Canikli'den '128 milyar dolar nerede?' sorusuna yanıt: Hane halkının cebinde
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Canikli, Merkez Bankası'nın sattığı belirtilen 128 milyar dolarla ilgili soruya "75 milyar dolar bankada, 36 milyar dolar hane halkının cebinde" yanıtını verdi.
DUVAR - Merkez Bankası'nın eriyen 128 milyar dolarlık rezervi, iktidar ve muhalefet arasındaki polemiğin ana konusu haline gelmiş durumda. Konuya ilişkin daha önceki açıklaması tartışma konusu olan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli, dün Habertürk canlı yayında soruları yanıtladı ancak daha büyük tartışmalar kapı aralamış oldu.
'DÖVİZ TALEBİNİ KARŞILAMAMAK İFLAS ANLAMINA GELİR'
Döviz talebinin karşılanamamasının devletin iflası anlamına geleceğini belirten Canikli "Bir talep var TL'den dövize geçme talebi. Piyasa karşılamıyorsa Merkez Bankası karşılıyor. Aksi halde temerrüde düşer. Temerrüt ne demektir? İflas demektir. Esas sorun eğer bu talep ortadayken siz bunu karşılamamışsanız Türkiye Cumhuriyeti devleti yükümlülüğünü yerine getirememiş demektir, bu kelimeyi kullanmak istemiyorum ama iflas anlamına gelir bu" dedi.
Ayrıca, isim vermeden Berat Albayrak dönemini işaret ederek, pandemi döneminde rezervin 95 milyar dolarlık kısmının kullanıldığını, bunun nedeninin de negatif faiz politikası olduğunu söyledi ve ekledi: "Önümüzdeki dönem bu aracı bu şekilde kullanma imkanımız yok. Bundan sonra reel faiz hep pozitif olacak nokta."
CANİKLİ: 75 MİLYAR DOLARI YERLEŞİK KİŞİLER ALMIŞ, BANKA HESAPLARINDA
Canikli, "128 milyar dolar nerede?" sorusuna bu kez şu yanıtı verdi:
Önce buharlaştı denildi. Bu rezerv birilerine peşkeş çekildiği, hatta yurt dışına aktarıldığı bile söylenildi. Sayın Kılıçdaroğlu ve muhalefetteki bazı arkadaşlar tarafından ifade edildi. Türkiye ekonomisi esnek kur uygulayan ekonomi. Yani dövizin fiyatı piyasa tarafından belirleniyor. 1990 yılında TL konvertibil olduğu ilan edildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'bana getirilecek olan her TL'ye karşılık rezerv dövizi vermeyi taahhüt ediyorum' demektir bunun anlamı. Böyle bir piyasada 128 milyar doların buharlaşması, kaybolması gibi bir durum söz konusu değil. 75 milyar doları Türkiye'deki yerleşik gerçek ve tüzel kişiler satın almışlar, bankalardaki hesaplarında duruyor. Bu paranın 75 milyar dolarını Türkiye'deki insanlar satın almış ve bankaya yatırmışlar. Büyük çoğunluğu TL mevduatlarını dolara çevirmişler.
36 MİLYAR DOLAR HANE HALKININ CEBİNDE
75 milyar dolar bankada, 36 milyar dolar hane halkının elinde, cebinde. Özel sektör borcunu ödemiş. Ödediği parayı Merkez Bankası'nın rezervlerinden almış. Yabancı yatırımcı 2019'da 2.7 milyar dolar, 2020'de 9.3 milyar doları dışarı çıkarmış. Bunlar hangi paralar? Daha önce getirdiği paralar. Siz Londra'daki tefecilere döviz sattınız iddiaları var. Hiçbir peşkeş yok. Londra'daki tefecilere bir aktarım sözkonusu değildir. Bu insanlar 12 milyar götürmüşlerse getirdikleri rakam 20 milyar dolardır. Dolayısıyla bir buharlaşma yoktur. O paraları iç ettiniz, suistimale konu ettiniz, peşkeş çektiniz, yurt dışına transfer ettiniz gibi akılla mantıkla izah edilmesi mümkün olmayan iddialarda bulundular. Bu iddialarda bulunanlardan bir özür bekliyoruz. Bunu beklemek hakkımızdır.
