Cevdet Yılmaz: Emeklilerimizi hiçbir zaman enflasyona ezdirmiyoruz

Emeklilere enflasyon oranı neyse o oranda artışlar yapıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Emeklilerimizin yanında olmaya devam edeceğiz" dedi.

Fotoğraf: AA
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu. Gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Yılmaz, Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, "Bütün kurumlarımızla, bütün gücümüzle bu olayın faillerini ortaya çıkarıp, netleştirip hak ettikleri en ağır cezayı görmeleri için ne gerekiyorsa yapacağız. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı'mız 'Bizzat takipçisi olacağım.' dedi. Bu çok önemli" ifadelerini kullandı.

Arama çalışmaları sırasında çok ciddi bir çaba sarf edildiğini dile getiren Yılmaz, "Kolay değil. Herhangi bir ifadeye dayalı olarak değil, tamamen oradaki arama çalışmaları sonucunda yavrumuzun cansız bedenine ulaşılmış oldu. Daha sonrasında da biliyorsunuz, çok ciddi anlamda bir gözaltına almalar gerçekleşti ve şu anda da idari, adli bütün soruşturmalar, incelemeler devam ediyor. Bu, hepimizin içini yakan suçun faillerini ortaya çıkarmak ve en ağır şekilde cezalandırmak için ne gerekiyorsa ilgili tüm kurumlarımız yapacaklardır. Dün Adalet Bakanı'mız, İçişleri Bakanı'mız, Aile Bakanı'mız bölgedeydi. Orayı ziyaret ettiler, kabir başına gittiler Narin kızımızın. Aynı zamanda, tabii, oradaki çalışmaları yerinde görerek, nezaret ederek gerekli yönlendirmeleri yaptılar. Bütün kurumlarımızla, bütün gücümüzle bu olayın faillerini ortaya çıkarıp, netleştirip hak ettikleri en ağır cezayı görmeleri için ne gerekiyorsa yapacağız. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı'mız 'Bizzat takipçisi olacağım.' dedi. Bu çok önemli gerçekten. Belki ilk defa böyle bir güçlü vurgu gördük devletimizin en tepesinden" dedi.

Olayın bütün toplumu yaraladığını, bu konuda parti, görüş, siyaset ve her şeyin bir kenara bırakılması gerektiğini anlatan Yılmaz, "Narin, artık bu milletin yavrusu, bu milletin çocuğu. Bu nedenle milletimizin başı sağ olsun diyorum ben. Bu acıdan dolayı, bütün milletimize başsağlığı diliyorum. Böyle hadiselerin bir daha yaşanmaması adına hepimizin bu konuyu çok iyi bir şekilde anlaması, analiz etmesi çok önemli. Ama öncelikle bu adli süreçler, sorgulamalar, bunun sonucunda adaletin tecelli etmesi, bu noktada hepimizin dikkatle takip etmesi gereken bir süreç" diye konuştu.

EMEKLİLERE YÖNELİK AÇIKLAMA

Ülkede şu anda 16 milyonu aşkın emekli olduğu bilgisini veren Yılmaz, genç bir nüfusa sahip olunmasına rağmen, emekli sayısının diğer ülkelerle mukayese edildiğinde 'oldukça yüksek' olduğunu söyledi.

Yılmaz, 'emeklilerin yanında' olduklarına işaret ederek, "Sistemimizde 'asgari emeklilik' diye bir şey yoktu. Onu ilk defa kanunla getirdik ve çeşitli kanunlarla da güncelliyoruz. Bütçemizin imkanlarını sonuna kadar zorlayarak emeklilerimizin yanında olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Emeklilerimizi hiçbir zaman enflasyona ezdirmiyoruz. Enflasyon oranı neyse o oranda artışlar gerçekleşiyor. 2025'in ocak ve temmuz dönemlerinde yine enflasyondaki gelişmelere bağlı olarak elbette bu artışlar gerçekleştirilecek. Bu sene yaptığımız artışlarda enflasyonun üzerinde de özellikle sosyal güvenlik sistemine bağlı emeklilerde 10 puan civarında bir ilave yapmıştık hatırlarsanız. İlk 6 ay artışını yaparken yüzde 50'ye yakın bir artış gerçekleştirmiştik hem Emekli Sandığı için hem de SSK'lı emeklilerimiz için. 6'ncı aya geldiğimizde temmuzda ise yeniden bir artış yaptık. Dolayısıyla ikisinin bileşik etkilerine bakacak olursanız yüzde 85'ler civarına gelen bir artış yaptık. Yıl sonu enflasyon beklentimize bakınca, yüzde 41,5 yıllık enflasyon beklediğimiz bir yılda bunun iki katı kadar bir artış sağlamış olduk. Bunu da bütün imkanlarımızı zorlayarak, ekstra birtakım kaynaklar gayreti içinde gerçekleştirdik. Bu imkanlar oluştukça yine emeklilerimizin yanında olmaya devam edeceğiz, bundan hiç şüpheniz olmasın" dedi.

'ÖNEMLİ OLAN ADLİ SÜREÇLERİN ÇOK SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİRİLMESİ'

Yılmaz, konuya çok yönlü yaklaşılması, siyaset kesiminin üzerine düşeni yapmasının yanında akademik dünyanın da mutlaka bilimsel çalışmalar yapması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

"İlgili kurumlarımızın, Aile Bakanlığı'nın mutlaka bu konulara eğilmesi lazım. Bu hadiseleri tartışırken, tabii, sosyal medyadan medyaya başka birtakım boyutlarını da belki dikkate almak gerekiyor. Çok boyutlu bir şekilde yaklaşılması gereken, analiz edilmesi gereken, dersler çıkarılması gereken hadiseler. Bu konularda da ilgili kurumlarımızın, akademik dünyanın üzerine düşeni yapması gerekir. Siyaset kurumuna düşen bir şey olursa da tabii ki siyaset kurumunun, Meclis'imizin, ilgili yetki kurumlarımızın mutlaka çalışmaları olacaktır. Ama şu an için önemli olan adli süreçlerin çok sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi, gerçeğin bütün detaylarıyla, bütün yönleriyle ortaya çıkarılması. Faillerin çok net bir şekilde ortaya çıkarılması ve en ağır şekilde cezalarını, hak ettikleri cezaları bulmaları. Şu an yoğunlaşmamız gereken husus bu diye düşünüyorum."

'JEOPOLİTİK DURUM DAHA FARKLIYDI'

Orta Vadeli Program'ın (OVP) temel amacının enflasyonu yeniden tek haneye düşürmek ve fiyat istikrarı sağlamak olduğunu söyleyen Yılmaz, hükümetin 3 yılda izleyeceği politikaları, öngördüğü gelişmeleri bütün ilgili aktörlerle paylaştıklarını anlatarak, şöyle devam etti:

"Bu da neyi yapıyor? Öngörülebilirliği artırıyor. Öngörülebilirlik artınca da ekonomik aktörler daha rahat ortamda karar alıp uygulama imkanına kavuşuyorlar. Bugünkü Orta Vadeli Programımız geçen yılki programın devamı niteliğinde. Geçen yıl seçimlerden sonra yeni bir hükümet oluştu. Yeni bir OVP yaptık ve önemli oranda bir politika değişimi, güncellemesi söz konusu oldu. Bu yaptığımız OVP'de ise o ölçüde bir güncelleme yok. Yani geçen yıl yaptığımız temel hedeflerimiz ne ise güncellediğimizde de temel hedeflerimizi koruyoruz. Neyi güncellemiş olduk? Makro ekonomik tahminlerimizi, bütçe büyüklüklerimizi. Son 1 yılda dünyada, Türkiye'de birçok gelişme oldu. Geçen yıl OVP'yi yaparken Gazze'de içimizi yakan bu manzaralar yoktu. Jeopolitik durum bölgemizde daha farklıydı. Birtakım jeopolitik, ekonomik gelişmelerin OVP üzerindeki etkilerini yansıtmış olduk."

