Bohumil Hrabal ile 'Dans Dersleri'
Bohumil Hrabal'ın 'Yetişkinler ve İleri Düzeyde Öğrenciler İçin Dans Dersleri' romanı, Notos Kitap tarafından Elif Gökteke çevirisiyle okurla buluştu.
Kadir Işık
Bohumil Hrabal, bir zamanlar ülkesinde kitapları yasaklanan, yirminci yüzyılın en önemli Çek yazarları arasında gösteriliyor. 1997 yılında ölen yazarın yaşamı, ülkesinin çalkantılı zamanlarına denk geliyor; savaşın, işgallerin ve ayaklanmaların olduğu yıllar. Hastane penceresinde güvercinleri beslerken düştüğü ya da atladığı, intihar ettiği tahmin ediliyor. Hayatı hakkında okumalar yaparken ilginç, muhalif ve öfkeli bir adam olduğunu düşündüm, aynı zamanda bütün ideolojileri reddeden politik bir kişilikti.
II. Dünya Savaş’ını ve sonraki işgallerin ülkesinde yarattığı çürümeyi, çözülmeyi ve yabancılaşmayı romanlarının odağına taşıdı. Notos Kitap etiketiyle yayımlanan 'Yetişkinler ve İleri Düzeyde Öğrenciler İçin Dans Dersleri', Hrabal’ın yazı tarzını ortaya koyan önemli eserlerinden biri. Roman, üzerinde durmadığımız, görmezden geldiğimiz çoğu olayı, kişiyi belirli bir düzeye çıkarırken, önemsediğimiz, aklımızda büyüttüğümüz çoğu şeyi de sıradanlaştırıyor.
“Gerçek bir toplama kampıydı ordu, ama o doktor binbaşı, babası noter olan, o kadar kibirliydi ki görev başındayken gezmeye çıkmış güzel kızlar gibi çalım ata ata yürürdü, günün birinde başına bir talihsizlik geldi, bir asker başka bir askeri vurmuş ve annesinin ona gönderdiği parayı çalmış, ölünün ağzına da içki dökmüş, binbaşı o zavallı ölü delikanlıyı cezalandırmak için çizmeleriyle tekme tokat dövmüş, çünkü görev başında sarhoş olduğunu sanmış…” Binbaşının hapsi boylaması, havluyla kendini asması, annesinin oğlunu rüşvetle kilise mezarlığına gömdürmesi, sonrasında konunun istasyon şefine, onun yetiştirdiği hindilere, tüylere, hindi etinin etrafa saçılmasına ve böyle devam edip giden bir metin, okur olarak kısa sürede anlatıcının düşüncelerinde yol alıyoruz. Hrabal’ın konudan konuya sıçrarken okurun dikkatini canlı tutması, zihnini dağıtmadan olayları aktarması müziksel bir ritim oluşturuyor.
Adını bilmediğimiz anlatıcı, dönemin baskıcı argümanlarına gördüğü rüyalarla, rüya yorumlarıyla, takıldığı birahanelerde şahit olduğu, dinlediği olaylar üzerinden okuruyla sohbet edercesine yol alıyor. Okuru bir yerden bambaşka bir yere götürürken arada oluşan uzak mesafe bir anda kapanıyor, geçişler sert, olaylar her ne kadar önemli görünse de birkaç satırda sıradanlaşıyor. Anlatıcı bir antikahraman, Hrabal’ın bir kahramana ihtiyacı yok. Aslında kimsenin yok, aptallar hariç, onların her zaman bir kurtarıcıya gereksinimi vardır.
İronik anlatım tarzı ister istemez okuru gülümsetiyor. “Bir gece bizim papaz, kilisesinde bir adamı bir kız çocuğunun ırzına geçerken yakalamış, önce zangoç zannetmiş ama sonra zabıt tutmak zorunda kalmış, bölgede örf ve adetlerin yozlaşmasıyla mücadele için dört futbolcu gönderdiler bizim buraya, daha doğrusu gönderilen misyonerler cübbeleri ve ip kuşaklarıyla futbolculara benziyorlardı…” Ahlak, din, İsa, savaş, evrim ve birbiri ardına akan birçok konuya değiniyor, yoğun anlatımıyla metni üst düzey bir anlatı haline getiriyor Hrabal. Her ne kadar sözünü ettiği olaylar arasında bir bağ yokmuş gibi görünse de aslında derinlerde her şeyin birbiriyle ilişkili olduğu ortada.
'Dans Dersleri', okuru sahneye çıkarıyor. Nerede biteceği belli olmayan noktasız bir metinden oluşuyor ve kitabın son sayfasına konan üç noktayla okuru, durmaksızın devam eden bir romanın içine yerleştiriyor. Durduğumuz yerde yeniden başlamamız anlamsız çünkü her satır sanki bizimle, okurla ilerliyor ve her sayfada farklı bir hikâyeyle karşılaşıyoruz.
Anlatıcının her şeyi aynı anda gösterme çabası, var olma serüveni, rüyalarda, birahaneler ve askeri ortamlarda dolaşması, aslında şu hayatta ciddiye alınacak hiçbir şeyin olmadığının ipuçlarını veriyor bize. Ama gerçeklerle karşılaştığında bilinenin uygulama alanı zorlaşıyor. Bilgi, çoğu zaman zihinde taşınan bir ağırlıktan öteye geçmiyor. Hrabal, düşüncelerimize söz geçiremediğimizi, bir yerlerde yanlış kodlandığımızı ya da yetiştirildiğimizi hissettiriyor. Metnin mizah gücü yüksek, dolayısıyla yazarın derinlerinde büyük acılar olduğunu düşünmeden edemiyorum.
'Dans Dersleri’ni okurken aklıma benzer ama aynı olmayan, severek okuduğum birçok kitap geldi, yine de Hrabal’ı hiçbirine benzetemedim. Ayrıca Elif Gökteke’nin kusursuz çevirisi, metnin duygusunu hissetmemizi kolaylaştırıyor. Romanın akıcılığına çevirmenin katkısını ve yetkinliğini göz ardı edemeyiz.
'Yetişkinler ve İleri Düzeyde Öğrenciler İçin Dans Dersleri', ince, tek oturuşta okunan, üzerine uzun vadede düşünülmesi gereken kitaplardan, tekrar okunası kitaplar arasına bıraktım...