Boğaziçi'nde direniş 579’uncu gününde
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek yaptıkları eylem 390’ıncı, atamalara karşı direniş ise 579’uncu gününe girdi.
DUVAR - Boğaziçi Üniversitesi'nde 2 Ocak 2021'de Prof. Dr. Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından rektör olarak atanmasıyla başlayan protestolar, Bulu'nun görevden alınmasının ardından da devam ediyor. Direnişin 579’uncu gününde Boğaziçili akademisyenler bir araya gelerek rektörlük binasına sırtlarını döndüler ve Bulu'nun ardından rektörlüğe atanan Naci İnci'yi protesto ettiler.
Direnişin 83'üncü haftasında yayımlanan bilgi notunda şu ifadelere yer verildi:
‘’Bugün 5 Ağustos 2022, Cuma. Boğaziçi Üniversitesi’nde direnişin 20’nci ayı, 83’üncü haftası devam ediyor. Bugün direnişin 579’uncu günü!
Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının üç yüz kırk dördüncü, 30 Temmuz 2021 günü gerçekleştirdiğimiz destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ı hiçbir gerekçe göstermeden dönem ortasında görevden almasının ise iki yüz altmış üçüncü günü!!!’’
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de 12:15’te #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 390. kez rektörlük binasına döndüler.
Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Kabul Etmiyoruz”, “Vazgeçmiyoruz” ve “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler taşıdılar.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 390’ıncı nöbetlerinin ardından haftanın her son iş gününde olduğu gibi haftalık açıklamalarını okudular.
Açıklama metninde şu ifadeler yer aldı:
‘Bugün 5 Ağustos Cuma. Nöbetimizin 390., direnişimizin 579’uncu günündeyiz. Sizlere basının hâlen alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.
Geçen hafta gayrimeşru yönetimin homofobik ve transfobik bir şiddetle uyguladığı yüz kızartıcı sansür kararını bültenimize taşımıştık. Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübünün her sene düzenlediği açık hava sinema etkinlikleri kapsamında temmuz ayında göstermeyi planladığı LGBTİ+ temalı üç filme kayyım yönetimi tarafından gerekçesiz şekilde yasak getirilmişti. Üniversitemizdeki pek çok öğrenci kulübü “Sansüre Karşı Hep Beraberiz” sloganıyla engellenen filmlerden Laurence Anyways’i 3 Ağustos’ta Güney Meydanda gösterme kararı aldı ve etkinlik için yönetime ayrı ayrı dilekçelerle başvuruda bulundu. Gösterimin planlandığı gün kayyım yönetimi seçilmiş ve sansüre karşı duran Sinema Kulübü yönetim kurulunu görevden aldığını ve kulübün etkinliklerini bir ay süreyle dondurduğunu duyurdu. Etkinlik akşamı filmi çevrimiçi şekilde telefonlarından veya bilgisayarlarından izlemeye çalışan öğrencilere karşı Güney Meydandaki fıskiyeler devreye sokuldu, takviye kuvvetlerle üniversite polis ablukasına alındı, TOMA’lar kampüs çevresinde hazır bekletildi. Yalnızca bir film, hem de T.C. Kültür Bakanlığı onaylı, her türlü gösterimi yasal olan bir film izlenmesin diye alınan bu baskıcı tedbirler, gayrimeşru yönetimin yalnızca eleştirel düşünceye karşı gösterdiği tahammülsüzlüğün değil, özgür ve çoğulcu kampüs ortamını yok etmek için hangi yöntemlere başvurabileceğinin de çarpıcı bir örneği. Kayyım yönetiminin LGBTİ+ bireylere ve LGBTİ+ içerikli tüm etkinliklere karşı sergilediği çağdışı, yasakçı ve hoyratça yaklaşımı kınıyor, kabul etmiyoruz.
