Bu bağıran da kim?
Laki sergisine imza atan Alp Sime, Laki’nin Lubunca anlamının merak edip de bakmayan için sır kalmasını istiyor. Kendini korumak isteyen korusun. Gizlilik politikası, utanç ve travma, bastırmak ve bastırılmak gibi kavramlara odaklanılan sergide gezerken fotoğraflarla kendi aranızda gizli bir dil konuşuyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Denileni çok iyi anlıyorsunuz ama çok da size mi deniyor, tam olarak onu mu kast ediyor, emin olamayıp parmak ucunda yürüyorsunuz.
Birileri sürekli bağırıyor ama asıl isyan etmesi gerekenler susuyor. Bağırılmaktan, azarlanmaktan, hor görülmekten sersemleşildi. Çalışan, üreten, ekonomiyi sırtlayan, vergiyi veren, olmadı daha da çok vergiyi veren kesim, fikrine, profesörüne, içkisine, dudağına sürdüğü ruja, sosyal medyada yaptığı espriye, hatta sesinin tonuna karışılmasına ses çıkarmaz oldu. Ses çıkmadıkça yavuz hırsız daha çok gürültücü çıktı. Bastırılan pul olan parası için daha çok çalıştı, daha çok vergisini verdi ve susmaya devam etti. Ağzımın tadı daha da kaçmasın, daha beter çıngar çıkmasın diye mi? Bilemiyorum… Psikopatolojik bir hale dönüşen bu bıkkınlıklar içindeki durumu, elbet bir toplum bilimci bir gün araştırıp açıklayacaktır.
Bütün bu işin garip kısmı, isyan edilmedikçe berbat durumlar, haksızlıklar kabak gibi ortada durmaya başladı. Halının altına süpüremedik de, bizim salonun ortasında öylece kaldı gibi… Sorunlar odayı kapladı, biz yine kenarlara yapışarak çevresinde dolanıyoruz. Biz dolandıkça da ortadaki hal büyüyor. Hakkında pek konuşmamaya çalışıyoruz. Günler geçip gidiyor.
TATLI YİYELİM, LUBUNCA KONUŞALIM
Alp Sime’nin Martch Art Project’te devam eden sergisinin adı olan “Laki”, Lubunca bir kelime. Çeşitli web sitelerinde mini Lubunca sözlükler bulabilirsiniz ama, bu “dilin” doğuşu ile ilgili az kaynak var. 2017’de SALT’ın Ağızdan Ağıza sergisi için bir konuşma yapan akademisyen Nicholas Kontovas, bu dilin köklerini araştırırken Osmanlı’nın klasik döneminde yazılmış ḥammāmnāme ve dellāknāme metinlerindeki(1) Arapça ve Farsça kelimelerden yola çıkmış; eşcinselliğe bakışının muhafazakârlaşmasıyla sokaklarda çalışmak zorunda kalan eski resmi, sonradan gayriresmi seks işçilerine gelmiş ve son durakta 90’larda görünürlük kazanan bugünkü dile uzanmış. Yani, uzun bir geçmişe dayanıyor Lubunca.
Evrensel Gazetesi'nin 2014 tarihli ODTÜ LGBT Topluluğu üyesi Berna Köse ile yaptığı röportajda Köse, Lubunca’nın kısaca, trans bireylerin kendi aralarında konuşurken sivil polis veya herhangi birinin tepkisini minimuma indirmek ve kendilerini korumak amaçlı için kullandıkları bir jargon olduğunu söylüyor.
Laki sergisine imza atan Alp Sime, Laki’nin Lubunca anlamının merak edip de bakmayan için sır kalmasını istiyor. Kendini korumak isteyen korusun. Gizlilik politikası, utanç ve travma, bastırmak ve bastırılmak gibi kavramlara odaklanılan sergide gezerken fotoğraflarla kendi aranızda gizli bir dil konuşuyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Denileni çok iyi anlıyorsunuz ama çok da size mi deniyor, tam olarak onu mu kast ediyor, emin olamayıp parmak ucunda yürüyorsunuz. “Ben bu dili hakikaten biliyor muyum?” diye kendinize soruyorsunuz. Zaten dili açık açık konuşsanız, başınıza bir iş gelir, biliyorsunuz. Aynı Lubunca gibi.
