Cengiz Çandar'dan Tahir Elçi kararına tepki: İnsanların adalet duygusuna hakaret

Tahir Elçi davasında yargılanan üç polis için beraat kararı verilmesiyle ilgili DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, "Bu karar, insanların adalet duygusuna hakaret etmektir" dedi.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, Meclis Genel Kurulu’nda Tahir Elçi davasında açıklanan karara ilişkin konuştu. “Bugün adaletin kapkara bir günü” sözleriyle konuşmasına başlayan Çandar, yargılanan üç polis için beraat kararı verilmesi hakkında “Bu karar, insanların adalet duygusuna hakaret etmektir” dedi.

15 Temmuz darbe girişimi kapsamında Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan bir astsubaydan aldığı mektubu anlatan ve Adalet Bakanlığı önünde Adalet Nöbeti tutan, havacı kursiyer teğmen oğlu için adalet isteyen Sevinç Çakır’la diyaloğunu aktaran Çandar, “Sayısız adaletsizlik kurbanları var, askerler arasında 15 Temmuz’la ilgili olarak da var” diye konuştu.

Çandar, konuşmasında şunları söyledi:

“Bugün Türkiye'de adalet için, hukuk devleti kavramı için kara bir gün. Benzeri çok sayıda kara günden bir gün ama kapkara bir gün. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi davası için karar verildi. Yargılanan 3 polisin beratına hükmedildi ve ne ilginçtir ki aynı gün, bugün Hrant Dink davasında yargılanan sanıklarla ilgili olarak davanın zaman aşımından düşürülmesi için mütalaa verildi. Şimdi kalkın, "Türkiye'de yargı, adalet dağıtır" deyin, kim inanırsa inansın; bugün adaletin kara, kapkara bir günü. Bu arada Adalet Bakanı da durumun farkında, kısa bir süre önce bir açıklama yaptı, diyor ki: "Tahir Elçi'nin davası hepimizi derinden sarsmıştır. Baro Başkanının öldürülmesi kabul edilemez. Delil tespitiyle ilgili terör örgütünün müdahaleleri oldu, sonrasında dava süreci başladı. Biraz önce duyduk, bu bir ilk derece kararı, bunun istinafı var dolayısıyla bu yargılama sürecini hepimiz bekleyeceğiz" Yani bu, güneşi balçıkla sıvamak demek çünkü Tahir Elçi davasını ben de izledim.

Bugün burada bulunmak zorunda olduğum için Diyarbakır'da olamadım, bundan bir önceki duruşmayı izlediğim vakit onlarca yabancı hukukçu, uluslararası kuruluş temsilcisi, Türkiye'nin çok sayıda baro başkanı, çok sayıda hukuk mensubu, avukat oradaydı ve mahkeme en basit talepleri bile kale almayan bir vurdumduymazlık sergiliyordu. Keşif talebinde bulunuluyordu, bir davanın hükme sağlıklı bir şekilde varabilmesi için istenen -hukuk nosyonunun zerresi olan kişinin anlayabileceği- olay yeri incelemesi gibi talepler de mahkeme tarafından reddedildi. Kamera görüntüleri yok orada, oysa sayısız kamera varmış. Bazı gazetecilerin kamerada olay anını tespiti var, onları da nazar itibarı almayı mahkeme reddetti. O kadar ki, Tahir Elçi'nin kardeşi Mehmet Elçi, "Bugün savcılar birkaç sanığı tehdit ve şantajda bulunarak aleyhte ifade vermeye zorladılar. Mahkeme heyeti olarak olayı çözmemek için elinizden geleni yaptınız, ilk duruşmada Türkan Elçi'yi -bu sıralardan milletvekili arkadaşımız Türkan Elçi'yi kastederek- duruşmadan çıkmakla tehdit ettiniz" dedi. Bugün de mahkeme sırasında salonda gerginlik ortaya çıktı ve Cumhuriyet Halk Partisi Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu polis zoruyla mahkeme salonundan çıkarıldı. Duruşma, duruşma değil; karar, karar değil! Nitekim kararın hemen arkasından, Tahir Elçi'nin vurulduğu Dört Ayaklı Minare önünde baro başkanları bir açıklama yaptı ve kararı "İnsan aklıyla alay etmektir" diye nitelediler. Ben bir ekleme yapayım: Bu karar insanların adalet duygusuna hakaret etmektir, başka bir özelliği yoktur bu kararın.

‘ADALET BAKANLIĞI ÖNÜNDE 2 ANA ADALET NÖBETİ TUTUYOR’

Bu arada, adaletten söz etmişken; Adalet Bakanlığı önünde 2 ana adalet nöbeti tutuyor. Bunlardan biri -ki şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu konuşuluyor- bir asker kişiyle ilgili; evladı kursiyer bir teğmen, ağırlaştırılmış müebbede mahkûm olmuş, 18 yaşında. Kendisine sordum ben, dedim ki: Kullanmış mıydı uçağı 15 Temmuz gecesi? "Kursiyerdi, nasıl uçak kullanılacağını bile bilmiyordu" dedi ve o gün emirle Akıncı Üssü'nde bulunduğu için ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmış.

Bugün bir astsubaydan mektup aldım -herhâlde benzeri mektupları siz de alıyorsunuz- adı Ünsal Canboğa, Bolu F Tipi Cezaevinde yatıyor; büyük infial hâlinde, bizleri kendilerine yapılan haksızlıklara bigâne kalmakla da eleştiriyor ve diyor ki: "Bizler Türk Silahlı Kuvvetlerinin “zencileriydik” ancak iş ceza vermeye gelince aldığım cezaya bakarak bana deniyor ki 'Sen müşterek failsin, bu darbeyi planladın, yönettin, al sana müebbet.’ Sayın Vekilim, siz benim, benim gibi olanların hakkını uygun mecralarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatısı altında savunun.” Sayısız adaletsizlik kurbanları var, askerler arasında 15 Temmuz’la ilgili olarak da var!

'ADALETİN KARA BİR GÜNÜ'

Bu arada, son söz olarak şunu söyleyeyim: Avrupa'da, Lozan Üniversitesi’nde cezaevleri raporu yayınlandı. Türkiye, cezaevinde 348.265, yaklaşık 350 bin hükümlü ve tutuklusu olan bir ülke ve Cumhurbaşkanımız yeni cezaevleri yapılacağını müjde olarak verdi… Dediğim gibi, adaletin kara bir gününden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurulu’nu saygıyla selamlıyorum."