Çekirge zıp zıp: Zelenski, Azov çetesi ve Vilnius yokuşu
Erdoğan bu hamlelerle 17 Temmuz’da süresi dolacak olan tahıl anlaşmasını uzatmaya yanaşmayan Putin’i sıkıştırmaya çalışıyor olabilir mi? Mümkün. Fakat bir anlaşmayı temin için başka bir anlaşmaya ihanet etmek hazmı zor bir ironi. Belli ki Erdoğan, Putin’in bunu da sineye çekeceğini düşünüyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başından beri Ukrayna savaşında Batı ile Rusya arasında “çekirge taktiği” güdüyor. Bir onun kalesinde, bir bunun. Zıp zıp. Aşağı yukarı. İleri geri. Çelişkiler ustası. İkili bir oyunla bir gün Rusya lideri Vladimir Putin’i, bir gün Ukrayna lideri Volodimir Zelenski’yi görüyor. Bunu marifet biliyor, “dengeli ve adil tutum” takınmakla övünüyor. Yaptığı ne tutarlılık gerektiriyor ne de istikrar. Tayin edici bir güçlü değil, o yüzden fırsatçı hamlelerle boşluklara akıyor!
Putin, Erdoğan’ın damardan NATO’cu olduğunun farkında. Batılı müttefikler arasındaki çatlakları kullanarak ittifakın ayarını bozmasından memnun ama günün sonunda Finlandiya’nın NATO üyeliğini onayladığı gibi İsveç’in önünden de çekileceğini biliyor.
Erdoğan’la dostluğu güven ilişkisinden ileri gelmiyor. Karşılıklı bağımlılıklar, iki ülkenin ters düştüğü konularda anlayış ve sabır üretiyor.
Yine de akla zarar sıçramalar bitmiyor. Seçim sathi mailinde Putin’in verdiği desteğe minnettardı; Vagner isyanı sırasında Batılı dostlar çekirdek çıtlatma moduna girmişken Rus lider ile Yevgeni Prigojin arasında arabuluculuk önererek dostluğunu gösterdi. Her NATO zirvesi gelip çattığında ya da ABD başkanı ile buluşma ihtimali belirdiğinde önce Rusya’ya saydırıyor. Sonra telafi ediyor. NATO’nun yarın başlayacak Vilnius zirvesi öncesinde de ezberi bozmadı. İki günlük zirve hem Türkiye ve Macaristan’ın vetosuna takılmış İsveç’in üyelik çıkmazı hem de Ukrayna’ya verilecek taahhütler açısından önemli.
Şimdiye kadar veto kartıyla müttefiklerden neler koparacağına bakan Erdoğan’ın bugün İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’la üçlü görüşmesinden ne çıkacağı merakla bekleniyor. Müttefikler Erdoğan’ın pragmatik kişiliğine bel bağlıyor.
***
Erdoğan öncesinde Zelenski’yi İstanbul’da ağırladı. Herkes İsveç’e geçit vermesini beklerken "Şüphesiz Ukrayna NATO'ya üyeliği hak ediyor" diyerek Zelenski adına el yükseltti. Putin’in ne denli sinir olduğunu ve nasıl bir karşılık vereceğini düşünüyor olabilirsiniz. Fakat Erdoğan esasen bu hamleyle ABD Başkanı Joe Biden’a gol atmış olabilir.
Malum Biden yönetimi Ukrayna’nın üyelik beklentisini ağırdan alıyor. Beyaz Saray’dan gelen mesajlar net taahhütler içermiyor: “Her türlü karar 31 müttefik ile aday ülke arasındadır… Müttefiklerle Ukrayna'nın ittifaka entegrasyon hedefini görüşüyoruz… Ukrayna'nın reformlar yapması gerekiyor.”
Biden da dün Avrupa temaslarının ilk ayağı Londra’ya uçarken "Ukrayna'yı bir savaşın ortasında aileye katma konusunda oybirliği olduğunu sanmıyorum" dedi. Gayet net.
