Çevre Sayfası... Bir köyün bitmeyen çilesi

Sinop’taki doğa harikası Çaylıoğlu'nda balık çiftliği tehdidinin ardından köylüler bir de taş ocaklarına karşı mücadele veriyor. Yöre halkı, "Dinamitler patlatılıyor, her şey yok oluyor" diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türkiye’nin en mutlu kenti Sinop’un Ayancık ilçesine bağlı doğa harikası Çaylıoğlu köyünde yöre halkı, limana yapılmak istenen balık çiftlikleri projesi tehdidinin yanı sıra bir de taş ocaklarına karşı mücadele ediyor.
Köy sınırlarında yer alan Ahmet Şahap Ünlü’ye ait Kalker Ocağı Ve Kırma Eleme Tesisi’ne 30 Kasım 2012 tarihinde “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu” kararı verilmişti. Ancak taş ocaklarının olumsuz etkileri, eğer merkeze yakın bir bölgede çalışma yapılıyorsa yöre halkı tarafından fazlaca hissediliyor. Bir de taş ocağı doğal alanda açılırsa, faaliyete geçtiği anda projenin olduğu bölgede yeşile dair hiçbir şey kalmıyor. Ocakta dinamit kullanılırsa olumsuz etki daha da artıyor. Yani hem insanların hem canlıların hem de doğanın evi başlarına yıkılıyor.

‘LİSANSI İPTAL EDİLSİN’ BAŞVURUSU

Bu taş ocağında da şikâyetler benzer. Taş ocağının çevre ve insan sağlığı yönünden tehlike oluşturan faaliyetlerde bulunduğunu belirten yöre halkı geçen günlerde Sinop Valiliği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü’ne başvurarak, tesisin faaliyetlerinin durdurulmasını, çevre izin ve lisansının iptal edilmesini istedi. Ayrıca Çevre Kanunu uyarınca idari para cezası kesilmesi talep edildi.

Taş ocağının olduğu alanlarda doğa katlediliyor.

DİNAMİT NEDENİYLE BAZI EVLERDE ÇATLAKLAR OLUŞTU

Taş ocağının birinci derece arkeolojik alanda faaliyet gösterdiğine dikkat çekilen dilekçede, tehlike yaratan faaliyetlerde özetle şöyle sıralandı:

- Tesiste gerçekleştirilen patlamalar, gereken emniyet tedbirleri sağlanmadan usulüne aykırı bir şekilde yapılmakla birlikte, kullanılan patlayıcıların cins ve niteliği taahhüt edilenden farklıdır. Bu durum yöre halkının sağlık ve güvenliğini tehdit etmekte, çevreye zarar vermektedir. Köye çok yakın bir alanda gerçekleştirilen patlamalar neticesinde meydana gelen sallantı/vibrasyon nedeniyle bazı konutlarda çatlaklar meydana gelmiştir. Gerekli mercilerle köy halkı tarafından yapılan şifahi başvurulardan herhangi bir sonuç alınamamıştır.

- Tesiste yapılan üretim miktarı ÇED raporunda taahhüt edilenin üzerindedir. Maden ocağında yapılan üretim miktarının izin verilen sınırların üzerinde olduğu, maden ocağının çevresinde meydana gelen heyelan, kaya düşmesi gibi olayların çok daha sık olmasından dahi anlaşılabilecektir. Artık, maden ocağı faaliyetleri, çevreyi doğrudan etkiler hale gelmiş, çevreye ve yöre halkının hayatını tehlikeye düşürür bir nitelik kazanmıştır.

- Kalker ocağının faaliyetleri çevrede gürültü kirliliği ve hava kirliliği oluşturmaktadır.

- Gerek ocakta çalışacak araçların ocağa nakli gerekse ocakta üretilen ürünlerin nakli sırasında zaman zaman köy merkezi ve çevresinde bulunan yollar kullanılmaktadır.

- Kalker ocağının bulunduğu alan olan Limanüstü Mevkii, 101 ada, 1 nolu parselde nekropol bulunması sebebiyle Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 23 Şubat 2017 tarihli ve 4145 sayılı kararıyla tescil edilmiş 1. Derece arkeolojik sit alanı bulunmaktadır. Bu SİT alanı projenin hayata geçmesinden sonra tescil edilmiştir. Bu sebeple alandaki faaliyetlerin ivedi bir şekilde durdurulması gerekmektedir. Aksi takdirde, önemli kalıntıların bulunduğu ve korunması gereken bu alanda mevcut kültürel kalıntılar zarar görecektir.

Öte yandan yöre halkı CİMER dahil birçok ilgili kuruma da başvurdu.

‘KÖYLER ELİMİZDEN ALINIYOR’

Bölgede yaşayan Zeynep Yılmaz’ı arayıp taş ocaklarının durumunu sorduğumuzda şu yanıtı aldık:

“Ben bu köyü hem kızıyım hem de geliniyim. Taş ocaklarından muzdabiriz. Kamyonlar köyün içinden hızlı bir şekilde geçiyor. Yazın dinamit patlatmalarından rahat edemiyoruz. Köy köylükten çıktı sanayi bölgesi oldu. Dinamitlerle taş çıkardıkları yerlerde biz önceden geziyorduk. Kamp kuruluyordu. Şu anda köyümüzde hiçbir güzellik kalmıyor. Köylü olarak istemiyoruz. Zamanında göz yumulmasaydı keşke. Yeni bir taş ocağı var ona karşı da mücadele ediliyor. Köyümüze sahip çıkmaya çalışıyoruz. Bozulsun istemiyoruz.”

Yılmaz köyde akşamları çocuklarının gitar çalıp şarkı söylediğini, kendilerinin közde kahve yaptığını anlatarak ekliyor: “Bu ortamımız bozulsun istemiyoruz. Elimizden alınıyor köyler.”

‘YAŞAM ALANLARIMIZ YOK EDİLİYOR’

Görüştüğümüz başka bir köy sakini Doğan Günorta ise taş ocaklarının kullandığı kamyonlara dikkat çekerek, “Kamyonlar süratli şekilde köyün içinden geçiyorlar. Damper açık. Hızla gidiyorlar. Arkadan da arabalar geliyor. Taşlar insanların üzerine düşüyor. Çocuklar için de tehlikeli oluyor. Yaşlıların gözlerinde aşırı tozdan dolayı problem oldu. Annemde de oldu. Burada bir çocuğun ezilmesini istemiyoruz” diyor.

Evinin taş ocağına çok yakın olduğunu belirten Günorta “Dinamitler patlatılıyor. Evimizi sarsıyor. Tarih açısından da zarar verdiğini düşünüyorum. Belki orada çok önemli belgeler var. Endemik bitkiler de vardı. Her şey yok oluyor, doğa katlediliyor. Bizim yaşam alanımız orası yok ediliyor. Dedemizden kalan yeri yok ediyorlar” sözleriyle tepkisini dile getiriyor.

‘REFERANDUM YAPILSIN’

Günorta sorularımızın sonunda proje yapılmak istenen bölgede referandum yapılmasını önererek, şu çağrıyı yapıyor: “Bir referandum yapsınlar. Orada yaşayanlara sorsunlar, ilgili makamlar burada yaşamadıkları için izin veriyorlar. Burada yaşayan kimse izin vermez. Onlar bizim anılarımızı doğamızı yok edecekler ve orada yaşamayacaklar. Bu köyde yaşamayacaklar, talan edip gidecekler, yine biz yaşayacağız.”