Böke CHP’nin ekonomi politikasını anlattı: 6 ayda değişir

CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke iktidarın uyguladığı ekonomi politikalarını eleştirdi, partisinin iktidar olması durumunda uygulayacağı 4 ayaklı ekonomi önerisinin detaylarını anlattı.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Türkiye’nin gündeminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon netice” tezi doğrultusunda hayata geçirilen “Türkiye Ekonomi Modeli” var. “Yüksek faiz-düşük kur kısır döngüsü yerine ihracat odaklı büyüme” hedefi ile uygulandığı savunulan yeni politika kapsamında arka arkaya düşürülen faiz döviz kurunu, artan kur da enflasyonu patlattı. İktidar yeni politikanın 6 ay gibi bir sürede olumlu sonuç vereceğini savunsa da muhalefet ekonominin düzelmesi için iktidar değişimi dışında seçenek olmadığı görüşünde. Peki iktidar değişimi şart diyen muhalefet nasıl bir ekonomi politikası uygulayacak?

CHP’nin ekonomi kurmaylarından Doç. Dr. Selin Sayek Böke ile partisinin iktidar olması durumunda uygulayacağı ekonomi politikalarını konuştuk. CHP’nin dört ayağa dayanan bütüncül bir ekonomik program önerisi olduğunu söyleyen Böke, bunları “güçlendirilmiş parlamenter demokrasi ve hukuk devleti, üretim ekonomisi, hak temelli sosyal devlet ve sürdürülebilirlik” olarak sıraladı. Böke, “İnanın 6 ay içinde çok büyük etkileri, çok net hissediyor olacağız. İlk gün toplum olarak nefes alıyor, 6 ay içinde ekonomik sonuçlarını bizzat yaşıyor olacağız” dedi.

CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke’nin iktidarın yeni ekonomik kararları ve partisinin hazırlıklarını sürdürdüğü ekonomi politikasına dair sorularımıza yanıtları özetle şöyle oldu:

İktidar 19 yılın ardından yeni bir ekonomi uygulamasına geçtiğini açıkladı. Son birkaç ay içinde faiz düşürüldü, döviz fırladı, en son enflasyon patladı… Nedir bu yeni ekonomi modeli?

Adına en son Türkiye Ekonomi Modeli dediler ama bu bir model değil. Denge denetlemesi olmayan “Türk Tipi Başkanlık” gibi bir şey. Bu iktidarın özü halktan alıp bir avuç imtiyazlıya vermek. İkincisi denetlemenin, şeffaflığın olmadığı bir yönetim anlayışını sürdürmek. 20 Aralık’ta da halkı çarptı bir avuç imtiyazlıya verdi. Bunun araştırılması, soruşturulması için gösterilen çabaya da “dur” diyor.

'SİYASİ TERCİH, İKTİDAR BİLEREK, GÖREREK YAPTI'

Peki planlı bir süreç mi? Biz son 2 ayda ne yaşadık?

Birikerek gelen bir süreç. 2018 yılında Erdoğan “Biz bundan sonra yeni bir şey yapacağız. Faiz sebep enflasyon sonuçtur, bu da böyle biline” demişti. Sonra bunu 11. Kalkınma Planına bir gerçeklikmiş gibi yazdılar. Eylül 2021’de de enflasyona bakması gereken Merkez Bankası çekirdek enflasyona bakacak denildi. Sonra çekirdek enflasyon yükselmeye başlayınca dönüp “biz cari dengeye bakacağız” denildi. Bu gelişmeler vatandaş, sanayici, esnaf için “İşler artık bildiğiniz gibi gitmeyecek. Risk çok artacak güven ortadan kalkacak. Kendinizi koruyun” mesajıydı. Güven kaybının sonucunda ekonomik aktörlerin doğal olarak refleksleri Türk Lirası’ndan kaçmak oldu. İktidarın bunu bilerek, görerek yaptığını tespit edebiliyoruz. Bunun siyasi bir tercih olduğu çok açık.

Doların 19 lirayı zorladığı, sonra 13 altına düştüğü 20 Aralık’ta ne oldu?

17 Aralık’ta borsada bir hareketlilik oldu, iki kez devre kapatıldı. Orada birilerinin, halkın bilmediği bir bilgiye sahip olduğuna işaret eden gelişmeler var. Nitekim bakan da “Bazı aktörlerle paylaştık küçüklerin çarpılmasına izin verdik” diyor. Yani bir avuç imtiyazlının edindiği bilgiyi 20 Aralık’ta uygulamaya geçiriyorlar.

Dövize endeksli TL mevduat aracının devreye alınacağı bilgisi mi?

Aynen öyle. Dövize endeksli TL mevduatı haber veriliyor. Bir anda kendilerinin ve bir avuç imtiyazlının gözleri ışıldıyor. Yani şunu yapmış oluyor: Kuru isteyerek bilerek 18 liraya çıkartıyor ve daha da çıkacağına dair sürekli olarak mesaj ve sinyal veriliyor. Halkı kendini korumak, günü kurtarmak adına asgari ücretini bile dolara çevirecek hale getiriyor. Diğer taraftan dönüp bir avuç imtiyazlıya “endişeniz olmasın pazartesi bir şey yapıp kuru düşüreceğim” diyor. “18’den sat, 13’ten geri al” demiş oluyor.

“20 Aralık araştırılsın” önergeniz reddedildi. Sizin elinizde o güne dair bilgi var mı?

Bize düşen Meclis’te bunun soruşturulmasını sağlamak, ortaya koyması gerekense iktidar. Tüm bilgiler devleti yönetenlerde var. Biz devleti yönetmek üzere iktidara geldiğimizde bu bilgilerin hepsine sahip olacağız ve paylaşarak hesabını soracağız.

'KENDİ YARATTIĞI İÇİN 'KÖPÜK' DİYOR'

Neden ve sonuçları tartışılır ama dolar geriletildi. İktidar şimdi bunu büyük bir başarı öyküsü olarak anlatıyor.

Bu iktidar rejimi değiştirirken 2018 Haziran’ında kur 4.53’tü. Eylül ayında 8.31’den kasımda 13’e aralıkta da 18’e fırlattı. Bilerek isteyerek yaptı. Kendi yarattığı için ona “köpük” diyebildi. Geldiğimiz nokta bir düşüş değil. 4.53’ten 13.70’e gelmişiz.

İktidar cephesinde “Doların façasını aldık şimdi enflasyonla mücadeleye odaklandık” değerlendirmeleri yapılıyor. Son 19 yılın en yüksek enflasyonu ne anlama geliyor?

Enflasyonun makyajlı halinin bile yüzde 36’ya ulaşmasının temel sebebi iktidarın uyguladığı politikalar. Üretici Fiyat Endeksindeki artış TÜİK verilerine göre dahi yüzde 80. Üreticinin maliyetinin yüzde 80 artması halk açısından tüketiciye enflasyon, işsizlik olarak yansıyacak. Şimdi kurumlar yok, şahıslar var. Kurallar yok, keyfilik var. Bu nedenle iktidar devam ettiği sürece, enflasyon da devam eder. Keyfilik, şahsilik öngörülemezliğin, öngörülemezlik de fiyat davranışlarının bozukluğunun kalıcı olmasına sebep olur. İktidar değişene kadar içinde olduğumuz ekonomik buhran derinleşmeye devam edecek.

HER İLDE EKONOMİK SOSYAL KONSEY TOPLANTISI

Çözüm için iktidar değişimi dışında yol yok diyorsunuz. Ancak yapılan araştırmalar iktidardan uzaklaşan seçmenin muhalefete çok güven duymadığını gösteriyor. Özellikle ekonomi açısından bu güvensizlik. Nasıl bir ekonomi programınız var. “İktidara yürüyoruz” derken nasıl bir hazırlık içindesiniz?

