Boğaziçi'nde direniş 586'ncı gününde

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek yaptıkları eylem 395’inci, atamalara karşı direniş ise 586'ncı gününe girdi.

Fotoğraf: Can Candan
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Boğaziçi Üniversitesi'nde 2 Ocak 2021'de Prof. Dr. Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından rektör olarak atanmasıyla başlayan protestolar, Bulu'nun görevden alınmasının ardından da devam ediyor. Direnişin 586’ncı gününde Boğaziçili akademisyenler bir araya gelerek rektörlük binasına sırtlarını döndüler ve Bulu'nun ardından rektörlüğe atanan Naci İnci'yi protesto ettiler.

Direnişin 84'üncü haftasında paylaşılan bilgi notunda şu ifadelere yer verildi:

"Bugün 12 Ağustos Cuma. Nöbetimizin 395., direnişimizin 586. günündeyiz. Sizlere basının hâlen alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.

Bu hafta kayyım rektörlüğün, üniversitemize onarılması güç zararlar veren hasmane tasarrufları artık topyekûn bir saldırganlığa dönüştü. Hukuksuz şekilde görevinden uzaklaştırılmasının 8. ayında, mahkemenin Şubat 2022’deki yürütmeyi durdurma kararıyla görevine geri dönmüş olan meslektaşımız, Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Öğretim Görevlisi Can Candan, bu hafta kayyım yönetim tarafından tebliğ edilen yeni bir kararla görev süresinin uzatılmamış olduğunu öğrendi. Yani, önceki görevden alınma kararı mahkeme tarafından açıkça hukuksuz bulunmuş olmasına rağmen, Naci İnci ve ekibi aynı hukuksuzluğu tekrar etmeyi seçerek Candan’ın üniversite ile ilişiğini yeniden kesmeye teşebbüs etti. Tebliğ yazısında, gerekçe kisvesi altında 'ders yükümlülüklerini yerine getirmemek' ve 'üniversite yöneticilerine hakarette bulunmak' gibi asılsız ve önceki mahkeme kararında belirtildiği üzere, gereğince soruşturulup sonuca bağlanmamış birtakım ithamlar yer alıyor. Gayrimeşru yönetim tarafından hukuki ve akademik kriterler yok sayılarak alınan, Can Candan’ın maddi ve manevi haklarını gasbeden bu karar yalnızca kontrolsüz bir hınç ve husumet eseridir. Kabul etmiyoruz! Bu konuda yasal haklarımızın takipçisi olacağız ve Can Candan’ı yeniden ait olduğu yere, öğrencilerinin yanına geri alacağız.

Kayyım rektörlük aynı hınç ve husumetle kurumlarımızı ve üniversitemizin hak edilmiş uluslararası saygınlığını borçlu olduğu kurumsal pratik ve geleneklerimizi hedef alıyor. Bu hafta Atatürk Enstitüsü’nün seçilmiş müdürü Cengiz Kırlı görev süresinin bitimine henüz 1,5 yıl varken tepeden bir kararla görevden alındı. Osmanlı tarihçiliğinde çığır açan çalışmaların sahibi, idarecilik görevini layıkıyla ve özveriyle yerine getiren, üniversitemiz Arşiv ve Dokümantasyon Merkezi’nin öncü kurucularından olan Cengiz Kırlı’nın yerine Sevtap Demirci atandı. Kırlı’nın görevden alındığını kendisine tebliğ etmeyen ve görevden alınma nedenini bildirmeye dahi tenezzül etmeyen rektörlük, bu tepeden atama kararını aynı gün Elektronik Belge Yönetim Sistemi üzerinden üniversite kamuoyuna duyurdu. Atatürk Enstitüsü, Türkiye ve geç dönem Osmanlı İmparatorluğu çalışmaları alanında ulusal ve uluslararası düzeyde saygınlığı olan bir kurumdur. Böylesi bir kurumun oluşumu ve devamlılığı hoca ve öğrencilerin kolektif emek ve özverisine dayandığı kadar özgür, katılımcı ve eleştirel eğitim ortamına ihtiyaç duyar. Atatürk Enstitüsü bu vasıflar sayesinde Türkiye’deki çok sayıda sosyal bilimler araştırmasının beşiği hâline gelmiştir.  Rektörlüğün Atatürk Enstitüsü’ne karşı yaptığı bu darbe, kaliteli ve eleştirel eğitim ve öğretim ortamını da tehdit etmektedir. Atatürk Enstitüsü’nün meşru ve seçilmiş müdürü Cengiz Kırlı’nın görevden alınarak yerine Sevtap Demirci’nin atanmasını kınıyor ve bu karardan hızla geri dönülmesini talep ediyoruz.

