YAZARLAR

Bu düzen böyle mi gidecek?

Daha fazla ölmemek, yok yere şu hayatı kaybetmemek için yan yana gelmeliyiz. Yan yana gelelim ki şarkılarımızı yasaksız günlerde omuz omuza, dayanışmayla söyleyelim. Çünkü dayanışma yaşatıyor. Çünkü ihmal öldürüyor.

2016 yılının 29 Kasım günü Adana’nın Aladağ ilçesinde bulunan Aladağ Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Orta Öğretim Kız Öğrenci Yurdu’nda elektrik kontağından başlayan bir yangın çıktı. Yurtta kalan on bir öğrenci ve bir bakıcı bu yangında hayatını kaybetti. Cenazeler, DNA teşhisiyle tespit edilebildi. Ertesi gün çıkan haberlerde, çocukların, yangın merdivenine (“güvenlik” nedeniyle kapılar kilitli olduğu için) ulaşamadığı yazıldı ve “büyük”ler “elbette çocuklarımızın namusu her şeyden önemlidir” minvalli açıklamalar yaptı.

Türkiye, bir şeylerin asla değişmediği ülkelerden. Denetim mesela, hiçbir zaman tam anlamıyla yapılmıyor. İhmaller dünden bugüne çok can aldı, alıyor. Bilhassa son iktidar döneminde ihmal sonucu ölen insanların sayısı arttı, giderek daha da artıyor. Son iktidar dönemi dediğim, cumhuriyet tarihinin neredeyse dörtte biri. Hukuksuzluğun, cahilliğin, hoyratlığın, saygısızlığın hüküm sürdüğü bir dönem bu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi (ya da aslında bütün bunların sonucu) insan hayatına değer verilmiyor. Yapılması gerekenler yapılsa kurtarılabilecek onlarca can varken sırf ihmal yüzünden insanlar yok yere hayatını kaybediyor.

Kartalkaya’daki Grand Kartal Hotel’de çıkan yangın geçtiğimiz hafta yüreklerimizi dağladı. Bir kere daha bu ülkede yoktan yere ölebileceğimizi bize hatırlattı. Maden kazaları, yangınlar, depremler ve daha nice felaketin yaşandığı ülkede çok sayıda insan ihmaller yüzünden öldü ve bu ihmalleri gidermesi gerekenler buna “kader” dedi, ölenlerin arkasından rahmet diledi. İstifa etmesi gerekenler hâlâ koltuklarında. Utanmıyorlar, yüzleri kızarmıyor, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar. Başkalarının adına utanmak hep bize düşüyor.

Orhan Veli Kanık, Varlık dergisinin 1 Temmuz 1946 tarihli nüshasında yayınlanan “Pireli Şiir”inin sonuna doğru, aslında yıllardır sormamız gerekeni sormuştu: “Bu düzen böyle mi gidecek?” 1949’da basılan “Karşı” adlı kitabına da aldığı bu şiir, Timur Selçuk ve Ruhi Su tarafından ayrı ayrı bestelendi, ’70’li yılların ikinci deminde dilden dile dolaştı. Selçuk yorumu, Metin Erksan’ın “Kadın Hamlet / İntikam Meleği” filminde bir yabancılaştırma efekti olarak kullanıldı. Şiirin üst başlığı, bugünkü durumu da açıklıyor: “Bozuk Düzen”. Bu, aynı zamanda, Güner Sümer’in yazdığı bir oyunun adı.

Oyun ya da şiir, şarkı fark etmiyor. Bunlara konu olan düzen bozuk ve düzeltilmesi gerekiyor. Her şeyden önce insan hayatına saygılı bir yönetim şart. Başta değişmesi gereken bu. Yönetim değişmiyorsa bile yöneticilerin tutumunun değişmesi gerekiyor ama bunca yıllık iktidarları gösterdi ki, bu değişmeyecek. İlerleyen yıllarda Orhan Veli’nin sorduğu soruyu sormamamız için bunu değiştirmesi gereken biziz.

’60’lı yılların ortalarında ortaya çıkan Anadolu-pop akımının bir hattı, ’70’li yıllardaki politik müziği doğurdu. Cem Karaca, Edip Akbayram, Selda Bağcan gibi isimler başta olmak üzere kimileri bu hattan gitti ve halkın sorunlarını dile getiren şarkılar söyledi. Aynı yıllarda, kökü halk ozanlarına uzanan bir başka hattan ilerleyen Zülfü Livaneli, Sadık Gürbüz, Rahmi Saltuk gibi isimler ve halk müziği ile onlar arasında köprü kuran Ruhi Su, halkın sesini daha da gürleştirdi ve talepleri şarkılarla, türkülerle, marşlarla dile getirdi. Bu isimlerin yanına pop cenahından destek veren Şanar Yurdatapan ve onun şarkılarını söyleyen Melike Demirağ’ı da katmak gerek. ’80’li yıllarda Ahmet Kaya ve Grup Yorum bu sese ses verdi, ses güçlendi ve her alandan bir sürü isim bu tarzda şarkılar yapmaya başladı. ’90’lı yılların sonuna geldiğimizde Türkiye’de politik şarkılar söyleyenlerin sayısı bir hayli artmıştı. Üstelik her dilde.

Sonra bir şey oldu ve bu ses giderek cılızlaştı. Bugün iktidarda olanların ilk dönemden itibaren uyguladıkları baskı, yeni isimlerin bu sese katılmasını engelledi. Eskiler tutuklanarak ya da konserleri engellenerek susturuldu. Susmayanlar yıllarca mahkemelere gitti geldi; hâlâ gidiyorlar. Eleştiriyi sevmeyenler kendilerini eleştirenleri susturmak için adım attıkça otosansür devreye giriyor ve yazık ki yapılması gereken şarkılar yapılamıyor.

Yakın dönemde yayımlanan şarkılar arasında birini her zaman kenara ayırıyorum: Adamlar’ın “Utanmazsan Unutmam”ı, bu dönemi en iyi anlatan şarkılardan biri. “Ömrümüzün en güzel yıllarına / Patlayanın ne evinde bir ayna var / Ne içinde bir yürek /Gençliği haybeye yenmiş / Yorgun ve yalnız nesil / Birbirini buldukça / Düşmedi, düşmeyecek…”

Orhan Veli’nin sorduğu sorunun cevabı bu şarkıda. Yan yana geldiğimiz taktirde yapamayacağımız şey yok. Sorun, yan yana gelememekte. Hep altını çiziyorum, bir kere daha çizeceğim, yalnız başımıza bir şey yapmamız mümkün değil. Pandemi bize en çok bunu gösterdi. Bilhassa müzikle uğraşanlar dayanışma içinde olmalılar ki ilerleyen yıllarda daha çok acı çekmeyelim. Yukarıda saydığım isimler, şarkılarında bize en çok bunu söylüyor. Artık onlara kulak vermemiz şart. Daha fazla ölmemek, yok yere şu hayatı kaybetmemek için yan yana gelmeliyiz. Yan yana gelelim ki şarkılarımızı yasaksız günlerde omuz omuza, dayanışmayla söyleyelim. Çünkü dayanışma yaşatıyor. Çünkü ihmal öldürüyor.

Yapılanları, yaşananları unutmuyoruz ve unutturmamak için çabalıyoruz. Utanmayanları, unutmak güçlendiriyor. Bütün bunları söylerken asıl bizi şaşırtan, şu sorunun cevabı: Utanmayan insan olur mu? Oluyormuş. Acı tecrübelerle öğrendiğimiz şey yazık ki bu. 


Murat Meriç Kimdir?

1972’de doğdu. Çanakkale ve İzmit’te okudu. Ankara’da kimya mühendisliği eğitimi alırken, dinlediği müziğin tarihine merak saldı ve oradan ilerledi. Kendini bildi bileli plak topluyor; okuyor, dinliyor, dinlediklerini yazıyor, sevdiklerini çalıyor. Kedi gibi meraklı. Rakı, roka, bamya, erik seviyor. Çanakkale - İstanbul arasında yaşıyor ama Ankaracı. 1996’da Müzük adlı dergiyi çıkartan ekipten. Sonrasında Roll mürettebatına katıldı. Mürekkep, Birikim, Milliyet Sanat, Virgül, Bant gibi dergilerde yazıları yayınlandı. Yeni Binyıl, Radikal ve BirGün'ün yazarlarındandı. Ankara’da Radyo Arkadaş’ın kuruluşuna katıldı, radyo programları başta TRT, pek çok radyoda yayımlandı; kimi televizyon programlarının danışmanlığını yaptı, metnini yazdı. 2002 - 2003 yıllarında TRT için Kırkbeşlik adlı televizyon programını hazırladı ve sundu. Kalan Müzik için bir Tülay German albümü (Burçak Tarlası 64 – 87, 2001) derledi, pek çok albüme yazar ve danışman olarak katkıda bulundu. Pop Dedik / Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği (İletişim Yayınları, 2006), 100 Şarkıda Memleket Tarihi (Ağaçkakan Yayınları, 2016), Yerli Müzik (bi'bak Berlin, 2018) ve Hayat Dudaklarda Mey / Memleketin Anason Kokan Şarkıları (Anason İşleri Kitapları, 2019) adlı dört kitabı, üzerinde çalıştığı pek çok projesi var. Üniversitelerde ve kültür merkezlerinde müzik tarihi üzerine seminerler verdi, veriyor. Düzenli olarak Gazete Duvar'da, arada bir Kafa’da yazıyor; Açık Radyo için hazırladığı Harici Bellek başlıklı program salı günleri 19.30'da yayımlanıyor.