Biden için Ukrayna, Rus gücünün öğütüldüğü bir değirmen. Ukrayna’nın NATO’ya alınması, sorunu doğrudan ittifakın savaşına dönüştürecektir. Doğu Avrupa kanadından gelen çağrılara rağmen bu adımı atmayacaklar. Savaşın baş kışkırtıcısı İngiltere’nin tutumu gidişatın barometresi; İngilizler de Ukrayna’nın hazır olmadığını söylüyor.
NATO-Ukrayna Konseyi ile sesini alçaltması istenen Zelenski daha önce “Savaş sürerken NATO üyesi olamayacağımızı anlıyoruz” diyerek durumu kabullenmişti. Yine de hızlandırılmış üyelik için net taahhütler ya da uygulanabilir garantiler (yani fiili üyelik) istiyor. Bahar boyunca planlanan karşı taarruz sayesinde Rusya’yı işgal ettiği topraklardan çıkarabileceklerini göstererek zirveye daha fazlasını talep edecek bir pozisyonda gitmek istiyordu. NATO’nun sağladığı Leopard tankları gibi muharebe unsurlarıyla hedef tutmadı. Şimdi ‘hava gücü’ için lobi yapıyor. Biden 120 ülkede yasaklanmış misket bombalarına onay verse de ayağını frende tutuyor. Bu konularda daha cüretkâr davranan İngiliz hükümetine de ayar veriyor. İttifak içinde Ukrayna için uzlaşı yok. Ukrayna krizinin derinleştirdiği göçmen politikası son olarak Hollanda’da hükümeti devirdi. Avrupa’da ekonomik bozulma sürüyor. Fransa alevler içinde. Diğer AB üyeleri benzer isyanlardan korkuyor. Almanya gibi lokomotif ülkelerde aşırı sağ pupa yelken. Silah baronları, onların siyasi papağanları ve Rusya’ya alerjik belli partiler dışında kimse savaşın sınırları taşmasını istemiyor.
Yani ABD’nin tercihi geleceğe bırakılmış üyelik vaadiyle Ukraynalıları Batılı silahlarla Rusya’ya karşı savaşabildikleri kadar savaştırmak. Hal böyleyken Erdoğan’ın karşılıksız çek yazması Kremlin’den çok Beyaz Saray’da kulakları tırmalamış olabilir.
***
Muhtemelen Erdoğan bu çıkışıyla Türkiye’yi NATO’da bir müttefik gibi davranmamakla suçlayanları susturmaya çalışıyor. Fakat Erdoğan’ın ikinci bir hamlesi var ki sözünü ettiği adil ve dengeli tutumun altını oyar nitelikte. Erdoğan esir takası anlaşmasıyla Türkiye’ye getirilmiş 5 Azov komutanını cepheye döneceklerini bile bile Zelenski’ye teslim etti. Bu şekilde anlaşmayı çiğnedi. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov, “Hiç kimse bize bu konuda bilgi vermedi. Anlaşmaların şartlarına göre bu elebaşlarının ihtilafın sonuna kadar Türkiye’de kalmaları gerekirdi” dedi. Halbuki Erdoğan tahıl mekanizmasında olduğu gibi takas anlaşmasının da diplomatik semeresini yiyordu. Durduk yerde güven ilişkisini bir kez daha sakatladı. Rus tarafındaki algıyı Rusya’nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dmitri Polyanski’nin Twitter mesajı özetliyor: “Güvenilecek bir ülke daha azaldı.”
Erdoğan bunun bir karşılığının olmayacağından emin olmalı ki Zelenski’yi kabulünden önce telefonda konuştuğu Putin’in ağustosta Türkiye’ye geleceğini duyurdu. Kremlin sözcüsü “Temaslar mümkün. Henüz kesin bir tarih yok” diyerek ziyaretin iptal edilip edilmediği sorusunu akla getirdi. Bununla birlikte Peskov’un Erdoğan’ın jestlerini yorumlama biçiminden “Not ettik ama çok mesele yapmıyoruz” sonucu da çıkabilir. Sözcü, bu davranışları Ankara’nın büyük baskı altında olduğu NATO zirvesine hazırlık kapsamında gördüklerini belirterek “Türkiye bu şekilde ittifakla dayanışmasını gösteriyor. Bunu çok iyi anlıyoruz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Vilnius dönüşü Putin’i hoşnut edecek çıkışlar da yapabilir. Daha önce defalarca yaptı. Şaşırtmada çok mahir!
***
Acaba Erdoğan bu hamlelerle 17 Temmuz’da süresi dolacak olan tahıl anlaşmasını uzatmaya yanaşmayan Putin’i sıkıştırmaya çalışıyor olabilir mi? Mümkün. Fakat bir anlaşmayı temin için başka bir anlaşmaya ihanet etmek hazmı zor bir ironi. Belli ki Erdoğan, Putin’in bunu da sineye çekeceğini düşünüyor. Elbette Ukrayna krizinin boyutları Türkiye ile iyi geçinmeyi vaaz ediyor. Yine de neo-Nazi komutanlarını Ukrayna’ya teslim etmenin karşılığında kimden neyin beklendiği sorusu askıda bekliyor.
Yoksa savaşı bitirmeye dönük başka bir pazarlık mı dönüyor? Zelenski Twitter mesajında Erdoğan’la barış formülünü konuştuklarını belirtti. Ama sıfır ayrıntıyla. Ukrayna mevcut durum üzerinden barışa razı edilecekse Kremlin de jestleri dert etmeyebilir. Ama bu konuda güvenilir hiçbir emare yok.
***
Bir de SİHA üretiminde ortaklığa yeni bir perçin atıldı. Mevcut ortaklık şeması ortadayken Zelenski’nin ziyareti sırasında imzalanan “Stratejik Endüstriler Alanında Mutabakat Zaptı” Türk-Rus ilişkilerine ilave bir gerilim bindirmez. Bu konuda Türk-Rus ilişkileri sırat köprüsünden bir kez geçti.
***
Erdoğan’ın Kırım’la ilgili sözleri de var. Biraz mutat. Yine de Zelenski’de bile görülmeyen sertlikte kendini tekrarladı: “Ukrayna'nın geleceğine güvenle bakmamızın en önemli sebeplerinden biri Kırım Tatar Türklerinin ülkelerinin özgürlüğe kavuşması için canla başla mücadele etmesidir. Soydaşlarımızın haklarının ve hukuklarının garanti altına alınmasındaki ve özerklik statülerinin tahkim edilmesindeki emeklerinden ötürü Sayın Zelenski'ye bir kez daha teşekkür ediyorum."
Kırım 2014’te referandumla Rusya’ya iltihak etti. Açıkçası Ukrayna’nın kontrolündeyken Kırım’ın statüsü bir milim ileri gitmedi. Herhangi bir Ukrayna lideri teşekkürü hak edecek bir sicile sahip değil. Mesele statü ise ilhaktan sonra Rusya, Kırım’a daha fazlasını verdi. Son Ukraynalıya kadar savaşı sürdürmekte kararlı olan Batılı müttefikler de Kırım’ı “kayıp bölge” olarak görüyor. Bu Zelenski için de geçerli. Kırım gitti. Erdoğan, Zelenski’yle görüşürken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Kırım Tatar lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile bir görüntü verdi. Kiev’e endeksli olup Tatarlara faydası tartışmalı bir Kırım politikası bu minvalde gidiyor. Bunda şaşırtıcı bir taraf yok. Ruslar da kanıksadı.
***
Erdoğan Vilnius’a vardığında Ukrayna için teşekkürleri yan cebine koyup İsveç için baskıları göğüslemek durumunda kalacak. Ukrayna sisiyle İsveç gündeminden kaçması zor. “U” dönüşü zaman meselesi; bu zirveye yetişir mi yoksa biraz daha sarkar mı bugün yarın göreceğiz.
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Fars’ın stratejik aklı ne diyor; ‘Vur’ mu, ‘Dur’ mu? 28 Ekim 2024
Öcalan sahneye neden davet edildi? Ne tür oyunlar dönüyor? 24 Ekim 2024
Kelle koparma ya da ateşkes 21 Ekim 2024
Orta Doğu’da Rusya ile Çin’in hırs ve kapasite uyumsuzluğu 17 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI