YAZARLAR

BRICS’i bırak, Libya’ya bak!

Türkiye, Libya üzerinde kapıştığı aktörlerden Mısır ve BAE ile ilişkileri normalleştirirken Rusya ile gelgitler yaşıyor. Mısır, Rusya ve BAE BRICS’te Türkiye’nin üyeliğine ‘olur’ ya da ‘olmaz’ diyebilecek konumda. Ve herkes Türkiye’den uyumlu politikalar bekliyor. İşte yeni bir test sürüşü.

AKP iktidarı BRICS’e üyelik hedefiyle küresel güney ve kuzey blokları arasında kızıştırma taktiği güderken Türkiye’nin maceraya daldığı yerlerde işler sarpa sarıyor. Suriye’de Türkiye’nin müttefik bildikleri birbirini yerken Libya’da durum iyice kontrolden çıkıyor.

Ülke geçen haftayı Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah el Sisi’nin Ankara ziyaretiyle açılan yeni sayfayı allayıp pullamakla geçirdi. Fakat bu sırada Mısır’la yeni sayfanın bir numaralı gündem maddesi Libya, Ankara’nın da etki kapasitesini aşan hesaplaşmalara sahne oluyordu. Libya’da rekabet içinde olsalar da Türkiye ve Mısır öyle bir çıkmaza dayandı ki birbirini gözetmek durumunda.

Libya’daki aktörler, bu ülke üzerinde parmağı olan yabancı güçlerle ilişkilerinde tutarlı bir çizgi takip etmiyor. Değişkenlik arz eden vekalet ilişkileri ezberlere sığmıyor.

Saflar sürekli değişirken hariçten hiçbir gücün tek başına denklem kuramayacağı karmaşa büyüyor.

***

Anlaşılsın diye biraz geriye saralım. 2019-2020’de Mısır, BAE ve Rusya destekli Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Hafter’in Trablus’u ele geçirme hamlesi Türkiye’nin müdahalesiyle bertaraf edilmişti. Buna mukabil Trablus güçlerinin doğuyu ele geçirme hamlesi de Sirte-Cufra hattında durdurulmuştu. Türkiye’nin desteği daha ilerisi için kâfi gelmemişti.

Şubat 2021’de BM’nin uhdesinde Başkanlık Konseyi ve Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) kurup ülkeyi seçime götürme ve kurumları birleştirme hedefiyle bir yol haritası kabul edilmişti. Yenişememe haline ilaveten bu yol haritası rakip tarafları pozisyon değişikliğine itti. Basitçe Mısır Trablus’la, Türkiye de Bingazi ile köprüleri kurdu. UBH başkanlığına seçilen Abdulhamid Dibeybe’nin görevi 24 Aralık 2021’e kadar ülkeyi seçimlere götürmekti. Dibeybe yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi görev süresi bittiği halde koltuğu bırakmadı. Türkiye’den gördüğü desteği iktidarını perçinlemek için kullandı. Ankara’yı temin için yeni anlaşmalar yaptı. İçerdeki tartışmalara ve itirazlara aldırmadı.

Saflar çok hızlı karışıyor dedik ya Türkiye’nin müdahale ettiği süreçte Ankara’nın yakın müttefiki olan eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa, 2022’de Dibeybe’nin meşruiyetini tanımayan Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin atadığı alternatif hükümetin başına geçti. Trablus’a yürüme hedefinde başarılı olamadı ve 2023’te görevi bıraktı. Bu sırada Ankara, Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ve Hafter’le husumeti gerileten bazı adımlar attı. Kahire de Dibeybe hükümeti ile çalışmaya başladı. BAE ise Hafter’e desteğini korusa da Türkiye ile ilişkileri normalleştirmiş bir ülke olarak Dibeybe’nin Ghadames’te petrol-gaz projelerine yardımcı oldu. Beri tarafta Vagner’in şefi Yevgeni Prigojin’in ölümünden sonra Rusya bölgedeki milis varlığını Afrika Lejyonu adıyla yeniden yapılandırırken Hafter’le ilişkilerine çekidüzen verdi. İnguş asıllı Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunusbek Yevkurov’un Bingazi ziyareti Rusya’nın Libya’daki oyundan çekilmeyeceğinin teyidiydi. Buna karşılık 2012’de Trablus Büyükelçisi Chris Stevens’in cihatçı müttefikler tarafından öldürülmesinin ardından Libya’yı “proje ortağı” Türkiye’ye emanet eden ABD de Rusya’yı dengelemek için sahneye yeniden döndü. Pentagon ve Dışişleri’yle çalışan özel harp şirketi Amentum, Trablus ve civarındaki milis güçlerini birleştirmek için devreye sokuldu.