Merkez Bankası döviz piyasasıyla ilişkilerini üç yöntemle belirler. Doğrudan döviz alışı satışı yapar. Döviz alım ya da satış ihalesi yapar. Üçüncü piyasa oyuncusu gibi davranır. Üçüncü yöntem olağanüstü yöntem değildir.
2017'de protokole getirilen yöntem doğal yöntemdir. Bu yöntem 2017'de gündeme geliyor. Bir ara 2019'da bu protokol Hazine ile Merkez Bankası arasında yapılmış akabinde kullanılmaya başlanmış gibi söylendi. Sayın Mehmet Şimşek'in bakanlığı döneminde yapıldı. Özellikle Asya piyasasında, Türkiye'de piyasa kapandığında, bir tarafı TL olan işlemler yapılıyordu. Çok küçük alım ve satımlarla TL'nin değeri yükseliyor veya düşüyordu. O zaman gündeme geldi bu. Asya piyasalarındaki bu sıkıntıyı gidermek amacıyla geldi. Kamu bankaları vasıtasıyla bu yapıldı. Kamu bankası Asya piyasasını takip ediyor. Asya piyasalarında da piyasa kurucu oyuncular, bankalar var. Bu sorun 2019'da gündeme gelen rezerv politikasına imkan sağlayan bir durumda gündeme gelmedi. 2017'den itibaren etkin bir şekilde uygulandı.
BİZİ ÇİĞ ÇİĞ YERLERDİ
İhale yöntemi şöyle yapılır. İhale yöntemi, doğrudan satış alış yöntemi piyasaya müdahale olarak yapılır. Döviz piyasasında oynaklığı azaltmak amacıyla yapılır. Özellikle TL'nin aşırı değerlendiği yıllarda Merkez Bankası piyasaya döviz satarak doları yükseltmeye çalıştı; yani TL'ye değer kaybettirmeye çalıştı.
Diyelim ki doların piyasa kuru 1.5. Merkez Bankası bunu 1.7'ye, 1.8'e çıkarmak istiyor. Türkiye ciddi bir ithalat sıkıntısıyla karşı karşıya kalıyor. Merkez Bankası ihaleyi yaparken diyor ki, 'piyasa 1,5 ama ben 1.6'dan, 1.7'den arttırım yapıyorum' diyor. Diyelim dolar yükseliyor, dalgalanma var. Bunu engellemek istiyor. Piyasa fiyatından daha pahalı dolar alıyor. Merkez Bankası'nın 1,5 TL'den dolar alması mümkün iken 1.8'den dolar alıyor. Doların yükselmesini engellemek için piyasa fiyatının altından dolar veriyor. Piyasa 1 milyar dolar satılıyor. Piyasa fiyatı örnek olarak 6,5 lira diyelim. Merkez Bankası 6.2, 6.1, belki 6 liraya satıyor. Biz bu yöntemi kullanmış olsaydık. Piyasaya dolar satışını piyasa fiyatının altından satmış olsaydık bizi çiğ çiğ yerlerdi. Bu yöntemle ticari banka vasıtasıyla piyasaya giriyor. Müdahale amaçlı değil. Müdahale amaçlı olsaydı Merkez Bankası bu dataları paylaşması gerekirdi. Burada bu yöntemi kullanamazsınız. Yoğun bir talep artışı sözkonusu döviz piyasasında. Ekonometrik çalışmaların tamamında sık yapılan müdahalelerin sonucu değiştirmediği görülmüştür. Bu yöntemde Merkez Bankası, daha doğrusu Merkez Bankası bir ticari banka vasıtasıyla döviz piyasasında oyun kurucu araçların üzerinden piyasayı regüle ediyor. 100 dolar talep ediliyor ama arz 80 dolar. Merkez Bankası burada açığı piyasa karşılamadığı zaman sağlaması gerekiyor. İki yöntemle bunu yapamaz. Kamu bankası piyasa giriyor. Oyun kuruculardan bir tanesi. Merkez Bankası'ndan aldığı bu kaynağı hiç dokunmadan doğrudan satıcı arz edici olarak piyasaya giriyor. Piyasadaki arz açığını bu yolla kapatıyor. Karşısındaki alıcı bunun Merkez Bankası'ndan geldiğini bilmiyor.