Sergiyi gezdiğim gün tesadüfen orada olan Alp Sime’ye yaklaşıp, “Sergi politik mi, yoksa benim algılarım öyle olduğu için mi öyle görüyorum?” diyorum. O da gizliliğin serginin büyük bir kısmını oluşturduğunu söylüyor. Sergiden bir hisle çıkmalısın, ama o hisse sen karar ver… Dolayısıyla sergi ismi gibi, görmek isteyene çok şey ifade eden, istemeyenin “bazı estetik siyah-beyaz fotoğraflara bakacağı” türden. Sime, sergi ile ilgili yaptığı söyleşide, fotoğrafın sinir sistemine kısa yoldan ulaştığından bahsediyor; bir şeyleri tekrar yaşatabilme gücünden. “Fotoğraf soru sormakta ve seyircinin hayal gücünü tetiklemekte çok başarılı” diyor; “Sen uykunda mırıldanıyorsun ve birileri ne dediğini anlıyor”. O gün ben de ona “aynı sayfada mıyız” kontrol sorularımı sorduğumda, fotoğrafları seçtikten sonra baskıya hazırlarken yaşadığı bir his olduğunu ve bu hissin izleyiciye de geçmesini umduğundan bahsediyor.
HEY SEN!
Serginin yerleştirmesi, izleyiciyi serginin diline, meramına daha da çok çeken başarılı bir dokunuş olmuş. Utançla korkunun birbirine karıştığına dikkat çeken sanatçı, “utandırılmak” ile mücadele edemediğimizde korkuya doğru çekildiğimizi söylüyor. Sergiyi gezerken, parmaklar eşikler arasından sizi işaret ediyor. Çekinsem mi, rahatsız mı olsam bilemiyorsunuz. Bir çocuk, sigarasını göz hizanın altında yakıveriyor, fotoğraflarda silahlar sessizce saklanıyor, birlikte konumlanan fotoğraflar size sessiz hikayeler anlatıyorlar. Dinlemek isterseniz... Diğer yandan kocaman, aleni kareler de var. Onlar büyükler; çünkü onların sesleri zaten çok çıkıyor.
BU BAĞIRAN DA KİM?
Yazının başında bağırılanlardan ve konuşmayanlardan bahsetmiştim. Bu bağırmayan ama çok şey söyleyen sergi, bana kendi bağırmayanlarımı hatırlattı. Belki başka birilerine artık özgür olmayan bir insan hakları savunucusunu ya da saz çalan bir adamı hatırlatır. Bir başkasına adaletin sırtını döndüğü yakılan arkadaşlarını... Her şeyi hatırlatabilir ve hiçbir şeyden kesin olarak bahsetmez. Günün sonunda bu Alp Sime’nin hikayesi. Serginin kapısından çok kişisel bir hikayeyle giriyoruz: Alp Sime’nin Addison hastalığına yakalanan, sağır dilsiz, genç yaşta ölen, fotoğraf çekmeyi seven dayısı Mete’nin fotoğrafıyla. Dayısı Mete sayesinde ailesinin onun fotoğrafçı olmasına karşı çıkmadığına inanıyor Sime. Bu acıklı hikaye, ailenin yelkenlerini suya indirmiş. Sergiden çıkarken de en son Mete’yle vedalaşıp çıkıyorsunuz o kapıdan. Yani Alp Sime şimdi size ne anlattı? Kendi gördüklerini ama daha çok sizin duymak istediğinizi....
Bu arada laki, ahlak polisi demek.
Alp Sime’nin ‘Laki’ sergisi, 16 Ocak 2021’e kadar Martch Art Project’te izlenebilir. Sergiyi galerinin web sitesinde yer alan 3D tur üzerinden de gezebilirsiniz.
1 - Osmanlı hamamlarında açık seçik yaşanan eşcinsellik, 2020 Türkiye'sinin heteroseksüelleri için hala bir sır olduğundan, buradan kısa bir araştırma tavsiyesi de vermiş olalım. Konu, eksik anlaşılmasın.