Çerkesler ne istiyor?
Hem diaspora hem anavatanda sınırlı kalan anma etkinlikleriyle Çerkesler, Çarlık Rusyası’nın mirasçısı Rusya’dan soykırımı tanımasını ve yok oluş sürecini durduracak yasal değişiklikler istiyor.
Çar Birinci Petro, dönemin jeostratejik koşullarında "Kafkasya’yı elinde tutan dünyaya hükmeder" diyordu. Ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Çerkes soykırımı ve sürgünü bu hedefin sonucuydu. Çerkeslerin yaşadıkları, üzerinde en az çalışılmış tarihsel trajedilerden birisi. İlki 1556’da yaşanan, sonuncusu 1864’e kadar aralıksız 101 yıl süren işgal savaşlarının ardından Çerkesler özgür topraklarından sökülüp atıldı. Vadileri kanla sulandı. Köyleri yakıldı. Ekin ve bahçeleri yok edildi. Barbarlık tarihinin en feci tablolarından biriydi. Nüfusun yüzde 85-90’ı öldü ya da sürüldü. Simgesel tarih 21 Mayıs 1864. Kafkasya’nın düştüğü gün. Osmanlı limanlarına gönderildiler. Karadeniz’in dalgalarında ölüm tabutlarına dönüşen gemilerle. Açlıktan ve salgın hastalıklardan ölüm vardı; binlercesi gemilerde, binlercesi vardıkları sahillerde. Hassas bölgelerde denge kurma, savaşçı açığını giderme, tampon bölgeler kurma ve toprakları işleme ihtiyacına göre Osmanlı coğrafyasına dağıtıldılar.
Üzerinden 158 yıl geçti. Çerkeslerin torunları dağıldıkları coğrafyalarda etkin bir nüfus olarak varlık göstermelerine, Osmanlıdan beri var olan sivil toplum tecrübelerine ve kamusal güçlerine rağmen yaşananlar hâlâ anlatılamamış bir hikâyedir!
Hem diaspora hem anavatanda sınırlı kalan anma etkinlikleriyle Çerkesler, Çarlık Rusyası’nın mirasçısı Rusya’dan soykırımı tanımasını ve yok oluş sürecini durduracak yasal değişiklikler istiyor.
Tarih sahnesine çıkış yeri olarak gördüğü Kiev'e yönelirken imparatorluk dönemine 'kopmaz' bir bağ atan Rus devlet aklı, Kafkasya’ya gelince tarihle bağını koparıyor; "Rus-Kafkas Savaşları imparatorluk dönemindeydi" diyor. Rusya lideri Vladimir Putin, Ukrayna’da 2014’ten itibaren kamusal alanda dilleri, isimleri, sembolleri ve kültürel öğeleri iptal edilen Rusların hakları için yürüttüğü savaşı haklı gerekçelere dayalı "özel operasyon" olarak sunuyor. Lakin Rusya Federasyonu içinde Moskova’ya bağlılığını tartışmaya açmayan Kafkasya’nın otokton halklarının milliyet haklarına kuşku penceresinden bakıyor. Kremlin için Kafkasya hâlâ hasım güçler tarafından kışkırtılabilir, isyana kaçabilir hassas bir bölge.
Elbette Rusya’nın federatif sistem içinde milliyetlerle kurduğu ilişkisi çok farklı. Denetimli de olsa siyasi ve kültürel özerklik tecrübesi ırkçı, tekçi, ulusalcı rejimlerle kıyaslanamayacağı gibi kendini demokrasi liginde gören bazı ülkeleri de kasabilir. Sivil ayağının çok zayıf bırakıldığı, merkezi planlama ve kontrolün baskın olduğu özel bir milliyet hakları manzumesi. İçinde anadilde eğitim, etnik dillerde basın-yayın, yerel kültürün desteklenmesi, sembollerin yaşatılması, özerk parlamento ve hükümet de var. Özerklerin otonom derecesi tartışılabilir. Elin üstünde el, iradenin üstünde irade var. Bazen atanmışlar seçilmişlerin patronu, bazen Siloviki her şey. Yine de Rusya’yı kendi kulvarında değerlendirmek lazım. Ya da özerkliklerin daraltılmasına yönelik yeni eğilimler üzerinde durulabilir.
