevi şey hali ile dikkat çekici bir slalom var.
Bu konuyu bize daha iyi şey yapan başka örnekler de bulmak mümkün.
Fakat her birinde hassas olmak tavsiye-i şayan.
Çünkü hiçbir şey birlik ve beraberlikten daha kıymetli olamaz!
Hiçbir şey.
Aklınıza takılan tek bir soru hele, hiç!
Çünkü bizi sevgi birleştirmiyor, nefret birleştiriyor!
Bunu da bilhassa yazıyorum buraya, sonra unuturum diye.