Çağla Çinili: Gregor Samsa'yı böcek yapan duyguyu hepimiz biliyoruz

Çağla Çinili ile İthaki Yayınları tarafından yayımlanan öykü kitabı 'Kendimi Doğurmadan Hemen Önce'yi konuştuk. Çinili, "Karakterlerimi tanımadan öykülerini asla yazmam" dedi.

Google Haberlere Abone ol

Meltem Dağcı

DUVAR - Yazar Çağla Çinili ilk öykü kitabı 'Kendimi Doğurmadan Hemen Önce' ile insana dair ne varsa apaçık koyuyor önümüze. İyi ve kötü, haklı ve haksız, suçlu ve masum aynı kişi oluyor bazen. Okura ise çağlayan bir ırmağı seyreder gibi akıp geçen öykülere bakmak kalıyor.

Çinili ile edebiyat yolculuğu üzerine konuştuk. 

İlk kitabınızın heyecanını hâlâ yaşıyor olmalısınız. Öykülerinizin kitaba dönüşme sürecindeki sancıları/heyecanları okurlarınızla paylaşır mısınız?

Bence bu heyecanı sonsuza dek taşıyacağım. Benim için beklenmedik fakat çok güzel bir olaydı. Bir gün üzerinde ismimin yazılı olduğu bir kitabı rafta göreceğim hiç aklıma gelmezdi çünkü. Ben sadece öyküler yazıyordum, asıl hayalim Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’ne katılabilmekti. Kazanacak olmasam bile 15 yaşından beri o yarışmaya katılmayı hayal ediyordum. Bu hayalimi gerçekleştirmeme 'Kendimi Doğurmadan Hemen Önce' vesile oldu. Yarışmada ön elemeyi geçtim fakat ödül alamadım. Devamında editörüm Devrim Horlu, dosyayı incelemek istediğini söyledi. Ona ilettikten çok kısa bir süre sonra İthaki’den kabul aldım. Kısacık bir süre sonra dosyam kitaplaşmıştı. Her şey akışta gerçekleşti diyebilirim.

'KENDİMİZ VE DÜNYAMIZI DEĞİŞTİRECEK KEMİKLER İÇİMİZDEDİR'

Kitabınızın önsözünde Clarissa P. Estes’in 'Kurtlarla Koşan Kadınlar' kitabından bir alıntı var. Bu kitap, öykülerin oluşum sürecinde zihninizdeki belli temalar için yeni bir kapı açtı mı?

O kitap zihnimde binlerce kapı açtı, bir o kadar açık kapıyı kapattı, bazı kapıları da komple kırdı. Yani şahsi meselelerim haline gelmiş olgular sebebiyle o kitabı okumuş, okudukça meselelerime daha çok bağlanmış, onları açmış, irdelemiştim. Oradan aldığım epigraf kitabın tamamına değil, epigrafta anlatılan kısmına odaklanan bir epigraftı. “…Kendimiz ve dünyamızı değiştirecek kemikler içimizdedir. Soluk, içimizdedir…”

Kitaptaki öykülerinizi arketipsel ve mitsel bağlamda değerlendirmek isterseniz bu açıdan ele aldığınızda sizin için özel yeri olan bir öykü var mıdır?

Esasında bunu okurların yorumlamasını arzularım. Mitolojiye çok ciddi bir merakım var, ucunu arketiplere dayandırdığım öykülerim de var ama dediğim gibi bunu okur irdelemeli.

'GÖREMEDİKLERİMİZ GÖRDÜKLERİMİZDEN ÇOK DAHA ÖNEMLİ'

“Gündüzdüşü” üçlemesinde küçük bir kız çocuğunun gözünden annesiyle birlikte yaşadığı hayal kırıklıkları, anne-baba kavgalarıyla açılan ev içi sorunları ve çocuğun yaşadığı yalnızlık hissediliyor. Serinin II. öyküsünde bu çocuk karakterin deneyimi üzerinden lucid rüya kavramıyla karşılaşıyoruz. Rüyaların ve hayal kurmanın yaşamınızda ve öykülerinizdeki yeri nedir?

Parapsikoloji ve psikoloji ile ilgileniyorum, bu alanlarda çok okurum. Sırf meraktan. Benim için görebildiklerimiz kadar göremediklerimiz de çok önemli, hatta göremediklerimiz gördüklerimizden çok daha önemli. Bu bakımdan çok hayalperestim. Sürekli bir proje peşindeyim. Projelerime ilham veren şeyler çok çeşitli olabiliyor, rüyalar da bunun bir parçası. Rüyalarımda bazen bir şeyler yazdığımı görürüm, bu yüzden uyanıp yazdıklarımı not etmek için muhakkak başucumda defter kalem bulundururum. Rüyamda başladığım bir öykünün cümlelerini not edip üzerinde çalışarak öykü çıkarttığım da oldu, rüyamda gördüğüm dizeleri bazı şiirlerime eklediğim de. Uyku ve uyanıklık şahane bir bütün. Ayıramıyorum.

Kendimi Doğurmadan Hemen Önce, Çağla Çinili, 96 syf., İthaki Yayınları, 2021.

