Çandar’dan basın özgürlüğü için araştırma talebi: Bozulduğu yerden başlayalım

Basın özgürlüğü ihlallerinin araştırılması için önerge veren Cengiz Çandar, "Yerel seçimler daha da özgürlüksüz bir ortamda, iktidar sahiplerinin istediği sonuçlarda bitebilir” uyarısında bulundu.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Yeşil Sol Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, basın özgürlüğüne yönelik ihlallerin her geçen gün arttığını belirterek Meclis araştırması yapılması için önerge verdi.

Gazetecilerin maruz kaldığı ihlallerin araştırılması gerektiğini ifade eden Çandar’a göre özgür basın “tek sesli koro”ya dönüştürülmeye çalışılıyor ve bu durum temel hak ve özgürlüklerin altını oyuyor.

TÜRKİYE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ENDEKSİNDE 16 SIRA GERİLEDİ

Çandar TBMM Başkanlığı’na verdiği önergede Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye’nin 180 ülke arasında 165'inci sırada yer aldığını, 2022 yılına göre sıralamada 16 sıra birden gerilediğini ifade etti, “RSF, Türkiye’nin içinde bulunduğu bu ‘dramatik’ gerilemede, ‘Kürt medyasına yönelik toplu tutuklama ve siyasi kutuplaşma kaynaklı tehditkâr sosyal faktörlerin’ etkisini de vurgulamaktadır" dedi.

‘İKTİDAR BAĞIMSIZ VE MUHALİF TÜM GAZETECİLERİ HEDEF ALIYOR’

İktidarın “merkeziyetçi ve otoriter yönetim anlayışı” benimsediğini ve cezalandırma pratiği uyguladığını ifade eden Çandar, bağımsız ve muhalif olan tüm gazetecilerin hedef alındığını, baskıların Kürt gazeteciler üzerinde yoğunlaştığını söyledi.

2017 yılında Diyarbakır’daki Nevruz kutlaması sırasında üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un polis tarafından öldürülmesini fotoğraflayan gazeteci Abdurrahman Gök’e “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla dava açıldığını ve hapis cezası verildiğini hatırlatan Çandar, Van’da 11 Eylül 2020’de, Servet Turgut ve Osman Şiban'ın askerler tarafından işkence gördüğünü ortaya çıkaran Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen, Zeynep Durgut, Cemil Uğur, Jinnews muhabiri Şehriban Abi, gazeteci Nazan Sala hakkında "örgüt üyesi olmak" suçlamasıyla da dava açıldığını belirtti.

Son olarak Tatvan Belediyesi’ndeki taşınmazlarla ilgili yolsuzluk iddialarını gündeme getiren Gazeteci Sinan Aygül’ün Tatvan Belediye Başkanı Mehmet Emin Geylani’nin resmi koruması olan polis memuru ve belediye görevlileri tarafından saldırıya uğradığını belirten Çandar önergesinde, “Özgür basın, adeta bir ‘tek sesli koro’ya dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Bu durum, basın özgürlüğü kadar; demokratik değerlerin, temel hak ve özgürlüklerin de altını oymaktadır” ifadelerini kaydetti.

‘EĞER MECLİS BİR DENETLEME MEKANİZMASIYSA, BOZULDUĞU YERDEN BAŞLAYALIM İŞE’

Seçimlerin ardından açıklanan yeni kabininin toplumda “yeni hükümet eskiye göre katı olmayacak” beklentisi yarattığını ama bunun kısa sürede uygulamalarla boşa çıktığını anlatan Çandar, "Eğer eski rejim aynı baskıcılıkta, aynı hoyratlıkta devam edecekse yeni bir İçişleri Bakanı, yeni Adalet Bakanı niye var? Bu sadece kamuoyunu aldatmaya dönük bir vitrin dekorasyonu mu?” diye sordu.

Cengiz Çandar

Gazeteci Sinan Aygül’e yapılan saldırıyı hatırlatarak, meselenin sadece belediye başkanının çalışanlarının saldırısıyla sınırlı olmadığını, Aygül’ün yolsuzluk haberlerinin üzerine gidip gidilmemesinin de kritik olduğunu ifade eden Çandar, “Bir gazeteci yaptığı haberlerden dolayı böyle bir saldırıya uğruyorsa, siz onun üzerinde çalıştığı konuyu ciddiye alıp üzerine gitmezseniz devamına davet ediyorsunuz demektir” diye konuştu.

Çandar sözlerini şöyle sürdürdü:

"Merdan Yanardağ ile ilgili durum gerçekleşti ve bu sözün bittiği yer ve tartışılacak bir yanı yok. Yanardağ’ın tutuklanmasının gerekçesinde ‘delillerin ortadan kaldırılması ihtimali’ deniyor. Delil dediğin televizyondaki konuşması, neyini toplayacaksın? Bu, yargının özgürlüklere karşı çok kabaca kullanıldığının bir örneği. Türkiye’deki baskı rejimi 2016’dan bu yana önce basın özgürlüğünün kısıtlanmasıyla başladı. O yüzden biz bu rejime karşı demokrasi mücadelesi vereceksek öncelikle basın özgürlüklerinin teminatı üzerinden yola çıkmak zorundayız. Nereden bozulduysa oradan düzeltmek zorundayız. Eğer Meclis bir denetleme mekanizmasıysa, o zaman bozulduğu yerden başlayalım işe.”

‘DİRENMEK, KARŞI DURMAK VE HESAP SORMAK ZORUNDAYIZ’

İktidarın yerel seçimler yaklaştıkça ifade özgürlüğü alanında daha da baskıcı hale gelebileceğini, insan hakları ihlallerinin kişisel özgürlüklerin kısıtlanmasının arttığını ve “yeni normal” haline geldiğini ifade eden Çandar, “Önüne geçilmediği, direnilmediği takdirde tablo feci bir duruma gider. Hükümetin makyaj tazelemesi sadece makyaj tazelemeden öteye gitmeyecektir. Giderek artan baskılarla bireysel özgürlükler ve kamu alanındaki demokratiklik ölçüleri tehdit altındadır, kriminalize edilmektedir" dedi. Çandar şunları söyledi:

“Ne yapıp edip elimizde hangi araç varsa karşı koymak, sesimizi yükseltmek ve o araçları kullanmak zorundayız. Milletvekiliysek Meclis araştırması isteyeceğiz, akademisyensek yazacağız, olmadı meydanları doldurup protesto edeceğiz. Bir direnme ortaya koymadan, ses çıkarmadan gideceğimiz bir yol yok. Bu gidişi önü alınmazsa, karşı konulmazsa hepimizin özgürlüklerinin mumla aranacağı bir döneme doğru gidiyoruz demektir. O şartlar altında yapılan yerel seçimlerin de sonucunun şimdiden belli olduğu hükmüne de kolaylıkla varabiliriz. Son seçimlerin de en temel özelliği özgür seçimler olmamasıydı. Yerel seçimler daha da özgürlüksüz bir ortamda, iktidar sahiplerinin istediği sonuçlarda bitebilir. Eğer umutlarımızı ayakta tutacaksak direnmek, karşı durmak ve hesap sormak zorundayız."