Boğaziçi'nde direniş 509’uncu gününde
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek yaptıkları eylem 346’ncı, atamalara karşı direniş ise 509'uncu gününe girdi.
DUVAR - Boğaziçi Üniversitesi'nde 2 Ocak 2021'de Prof. Dr. Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından rektör olarak atanmasıyla başlayan protestolar, Bulu'nun görevden alınmasının ardından da devam ediyor. Direnişin 509’uncu gününde Boğaziçili akademisyenler bir araya gelerek rektörlük binasına sırtlarını döndüler ve Bulu'nun ardından rektörlüğe atanan Naci İnci'yi protesto ettiler.
Direnişin 73'üncü haftasında yayımlanan bilgi notunda şu ifadelere yer verildi:
"Bugün 27 Mayıs 2022, Cuma. Boğaziçi Üniversitesi’nde direnişin 1. yılı doldu ve 73. haftası devam ediyor. Bugün direnişin 509. günü!
Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının iki yüz yetmiş dördüncü, 30 Temmuz günü gerçekleştirdiğimiz destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ı hiçbir gerekçe göstermeden dönem ortasında görevden almasının ise yüz doksan üçüncü günü!!!’
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de 12:15’’te #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 346. kez rektörlük binasına döndüler.
Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Öğrencime Dokunma”, “Kabul Etmiyoruz”, “Vazgeçmiyoruz” ve “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler taşıdılar.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 346. nöbetlerinin ardından haftanın her son iş gününde olduğu gibi haftalık açıklamalarını okudular.
Akademisyenler haftalık açıklamalarının ardından atanmış rektörlüğün akademisyenlerin görüşüne danışmadan boşaltma kararı aldığı İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezi'nin önüne yürüyüp merkezin binasının tahliyesine dair rektörlük kararını protesto ettiler.
Açıklama metninde ise şu ifadeler yer aldı:
‘Bugün 27 Mayıs Cuma. Nöbetimizin 346., direnişimizin 509. günündeyiz. Sizlere basının hâlen alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.
Bu haftaki bültenimize geçtiğimiz Cuma 20 Mayıs günü Boğaziçi 9. Onur Yürüyüşü için kampüsümüzde bir araya gelen öğrencilerimizi hedef alan polis şiddetini bir kez daha kınayarak başlıyoruz. Rektörlüğün çağrısıyla otobüsler dolusu çevik kuvvet ve sivil polis kampüsümüze girip, 70 öğrencimizi ve bir hocamızı sert bir müdahale ile gözaltına aldı. Öğrencilerimize karşı uygulanan bu homofobik ve baskıcı şiddet, yaklaşık 18 aydır özgür, özerk ve çoğulcu üniversite için sürdürdüğümüz mücadelenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kampüsümüz, öğrencilerimizin ve tüm diğer üniversite bileşenlerinin cinsiyet kimliği, cinsel yönelim, din, mezhep ve etnisiteden kaynaklı farklılıklarını özgürce ifade edebilecekleri güvenli bir alan olmalıdır. Bu alan hiçbir bahaneyle tehdit edilemez. Rektörlüğün sorumlusu olduğu, öğrencilerimizi ayrıştırmaya ve düşmanlaştırmaya yönelik tüm nefret saldırılarını kınıyor, kesinlikle kabul etmiyoruz.
Direnişimizin başından beri Güney Meydan'da akademisyenlerimizin gerçekleştirdiği ve dayanışmamızın en önemli mecralarından biri olan Söz 101 derslerine, bu hafta Güzver Yıldıran’ın verdiği Sistem Kuramı ve Değerler 101 dersiyle devam ettik. Hocamız, sunumunda özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra devlet, yönetim, işletme, endüstri ve sosyal alanlarda ortaya çıkan sorunları çözmek için yaygın olarak kullanılan sistem kuramını anlattı.
