Brüksel'in Macaristan sorunu

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, kendisi atılmadan önce partisi Fidesz'i AP'deki Avrupa Halk Partisi grubundan çekti. Orbán hükümeti ile AB arasındaki değer çatışması uzun zamandır mevcuttu. Aslında Hristiyan Demokratlar uzun süredir Orbán’ın önünde ülkesindeki demokrasiyi her gün biraz daha yok ediyor olmasına rağmen koruyucu bir kalkan gibi durdular. Şimdi de sağcı gruplar AP'de güçlenmek için Orbán'a yanaşıyor.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Macaristan Başbakanı Viktor Orbán partisi Fidesz’in, geçtiğimiz Çarşamba günü Avrupa Halk Partisi (EPP - sağcı, Hristiyan Demokratlar) Avrupa Parlamentosu grubundan ayrılma kararını aldığını açıkladı. Avrupa Halk Partisi (EPP) Fidesz'in üyeliğini eski AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'a yönelik sözlü saldırıları nedeniyle parti düzeyinde, 2019 Avrupa seçimlerinden önce askıya almıştı. Orbán, tamamen çıkarılmadan önce kendisi ve milletvekillerini gruptan çekti.

Avrupa Parlamentosu’nda Hristiyan Demokratlar bu hafta bir düzine milletvekili kaybetti, ancak Orbán’ın partisi sağ muhafazakarlıktan ziyade milliyetçi, sağ popülist ve kendi deyimiyle "liberal olmayan demokrasi"nin kaba bir karışımını temsil ediyordu. Bundan dolayı da Avrupa Birliği yanlısı EPP içerisinde sorunlar yaşanıyordu.  Fidesz’in Almanya Hristiyan Birliği CDU / CSU'yu da içeren Avrupalı ​​muhafazakârlar ailesinden ayrılma olasılığı daha da arttı. Ancak basına yansıdığı kadarıyla Brüksel'deki AB çevreleri, yeni CDU lideri Armin Laschet'in Orbán'ı EPP içerisinde kalmaya ikna etmeye çalışacağını varsayıyor. 

Orbán hükümeti ile AB arasındaki değer çatışması uzun zamandır mevcuttu. Bu ayrılma aslında Macar hükümeti ile Brüksel arasındaki uçurumun daha da derinleştiğini gösteriyor.

Orbán gibi biri dışarı atılmaktansa kendi kendine gitmeyi tercih ederdi, öyle de oldu. Başka çıkar grupları, bölgesel ittifaklar olsa da partiler Avrupa Birliği içerisinde Avrupa yasalarının çoğunluğunu organize ederler ve devlet ile hükümet başkanlarının siyasi iradesini şekillendirmeye yardımcı olurlar. Bu nedenle de aynı siyasi aileden olan gruplar Birlik içerisinde de doğal ittifaklardır. Bu doğrultuda siyasi olarak Macaristan hükümeti muhafazakârlardan ayrılarak belki de AB içerisinde aşırı sağcılara doğru bir adım daha atmış oldu.
Aslında Hristiyan Demokratlar uzun süredir Orbán’ın önünde ülkesindeki demokrasiyi her gün biraz daha yok ediyor olmasına rağmen koruyucu bir kalkan gibi durdular. AB bütçesinden Macaristan’ın cömertçe yararlanmasına izin verdiler. Üstelik bu fonların çoğundan Orbán’ın ailesi ve yakın çevresinin yararlandığını bile bile bu desteği sağladılar.

Bu nedenle Macar asıllı Avrupa Parlamentosu Hollanda milletvekili Kati Piri konuya dair sosyal medyadan yaptığı paylaşımda Macaristan'daki Orbánizasyondan ve Macaristan’ın anti demokratikleşmeye doğru yol almasından Angela Merkel’i ve partisi Hristiyan Demokrat Birliği'ni (CDU) sorumlu tuttu.

Fakat EPP içerisinde, Orbán sadece Almanya muhafazakârlarından değil, İtalya’nın eski başbakanı Berlusconi çevresindeki İtalyan muhafazakârlardan ve Fransız muhafazakârlardan da destek almıştı. Y akın zamanda en önemli desteği Slovenya'dan Janša ve Avusturya'dan Sebastian Kurz destek vermişti. Şimdi Orbán’a Avrupa Parlamentosu içerisinde en önemli desteği Polonya’da iktidarda olan sağ popülist parti PiS’in (Hukuk ve Adalet Partisi) güçlü adamı Jaroslaw Kaczynski verecek.

Orbán’a ilk teklif hemen Almanya’nın ırkçı partisi Almanya için Alternatif  Partisinin (AfD) Genel Başkanı Jörg Meuthen’den geldi.  Fidesz'i AB Parlamentosu'ndaki sağcı ulusal kimlik grubuna katılmaya davet etti. Aşırı sağcılar bu durumu bir şans olarak değerlendirmek istiyorlar. Şu anda  AP’de 74 milletvekili bulunan aşırı sağcılara Fidesz’in milletvekilleri katılırsa sayıları 86’ya ulaşacak.

Macaristan'da yaşanan anti-demokratik gelişmeler son bir kaç yıldır tüm AB kurumlarının tepkisini çekiyordu. Avrupa Komisyonu Macaristan'ın birlik içerisinde oy ve veto hakkını askıya alacak olan 7.maddeyi işletmek istemiş ancak Polonya bunu veto ettiği için yürürlüğe girmemişti.

Orbán'ın sağ muhafazakâr gruptan ayrılmasının en önemli dezavantajlarından biri olarak Avrupa'da otoriter seyir izleyen ülkeler arasında ilişki daha da sıkılaşabilir. Ayrıca gelecekte oybirliği gerektiren önemli AB kararlarını bloke etmesinden de endişe ediliyor. Doğu Avrupa ile Batı Avrupa arasındaki çatlak daha da derinleşebilir.  Bu nedenle yıllarca Orbán'ı Merkel EPP içerisinde tutmaya çalıştı. Ama tıpkı Türkiye ile olan ilişkilerde işe yaramadığı gibi Macaristan ile ilişkilerde de yatıştırma, idare etme politikası Merkel’in istediği, umduğu sonucu vermedi.