Uluslararası düzeyde saygınlığa sahip her köklü üniversite gibi, Boğaziçi Üniversitesi de başarısını liyakat sahibi bilim insanlarının bilgi üretimi pratiklerine, bu pratiklerden doğan geleneklere ve bu geleneklerin gelecek nesillere aktarımına borçlu. Bu hafta, alanlarında bilimsel bilgi üretimine önemli katkılar vermeye devam eden birçok emekli hocamızın 2022 yılı sonbahar dönemi açacakları derslerinin, kayyım rektörlük tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin iptal edildiğini öğrendik. Kayyım rektörlüğün, öğrencilerin eğitim ve öğretimine zarar veren bu keyfî kararını, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesinin kurumsal hafızasını silmeyi amaçlayan bir teşebbüs, bir hafızasızlaştırma siyaseti olarak görüyoruz. Üniversitemize karşı alınan bu düşmanca tutumu kınıyor ve kamunun dikkatine sunuyoruz.

Kayyım yönetim eliyle Boğaziçi Üniversitesi’ni yok etme girişimlerine rağmen özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali için verdiğimiz mücadelede yalnız olmadığımızı bilmek bize güç katıyor. Bu sene, Boğaziçi Üniversitesinde olduğu gibi ODTÜ’de de kayyım yönetimi, tüm bileşenlerin çağrılarına ve 38 bölümün tamamının taleplerine rağmen, her sene stadyumda yapılan genel mezuniyet törenini “güvenlik gerekçesi” ile yasakladı. Ancak yönetimin tüm baskı ve engellemelerine rağmen öğrenci, akademisyen ve mezunlar 6 Ağustos’ta Devrim Stadyumunda kendi imkanlarıyla, olması gerektiği gibi, coşkulu ve renkli bir alternatif mezuniyet töreni gerçekleştirdi. Öğrenciler bu mutlu günlerini geniş bir katılımla, hiçbir güvenlik sorunu yaşamadan, özgürce kutladılar. Keyfî ve baskıcı kararlara karşı direnerek haklarını elde etmeyi başaran tüm ODTÜ bileşenlerini kutluyoruz. ODTÜ ve Boğaziçi’nde gerçekleştirilen alternatif mezuniyet törenleri, kayyım yönetimlerinin aczinin ve yalnızlığının açık bir ifadesi oldu; dayanışma ve mücadele ile var olmaya, büyümeye devam edeceğimizi bir kez daha vurguladı.

Üniversitedeki gayrimeşru uygulamalar bir an önce sona ermelidir. Üniversitemizdeki tüm fakülte dekanları, enstitü müdürleri ve yüksek okul müdürü seçimle göreve gelmeli ve seçilmiş kurullarla denetlenebilmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz ve haksızca işlerine son verilen dekanlarımız ve enstitü müdürümüz bir an önce görevlerine iade edilmelidir. Atama ve yükseltme kriterleri hiçe sayılarak, bölüm, fakülte ve enstitülerin onayı alınmadan, tepeden inme kararlarla yapılan tüm atamalar gayrimeşrudur, geri alınmalıdır. İşlevsizleştirilen Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi ve Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü işinin ehli çalışanlarıyla birlikte bir an önce tekrar faal hâle getirilmelidir. Gayrimeşru yönetim tarafından gerekçesiz şekilde el konulan İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezi binası eski işlevine kavuşturulmalı, yeniden araştırmacıların kullanımına sunulmalıdır. Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz. Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işine son verilen ve dersleri iptal edilen meslektaşlarımızın haksızca uzaklaştırıldıkları işlerine iade edilmelerini, ayrıca öğrencilerimiz, akademik ve idari personelimiz hakkında mesnetsiz gerekçelerle açılmış tüm disiplin soruşturmalarının geri alınmasını bir kez daha talep ediyoruz. Üniversitemizi yılmadan ve kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.

Türkiye’de özgür, özerk, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar, Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz." (HABER MERKEZİ)
 

Etiketler boğaziçi direniş