“Mutlu Sonla Biten Hikâyeler Vardır” öykünüzde kadın anlatıcının gözünden ilişkinin kopma noktalarını görüyoruz. Üçüncü bir kişinin ilişkiye sızması, bunun yarattığı içsel çatışmalar ve evi terk etme eyleminin manevi ağırlığına şahit oluyoruz. Bu bağlamda kadın karakter yaratırken özel olarak dikkat ettiğiniz husus var mı?

Karakterlerimi tanımadan öykülerini asla yazmam. Öyküyü tamamlama sürecimi uzatan bir mesele bu ama başka türlüsü bana çok yanlış geliyor. Karakterimi iyice tanıdıktan, anladıktan, onunla yeteri kadar empati kurduktan sonra öykü zaten kendiliğinden akıyor. Özellikle kadın karakter kurgularken özel olarak dikkat ettiğim bir husus yok, yarattığım tüm karakterleri gerçekten hayata davet ediyorum. Fantastik türden bir şey yazmayı denesem bile bunu yaparım, etiyle kemiğiyle ruhuyla ve tercihleriyle bir gerçeklik kurgularım. Bizler yalnızca bedenden ibaret değiliz zira, düşüncelerimiz ve özelliklerimiz de öykülerimizin bir parçasıdır.

'GREGOR SAMSA'YI BÖCEK YAPAN DUYGUYU HEPİMİZ BİLİYORUZ'

“Tespih Böceği” öykünüzde Kafka’ya bir atıfta bulunmuşsunuz. Öykünün atmosferini oluştururken çok sevdiğiniz/etkilendiğiniz yazarların metinleri size yoldaşlık etti mi?

Kafamın içinde sevdiğim tüm yazarlar, onların metinleri, sevdiğim şarkıların melodileri ve daha birçok şeyle yaşıyorum. Bunu “yoldaşlık etti mi” diye sorduğunuz için özellikle belirtme gereği duyuyorum çünkü sevdiğim yazarlarla gerçekten arkadaşlık ettiğimi hayal eden bir tarafım var. Hakikaten benimle birlikteler, bu sebeple çok sık biyografi okurum onları daha yakından tanıyabilmek için. Bunların başında Kafka geliyor ki “Tespih Böceği” zaten onu anlamaya çalışırken kurduğum duygudaşlık sonucunda çıkmış bir öykü. Gregor’u böcek yapan duyguyu hepimiz biliyoruz, hiçbir Instagram filtresi saklayamaz o duyguyu. Bana o öykü bağlamında eşlik eden yalnızca Kafka ve filtrelerin saklamaya yetmediği geçmiş yaşam deneyimleriydi.

“Tektaş, Tamtur ve Rota” öykünüz duygusal şiddeti gözler önüne seriyor ve bu mesele eylemlerle birlikte de sokağa taşıyor. Öyküde hafızamızda canlanan birçok toplumsal olaydan söz etmek mümkün. Bu açıdan sizi etkilediğini düşünüyorum. Neler eklemek istersiniz?

Avukatım ve mesleğim gereği aklınıza bile gelmeyecek şekillerde, sebeplerle insanların birbirine zarar verdiğini gördüm. Bu şiddet tiplerinin bir kısmını sosyal hayatta bizzat da deneyimledim. Şiddet yalnızca birinin etini ezmek değildir. Ruhsal şiddet ve ihmal de oldukça zarar verici ve etkileri yıllarca süren bir şiddet biçimi. Toplumsal olayların göbeğinde yaşam mücadelesi veriyorum. Arkadaşlarımın bir kısmı geçtiğimiz yaz yapılan İstanbul Sözleşmesi eyleminde gözlerimin önünde darp edildi, ben videolarını çekerken çevik polis kalkanla kafalarına vurdu, postallarla çiğnedi onları. O öyküde anlatılanları birebir yaşadım. Bu olanlar beni etkilemeseydi kendime insan da diyemezdim herhalde.

Dosyanın son haline gelme aşamasına kadar okuma ve yazma çerçevesinde beslendiğiniz kaynaklarınız nelerdir?

Beni besleyen onlarca disiplin, olgu olmakla birlikte “okuma ve yazma” odağında düşünecek olursam şiirlerin benim için güçlü bir kanal olduğunu söyleyebilirim. Güncel şiiri muhakkak takip ediyorum. İmgenin yalnızca şiir değil, öyküde de çok önemli olduğu kanısındayım. Bunun haricinde psikoloji ve okültizm konulu kitaplar beni oldukça besliyor, zihnimde birçok yeni fikir belirmesine vesile oluyorlar.

Son olarak, üzerinde çalıştığınız dosya var mıdır?

Üzerinde çalıştığım birden fazla kurmaca var. Bunlardan yalnızca bir tanesi öyküyü aşacak uzunlukta, diğerleri öykü. Şayet öyküler biriktikleri yerde “bizden bir dosya olur” derlerse evet bir dosya üzerinde çalışmaya başlayabilirim. Öyküyü aşacak olan kurmaca içinse şu an oldukça taze bir taslak çıkarma sürecindeyim.