Çevre Sayfası... Dünyanın sonu mu geliyor? Nasıl olacak bu dönüşüm? 

Dünya bir kısır döngünün içinde. Kömür ve fosil yakıtlarla doğal kaynakları yok ediyoruz. Kaynaklar tükendiği için dünyaya daha fazla zarar verecek adımlar atıyoruz. Peki bu nereye kadar sürecek?

Google Haberlere Abone ol

Dünyanın dört bir yanından iklim kriziyle mücadelede daha kararlı adımlar atılması için çağrılar yapılıyor, insanlar seslerini yükseltiyor. İklim krizi farkındalığı her geçen gün artarken bu mücadelede hangi adımın nasıl atılacağı da tartışılıyor.

Şüphesiz, iklim krizini tetikleyen kömür gibi fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi, yaşamı bütünüyle tehdit ediyor. Krizi tetikleyen nedenlerin başında gelen kömür ve fosil yakıtların tüketimi ne yazık ki her geçen gün artıyor. Yenilenebilir kaynaklara dayalı enerji çözüm olsa da kirli enerjinin nasıl dönüşeceği hâlâ büyük merak konusu.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, birçok soru işareti barındıran bu sürece ışık tuttu ve “Enerji dönüşümü raporu”nu önceki gün yayımladı. Raporda sürdürülebilir ve adil bir dönüşüm için çözüm önerileri yer alıyor.

PAY ARTTI

Gelin rapora yakından bakalım. Rapor Türkiye'de iklim krizine neden olan fosil yakıtların elektrik üretimindeki payının son bir yılda yüzde 58'den yüzde 64’e çıktığını ortaya koyuyor. Enerji üretimine ilişkin bazı veriler ise şöyle:

- Türkiye'de kullanıma sunulan enerjinin yüzde 83.3’ü fosil kaynaklardan (kömür, petrol ve doğalgaz) sağlanıyor. Yani sanayide, evlerde, işyerlerinde, resmi binalarda, otellerde, tarım için kullanıma sunulan 10 birim enerjinin 8 biriminden fazlasının üretim yöntemi iklim krizine neden oluyor.

- Türkiye'de 2021 yılında üretilen elektriğin, yüzde 16.8’i; köylünün tarlada, bahçede, evde kullandığı suyun önüne set çeken, pek çok ağacın kesilmesi ile birlikte, karasal ve sucul ekosistemleri geri dönüşü olmayacak şekilde tahrip eden hidroelektrik santrallerden (HES) sağlandı.

- 2020 yılında yaşadığımız aşırı kuraklık, fosil yakıtların elektrik üretimindeki payının da değişmesine neden oldu. Rüzgar ve güneş enerjisinin elektrik üretimindeki payı, Türkiye’de son beş yılda yaklaşık yüzde 4’ten yüzde 12’ye yükselmiş olsa da, kuraklık sonucu oluşan su kaybı, HES’lerden elektrik üretimini ciddi oranda düşürdüğü için fosil yakıtın enerji üretimindeki payı yükseldi.”

NE ZAMAN BİTECEK?

Yani; bir kısır döngünün içindeyiz…
Yani; tükettikçe kayıpları karşılamak için daha fazla tüketiyoruz…
Yani; doğal kaynakları ne kadar fazla harcarsak, dünyaya daha da fazla zarar verecek adımlar atmaya mahkûm oluyoruz…
Peki bu ne zamana kadar sürecek? Belirsiz...
Dünya tamamen tükenince mi bitecek bu kısır döngü?
İnsanlık aç, susuz, nefes bile alamayacak hale gelince mi?

Rapor tam da bu noktada bazı uyarılarda bulunuyor: “Günümüz enerji kaynakları ve üretim yöntemlerinden bir anda vazgeçmemiz imkansız olsa da bilimsel raporlar, fosil yakıtların enerji üretimindeki payının kademeli şekilde azaltılarak, enerji arzının tamamının yenilenebilir kaynaklardan karşılanabileceğini belirtiyor. Güneş ve rüzgar gibi sınırsız kaynakların yanında biyokütle de giderek yaygınlaşan bir temiz enerji kaynağı olarak, özellikle de tarımsal üretim yapan çiftlik ve işletmeler için fırsatlar sunuyor. 2021 yılı verilerine göre, Almanya'da enerji üretiminde biyokütlenin payı yüzde 7.8’e; yenilenebilir enerji üretiminin toplam enerji üretimindeki payı ise yüzde 40.9’a ulaşmış durumda.

Bununla birlikte enerjinin tamamen yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi durumunda dahi, verimlilik, şebeke kayıplarının önlenmesi ve daha az kullanım gibi planlama ve alışkanlık değişikliklerini yapmak elzem. Güneş ve rüzgar sınırsız da olsa, bu kaynaklardan enerji üretmek için gereken çelik, bakır, cam gibi hammaddelerin sınırlı olması, çözmemiz gereken asıl meselenin tüketim çılgınlığı olduğuna işaret ediyor”

BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN

Tabii, bu durum sadece bize özgü değil. Dünyada da yenilenebilir enerji üretimi ve yatırımları artsa da fosil yakıtların yatırımları azalmıyor ancak raporda da denildiği gibi doğada hiçbir şey sonsuz değil ve petrol, kömür ve doğalgazın birkaç on yılda tükenmesi bekleniyor.

“Daha fazla” yerine “sürdürülebilir, yeterli ve adil” kelimeleri kullanılan raporda dönüşüm için bazı öneriler de sunuluyor:

- Tüketerek felakete sürüklediğimiz gezegendeki varlığımızı sürdürmek istiyorsak, tahrip ettiğimiz ekosistemlerin kendisini onarabilmesi için harekete geçmemiz gerekiyor.

- Merkeziyetçi enerji sistemleri yerine, yerel sistemlerin güçlenmesini,

- Daha fazla karlılığın yerini sürdürülebilir ve adil paylaşıma dayalı şirket yapılanmalarının almasını; ulusal ve uluslararası hukukta buna yönelik düzenlemelerin yapılmasını,

- Fosil kaynaklarla enerji üretiminden kademeli olarak vazgeçilerek güneş, rüzgar, biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklardan üretimine geçilmesini ve bu yatırımlar gerçekleşirken toplum yararının, yerel halkın çıkarlarının, çevre çevre ve sağlık etkilerinin hassasiyetle göz önüne alınmasını,

- Doğal varlıkların tükenmesine neden olan kirletici kaynak kullanımı ve üretim yöntemleri yerine, doğal varlıkların sürdürülebilirliğinin esas alınmasını,

- Enerji yatırımlarında, toplum yararının, yerel halkın çıkarlarının, çevre ve sağlık etkilerinin hassasiyetle dikkate alınmasını,

- Fosil kaynaklarla işleyen kirli sistem ve teknolojilerden vazgeçilirken, iş kaybı gibi nedenlerden dezavantajlı hale gelecek topluluklar için istihdam ve sosyal güvence sağlamaya yönelik planların yapılmasını,

- Daha fazla üretim ve tüketimin yerine yeterliliğin ve adil paylaşımın teşvik edilmesine yönelik adımların atılmasını öneriyoruz.”

KARARLI ADIMLAR ATILMALI

Aslında fazla söze gerek yok. Bildiğimiz bir gerçek varsa o da hiçbir kural tanımayan enerji üretim ve tüketiminin dünyanın sonunu getirmek üzere olduğu...
Her şeye rağmen çözüm ve dönüşüm imkansız değil. Hükümetlerin artık bu sesleri duyup sürdürülebilir ve adil bir dönüşüm yönünde acilen kararlı adımları atmasına ihtiyaç var.