Üniversite dışından devşirilmiş kadrolarla ayakta duran Naci İnci ekibinin keyfî ve baskıcı yönetim tarzı, üniversitemiz mensuplarının maddi ve manevi haklarını ihlal etmeye, telafisiz kamu zararlarına yol açmaya devam ediyor. Sözü geçen Sinema Kulübü etkinliğinde sansürlenen filmlerden birinin yönetmeni, Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Görevlisi Can Candan, kayyım yönetimi tarafından 16 Temmuz 2021’de hukuksuz şekilde görevinden uzaklaştırılmasının 7. ayında, Şubat 2002’de mahkemenin yürütmenin durdurulması kararıyla, görevine geri dönmüştü. Dosyayı esastan değerlendiren mahkeme 31 Mayıs’ta görevden alınma işleminin hukuksuz olduğuna ve hocamızın maddi ve özlük haklarının tazmin edilmesine karar verdi. Bu süre boyunca Candan’ın akademik faaliyetleri fiilen engellendi, vermeye devam ettiği dersleri resmî olarak açılmadı. Temmuz 2022’de süresi gelmiş olan atama yenilemesinin yapılıp yapılmadığına dair Naci İnci yönetimince herhangi bir bilgi verilmedi. Ayrıca gelecek akademik dönem vereceği dersler için bölüm başkanlığınca yapılan başvurunun Fen Edebiyat Fakültesi dekanı tarafından gerekçesiz olarak reddedildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bugün, hocamızın maruz kaldığı hukuksuzluklarla yeniden karşı karşıya kalma ihtimali var. Aynı şekilde, ani ve hukuksuz bir kararla görevine son verilen Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Mohan Ravichandran da öğrencilerinden ve meslektaşlarından uzakta, işe iade davası sürecinin sonuçlanmasını bekliyor. Diğer taraftan, uzmanlık alanında Türkiye’nin önde gelen isimlerinden olan, büyük bir sorumlulukla üniversitemiz veri tabanlarının erişime açılması konusundaki usulsüzlükleri ifşa eden Bilgi Teknolojileri Komisyonu üyesi Tuna Tuğcu da hakkında açılan mesnetsiz bir disiplin soruşturması gerekçe gösterilerek görevinden uzaklaştırılmış durumda. Bu süreçte Bilgisayar Mühendisliği Bölümünün eğitim ve araştırma açısından en aktif üyelerinden biri olan Tuğcu’nun kampüse girişi yasaklandı, akademik ve idari faaliyetleri engellendi, tez öğrencileri mağdur edildi ve araştırma projeleri sekteye uğradı. Bilgi Teknolojileri Komisyonunun bir diğer üyesi olan Emre Otay da atanmış yönetim tarafından benzer gerekçelerle, seçimle geldiği İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanlığı görevinden alındı. Üniversitemizdeki eğitim ve araştırma ortamının gelişmesine önemli katkılarda bulunan, sorumluluklarından daha fazlasını özveriyle yerine getiren bu üretken ve ehliyetli akademisyenler, mevcut yönetim tarafından bilinçli şekilde eziyete maruz bırakılıp dışlanmaya çalışılıyor. Üniversitemizin varlığına kasteden bu zedeleme ve itibarsızlaştırma projesinin bir an önce durdurulmasını, akademisyenlerimizin mağduriyetlerinin adalet ve hakkaniyet çerçevesinde giderilmesini talep ediyoruz.
Liyakat ve tecrübeyi hiçe sayarak sadakat ve itaati esas alan atamalar üniversitemiz idari personelini de hedef almaya devam ediyor. Tecrübeli ve işinin ehli çok sayıda idari personelimiz hiçbir gerekçe gösterilmeden tenzil-i rütbe veya sürgün gibi yöntemlerle yıllardır emek verdikleri mevkilerinden azlediliyor, kazanılmış hakları ellerinden alınıyor. Personelimizi mağdur ederek üniversitemizin birçok idari birimindeki işleyişin sarpa sarmasına sebep olan bu tür partizanca uygulamalara son verilmesini talep ediyoruz.
Kayyımlar ve benzeri yöneticilerin özgür ve sorgulayıcı düşünceye karşı geliştirdiği hasmane tavır, bilimsel düşüncenin itibarsızlaşmasına ve bilimsellik karşıtı yaklaşımların yaygınlaşmasına neden oluyor. Hekimlerin son dönemde maruz kaldığı dehşet verici saldırılar bunun en bariz örneği. Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri olarak toplum sağlığı için mücadele eden, yoğun şiddet ortamında bilimsellikten ve meslek etiğinden ödün vermeden, özveriyle hizmet vermeye devam eden tüm hekimlerimizi şükranla destekliyoruz.
Üniversitedeki gayrimeşru uygulamalar bir an önce sona ermelidir. Üniversitemizdeki tüm fakülte dekanları, enstitü müdürleri ve yüksek okul müdürü seçimle göreve gelmeli ve seçilmiş kurullarla denetlenebilmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz ve haksızca işlerine son verilen dekanlarımız bir an önce görevlerine iade edilmelidir. Atama ve yükseltme kriterleri hiçe sayılarak, bölüm ve fakültelerin onayı alınmadan, tepeden inme kararlarla yapılan tüm atamalar gayrimeşrudur, geri alınmalıdır. İşlevsizleştirilen Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi ve Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü işinin ehli çalışanlarıyla birlikte bir an önce tekrar faal hâle getirilmelidir. Gayrimeşru yönetim tarafından gerekçesiz şekilde el konulan İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezi binası eski işlevine kavuşturulmalı, yeniden araştırmacıların kullanımına sunulmalıdır. Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz. Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işine son verilen ve dersleri iptal edilen meslektaşlarımızın haksızca uzaklaştırıldıkları işlerine iade edilmelerini, ayrıca öğrencilerimiz, akademik ve idari personelimiz hakkında mesnetsiz gerekçelerle açılmış tüm disiplin soruşturmalarının geri alınmasını bir kez daha talep ediyoruz. Üniversitemizi yılmadan ve kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.
Türkiye’de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar, Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz!’" (HABER MERKEZİ)