Çavuşoğlu: Rusya da ABD de verdiği sözleri tutmadı
Gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Çavuşoğlu, 'ABD ve Rusya'nın verilen sözleri tutmadığını' belirtti. Çavuşoğlu, İsveç'in iadesi talep edilen kişileri Türkiye'ye göndermediğini söyledi.
DUVAR - Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Çavuşoğlu, Suriye'nin kuzeyine olası operasyonla ilgili yaptığı açıklamada, "Burada terör mevcudiyeti hâlâ var" diyerek 'ABD ve Rusya'nın Türkiye'ye verilen sözleri tutmadığını' söyledi. Çavuşoğlu, "Rusya Federasyonu ve ABD ikisi birden, ikisini de suçluyoruz. Sözlerini tutmadılar" ifadelerini kullandı.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine ilişkin konuşan Çavuşoğlu, "Ülkede terör propagandasına izin vermeyecekler. Finlandiya'da bir sessizlik var. İsveç'te maalesef bu devam ediyor. Henüz iadesini talep ettiğimiz kişiler de Türkiye'ye gönderilmedi" dedi.
'IRAK'TAKİ MİSYONLARIMZA YÖNELİK TEHDİT OLUŞTURUYORLAR'
Çavuşoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"(Musul Başkonsolosluğu’na saldırı) Irak’ta maalesef radikal gruplar, terör örgütleri mevcut. DAEŞ ülkenin önemli bölümünü kontrol altında tutuyordu. Bizlerin de desteğiyle DAEŞ artık güçlü değil. Bir taraftan PKK, PKK’nın oradaki mevcudiyeti güçlü. Kontrol ettiği köyler var, Sincar var. Onun dışında da farklı milisler dedikleri gruplar var. Sonuçta provokasyonlar devam ediyor. Bizim oradaki mevcudiyetimize daha önce de tacizler oldu. Bu tacizler konusunda Irak makamlarına her zaman uyarılarda bulunduk. Bizim misyonlarımızı koruma yükümlülüğü kimde? Irak’ta. Irak’ın bunu yerine getirmesi gerekiyor. Viyana sözleşmesi ortada. Türkiye’deki misyonları korumak da bizde. Sonuçta korumak o ülkenin görevidir. Sizin ülkenizde terör örgütleri var, hem size tehdit hem de oradan Türkiye’ye yönelik tehdit oluşturuyor. Saldırılar gerçekleştiriyor. Irak’taki misyonlarımıza yönelik tehdit oluşturuyorlar. Biliyorsunuz Erbil’de bir görevlimiz de PKK’lılar tarafından 3 sene önce şehit edildi. Sonuçta bir terör mevcudiyeti var. Bu teröristleri temizlemek onların sorumluluğunda. Gerek merkezi, gerek bölgesel yönetimin sorumluluğunda. Bunu yapamıyorsanız gelin beraber yapalım diyoruz. Beraber de yapamayacaksınız biz bunu yapmak zorundayız. Uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkımızdır bizim. Ama Irak’ta maalesef terör örgütleri çok etkin ve Irak yönetimi bu terör örgütlerine karşı etkin bir mücadele yürütemiyor. Bize yönelik provokasyonların da sebebi bu. Bu mücadeleyi biz güçlü bir şekilde yapıyoruz. Irak’ın toprak bütünlüğüne, sınır bütünlüğüne destek vererek, saygı duyarak. Yaptığımız operasyonlar bu bakımdan da önemli. Dün akşamki provokasyon da bugüne kadar yapılan taciz ve provokasyonların bir parçası.
'RUSYA VE ABD VERİLEN SÖZLERİ TUTMADI'
(Suriye'nin kuzeyine operasyon) Daha önceki operasyonlarımızın amaçları neydi? Sınırımızın hemen Suriye tarafındaki terör yapılanmasını buradan temizlemekti. DAEŞ'e karşı operasyonumuzun da hedefi buydu, YPG, PKK'ya karşı operasyonlarımızın da gerekçesi buydu. Önümüzdeki süreçte yapılacak operasyonun da amacı budur. Burada terör mevcudiyeti hala var. Rusya Federasyonu ve ABD ikisi birden, ikisini de suçluyoruz. Sözlerini tutmadılar. 2019'da beş gün içinde ABD ile müzakere ettik, Rusya'yla da Soçi'de bir mutabakata vardık. Her ikisi de ortak açıklama ve mutabakata göre bu teröristleri bu bölgelerden temizleyeceklerdi. Hiçbir müdahale etmedikleri gibi bazı bölgelerde Ruslarla devriye geziyorlar, birçok yerde de özellikle kuzeydoğusunda ABD, silah desteğini devam ettiriyor. Niye bu terör örgütüne bu kadar destek veriyorsunuz? Suriye'yi bölmek istiyorsunuz, bize karşı mı destek veriyorsunuz. ABD'nin bunu açıklaması gerekiyor. DAEŞ'le mücadele falan bunları bırakalım.
