YAZARLAR

Bombalar altında Filistin sineması

Son yılların filmlerinde ortak noktanın işgal ve baskı altında olan Filistinliler’in günlük yaşam rutinlerini ne denli etkiledikleri üstünde durulduğunu söyleyebiliriz. Yönetmenlerin İsrail mi yoksa işgal altındaki Filistin bölgelerinde mi yaşadıklarına göre de filmlerin konu çeperlerinin farklılaştığını da söyleyelim.

Filistin bugün bombalar altındayken, buranın yönetmenlerinin sinemayla kurdukları ilişki her zamankinden daha fazla ilgiyi hak ediyor. Filistin sinemasında başrol oyuncuları şekil olarak değişse de aslında bu sinemada; direniş, savaş, intifada, taşlar, sapanlar, tanklar, askerler, yıkılan evler ve ölen çocuklar başrolde oynuyor.

Filistin sinemasının ilk ses getiren yapımı, Michel Khleiff’in ilk kurmaca filmi 1980 yapımı “Fertile Memories”di. Filmde iki kadının Filistin toplumu içindeki var olma mücadeleleri anlatılıyordu. Arap toplumsal yapısı içinde kadınların erkekler kadar özgür olamamaları sorunu üzerinde duran yönetmen, gerçek görüntüleri kurmaca filmi içinde ustaca harmanlamıştı. Michel Khleiff’in ikinci uzun metrajlı filmi 1987 yapımı “Wedding in Galilee” (Celile’de Düğün), Michel Khleiff’i ve Filistin sinemasını dünya çapında tanıtan çalışma olmuştu.

2000’lerde Filistin sorunu, çözümsüzlüğün çözüm kabul edildiği bir dönemi daha haber veriyordu. Elli seneyi geride bırakan toprak sorunları, yanlarına yenilerini de katmış halde ortada duruyordu. Buna karşılık sinema, dünyanın birçok coğrafyasında olduğu gibi Filistin’de de kendini yeniledi ve önemli gelişmeler gösterdi. Dijitalleşmenin etkisiyle özellikle kısa film ve belgesel üretiminde belirgin artışlar söz konusu oldu. Sinema araştırmacısı Kays El-Zübeydi’nin aktardığına göre, 1916-2005 yılları arasında Filistin'i konu alan 204 yönetmenin katılımıyla toplam 799 film çekildi. Zübeydi, 2006-2019 yılları arasında 369 yönetmenin yer aldığı 547 film çekildiğini belirtir. 2000 sonrasının en önemli yönetmenleri olarak Hany Abu-Assad, Elia Süleyman , Rashid Masharawi ve Annemarie Jacir’ın isimlerini saymalıyız.

Üretimin artmasıyla çeşitlilik de kazanan Filistin sineması, filmleriyle bütün festivallerde gözlerin Filistin’e çevrilmesini sağlamıştı. Özellikle Elia Süleyman’ın “Divine Intervention”, “The Time That Remains” ile “It Must Be Heaven” ve Hany Abu-Assad’ın “Paradise Now” ve “Ömer” filmleri ile Annemarie Jacir’nin çektiği 2017 yapımı “Wajib” (Düğün Davetiyesi), son dönemin en çok ödül alan Filistin filmleri.

YENİ YÖNETMENLER KUŞAĞI

Hany Abu-Assad, Elia Süleyman, Rashid Masharawi ve Annemarie Jacir’ın 2000 sonrasındaki ilk çıkışlarından sonra artık yeni bir kuşaktan da söz edebiliriz. Çoğunluğu son birkaç yıl içinde ilk uzun metraj filmlerini ortaya koyabilen, festivallerde filmlerini gördüğümüz yönetmenler, Filistin sinemasının artık yeni yüzleri olacaklar.

Najwa Najjar bunlardan biri. İlk uzun metrajlı filmi 2008 yapımı “Pomegranates and Myrrh” 80’den fazla festivalde gösterilip 10 ödül kazanmış, sinemalarda da gösterilmişti. Film, yeni evli Hıristiyan bir çiftten Zaid’in İsrail polisi tarafından Ramallah’ta ansızın tutuklanmasıyla yalnız kalan Kamar'ın kendini eski tutkusu olan geleneksel danslara verdiğinde, toplumun kocası hapiste bir kadından beklediği davranışların dışına çıkmasının yarattığı etkiye odaklanmıştı. 2004 yapımı ikinci uzun metraj filmi, Filistin namına Oscar yarışına yollanan “Eyes of a Thief” İsrail hapishanesinden salıverilen bir Filistinli’nin kaybolan kızının izni sürmesini anlatıyordu.