Üniversitemize uluslararası düzeyde akademik ve bilimsel değer katan araştırma merkezlerine yönelik, atanmış rektör ve yönetimi tarafından gerçekleştirilen sistematik saldırılar devam ediyor. Bu hafta, başta matematik, fizik ve mühendislik bölümlerimizin öğretim üyeleri ve öğrencileri olmak üzere, İstanbul'da ve ülkemizde birçok araştırmacıya hizmet veren İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezinin tahliyesi istendi. Rektörlük 5 Mayıs'ta gelen ani bir mektupla "tanıtım ofisi" yapılması için İMBM'nin boşaltılmasını istedi, İMBM müdürünün Rektör ve Araştırmadan sorumlu Rektör Yardımcısına defalarca ilettiği randevu taleplerine cevap verilmedi, 24 Mayıs sabahı ise merkezin anahtarları değiştirilerek İMBM camiasının merkezi kullanımı engellendi. İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezi, 2006 yılında İstanbul üniversitelerinin matematik bölümlerinin işbirliği ve ülkenin köklü şirketlerinden birinin şartlı bağışı ile Boğaziçi Üniversitesi kampüsünde açıldı. Merkez 16 yıldır, Türkiye'deki matematiksel bilimlerin tüm alanlarını kapsayan tek araştırma enstitüsü olarak faaliyetler yürüttü. Kurulduğu günden beri, matematik etkinliklerine ev sahipliği yapan; seminerler, uluslararası konferanslar, özel konularda dersler, ileri düzeyde yaz/kış okulları düzenleyen İMBM, uluslararası düzeyde saygın ve önemli bir araştırma merkezidir. Merkezin kapatılması anlamına gelen bu zorunlu tahliyenin, başta Boğaziçi Matematik Bölümü olmak üzere tüm matematik camiasında ciddi ve olumsuz etkileri olacaktır. Bir araştırma üniversitesinde, araştırma merkezlerimizin, yöneticilerinin haberi dahi olmadan gece yarısı baskınlarıyla, belgelerinin çöp poşetlerine doldurularak taşınarak tahliye edilmesi, yılların bilimsel emek ve birikimini zorbalıkla yok etme çabasıdır. İMBM'yi üniversitenin "tanıtım ofisi” olarak kullanma bahanesiyle yapılan bu tasfiye harekatını kabul etmiyor, bu karardan dönülmesini talep ediyoruz.
İki hafta önceki Senato toplantısında usulsüz bir şekilde kabul edilen atama ve yükseltme kriterleri karar verme yetkisini bölümlerden alıp, gayrimeşru dekanlık ve rektörlükte toplamayı amaçlıyordu. Bölüm iradesini hiçe sayan bu merkeziyetçi yaklaşımın ilk uygulamasını bu hafta Resmi Gazetede yayınlanan işe alım ilanlarında gördük. Daha önce de tekraren belirttiğimiz gibi üniversitemizi vasatlaştırma ve siyasi kadrolaşmanın önünü açan bu uygulama liyakata dayalı, bilimsel eğitim geleneğinin aşınmasına sebep olacaktır. Üzüntü ve endişe verici bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir.
Her hafta olduğu gibi süregiden hukuksuzluklara dair yaptığımız çağrımızı yineliyoruz:
Üniversitedeki gayrimeşru uygulamalar bir an önce sona ermelidir. Üniversitemizdeki tüm fakülte dekanları, enstitü müdürleri ve yüksek okul müdürü seçimle göreve gelmeli ve seçilmiş kurullarla denetlenebilmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz ve haksızca işlerine son verilen dekanlarımız bir an önce görevlerine iade edilmelidir. Atama ve yükseltme kriterleri hiçe sayılarak, bölüm ve fakültelerin onayı alınmadan, tepeden inme kararlarla yapılan tüm atamalar gayrimeşrudur, geri alınmalıdır. İşlevsizleştirilen Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi ve Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü işinin ehli çalışanlarıyla birlikte bir an önce tekrar faal hâle getirilmelidir. Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz. Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işine son verilen ve dersleri iptal edilen meslektaşlarımızın haksızca uzaklaştırıldıkları işlerine iade edilmelerini, ayrıca öğrencilerimiz, akademik ve idari personelimiz hakkında mesnetsiz gerekçelerle açılmış tüm disiplin soruşturmalarının geri alınmasını bir kez daha talep ediyoruz. Üniversitemizi yılmadan ve kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.
Türkiye’de özgür, özerk ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar,
Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz!’" (HABER MERKEZİ)