Boğaziçi'nde kadrosu yenilenmeyen Dr. Sütlü'den kayyım rektörlüğe dava
Boğaziçi Üniversitesi'nde kurul ve jüri kararlarına rağmen kayyım rektör Naci İnci'nin sözleşmesini yenilemediği Dr. Tolga Sütlü,'yürütmenin durdurulması' talebiyle yargıya başvurdu.
DUVAR - Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Dr. Tolga Sütlü, kayyım rektör Prof. Dr. Naci İnci’nin kendisini "asılsız gerekçelerle ve hukuksuz bir şekilde" işten çıkarmasını, açtığı dava ile yargıya taşıdı.
İktidara yakın gazetelerin kendisini hedef göstermesinin ardından sözleşmesi yenilenmeyen Dr. Tolga Sütlü’nün avukatlığını Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) avukatlarından İlkay Bahçetepe yürütüyor.
Sütlü, görev süresinin uzatılmaması, yeniden atanmasının uygun görülmemesi ve görevine son verilmesine ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulmasını ve iptalini, yoksun kaldığı tüm haklarının yasal faizi ile ödenmesini ve tüm özlük haklarının iadesini talep etti.
TEMEL KOTİL'İN OĞLUNA ADRESE TESLİM ATAMA
Öte yandan Diken'den Mehmet Baran Kılıç'ın haberine göre, kayyım rektör Dr. Tolga Sütlü'nün yerine adrese teslim kadro ilanıyla Türk Hava Yolları’nın eski, TUSAŞ'ın yeni genel müdürü Temel Kotil’in oğlunu işe aldı.
Habere göre Enes Seyfullah Kotil daha önce özgeçmişini okulun havuzuna göndermiş ama bölüm tarafından olumsuz görüş bildirilmiş ve işe alınmamıştı. Bölümün olumsuz görüş bildirmesinden sonra Kotil’in özelliklerini tarif eden adrese teslim kadro ilanı 24 Ağustos’ta açıldı.
Açılan iki kişilik kadroya beş kişi başvurdu. Üç kişi, doğrudan dekan tarafından elendi. Geriye kalan iki kişiyse jüriye gönderildi. Bölüm ve fakülte yönetim kurulları iki kişinin de işe alınmasına olumsuz görüş bildirdi. Buna rağmen, Naci İnci iki kişiyi de atadı.
SÜTLÜ: HAKLI HİÇBİR SEBEP YOK
"İşime son vermek için akademik başarısızlığım veya disiplin cezası gibi hiçbir haklı sayılabilecek sebep yok" diyen Dr. Tolga Sütlü, dava açmasının sebebini şöyle açıkladı: "Tek sebep olarak söyledikleri İsveç’teki soruşturmada ceza aldığım ve bunu maksatlı olarak sakladığım. İkisi de yalan. Zaten saklayacak bir şey yoktu ama ben de hiçbir şeyi saklamadım. Soruşturma sonucu çıktığı gün o zaman çalışmakta olduğum Sabancı Üniversitesi’nin rektörüne iletmiştim mesela. Saklamak isteyen insan böyle davranır mı? Aynı şekilde Boğaziçi Üniversitesi’ne iş başvurum sırasında da bu soruşturmayla ilgili tüm bilgileri açıklıkla paylaştım. Şimdi ise beni "bilgi gizleme, hile, gerçeğe aykırı beyan, idareyi haberdar etmeme” gibi suçlar isnat ederek işten çıkardılar. Buna karşı bana hiçbir savunma hakkı vermedikleri için hakkımı mahkemede aramak zorunda kalmış durumdayım. Gazete haberleri üzerine başlatılan bir inceleme sonrasında bu sonuca varmışlar. Bu nasıl bir incelemeyse, ne benim bir ifademi aldılar ne bölümüme sordular ne o dönemin dekanına, rektörüne, ne eski iş yerim Sabancı Üniversitesi’ne, ne de soruşturmayı yapan Karolinska Enstitüsü’ne. Tek kaynakları Akşam ve Yeni Şafak gazetelerindeki ısmarlama haberler.
'SIRF KENDİSİNE MUHALİF DİYE...'
Bu iftiraları ve hukuksuzlukları neden yaptıkları belli. Akademik performansıma dair bir kulp bulamadıkları için böyle iftiralarla üniversiteden uzaklaştırmaya çalışıyorlar." Bu attıkları iftiralara kendileri dışında kim inanıyor, inanacak bir hakim bulabilecekler mi merakla bekliyorum. Benim derslerimdeki, araştırmadaki performansım, üniversiteme katkım bellidir. Daha 2020 senesinde TÜBİTAK’tan 3 milyon TL’lik proje desteği almışım, buradan 500.000 TL Boğaziçi Üniversitesi’ne kurum katkı payı olarak kazandırmışım. Boğaziçi Üniversitesi’nde işe girerken, TÜBİTAK’la bu destek sözleşmelerini imzalarken hep güvenlik soruşturmalarından geçmişim. 2018’de çıkan bu soruşturma sonucundan hiç kimse haberdar değilmiş de Naci İnci bunu şimdi, Akşam gazetesinde yayınlanan imzasız bir haber üzerine keşfetmiş öyle mi? Genç bir akademisyene, sırf kendisine muhalif diye, bu çamuru atan Naci İnci’yi kamuoyunun vicdanına havale ediyorum. (HABER MERKEZİ)