Duma ya da Federasyon Konseyi geçmiş yıllarda soykırımı tanımaya yanaşmadı. Fakat Kafkasya’da Çerkes nüfusun yaşadığı Kabardey-Balkar Cumhuriyeti ve Adıgey Cumhuriyeti aksini yaptı. Bu da mesele yapılmadı. Kabarbey-Balkar, Karaçay-Çerkes ve Adıgey’in başkentleri Nalçik, Çerkesk ve Maykop’ta anıtlar dikildi. Buralarda anma etkinlikleri resmi katılımlarla yapılıyor.
Son yıllarda anadilde eğitim hakları gerilerken 21 Mayıs 1864’ü anma etkinlikleri de bu yıl Ukrayna savaşına takıldı. Nalçik’te Lenin Bulvarı boyunca geçit töreni ve yürüyüş yasaklandı. Sadece kurbanlar anısına 101 yıllık savaşın her bir yılına mum yakılması ve çiçek bırakılmasına izin verildi. Kafkasya’da en büyük Çerkes nüfus bu cumhuriyette.
Adıgey’de yürüyüş ve miting iptal edildi. Filarmoni Salonu'nda ağıt (ğıbze) ve şiir dinletisi olacak. Cumhuriyette nüfusun dörtte biri Çerkes (Adıge).
Karaçay-Çerkes'te atlı yürüyüş hariç diğer etkinliklere kısıtlama getirilmedi.
Çerkeslerin birkaç köy dışında tamamen yok edildiği Karadeniz kıyısındaki Şapsığ bölgesinde miting yerine meşe ağacının etrafında dua edilip denize çiçek bırakılacak.
Ukrayna savaşına Kafkasya çok kurban verirken bu tür yasakların ters tepeceği aşikâr. Kabardey-Balkar İnsan Hakları Merkezi Başkanı Valeri Hatujuko da Kabardey Balkar yönetimini bu kararıyla provokasyon yapmakla suçluyor. Huzurları kaçan Çerkes sivil toplumu şimdilik gelecek yıl kısıtlamasız etkinliklerin sürmesini umuyor.
Diasporada ise ilk etkinliğin yapıldığı 1989’dan bu yana 21 Mayıs farkındalığı giderek belirgin hale geliyor. Bir anıtın dikilmesi bile ancak 1994’te Çarşamba- Kızılot’ta mümkün olabilmişti. Etkinlikler dernek çatısı altında içe dönüktü. Son 20 yılda hem Çerkeslere geçmişi hatırlatma hem de ötekilere kendini anlatma çabası arttı. Karadeniz sahilindeki Kefken’de meşaleli yürüyüş, Üsküdar’da Kız Kulesi’nin karşısında ya da Beşiktaş sahilinde boğazın sularına karanfil atma ve İstiklal Caddesi’nde Rus Konsolosluğu’nun önünde gösteri derken bu yıl daha güçlü bir katılımla seslerini duyurmayı hedefliyorlar.
Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED), 21 Mayıs Cumartesi günü İstanbul Yenikapı’da miting düzenliyor.
Peki, aradan 158 yıl geçtikten sonra Çerkesler ne istiyor? 1970’lerde çok konuşulan ama pratikte karşılık bulamayan geri dönüş bugün yeniden sivil toplumun bir talebi olarak öne çıkıyor.
56 derneğin çatı kuruluşu KAFFED, Rusya’dan beklentilerini şöyle sıralıyor:
- Çerkes soykırım ve sürgünü tanınmalı.
- Mağdurlara mülkiyet ve tazminat hakkı sağlanmalı.
- Ön koşulsuz anavatana dönüş hakkı tanınmalı.
- Çerkes dili, kimliği ve kültürüne yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı.
Anavatandaki Çerkes nüfusundan 6-7 kat daha fazla Çerkes barındıran Türkiye’den de talepler var:
- Çerkes soykırım ve sürgünü tanınmalı.
- Hak ve özgürlük temelli yeni bir anayasa hazırlanmalı.