Partinin çok somut bir hazırlığı var. Yaklaşık 1 yıldır Türkiye’nin bütün illerine ekonomi masası, esnaf masası, kalabalık milletvekili gruplarıyla gidiyoruz. Her gittiğimiz ilde sendikacı, sanayici, esnaf, vatandaşla görüşüyor bir nevi çok önemsediğimiz “Ekonomik Sosyal Konseyi” ülkenin her ilinde toplamış oluyoruz. Sorunu yaşayan toplum kesimiyle buluşan, sadece sorunu dinlemeyen, çözümü de birlikte üreten bir yaklaşımla biriktirdi modelini parti. Ekonomi masası, esnaf masası, ekonomi kurmaylarıyla genel başkanın yaptığı toplantılar var. Çalışmalardan süzülenler bu kadronun uzman gözünden de geçtikten sonra parti politikasına dönüşmüş oluyor. Türkiye’nin yeni ekonomik öyküsünün temeli zaten kurallı işleyen, kurumlara dayalı ve liyakatlı kadroların yönettiği bir devlet anlayışını getirecek. 3 K diye vurguladığımız bu. Ne yapacağız sorusunu yanıtlarken Ekonomik Sosyal Konsey’i çok önemsiyoruz. Bugünden öyle iş yapıyoruz. Günü geldiğinde iktidarda o günün koşullarında yapılan her şey de böyle belirlenecek.

CHP’NİN EKONOMİ POLİTİKASININ 4 AYAĞI

Peki ekonomi politikanızın genel çerçevesi nedir?

Dört ayağa dayanan bir bütüncül ekonomik program önerimiz var. Birincisi iktidarın değişmesi gerekiyor ki, model değişsin. İktidar kamunun kaynaklarını ranta ve yandaşlara aktarıyor, ortaya çıkan kamu kaynağının hesabı sorulamasın diye hukuk devleti ve demokrasiyi yıkıyor. İktidarı bu iki temel ayakta tutuyor. Bunu değiştirip hesap sorulabilir ve verilebilir bir düzen kurmamız gerekiyor. Olmazsa olmaz birinci ayak güçlü bir parlamenter demokrasi ve hukuk devleti. Güçlü parlamenter demokrasi özgürlüklerin katılımcılığın güvencesi, bunlarla birlikte ekonomi ve ekmeğin de güvencesi.

İkincisi kamunun kaynaklarının ranttan yana kullanan tercihin değiştirilmesi gerek. Bunu üretken alanlara, üretici güçlere harcamak gerekiyor. Bir üretim ekonomisi kurmak gerekiyor.

Üçüncüsü iktidar vatandaşıyla ilişkiyi halk olmaktan gelen bir hak temeliyle değil yandaşlık üzerinden kuruyor. Bizim bunu değiştirip sosyal devleti, hak temelli bir düzeni var etmemiz gerekiyor. Bu ülkenin vatandaşı olmaktan gelen hakla devleti yanı başımızda hissedeceğimiz bir düzen.

İktidarın ayrıştırıcı, kutuplaştıran, toplumun yarınını yok eden yıkıcı, bugüne odaklanan politikaları sürdürülebilirlik anlayışını yok ediyor. İktidarını kurtarma derdi var. Dördüncü ayakta bir sürdürülebilirlik perspektifine ihtiyaç var.

'DEMOKRASİ, HARCAMA YETKİSİ ALAN YÜRÜTMENİN MUHALEFET TARAFINDAN DENETLENDİĞİ DÜZENDİR'

Politikanızın 4 ayağını güçlendirilmiş parlamenter demokrasi ve hukuk devleti, üretim ekonomisi, hak temelli sosyal devlet ve sürdürülebilirlik olarak sıraladınız. Bunların içini nasıl dolduracaksınız?