YAŞLILAR DA AŞIK OLUR: GAZA MON AMOUR

Filistin’in aykırı ikiz yönetmenleri Tarzan Nasser, ve Arab Nasser Kardeşler, çoğu Filistin filminden farklı bir aşk filmi çektiler. 2020 yapımı “Gaza Mon Amour” filminde, altmış yaşındaki balıkçı Issa, yetişkin bir kız olan ve pazarda çalışan Siham'a aşık olur. Denizde bulduğu bir Apollo heykelinden aldığı cesaretle Siham’a aşkını itiraf eder, ne var ki toplumsal kurallar her zaman aşktan taraf değildir. Hele ki aşıklar 60’lı yaşlarına geldiyse... Müzikal kullanımı ve görsel yaklaşımıyla farklı bir aşk filmi olan “Gaza Mon Amour”, coğrafyanın gerçekliğini reddetmeden bir aşk filmi denemesi sunuyor.

Ameen Nayfeh’in ilk uzun metraj filmi 2020 yapımı “200 Metre”, o yıl Ürdün için Oscar yarışına katılmıştı. Venedik Film Festivali’nde ilk gösterimini yapan Filistin-Ürdün ortak yapımı olan filmde, Mustafa, Batı Şeria Duvarı’nın ayırdığı, kendi Filistin tarafında, eşi ve ailesinden yalnızca 200 metre ötede yaşayan bir inşaat işçisidir. Oğlunun yaralandığını öğrendiği gün sınırdan geçişine izin verilmez. Bunun üzerine bir kaçakçının yardımıyla 200 metrelik bir yolu kat etmek için 200 kilometrelik tehlikeli bir yolculuğa çıkmak zorunda kalır.

Basil Khalil'in ilk uzun metraj filmi “A Gaza Weekend”, İsrail’de ortaya çıkan bir virüsten ötürü ülkeden kaçmak isteyen biri İngiliz biri İsrailli çiftin tek çıkar yol olarak Gazze’ye girmesi ve bu kez de oradan çıkamamasının hikayesini trajikomik bir dille anlatıyor. Film, yeni dönem festivallerde karşımıza çıkan yapımlardan biri. Yönetmeni Basil Khalil'in daha önce çektiği kısa film “Ave Maria”, Oscar’da aday gösterilen beş filmden biri olmuştu.

Maha Haj, İsrail sınırları içinde doğan Filistinli yönetmenlerden biri. Bu yüzden filmleri İsrail sineması içinde de değerlendirilebiliyor. Bu karmaşık süreç pek çok Filistinli sinemacının uğraşmak zorunda olduğu bir sorun. İlk filmi 2016 yapımı “Personal Affairs”, İsrail sinema fonu desteğiyle çekilen bir Filistinli aile hikayesi. Filmde Filistinli bir ailenin farklı yerlere dağılmış hallerini resmediyordu. Aile üyeleri; İsrail, işgal altındaki Filistin toprakları ve Avrupa ülkelerine dağılmış halde yaşamlarını giderek bağları zayıflayarak geçirmek zorundadır. 2022 yapımı “Mediterranean Fever” filminde ise Hayfa’da yaşayan, yazar olmak isteyen ve depresyondan çıkamayan bir adamın komşusuyla kurduğu iletişimin sonuçlarını izleriz. Film, Cannes Film Festivali Belirli Bir Bakış Bölümü’nde Senaryo Ödülü aldı.

Firas Khoury’in ilk uzun metraj filmi 2022 yapımı “Alam” da son yılların festivallerde karşımıza çıkan Filistin merkezli filmlerinden biri. İlk gösterimini 2022 Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yapan film, Kahire Uluslararası Film Festivali'nde En İyi Film Ödülü’nü aldı. Film, bir Filistin kasabasında lise öğrencisi olan Tamer ve arkadaşlarının kasabaya gelen güzel Maysaa'yı etkilemek için Filistinliler’in yas günü olarak gördükleri İsrail'in Bağımsızlık Günü arifesinde gizemli bir bayrak operasyonuna katılır. Ancak bunun sonuçları ağır olacaktır.

Son yılların filmlerinde ortak noktanın işgal ve baskı altında olan Filistinliler’in günlük yaşam rutinlerini ne denli etkiledikleri üstünde durulduğunu söyleyebiliriz. Yönetmenlerin İsrail mi yoksa işgal altındaki Filistin bölgelerinde mi yaşadıklarına göre de filmlerin konu çeperlerinin farklılaştığını da söyleyelim. Çoğunluğu belgesel ve kısa film türünde olan üretimlerin, az da olsa uzun metraj filmlerin üretildiğini görebiliyoruz. Özellikle dünyanın farklı yerlerinde yapılan Filistin film festivalleri yeni filmlerin üretilmesi için oldukça önemli bir motivasyon kaynağı oluşturuyor. 


Rıza Oylum Kimdir?

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.