'IRAK'TA TERÖRİSTLER, NÜKLEER SİLAHLAR VAR' DENİLDİ'
ABD, Irak'ı niye işgal etti? NATO olarak Afganistan'a niye girildi? Irak'ta teröristler, nükleer silahlar var denildi değil mi? Irak'taki başarısızlığın da Afganistan'dan aniden çekilmenin de sebeplerinden biri bu. Terörle mücadelede samimi değiller. Rusya'nın da umudu bunları rejime monte edebilir miyim. Bu da yanlış. ABD bir taraftan destekliyor Suriye'yi bölsün diye, siz de bunları monte edebiliriz diye. İkiniz de kullanıyor PKK YPG'yi. Rusya da Ukrayna'ya girmesinin gerekçesi olarak ne görüyor? Ukrayna'nın içinde Rusya'ya yönelik tehdit oluştu diyor. Sen bunu kendine hak görüyorsun ben bunu doğru bulmuyorum. Yanı başımda teröristlere karşı benim yapacağımı mücadeleye neden karşı çıkıyorsun? İran'ın derdi ne? Terör örgütünün kolları. Türkiye'de PKK, İran'da PJAK, Suriye'de YPG, PYD, PKK. Aynı şey. Burada kendi aralarındaki güç mücadelesi sebebiyle de farklı yorumlar yapıyorlar. Daha önce teröristlerin buradan temizlenmesi konusunda İran'la görüşmeler yapıyorduk. Bu konuda rejimin yapacağı çalışmaya da her türlü desteği veririz. Rejimin kendi topraklarında bir terör örgütünü temizlemesi en doğal hakkıdır. Ama rejim de ılımlı muhalefeti de terörist gibi görmesi de doğru değil. Sonuçta, herkes kendi düşüncesini söyleyebilir. Yorumunu da yapabilir ama bu yorum yapan ülkelerin kendilerine yönelik tehdit oluştuğu zaman neler yaptığını görüyoruz.
En nihayetinde biz ne diyoruz? Türkiye ne diyor? Cumhurbaşkanımız Erdoğan ne diyor? Bize yönelik bir tehdit oluştuğunda başkalarının ne dediği önemli değil. Milletimize, ulusal güvenliğimize yönelik bir tehdidi bertaraf etmek bizim görevimiz. Bu operasyonun da tek amacı budur. Aynı zamanda siyasi faydası da var çünkü Suriye'nin sınır ve toprak bütünlüğünü destekleyicidir bizim bu tür harekatlarımız. Teröristlerin ülkeden temizlenmesi Suriye'nin toprak bütünlüğü bakımından da önemlidir. Türkiye her türlü hazırlıklarını yapıyor. Bu artık bir motto hâline geldi, Cumhurbaşkanı'mızın sözü: Bir gece ansızın.
'ABD, TERÖRLE MÜCADELEDE SAMİMİYETSİZ'
DAEŞ'le nasıl savaştıklarını da gördük. Onları uçakla Rakka'dan diğer bölgelerden hiç savaşmadan Afganistan'a nasıl götürdüklerini biliyoruz. ABD'nin terörle mücadelede samimiyetsizliğinin göstergesidir. Terörist teröristtir. ABD'nin istihbarat notlarında da var bu YPG ile PYD, PKK arasında hiçbir ayrım yoktur. Herkesten daha iyi bunu ABD biliyor. ABD'nin terörle mücadeledeki samimiyetsizliğinde de güzel bir örnek.
Uluslararası kabul görmüş bir terörizm tanımı yok. Sıkıntı burada. Herkes kendisine göre yorumluyor bunu. Senin teröristin, benim teröristim. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Sana saldıran terörist de bin yaşasın. Anlayış bu. Maalesef. Bugün NATO için iki tehdit var. Bir tanesi terörizmdir. Dolayısıyla NATO ülkelerinin terör konusunda ciddi ve samimi olması lazım. En son Madrid'de NATO Zirvesi'nde, Türkiye'yle İspanya'nın girişimleri sayesinde NATO'nun güney kanadından gelen terörle ilgili özel bir oturum düzenlendi. Sayın Cumhurbaşkanı'mız da açılış konuşmasını yaptı. Açılış konuşmasında biraz önce söylediklerimizi net bir şekilde vurguladı. Türkiye'nin terörle mücadelesi ve Türkiye'ye yönelik terör tehdidi konusunda bir video ekranda gösterildi. NATO için iki düşmandan biridir terör. O zaman gereğini yapmamız lazım.
'BM'NİN BU TÜR KONULARDA ÖNEMLİ ROL OYNAMASI LAZIM'
(Tahıl koridoru anlaşması) Şimdi savaş başlamadan önce biz savaşın önlenmesi için çok çaba sarfettik. Savaş bugün 154'üncü gününe girdi. Başından bu yana savaşın sona erdirilmesi için ne kadar çaba sarfettiğimizi tüm dünya biliyor. Halen savaş devam ediyor. Bu savaşın etkileri var. Enerji ve gıda krizi. Küresel etkilerinden bahsediyorum. Bize yönelik, bölgeye yönelik, Avrupa'ya yönelik çok etkileri var. Bu gıda krizi özellikle birçok ülkeyi etkiledi. Tahıl, gübre, Latin Amerika, Afrika, üretemeyen ülkeler, tahıl ithalatını bu iki ülkeden yapan ülkeler. Tabii bu kriz gündeme gelince bunun da çözülmesi için yoğun çaba sarfettik. Bunu çözebilsek iki taraf arasında güven arttırıcı bir adım olacak dedik. BM de Türkiye'yi tercih etti. Türkiye'nin bölgedeki etkisi sebebiyle. Biz de BM ile çalışmak istedik çünkü atılacak adımların meşruiyeti önemli. Birleşmiş Milletler dahil bugünkü sistemler, birinci ve ikinci dünya savaşından sonra, artık savaşmayalım diye kurulan sistemler. Bu sistemin bugün eksikliği var, güçlendirmemiz lazım. BM'nin de etkinliğini artırmak için çaba sarfediyoruz. Genel Sekreter görevi süresince yaptığım en önemli iş budur dedi. Gerçekten de BM'nin bu tür konularda ve diğer krizlerde önemli rol oynaması lazım.
Her iki ülkenin de endişeleri, kaygıları vardı, güvenlikle ilgili, koridorla ilgili, silah taşınmasın vs. Tüm bu endişeleri giderecek önerileri ortaya koyduk BM ile beraber. BM planı üzerinde çalıştık. Siyasi irade oluştuktan sonra teknik müzakereler de başladı. Buralarda bazı farklılıklar vardı. Cumhurbaşkanımız tekrar hem Zelenskiy'le hem Putin'le görüştü. Tüm o soru işaretleri giderildi. Bir araya gelmek için. Bir araya geldikten sonra, İstanbul'da anlaşmalar ayrı ayrı imzalandı. Sonuçta Rusya'nın ihraç edeceği ürünler de var, onun da önü açılmış oluyor. Ukrayna'nın da tahıl ve ayçiçek yağı ihracatının önü açılmış oluyor.
'ANLAŞMA İYİ İŞLERSE TARAFLARIN BİR ARAYA GELME OLASILIĞI ARTAR'
Bugün Ortak Koordinasyon Merkezi'nin açılışı İstanbul'da yapılacak. Taraflar heyetlerini gönderdiler İstanbul'a. Odessa'ya yapılan saldırı herkesi endişelendirdi. Bizi de endişelendirdi. Limanın işleyişini engelleyecek bir saldırı olmadığı, daha doğrusu oradaki altyapıyı vuran bir saldırı değil. Ruslar orada askeri bir yapılanma vardı, onu vurduk dediler ama sonuçta bu tür saldırıların tekrarlanmaması gerekiyor. Sorunsuz bir şekilde bunun işlemesini temenni ediyoruz. İşlemezse çok sıkıntı olur. Tahılının yüzde 100'ünü bu iki ülkeden ithal eden ülkeler var. Ciddi sıkıntı olur. Fiyatlar düşmeye başladı şimdi, fiyatların artması da ayrıca sıkıntı. İşlemesi her iki tarafın yararına. İyi de işlerse belki ateşkes için tarafların bir araya gelmesi imkanı, olasılığı artar.
(Rusya-Ukrayna savaşı) Biz aktif rolümüzü devam ettireceğiz. Eninde sonunda bu savaş diplomasi masasında bitecek. O nedenle o masaya tarafların dönebilmesi için üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz. Bu iş kolay değil. Savaş uzadıkça tarafların masaya oturması kolay değil. Tahıl ihracatı konusunda bile iki ayrı anlaşma imzalandı. Aynı belgeye imza atamadılar. Savaş devam ediyor, insanlar ölüyor. Ayrıca taraflar ister istemez, doğal olarak, haklı ya da haksız, masaya zayıf bir şekilde oturmak istemez. Savaşta da ikisinin de aynı güçte olması da her zaman beklenmez. Bu olasılık da çok düşük. Sonuçta savaşın uzamasının bedeli ağır. Maalesef bu savaşın uzamasını isteyen ülkeler de var. Hatta tahıl anlaşmasını engellemeye çalışan ülkeler de oldu. Çünkü iki taraf arasında mutabakat olmasın, sorun devam etsin. Özellikle savaşın devam etmesini isteyen ülkeler bu savaş devam ederse Rusya zayıflar anlayışında. Kendilerine göre mantıklı olabilir de gerçekçi mi değil mi, ona bakmak lazım. Bu savaşın bedelini sen ödemiyorsun ki. Bu savaşın bedelini Ukrayna, topraklarıyla, canıyla, kanıyla ödüyor. Senin için savaşın uzaması stratejik bir hedef olabilir. Gerçekçi değil bana göre. Savaşın uzaması herkesin zararına. Bunu da engellemeye çalışanlar oldu ama kararlı duruşumuz, BM'nin de sağlam durması. ABD gibi ülkeler de bu anlaşmanın imzalanması için, yiğidi öldür hakkını yeme diye bizde bir söz var, terör konusunda ne kadar eleştirdiysek, tahıl anlaşmasının gerçekleştirilmesi konusunda, özellikle Rusya'nın ihracatının önündeki engellerin kaldırılması konusunda ABD'nin de güçlü bir desteği oldu."
'MUTABAKAT ZAPTI ORTADA, YÜKÜMLÜLÜKLER BELLİ'
(İsveç-Finlandiya'nın NATO'ya katılım süreci) Güçlü bir mutabakat zaptını imzaladık. Dışişleri Bakanları olarak imzaladı. Belge açık. Yükümlülükler var. İsveç'in ve Finlandiya'nın NATO'ya girmesini istemeyen ülke içinde gruplar da var. Bunlardan bir tanesi de o ülkedeki PKK/YPG yapılanması ve ona destek veren siyasi gruplar var. Sonuçta hükümetin İsveç Dışişleri Bakanı'nın ve İsveç hükümetinin bu konulardaki açıklamalarını olumlu buluyoruz da bu mutabakat zaptının gereğini yerine getiriyorlar mı getirmiyorlar mı ona bakmamız lazım. Sözle olmaz bu. Türkiye'nin güvenlik endişelerini anlıyoruz, mutabakat zaptını imzalamadan önce bu güzel, kulağa hoş gelen bir cümle. Şimdi mutabakat zaptı ortada, yükümlülükler belli. Bunları yerine getireceksiniz. Ülkede terör propagandasına izin vermeyecekler. Halen yapılıyor. Tamam yapanları eleştir de, engellemek de senin yükümlülüğünde. Bu taahhütleri yerine getirmesi lazım. Finlandiya'da bir sessizlik var. İsveç'te maalesef bu devam ediyor. Henüz iadesini talep ettiğimiz kişiler de Türkiye'ye gönderilmedi. Katılım protokolünün Meclis tarafından onaylanması lazım. Bu katılım protokolü şu anda Bakanlığımız'da. Bunları yerine getirirlerse, sözlerinde dururlarsa yapılacak iş belli. Dışişleri Bakanlığı'ndan Cumhurbaşkanlığı'na gönderiyoruz. Cumhurbaşkanlığı da Meclis'e gönderiyor. Nihai kararı da milletvekillerimiz verir. Şu anda Meclis'e gönderecek durumda olmadığımızı söylemek durumundayım.
'ABD devreye girdi, böyle oldu' algısı yanlış. O toplantıda ABD de yoktu. Genel Sekreter vardı, iki ülkenin liderleri vardı ve bizler vardık. Herkes temennisini söyledi. Tüm NATO ülkeleri toplantılarda düşüncelerini söylediler. Türkiye'nin de güvenlik endişelerinin haklı olduğunu da söylediler.
'MUHALEFETİN DE İKİ ÜLKEYE MESAJLAR VERMESİ LAZIM'
Muhalefet partilerine de önemli bir görev düşüyor. Terörle mücadele sadece iktidarın görevi değil. Muhalefetin de bu iki ülkeye mesajlarını vermesi lazım. Hiç verdiklerini duymadım. Bu iki ülkeye 'bir mutabakat zaptı var, bunu uygulamazsanız Meclis'te biz de bu katılım protokolüne karşı çıkarız, olumlu oy vermeyiz' demesi lazım. Sadece iktidarı eleştirmekle olmaz bu işler. Vatanımızı, milletimizi düşünüyorsak, taban böyle düşünüyor, bu partiler üstü bir konu. Tüm partilere oy veren vatandaşlarımızın ortak düşüncesi. Terör çünkü hepimizin belası. O nedenle muhalefete de görev düşüyor.
'F-16 MÜZAKERELERİ İYİ GİDİYOR'
(ABD ile ilişkiler) Sorunlar var, devam ediyor. Suriye'yi konuştuk, YPG/PKK'ya verdikleri desteği hatırlattık. Diğer taraftan S400 ve CAATSA yaptırımları çerçevesinde F35, FETO'nun ABD'deki mevcudiyeti, bunların hepsini henüz daha çözüme kavuşturulamamış sorunlar. Ama daha önce de söyledim. Roma'da Sayın Cumhurbaşkanı'mızın Biden'la yaptığı görüşmede sorunların çözülmesi için bir stratejik mekanizma kuralım teklifi ortaya atıldı. Bunu gerçekleştirdik. İlk bakan düzeyinde toplantıyı da Blinken'le gerçekleştirdik. F16 müzakereleri gayet iyi gidiyor. Müzakereler konusunda yönetimin yaklaşımı gayet olumlu. Diğer taraftan Kongre'deki, çok katı olumsuz hava da dağılmış durumda. Bu iş birliğinin NATO için de stratejik önemi var. Türkiye'nin son zamanlarda üstlendiği rolün de farkındalar. Umalım bu geçici bir farkındalık olmaz. Biz eskiden beri bu tür konularda üzerimize düşeni yapıyoruz her zaman. Türkiye güvenilir bir ülkedir, sözünde duran bir ülkedir. Evet sorunlar var ama olumlu bir süreç de var. Sorunları azaltmak, olumlu süreci geliştirmek herkesin yararınadır. 100 milyar dolarlık bir ticaret hacmi hedefimiz var. Rakamlar sürekli artıyor. Özellikle ihracatımız konusunda ABD, Almanya'dan sonra ikinci sıraya yükseldi. İngiltere de üçüncü sıraya yükseldi.
'YUNANİSTAN'IN YAPTIĞININ BİNDE BİRİNİ YAPSAK KIYAMET KOPAR'
(Yunanistan'la gerilim) Yunanistan'ın becerikli olduğu alanlar var. Bunlardan biri de en haksız durumdayken bile mağdur olduğunu ağlayarak anlatma yetenekleri var. Diğer taraftan Yunanistan demokrasiyi en çok ihlal eden ülkelerden bir tanesi. Uluslararası anlaşma, uluslararası hukukun bir parçası da uluslararası anlaşma. İşine geldiği zaman en iyi şekilde kullanır, işine gelmediği zaman da çok saçma gerekçelere bile önce kendisini inandırır sonra başkalarını inandırmaya çalışır. Biz Türkiye olarak haklı davamızı savunmak için ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyoruz. Yunanistan 6 millik kara suları üzerinde 10 millik hava sahası iddiasına bulunan dünyadaki tek ülke. Biz bunun saçmalığını anlatıyoruz. ABD yönetimi bile Kongre'sine yazdığı mektupta bunun kabul edilemez olduğunu söylüyor. Diğer taraftan Yunanistan'a soruyoruz, neden adaları silahlandırdın, anlaşmalara aykırı bir şekilde. Şimdi Türkiye'den tehdit var diyor. Türkiye'den tehdit algısı somut mu soyut mu. Benim hava sahamı ihlal etti Türkiye diyor. Yunanistan bizim hava sahamızı ihlal ettiği zaman bizim askerimiz tabii ki karşılık verecek. İlave dört mili kendi hava sahası gördüğü için buraya giren herkesi suçluyor. Yunanistan'ın insan hakları konusunda yatacak yeri yok. Burada Lozan Anlaşması gereği seçilmiş müftülere yapmadığı işkence kalmadı. Cenaze namazı kıldırdı diye dava açtı. Biz Yunanistan'ın Batı Trakya Türk azınlığına yaptığının binde birini Türkiye'de herhangi bir azınlığa yapsak dünyada kıyamet kopar. Türk isimlerini bile kullanamıyorlar. Yunanistan, Atina camisi olmayan tek başkent olarak herkes tarafından eleştirilir. Bir yeri camiye çevirdiler, bir dernek kurdular. Bu derneğin 9 yöneticisi var. Beş tanesi Ortodoks, dört tanesi Müslüman." (HABER MERKEZİ)