Bunların dördünün de altını somut politikalarla doldurmak mümkün. Mesela güçlendirilmiş parlamenter demokrasi ve ekonomiyi düşünelim. Bugün ağır bir gıda enflasyonu yaşıyoruz. Bu, tarım öldürüldüğü, çiftçi yasal olan destek hakkını alamadığı için var. Güçlü parlamenter demokrasi ve hukuk devleti çiftçinin kanunda yazan hakkının çiftçi tarafından alınmasının güvence altına alındığı bir düzendir. Verilmesi değil, çünkü çiftçinin milli gelirin en az yüzde 1’ini destek olarak alması hukuki güvence altındadır. Hukuk devleti kurduğunuzda, güçlü bir parlamenter demokrasi ile bu para alınamadığı durumda çiftçinin hakkını arayabilmesi, hesap sorabilmesi mekanizmalarını kurduğunuzda çiftçi desteği alır hale gelecek. Sonuç olarak çiftçi bugün iktidardan 222 milyar liralık desteği alamadı. Eğer o desteği alsaydı çiftçinin 176 milyar liralık banka borcu olmazdı. Yine güçlendirilmiş parlamenter demokraside kesin hesap komisyonu kuracak ve başkanlığına muhalefeti getireceğiz, diyoruz. Demokrasi, harcama yetkisi alan yürütmenin muhalefet tarafından denetlendiği düzendir.

'STRATEJİ PLANLAMA TEŞKİLATI KURACAĞIZ'

Üretim ekonomisine de tarımdan örnek vereyim. İktidara geldiğimizde ilk yapacağımız işin Strateji Planlama Teşkilatı (SPT) kurmak olacağını söylüyoruz. SPT “bazı sektörler stratejiktir” diyecek. Pandemi dünyaya sağlık, gıda ve lojistik-telekomünikasyonun stratejik olduğunu hatırlattı. Stratejik önemdeki gıda açısından tarımda yerli üretimi desteklediğinizde, çiftçinin hakkını verdiğinizde çiftçi üretir hale gelecektir. Hukuk devletinin kurulması, güçlü demokrasi ile TL hak ettiği değere kavuştuğunda çiftçinin maliyetleri de azalacak. Bunun sanayi, teknolojisi tarafları olacak.

'YEŞİL DÖNÜŞÜM MODELİ ÇALIŞIYORUZ'

Tüm dünya yeşil ekonomi tartışıyor. Geçen yaz yangınlarla, sellerle boğuştuk. Bunların her biri iktidarın rantçı anlayışı ile dünyanın iklim krizine yaptığı katkılarla da ortaya çıkan yıkımın sonuçlarıydı. Bizim rantçı anlayış yerine yeşil üretimi destekleyen bir dizi iş yapmamız gerek. Bu yöndeki yatırımlar için teşvik sistemi kuracağız. Bunların detayları çalışılmış vaziyette. Yeşil dönüşüm modeli çalışıyoruz. Dijital dönüşüm modeli çalışıyoruz. Geleceğin ekonomisinin dayanacağı tarım sektörünü, geleceğin ekonomisinin dayanacağı yeşil sanayiyi, dijital üretim, bacasız sanayiyi desteklemesi gerekiyor devletin. Bunları yaptığınızda üretimin önü açılacak zaten.

'KİMSENİN ASGARİ ÜCRET ALTI GELİRE MAHKUM OLMADIĞI DÜZEN KURACAĞIZ'

Sosyal adalette Aile Destekleri Sigortası Programı (ADSP) var. Türkiye’de kimsenin asgari ücretin altında gelire mahkum olmadığı bir düzen kuracağız. Her biri için Türkiye’de kaynak var.

Sürdürebilirliğin güvencesi kutuplaştırmayan, hellalleşen, birbiriyle barışan bir toplumsal yapı inşası. Devlet geleneğini geleceğe taşıyan bir bakış. Bugün iktidar devletin kurumlarını yok etmiş vaziyette. Liyakat temelli devlet anlayışını kurmak, sürdürülebilirliğin temeli zaten.

'O KÖPÜK FAİZİN ENFLASYONUN DEĞİL İKTİDARIN KÖPÜĞÜ'

İdealize bir tablo ama bunların büyük kısmı zaman alacak projeler. Hızlı değişecek konular, ilk etapta atılacak adımlar ne olacak?

Adımların hepsi eş zamanlı atılacak ama bazısının etkisi daha hızlı görülecek bazısı zamana yayılacak. Neden hızlı olacağını söyleyeyim. Eylülde 8.31 olan kur bu çılgın iktidarın heterodoks politika diye pazarlamaya koyduğu şey ile 13’e geldi. Biz Fiyat İstikrar Komitesi'ni, Varlık Fonu'nu kaldıracağız. MB, Hazine devletin temel kurumu haline gelecek. Bunu dediğiniz, kurumlarda liyakat temelli düzeni kurduğunuzda finansal maliyet ortadan kalkıyor. Risk primi son süreçte 370’lerden 600 üstüne fırladı. İktidara geldiğimizde liyakat temelli işleyen MB’nin Hazine’nin işini yaptığı, şeffaflığın olduğu bir düzen ortaya koyduğumuzda o risk primi düşecek. Faizler düşecek. Politika faizinin düştüğü ortamda 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 25’i aşmış. Nedeni risk priminin artması. MB yerine Fiyat İstikrar Komitesi kurar Hazine’nin yerine Varlık Fonu oluşturarak hesap vermeyi ortadan kaldırırsanız bunlar olur. Hepsini değiştirdiğinizde, esasında, “iktidar köpüğü” ortadan kalkmış olacak. O güvenle Türkiye çok hızlı nefes alacak. 2023 bütçesini yapıyor olacağız. O bütçede çiftçi desteğini alacak. KOİ ödemeleri TL’ye dönmüş olacak. TL’ye dönüşten gelen kamu parası halk için harcanır hale gelecek. Sanayici, genç girişimci desteklenecek. Zor durumdaki esnaf desteklenecek. Sosyal devlet çalışacak. Üretim ekonomisi kurulacak. İnanın 6 ay içinde çok büyük etkileri, çok net hissediyor olacağız. İlk gün toplum olarak nefes alıyor, 6 ay içinde ekonomik sonuçlarını bizzat yaşıyor olacağız.

'KAMULAŞTIRMA İLE İLGİLİ BİZİM GİBİ DÜŞÜNMEYEN TEK MERCİ YABANCILARLA ORTAK OLAN İKTİDAR'

8,5 milyonluk işsizlik birden çözülemez ama…

Şu an kullanılmayan bir kapasite var Türkiye’de. İnsanlar durdular, bekliyorlar. Kuracağımız güven ortamında, o risk primi azaldığında, bu duygu değişimi değil sadece yeniden o fabrikalar çalışmaya başlayacak. 8 milyon birden işe girmeyecek ama işsizlik azalacak. Üstelik istihdam yaratacak yatırımlar yapacağız. 2022 bütçesinde 9.27’lik kur beklentisi ile 42,5 milyar lirayı hazine garanti ödemesi olarak ayırdılar. Bugünün kuru ile o 60 milyar lira. Kamulaştırmalar yapıldıktan sonra o 60 milyar lira bir avuç rantçıya ödeme olarak gitmeyecek. Türkiye’nin 4 bir köşesine fabrika kurabiliriz. Bunların hazırlığını yapıyoruz.

Kamulaştırma ama tartışma konusu. Buna karşı çıkan muhalefet partileri de var.

Kamulaştırma ile ilgili bizim gibi düşünmeyen tek merci yabancılarla ortak olan iktidar. Rantçılar bizim gibi düşünmüyor. Halkın kamulaştırmaya dair talebi de ekonomistlerin kamulaştırmanın ihtiyaç olduğuna dair görüşü de net. Tahkimde de bizdeki gibi hukuken denetlendiğinde, yolsuzluklar, kamuya zararlar ortaya konduğunda halktan yana çıkmış karar örnekleri elimizde.