'BÜYÜME VE ENFLASYON ARASINDA TEMEL BİR ÇELİŞKİ YOK'

OVP'nin enflasyonu düşürmek, büyümeyi belli seviyede sürdürmek, depremin yaralarını sarmak, sosyal refah oluşturmak olmak üzere 4 amacının olduğunu belirten Yılmaz, "OVP'nin birinci ve en önemli temel amacı enflasyonu yeniden tek haneye düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak" ifadesini kullandı.

Yılmaz, OVP'de büyüme ve enflasyon tahmininin çeliştiği eleştirilerine ise şu yanıtı verdi:

"Bu, ekonomi biliminde de literatürde de politika dokümanlarında da çok tartışılan konu. Enflasyonu düşürürken bir miktar talebi baskılamak durumunda kalıyorsunuz. Bu da büyümeye belli oranda yansıyor. Enflasyonu düşürürken büyümeden bir miktar fedakarlık etmek gerekir gibi bir yaklaşım söz konusu. Kısa vadede bu belli oranda geçerlilik ifade edebilir. Kısa vadeli, arada zorluklar yaşayabilirsiniz. Enflasyonu düşürürken, bir miktar büyümeden fedakarlık etmek durumunda kalabilirsiniz. Esas itibarıyla, büyüme ve enflasyon arasında temel bir çelişki yok. Niye yok? Enflasyonu düşürdüğünüz ortamda öngörülebilirliği artırıyorsunuz. Daha istikrarlı ortam oluşturuyorsunuz. Dolayısıyla yatırımcılar için yatırım ortamını da daha iyi hale getiriyorsunuz. Yani enflasyonun düşmesi aynı zamanda büyüme için, istikrar içinde büyüme, sürdürülebilir büyüme için sağlam bir zemin oluşturuyor. Kısa vadede bazı zorluklar olsa da orta ve uzun vadede bu ikisi arasında bir çelişki görmüyorum."

Büyümede kompozisyonuyla ilgili konuşan Yılmaz, "Büyümeyi farklı şekillerde sağlamanız mümkün. Tüketim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Tüketim üzerinden büyüme daha enflasyonist bir etki oluşturur. Üretim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Yatırım, üretim, ihracat üzerinden de büyüyebilirsiniz. Bu ikinci kanal hem arzı artırarak hem de büyümeyi, istihdamı sağlayarak aslında dezenflasyon politikamıza destek olur. Dolayısıyla tüketim üzerinden değil, daha çok üretim üzerinden büyüme stratejimiz var. Bu da aslında bizim enflasyonla mücadele politikamız ve büyüme politikamızın eş zamanlı yürütülmesine hizmet ediyor" değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, enflasyonun gelir dağılımını bozduğunu, dar ve sabit gelirler üzerinde daha fazla yük oluşturduğunu kaydetti. Yılmaz, istihdamın da gelir dağılımı açısından önemine değinerek, vergileri ve harcamaları yaparken de dar gelirli kesimleri, geniş kesimleri gözeten anlayışla hareket ettiklerini, bunun da gelir dağılıma etkilerini göreceklerini vurguladı.

"Geliri yüksek kesimlere prensip olarak sübvansiyon vermememiz lazım. Bunun yerine dar ve orta gelirli kesimleri hedeflememiz gerekli" diyen Yılmaz, gelecek dönemde devlet desteklerini dar gelirli kesimlere odaklamanın genel politikaları olacağını söyledi.

Yılmaz, Türkiye'de şu an yaşanan seçimsiz dönemin 'altın kıymetinde' olduğunu belirterek, "Bu fırsat penceresini erken seçim söylemleriyle, siyasi polemiklerle, halkın gerçek gündeminden uzak söylemlerle gölgelemeye çalışanların bu ülkeye fayda getirmediğini düşünüyorum" dedi. Yılmaz, "erken seçim" tartışmalarının ekonomi gündemine olumsuz yansıdığını dile getirerek, halkın da bu tartışmaları onaylamadığına inandığını belirtti.

Seçimsiz dönemlerin ülkenin geleceği açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, bu dönemlerde siyasetin, bürokrasinin ve kurumların daha yapısal, orta ve uzun vadeli meselelerle uğraşma imkanı bulduğunu söyledi:

"Vatandaşımız da bunun farkında, siyasi polemikler istemiyor. Vatandaşımız gereksiz tartışmalar istemiyor. Sorunlarını çözecek kalıcı adımların atılmasını ve bunların siyasi polemiklerden uzak, gerçekçi, planlı, programlı bir şekilde yapılmasını istiyor. Dolayısıyla şu an içinden geçtiğimiz dönem altın kıymetinde bir dönem, bir fırsat penceresi. Bu fırsat penceresini erken seçim söylemleriyle, siyasi polemiklerle, halkın gerçek gündeminden uzak söylemlerle gölgelemeye çalışanların bu ülkeye fayda getirmediğini düşünüyorum. Halkımızın da bizden beklentisi onlara söz verdiğimiz hususları gerçekleştirmemiz, ortaya koyduğumuz seçim programımızı hayata geçirmemiz ve halkımızın sorunlarını çözmemiz."

Yılmaz, 'Orta Vadeli Program'ın ilk yılının geçiş süreci olacağını ifade ederek, bu süreçte risklerin, kırılganlıkların azaltılıp temellerin sağlamlaştırılacağını' söyledi. İkinci yılın ise 'enflasyonun düşeceği, sosyal faydaların daha fazla görüleceği bir dönem olacağını' aktaran Yılmaz, "Gıda enflasyonunda yaşananlardan tutun, otomobil alırken karşılaştığınız fiyatlar, ev fiyatlarından başka alanlara varıncaya kadar etkilerini daha fazla görmeye başlayacağız. Asıl büyük faydaları kalıcı fiyat istikrarına geçiş yaptığımız dönemde daha büyük ölçekte görmüş olacağız" diye konuştu.

Tarımı stratejik sektör olarak gördüklerini belirten Yılmaz, beklentilerin Amerikan Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) faizleri düşüreceği yönünde olduğunu kaydederek, 'enflasyonla mücadelede belli bir noktaya gelindiğini' anlattı: "İyi bir tarım dönemi yaşıyoruz, üretim açısından baktığımızda. Tarımda bir büyüme ve üretim artışı söz konusu birçok üründe. Dolayısıyla bu fiyatlara da yansıdı. Bunu çok önemli buluyorum. Çünkü dar gelirlilerinin harcamaları içinde gıdanın payı nispi olarak daha yüksektir. Tarımı stratejik sektör olarak değerlendiriyoruz. Planlı üretim kavramıyla hareket ediyoruz. Tarım desteklerine güçlü şekilde devam edeceğiz. Özellikle salgın döneminde bunu gördük, savaşlarda, jeopolitik gelişmelerde gördük, iklim değişikliğiyle bunu görüyoruz. Bütün bunlarla baktığınızda tarım stratejik bir sektör, bu gözle bakıyoruz ve planlı üretim kavramı ile hareket ediyoruz."

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın yeni modeli üzerine de konuşan Yılmaz, şöyle devam etti:

"Havzalara bakarak, suyun varlığını da dikkate alarak, hangi havzamızda daha fazla su varsa onu dikkate alarak yeni bir destekleme modeli üzerinde çalıştı. Destek kalemlerini de sadeleştiren bir çalışma yaptı. Geçtiğimiz günlerde birçok alanda yaşadığımız gibi tarımda bir dezenformasyon da yaşadık. Sanki 'gübre desteği, mazot desteği kalkmış' gibi yanlış algı gerçekleştirildi. Uzaktan, yakından gerçekle ilgili ilgisi olmayan bir algı oluşturulmaya çalışıldı. İlgili kurumlarımız, tabii ki, hemen yalanladılar bunu. Bu dezenformasyonları yangınlarda da ekonomi ile ilgili birçok konuda da görüyoruz."

 

'BURADA KAYIP KAÇAKLAR OLUYOR'

Gıda konusundaki ana politikalarından birinin aracı maliyetlerini düşürmek olduğunun altını çizen Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:

"Tarladan tüketiciye gelirken üreticiyi ve tüketiciyi gözetmek ama aradaki maliyetleri olabildiğince düşürmek. Burada kayıp kaçaklar oluyor, tarladan markete gelinceye kadar, iklim şartlarından ve yol şartlarından dolayı. Bu da fiyatları artırabiliyor. Buna benzer çok detayları olan bir şekilde çalışıyoruz. Gıda komitemiz var. Gıda komitemizde bütün bu konular tartışılıyor, konuşuluyor. Önümüzdeki dönemde hiç tereddütsüz en temel önceliklerimizden biri tarım ve gıda konusu olacak. Nitekim kamu yatırımlarında da sulamaları önceliklendirdik, en ciddi katkıyı sulamaya verdik. Oradan hiçbir kesinti yapmadığımız gibi ilaveler yaptık ki daha verimli bir şekilde tarımsal faaliyetlerimiz sürdürülsün. Bu anlayışla hareket etmeye çalışıyoruz."

Bütçe açığını, kamu harcamalarını 'iyi bir noktada tuttuklarına inandıklarını' dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:

"Geçen yıl OVP yaparken, 2024 yılı için kamu harcamalarının milli gelire oranı yüzde 26,9 olacak demişiz. Gerçekleşme yüzde 25,4 olacak gibi görünüyor. Dolayısıyla burada çok ciddi anlamda kamu harcamalarında bir düşüş görüyorsunuz. Milli gelir revizyonumuz ise 3 trilyon lira civarında. Bu, milli gelirimizin beklentimizden daha yüksek olacağını gösteriyor. Kamu harcamalarınız ise sadece 124 milyar lira artmış. Yani nominal baktığınızda bir miktar harcama artışı gibi görünüyor ama esasında milli gelire oranladığınızda da milli gelirde daha yüksek bir nominal artış olduğu için, oran düşmüş oluyor. Dolayısıyla kamu harcamalarında ciddi anlamda kontrollü, disiplinli bir yaklaşım sergilediğimizi bu oranda görebilirsiniz."

Yılmaz, tasarruf tedbirlerinin etkilerine dair de şu ifadeleri kullandı:

"Harcamalarımızın milli gelire oranında, deprem, EYT gibi birtakım yeni harcama unsurlarına rağmen, ciddi bir gerileme söz konusu. Merkezi yönetim bütçe açıklarının milli gelire oranı yüzde 6,4 olacak demiştik. Güncellediğimiz OVP'de bu yüzde 4,9'a düştü, depreme rağmen, EYT'ye rağmen. 1,5 puan civarında öngörülenden daha iyi bir performans sergilemiş olduk. Bu, gerçekten büyük bir başarı."

Yılmaz, sigorta kurumlarını birleştirdiklerine, sigortacılığı bütün toplumsal kesimlere yayan sistemler kurduklarına dikkati çekerek, "Çok güçlü reformlar yapmış, topluma bu anlamda çok güçlü hizmetler götürmüş hükümet olarak konuşuyoruz. Bu sosyal güvenlik şemsiyesi en güçlü şekilde devam edecek. Kamunun burada katkısı elbette devam edecek. Bizim makro olarak en temel hedeflerimizden biri, iç tasarruf oranlarını artırmak, yatırımlarımızı sağlıklı kaynaklarla finanse ederek, cari açığımızı ve dış borçlanma ihtiyacımızı düşürmektir. Dolayısıyla bu açıdan da bu sistemler çok önemli. Sigortacılık sistemleri geliştikçe insanların hem kendi refahları ve gelecekleri için hem de makro olarak tüm toplumun tasarruf oranını yükselterek, kalkınmakta olan bir ülke olarak yatırımlarımızı sağlıklı finanse etmemiz bakımından da çok kıymetli. Dolayısıyla bu tür sistemleri geliştirmeye, desteklemeye devam edeceğiz ama genel sistemimizden de hiçbir şekilde geri adım atmadık."

 

 

(ANADOLU AJANSI)