- Anadil, kimlik ve kültürel haklar kurumsal ve yasal güvence altına alınmalı.
- Çerkesce TV ve radyo yayınları yapılmalı.
- Çerkes kültürüne yönelik çalışan sivil toplum kuruluşları desteklenmeli.
- Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri ile ilişkiler geliştirilmeli.
- Abhazya ve Güney Osetya tanınmalı.
KAFFED Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Dinçer, İstanbul’un sürgünün hafıza merkezi olduğunu, bu yüzden buradan Rusya’ya seslenmek istediklerini belirtiyor. Onlarca ülkeye dağılmış Çerkeslerin kültürel varlığını sürdürebilmek için anavatanla bağların geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Dinçer, Türkiye’deki mevcut eğitim politikasının da Çerkes dili ve kültürünün yok oluşunu durdurmaya yardımcı olmadığının altını çiziyor.
Anavatanda özerk cumhuriyetler dil ve kültürün devamlılığı açısından önemli varlıklar olarak görülürken son yıllarda kaygıları artıran gerilemeler yaşanıyor.
Rusya bir yandan Rus diasporasıyla ilişkisini 'doğal vatandaşlık' düzeyine yükseltirken diğer yandan diasporadaki Çerkeslere tüm yabancılara uyguladığı prosedürleri işletiyor. Caydırıcı yaklaşımlar da cabası. Oturum izni ve vatandaşlık almak isteyenlere potansiyel problem olarak bakılıyor.
Rusya, Ukrayna’ya Ruslar aleyhine çıkan yasaları ve uygulamaları 'soykırım' olarak müdahale gerekçesi yapıyor. Ki 2014’ten itibaren Ruslara karşı alınan önlemlerin ruhunda bir 'neo-nazi' sıçraması görmek mümkün.
Aynı şekilde Kremlin, Kırım’ın iltihakını savunurken Tatarlara Ukrayna’nın tanımadığı hakları tanıdığını da söylüyor. Fakat federatif yapının temeline dinamit koyan bir merkezileşme siyaseti adım adım ilerliyor.
Putin, Lenin ve Stalin’in milliyetler siyasetini eleştirirken bariz bir şekilde özerk cumhuriyetleri zayıflık ve dağılmanın nedeni olarak resmediyor. Dediğim gibi halihazırda pratikte cumhuriyetlerin otonomik karakterleri aşındırılıyor. Putin’in Çeçenya’daki savaşın gölgesinde cumhuriyetlerde başkanların halkoyuyla seçilmesine son vermesi en kritik adımdı. 2019’da çıkartılan dil yasası da ciddi bir darbe oldu. 35 resmi dilden 34’ünde anadilde zorunlu eğitim seçmeli derse dönüştürüldü. Dersler de haftada iki saate indirildi. Son olarak 28 Mart’ta Duma’ya vatandaşlık yasasında bir değişiklik teklifi sunuldu. Teklifte "yurttaş", "Rusya toprakları dışında yaşayan, Rusçaya hâkim, tarihsel olarak Rusya topraklarında ikamet eden halklara ait olup onların soyundan gelen kişiler" olarak tanımlanıyor. Fakat tarihsel olarak Rusya topraklarında ikâmet eden halkların listesinde Çerkesler yok. Kategoride olanlar "Ruslar, Beyaz Ruslar ve Ukrayna halkları."
Bu gelişmeler Putin’in Ukrayna’ya girmenin arifesinde yaptığı konuşmanın mantığına uygun.
Çerkesler dil ve kültürün yok olması açısından devamlılık arz eden bir soykırım sürecinden söz ederken seslerini yükseltmekte haklılar. Artık bu ses duyulmalı.
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Rusya niye ‘Türkiye işgalci’ dedi? Ve Suriye’de birkaç senaryo… 18 Kasım 2024
Dünya barışını fanatikler sağlayacak: 'Tanrı Orta Doğu’yu Korusun!' 14 Kasım 2024
Erdoğan, Trump’ı yine tongaya düşürür mü? 11 Kasım 2024
Trump döndü, ABD iç savaştan sıyırdı... Ya dünya? 07 Kasım 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI