Check Up: Kimler, ne zaman yaptırmalı?

Erken yaşlardan itibaren olası risklerin değerlendirilmesi ve kontrol altına alınması için gerekli tarama testleri ve tedavi yaklaşımları mutlaka sağlık hizmetlerinin kapsamına alınmalıdır.

Fotoğraf: Pixabay
Google Haberlere Abone ol

Check up incelemeleri, erken teşhis olanağı sağlayarak hastalıklara bağlı komplikasyon ve ölümlerin azaltılabilmesi için belli aralıklarla uygulanması gereken tetkik ve görüntüleme programlarıdır. Gerek yaşam süresinin uzaması gerekse artan yaşam süresinin sağlıklı geçirilen yıllardan oluşabilmesi için kişiye özgü risk faktörlerinin de belirleyici olduğu aralıklarda yapılmalıdır.  

Öncelikle üzerinde durulması gereken, yaşamı tehdit eden ancak hekime bir takım yakınmalarla başvurulduğunda oldukça geç kalınmış olduğu anlaşılabilen, sessizce ilerleyen hastalıkların neler olabileceği konusunda bilgi sahibi olmaktır. Erken teşhisin hayat kurtardığı, koruyucu hekimlikle birlikte tıbbın yüzlerce yıl içinde edindiği önemli bir tecrübedir.

Kolesterol ve trigliserid yüksekliği ile tanımlanan Hiperlipidemi, Hipertansiyon, Ditabetes Mellitus (Şeker Hastalığı), Kalp damar hastalıkları ve kanserler erken teşhis ile kontrol altına alabildiğimiz yaşamı tehdit eden ve yaşam kalitesini bozan hastalıklardır. Peki söz konusu sağlık kontrollerini ne zaman yaptırmalıyız ?

Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, tüm dünyada rehberliğine başvurulan Amerika Kanser Topluluğu, Amerikan Kalp Derneği, Avrupa Kardiyoloji Topluluğu ve ülkemizde tarama programlarını planlayan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve uzmanlık derneklerinin gücünü kanıta dayalı tıptan alan önerilerine bakalım.

KANSER TARAMALARI

Check up programları ile erken tanı konulabilen ve hastalıktan ölüm oranının azaltılabildiği sınırlı sayıda kanser hastalığına ait tarama testi mevcuttur. Bu amaçla kadınlarda meme ve rahim ağzı (serviks) kanserleri, hem kadın hem erkeklerde kolon kanseri taramaları yaşamsal öneme sahip değerlendirmelerdir. Bazı ülkelerde ağır sigara içicisi hastaların akciğer kanseri açısından taranması söz konusu olsa da toplum bazında tarama uygulamalarında yer almamaktadır.

Meme kanseri dünya genelinde kadınlarda birinci sırada izlenen ve kanserlerle ilişkili ölümlerde ilk sırada yer alan kanser hastalığıdır. Bir tarama yöntemi olarak Mamografi, meme kanserini klinik olarak ortaya çıkmadan 1,5-4 yıl önce tespit edebilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü 50-59 yaş aralığında 2 yılda bir mamografi; 40-50 ve 70-75 yaş aralığında ise yaşanılan bölgedeki tarama programlarına uyulmasını önermektedir. Türk Tıbbı Onkoloji Derneği kişisel (kendi kendine) meme muayenesi, doktor tarafından meme muayenesi ve 40 yaşından sonra risk faktörlerine göre değerlendirilerek yılda veya iki yılda bir mamografi çekilmesini önermektedir. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu rehberliğinde ülkemizde yürütülen Ulusal Kanser Tarama programımızda, 40-69 yaş arasındaki kadınlara yılda bir kez klinik meme muayenesi yapılmakta, 2 yılda bir mamografi çekilmektedir.

Rahim ağzı kanserine sıklıkla Human Papilloma Virüsü (HPV) neden olmaktadır. Aynı zamanda aşı ile korunulabilen bir virüs olduğu da hatırlanmalıdır. Rahim ağzı kanseri taraması, Ulusal Kanser Tarama programımızda 30-65 yaş arası kadınlara beş yılda bir HPV-DNA ve smear testi ile yapılmaktadır. Amerikan Kanser Kurumu 21-29  yaş aralığını da tarama programına dahil etmiş, kontrol periyodunu  üç yıl ile sınırlandırmış. 65 yaş üzerinde son on yılda ard arda yapılan üç Smear testi negatif saptandığında ve son test son 5 yıl içinde yapıldığında serviks kanseri tarama sonlandırılabilir denmektedir.

Hem kadınlarda hem erkeklerde kanser hastalıklarında ilk sıralarda yer alan kalın bağırsak kanserleri, erken teşhis ile tam iyileşmeye kadar giden başarı sağlayabildiğimiz kanser türüdür. Özellikle kalın bağırsak poliplerinden ilerleyen kanser türlerinde, kolonoskopi ile tespit edilebilen poliplerin henüz kanserleşmeden alınması kanser oluşumunun önüne geçilmesini sağlayabilmektedir.

Ülkemizde yürütülen Ulusal Kanser Tarama programımızda, kalın bağırsak kanseri taramasında; 50-70 yaş arasındaki kadın ve erkeklere iki yılda bir Gaitada Gizli Kan Testi (GGK) yapılmakta, on yılda bir de kolonoskopi önerilmektedir. Son iki testi negatif olan 70 yaşındaki bireylerde tarama yapılmaz. Birinci derece akrabalarında kolorektal kanser veya adenomatöz polip öyküsü olan bireylerde normal popülasyonla aynı prosedürler 40 yaşında, birinci derece akrabalarında erken yaşta kolorektal kanser ortaya çıkan bireylerde ise akrabalarında kanserin çıkış yaşından beş yıl önce tarama prosedürünün başlanması önerilmektedir.

Amerikan Kanser Kurumu Kalın Bağırsak Kanseri Tarama Sıklık ve Yöntemi olarak 45-75 yaş aralığında yılda bir gaitada gizli kan testi, 10 yılda bir kolonoskopi önerirken; 76-85 yaş döneminde daha önceki değerlendirmeler, eşlik eden hastalıklar nedeni ile yaşam beklentisi gibi kriterlerle kişiselleştirilmesi gerektiğini bildirmektedir. 85 yaş üzerinde tarama önerilmemektedir.

Kanser taramaları dışındaki check up değerlendirmeleri, kalp damar hastalıklarına, kalp krizi ve felçler gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilen hipertansiyon, diyabetes mellitus, hiperlipidemi ve obezitenin erken farkedilmesine yöneliktir. Tüm bu metabolik bozuklukların önüne geçmede, sağlıklı beslenme, sigara ve alkol kullanımından kaçınma, egzersiz gibi sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmenin tüm tetkik ve değerlendirmelerden önce geldiği unutulmamalıdır.

Türk Kardiyoloji Derneği, ailede hipertansiyon öyküsü, obezite, beslenmenin fazla tuz içermesi, artmış alkol tüketimi, tütün tüketimi, diabetes mellitus ve aterosklerotik kalp damar hastalığı gibi hipertansiyon gelişimi açısından yüksek risk taşıyan hastaların hiçbir yakınmayı beklemeden yılda en az bir kez kan basıncı ölçümü yaptırmalarını önermektedir. Kalp damar hastalıklarının azaltılmasında dislipideminin yönetimi rehberinde Avrupa Kardiyoloji Topluluğu erkeklerde 40 yaş üzerinde ve kadınlarda 50 yaş üzeri ya da postmenapozal dönemde kolesterol ve trigliserid ölçümlerinin taramalarda yer alması gerektiğini bildirmektedir. Türk Endokrin ve Metabolizma Derneği de 20 yaşından itibaren 5 yılda bir tarama önermektedir. Erkeklerde 40 yaşından itibaren, kadınlarda ise 50 yaşından itibaren veya menopoz sonrası 1-2 yılda bir, 65 yaşından sonra da yılda bir lipid profili görülmelidir.

Amerikan Diabet Birliği, fazla kilolu, diabetes mellitus gelişmesi için en az bir risk faktörü taşıyan (birinci derece akrabada şeker hastalığı, hipertansiyon, dislipidemi, insülin direnci, sedanter yaşam tarzı, sağlıksız beslenme alışkanlıklarına sahip olmak gibi) tüm bireylerin tarama programına alınmasını, bunun dışındaki bireylerde ise 45 yaşından itibaren tarama yapılmasını önermektedir. Ölçümler normal sınırlarda saptanırsa tarama 3 yılda bir tekrarlanmalıdır. Türkiye Endokrin ve Metabolizma Derneği; ülkemizde 40 yaş üzeri toplumun yüzde 10’dan fazlasında diyabet bulunduğu için kilosu ne olursa olsun, 40 yaşından itibaren 3 yılda bir tercihen açlık kan şekeri ile diyabet taraması yapılmasını; obez, diabetes mellitus gelişimi için en az bir risk faktörü taşıması halinde, daha genç yaşlardan itibaren ve daha sık (örneğin yılda bir kez) diyabet yönünden araştırılmasını önermektedir.

Birden fazla risk faktörünün ortak bileşeni olarak ortaya çıkan kalp damar hastalıkları dünya genelinde birinci sırada ölüm nedenidir. Erken yaşlardan itibaren olası risklerin değerlendirilmesi ve kontrol altına alınması için gerekli tarama testleri ve tedavi yaklaşımları birinci basamaktan başlayarak mutlaka sağlık hizmetlerinin kapsamına alınmalıdır. Amerikan Kardiyoloji Cemiyeti, kalp damar hastalıklarının önlenmesi için 2019’da yayınladığı rehberde 40-79 yaş arasında bireylerin risk değerlendirmelerinin 4 ila 6 yılda bir yapılmasını önermektedir. Risk değerlendirmeleri sonuçlarına göre yaşam tarzı değişiklikleri, kan basıncı yüksekliği ve dislipidemi için beslenme önerileri ve gerektiğinde ilaç tedavileri başlanmalıdır.