DÖVİZ TALEBİNİN KARŞILANMAMASI, İFLAS DEMEKTİR
Piyasada dolara talep varsa, dolar talebi piyasa dinamikleri tarafından karşılanamıyorsa, TL'nin konvertıbıl olması yüzünden bu talebi Merkez Bankası'nın karşılaması gerekiyor. Eğer bu taahhüdünün gereği talep edilen dövizi vermek zorunda. Bir talep var TL'den dövize geçme talebi. Piyasa karşılamıyorsa Merkez Bankası karşılıyor. Aksi halde temerrüde düşer. Temerrüd ne demektir? İflas demektir. Yoğun bir döviz talebi sorunsuz karşılanan bir ekonomi yok şu anda dünyada. Esas sorun eğer bu talep ortadayken siz bunu karşılamamışsanız Türkiye Cumhuriyeti devleti yükümlülüğünü yerine getirememiş demektir, bu kelimeyi kullanmak istemiyorum ama iflas anlamına gelir bu.
NET REZERV 30 MİLYAR DOLARDI, ŞU AN 10 MİLYAR DOLAR
Şu anda brüt rakamı Merkez Bankası fiilen kullanabiliyor. Net rezerv nedir? Bunun içerisinde 45 milyar dolar da altın rezervidir. Bizim net rezervlerimiz ortalama 30 milyar dolar civarındaydı. Şu anda 10 milyar dolar civarında. Net rezervde kayıp 20 milyar dolar ama öyle demiyoruz, çünkü o bir gösterge değil. Esas brüt rezervdir. Bunun bileşimi bu kadar swaptır, bu kadar munzam karşılıktır. Sonuç olarak 90 milyar doları fiilen kullanabilir Merkez Bankası.
KABACA 95 MİLYAR DOLARLIK KISIM KULLANILDI, NEDENİ NEGATİF FAİZ
Turizmde sıkıntı yaşanmamış olsaydı bu talebin önemli bölümü piyasa tarafından karşılanmış olacaktı ve Merkez Bankası kaynakları kullanılmayacaktı. Yabancıların talebi sadece portföy talebi değil. Bir de tüzel kişilerden portföy yatırımcısı. TL varlığını dövize çeviriyor. Tamamen yerli değil. Bunun nedeni negatif reel faiz. Ocak ayından önce pozitifti. TL varlıklardan çıkıp dövize ve altına olan talebin yoğunlaştığı dönem 2020'dir. Kabaca 95 milyar dolarlık kısmı 2020 döneminde, pandemi döneminde kullanıldı. Nedeni negatif reel faiz. Neden negatif faize göz yumdunuz diye bir soru haklı olarak gelir. Reel faiz negatifse doğal olarak insanlar TL varlıklarından alternatif yapılara yönelir. Bunun faturası enflasyonun yükselmesi, faizlerin yükselmesi olacağını biliyoruz.
BUNDAN SONRA NEGATİF FAİZ OLMAYACAK, NOKTA
Piyasa şunu düşünebilir, 'siz böyle ikide bir reel faizleri negatife mi düşüreceksiniz', hayır. Böyle bir yöntem 100 yılda bir kullanılabilir. Önümüzdeki dönem bu aracı bu şekilde kullanma imkanımız yok. Bundan sonra reel faiz hep pozitif olacak nokta. Önümüzdeki dönemde reel faizlerin negatife düşmesi söz konusu olamaz. Reel faiz artı olarak kullanılacaktır. (EKONOMİ SERVİSİ)