Son haftalarda ABD’nin Libya Özel Temsilcisi Richard Norland ve Trablus Maslahatgüzarı Jeremy Berndt’nin yerel aktörlerle temasları artarken Africom Komutanı General Michael Langley de Trablus ve Bingazi’yi ziyaret etti.

***

Çözümsüz ama göreceli istikrarın olduğu bir tablo sürüp giderken ağustosta durum birdenbire kızıştı. Hafter güçleri güneyden Ghadames’i hedefe koyarak Cezayir-Tunus sınırlarına doğru kontrolü genişletmek üzere harekete geçerken Trablus’un ‘koruyucusu’ Türkiye’nin tepkisizliği dikkat çekti. Bu arada Dibeybe, hükümetin kontrolsüz harcamalarına set çeken Merkez Bankası Başkanı Sıddık Kebir’e karşı Ekim 2023’ten beri bileniyordu. ABD, İngiltere ve Türkiye ile yakın çalışan Kebir’i açığa almanın yollarını arıyordu. Kebir, Temsilciler Meclisi’ne bağlı hükümetin başındayken Başağa’nın Merkez Bankası’nın kaynaklarına erişimini engellediği için Hafter tarafını da kızdırmıştı. Fakat Kebir bölünmüş Libya’da düşman taraflara dağıtılan paranın başındaki adam olarak müstesna bir konumdaydı. Libya’ya müdahale eden Batılı güçlerin desteğine sahipti. Bu durum ona dokunulmazlık kazandırıyordu. ¬Libya’yı çökerten müdahalenin mimarı ABD için bu ülkeyi kontrol etmenin kestirme yolu Merkez Bankası’ydı. Uluslararası alanda petrolün satışı Libya Ulusal Petrol Şirketi’nin tekelinde. Tahakkuk eden gelir New York'taki Libya Yabancı Bankası'ndaki hesaba yatıyor. Bu parayı kullandırma yetkisi ise Libya Merkez Bankası’nda. Bu da Kebir’i mali olarak hem Trablus/Mısrata hem de Bingazi/Tobruk merkezli siyasi ve askeri güçlerin patronu yapıyor.

Dibeybe milislerle Merkez Bankası’nı kuşatarak Kebir üzerinde baskıyı artırdı. Norland 12 Ağustos’ta bankayı kuşatma, zorla koltuğundan etme ve çalışanları kaçırma girişimlerine karşı Kebir’i ziyaret ederek Amerikan desteğini gösterdi.

Merkez Bankası’na yönelik baskılar artarken Temsilciler Meclisi 13 Ağustos’ta Dibeybe hükümetinin sona erdiğini ve Usame Hammad başkanlığındaki kabinenin yegâne meşru hükümet olduğunu belirten bir muhtıra yayımladı. Ayrıca Akile Salih, Libya Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı ilan edildi. Hafter de bu karara destek çıktı. Bu hamleye karşı Dibeyde de 18 Ağustos’ta Başkanlık Konseyi’nden Kebir’in görevden alınmasını öngören kararnameyi çıkarttı.

Karara direnen Kebir, İstanbul’a sığınırken Merkez Bankası’nın şifrelerini ele geçirmek isteyen milisler bilgi-işlem müdürünü kaçırdı. Para transferlerini engellemek için sistemi kapatan Kebir’e göre milisler banka çalışanlarını tehdit ediyor, korkutuyor, bazen çocuklarını ve akrabalarını kaçırıyor.

Merkez Bankası başkanlığına vekaleten atanan Abdülfettah Abdülgaffar’ın dinar hesaplarına ulaşsa da dolar rezervlerine ulaşamadığı söyleniyor. Yeni yönetim SWIFT kodlarına erişmiş olsa bile bankanın ABD’nin yeşil ışığı olmadan uluslararası ilişkilerinin normale dönemeyeceği öngörülüyor. Ki ABD Hazine Bakanlığı’nın uyarısı üzerine yabancı bankalar yönetim belirleninceye kadar Libya Merkez Bankası ile iş yapmayı reddetti. Yani ABD, “Benim onayım olmadan Merkez Bankası’nda değişiklik yapamazsınız” demiş oldu.
Kebir’in Erdoğan’la da arası iyi. Haliyle Türkiye’nin ortak bir çözüm bulununcaya kadar Kebir’in görevinin başına dönmesinden yana olduğu aktarılıyor.

***

Böylesi krizlerde karşı tarafın hamlesi de hazır. Hafter hemen petrolün vanasını kapattı. ‘Dibeybe Merkez Bankası’nı ele geçirirse petrol gelirlerinden olur’ denilmiş oldu. Tam anlamıyla bir kriz. Libya’daki bölünmüşlüğü uzatan da bu: Uluslararası meşruiyet avantajını kullanan UBH petrol satışlarını kontrol etse de vana doğu güçlerinin elinde. Bölge, şehir, mahalle, hatta hükümet kurumlarını kontrol eden milis güçleri de ellerindeki silahların gücü kadar Merkez’i hortumluyor. Merkez Bankası’nın gider kalemlerinin yüzde 78,4’ünü maaşlar oluşturuyor. Bankanın kasasından çıkan 26 milyar dinarın 20.4 milyarı maaşlara ve 3.6 milyarı sübvansiyonlara giderken 1.1 milyar dinar da operasyonel giderlere ayrılıyor. Doğru düzgün hizmetin üretilmediği 7 milyonluk Libya’da 2 milyon kişi maaş alıyor. Maaşlar dışında milisler için dönen başka çarklar da var. Libya Ulusal Petrol Şirketi satamadığı ve depolayamadığı petrolü piyasa fiyatının çok altında iç piyasaya satıyor. 2011 isyanının artığı milis güçler ucuza aldıkları petrolü komşu ülkelere yasadışı yollarla satarak kasalarını şişiriyor. Kaos eli silahlılara kazandırıyor. Seçimler, halk iradesi, şeffaflık ve ulusal ortak gelecek kimin umurunda!
Restleşmeler Merkez Bankası ve petrol hamleleriyle sınırlı olmadı. Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el Menfi, Temsilciler Meclisi’nin muhtırasına misilleme olarak 18 Ağustos'ta Silahlı Kuvvetler Yüksek Komutanı sıfatıyla komutanlar ve istihbarat şefleriyle bir toplantı yaptı. Bu bir ilkti. Dibeybe de 23 Ağustos'ta başkentte milisleri kontrol altına almak için sonunu getiremeyeceği bir çıkışta bulundu. İçişleri Bakanı İmad el Trablusi başkanlığında bir ‘yüksek güvenlik komitesi’ kurup tüm milislere 24 saat içinde hükümet binalarını boşaltmaları emrini verdi. Dinleyen oldu mu, hayır. Muhtemelen Merkez’e girdikten sonra milislere maaş çeklerini kesenin kendisi olduğu zannıyla özgüven patlaması yaşadı. Kendi memleketinden bile düşmanlar edindi. Mısrata’da 2011’de Kaddafi’nin devrilmesine öncülük eden güçler de başlarını yeniden kaldırıp Dibeybe’ye karşı Kabir'i destekledi.

Bu arada Mısır’la da bozuştu. Nedeni şuydu: Mısır İstihbarat Şefi Abbas Kamil, Gazze arabuluculuğundan ne ara vakit bulduysa ağustosun ikinci haftası Bingazi’ye gidip temaslarda bulundu. İddiaya göre Abbas, Hafter, Salih ve Hammad’ı mevcut siyasi aktörlerin yer almadığı bir geçiş hükümeti kurulması planına ikna etmeye çalıştı. Arap kaynaklara bakılırsa maksat aile, klik ve milislerin kendi çıkarlarına saplanmış Libya’yı seçime götürüp ulusal bir hükümetle düze çıkarmaktı. Kahire’nin hesaplarına göre seçimle ulusal meclis ve hükümet oluşursa Mısır’ın çıkarlarının temin edilmesi daha kolay hale gelir. Türkiye çıkarlarını anormal koşullarda çatışmacı bir yolla maksimize etti. Mısır bundan mustarip. Mısır yönetimi tepkilere aldırmadan Hammad’ı da Kahire’ye davet etti. Kamil’in girişimini Dibeybe hükümetini bitirme hamlesi olarak okuyan Trablus kanadı 12 Ağustos’ta Mısırlı iki diplomatı istenmeyen kişi ilan etti.

***

Bütün bunlar yaşanırken her şeye atar yapan AKP pek sessizdi, tepkisizdi. Belli ki Mısır’la yeni sayfanın hatırı az değildi. Nihayetinde 5 Eylül’de MİT Başkanı İbrahim Kalın, Trablus’a uçuverdi. Mühim görüşmeler yaptı. Ne çıktığını kendileri bilir!
Muhtemelen Dibeybe, Merkez’i kontrol altına alıp popülist harcamalarla halk desteğini artırma ve milis güçlerinin sadakatini satın alma hesabını yaparken Ankara’nın tercihlerini dikkate almadı. Ankara’yı görmezden geldiği gibi Kahire ile de ters düştü. Rakip taraflar eski denklemde kalsaydı tersi olurdu.

Kalın’ın ziyaretinden 48 saat önce Temsilciler Meclisi ile Trablus merkezli Devlet Yüksek Konseyi 30 gün içinde Merkez Bankası’na başkan ve yönetim kurulu üyelerini atama konusunda anlaştı. Ne çıkar öngörmek zor ama bu karar Menfi-Dibeybe ikilisine “Oyun bitti” mesajı içeriyor. Merkez Bankası’ndaki belirsizlik Libya’nın ‘korsanlık’ üzerine kurulu ekonomisini hepten krize sokuyor. Hükümet mevcut rezervlerle geçen ayın maaşlarını ödese de bu bir atımlık baruttan öte bir şey değil.

Özetle bölünmüş Libya’nın geleceği hala karanlık. 2015 Süheyrat Anlaşması ile belirlenen yol haritası kişisel çıkarlar için heba edildi. 2021’deki de öyle. Bütün bu süreçlerde Türkiye başat aktör olmaya çalıştı. Siyasi süreci belirlemek, askeri üs ve limanlar edinmek için Libya’nın bir parçasıyla meşruiyeti tartışmalı anlaşmalar yaptı. Geçici başbakanlar koltuklarını korumak ya da Hafter’e karşı kalkan edinmek için gönüllü veya gönülsüz olarak bu anlaşmalara imza attı. İddialı duruşuna rağmen gelişmelere etki etme kapasitesinin hayli sınırlandığı görülüyor.
Türkiye, Libya üzerinde kapıştığı aktörlerden Mısır ve BAE ile ilişkileri normalleştirirken Rusya ile gelgitler yaşıyor. Mısır, Rusya ve BAE BRICS’te Türkiye’nin üyeliğine ‘olur’ ya da ‘olmaz’ diyebilecek konumda. Ve herkes Türkiye’den uyumlu politikalar bekliyor. İşte yeni bir test sürüşü. Dış politikada “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” tekerlemesi dönmeye devam ediyor.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.