CHP: Acı ilaç içilecekse önce siz içeceksiniz
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan incelemeye ve İzmir’de belediyelere gönderilen yazıya tepki gösterdi. Açıklamasında, “Seçilmiş belediye başkanına, muhtara sansür uygulamak da nedir? İşte bu vesayetçi zihniyetin ta kendisidir” ifadelerini kullanan Öztrak, hükümetin salgın sürecini de yönetemediğini belirtti.
ANKARA - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin MYK toplantısının ardından gündeme dair değerlendirmeleri içeren açıklama yaptı. Öztrak’ın CHP Genel Merkezi’nde gerçekleşen açıklamasında ekonomik duruma ve korona virüsü salgını yönetimine ilişkin ifadeleri dikkat çekti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan soruşturmaya ve İzmir’deki belediyelere depremle ilgili yorum yapılmaması yazısı gönderilmesine değinen Öztrak, “Ağızları ‘hukuk reformu’ derken; ‘Ya Kanal Ya İstanbul’ dediği için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız hakkında inceleme başlatan kim? Saray Hükümeti… Yine bugün İzmir Valiliği’nin bir yazısı elimize ulaştı. Valilik, ‘Belediye başkanı, muhtarlar depremle ilgili ‘konuşmasın’ diye yazı yazmış. Seçilmiş belediye başkanına, muhtara sansür uygulamak da nedir? İşte bu vesayetçi zihniyetin ta kendisidir” diye konuştu.
CUMHURBAŞKANLIĞI TEZKERESİNE CHP DESTEK VERECEK
Azerbaycan’a asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı tezkeresine CHP’nin destek vereceğini belirten Öztrak, “Her fırsatta tekrarladık. CHP her zaman her konuda Azeri kardeşlerimizin yanında olacaktır. Dolayısıyla asker gönderilmesiyle ilgili tezkereye olumlu oy vereceğiz” dedi.
Geçmiş seçimlerde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce’nin parti yönetimine eleştirileri nedeniyle disiplin süreci başlatılıp başlatılmayacağına ilişkin soruya Öztrak, “Bizim gündemimizde ekonomik kriz var, açlık, yoksulluk, esnaf var. Devlet krizi var. Bizim gündemimizde büyük buhran var. Muharrem İnce yok” yanıtını verdi.
CHP Sözcüsü Öztrak’ın gündeme dair değerlendirmeleri içeren açıklamasından öne çıkan ifadeler şu şekilde sıralandı:
MERKEZ BANKASI’NIN KASASINI TAMTAKIR ETTİ: Hak bilmez, hukuk dinlemez, adaletten anlamaz Saray yönetimi önce Merkez Bankası’nın kasasını tamtakır etti, ABD seçimlerinin ardından da Atlantik ötesinden esen yeni rüzgârlara göre değişmeye, “Ekonomi ve hukuk reformlarından” bahsetmeye başladı. 18 yılda bu ülkede hukuk diye bir şey bırakmayan tek adam vesayet rejimini getiren kadroların aklına birdenbire ekonomide, hukukta ve demokraside seferberlik ilan etmek geldi… Biz ülkemiz için, vatandaşlarımız için her şeyin daha iyi olmasını elbette isteriz. Ama önce lafa, sonra söyleyene bakmak gerektiğini de biliriz.
SÖYLEDİKLERİYLE YAPTIKLARI BİRBİRİNİ TUTMUYOR: Biz 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana “Birinci sınıf demokrasi ve hukukun üstünlüğü” diyoruz. “Üreten Türkiye” diyoruz. “Güçlü Sosyal Devlet” diyoruz. “İstikrar ve Sürdürülebilirlik” diyoruz. Şimdi bizim beş yıldır ısrarla söylediğimiz “Demokrasi, hukuk, üreten, paylaşan Türkiye” sözlerini dillerine dolayarak güveni sağlayamazlar. Zaten bunların söyledikleri ile yaptıkları da birbirini tutmuyor. Millet iradesini temsil eden milletvekillerini, Meclis dokunulmazlığını kaldırmadan yargılatan, Meclisin hukukunu yargıya çiğneten kim? Saray hükümeti… Yerel mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nin “Bu hukuksuzluğu düzeltin” diyen kararlarını uygulamazken, emirleri altındaki adalet cellatları hukuku katlederken, HSK’yı dahi toplamayan kim? Saray hükümeti... Kendilerini eleştiren vatandaşlarımızın evine polis baskını yaptıran kim? Saray hükümeti… Ağızları “hukuk reformu” derken; “Ya Kanal Ya İstanbul” dediği için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız hakkında inceleme başlatan kim? Saray Hükümeti…
SEÇİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANINA SANSÜR UYGULAMAK DA NEDİR?: Yine bugün İzmir Valiliği’nin bir yazısı elimize ulaştı. Valilik, “Belediye başkanı, muhtarlar depremle ilgili konuşmasın” diye yazı yazmış. Seçilmiş belediye başkanına, muhtara sansür uygulamak da nedir? İşte bu vesayetçi zihniyetin ta kendisidir.
ENFLASYONLA, FAİZLE NASIL UĞRAŞTIĞINI GÖRDÜK: İki yıldır vatandaşın cebini boşaltıp, yandaşların cebini dolduran, 9 saraya sığamayan, en son milletin 120 milyar dolarını faiz lobilerine ucuz ucuz peşkeş çeken Erdoğan, şimdi damadını hal edip, “Ekonomide seferberlik” deyince işsize, esnafa, KOBİ’lere, çiftçilere, emeklilere yaşattıklarını unutmamızı mı bekliyor? Âlemi kör, herkesi de sersem mi sanıyor? “Bu beden bu gömleğe sığmıyor” deyip tek adam vesayet rejimini kurmak için ülkeyi her türlü badirenin içine atmaktan çekinmeyen, sonra da “Ekonominin sorumlusu benim, ben, Tayyip Erdoğan” diyen kimdi? Seçimlerden önce “Verin bu kardeşinize yetkiyi, enflasyonla, şununla, bununla nasıl uğraşılır görün” diyen kimdi? Erdoğan’dı… Enflasyonla, faizle, dolarla nasıl uğraştığını gördük…
ACI İLAÇ İÇİLECEKSE ÖNCE SİZ İÇECEKSİNİZ: Acı ilaç içilecekse önce siz içeceksiniz. Bir fedakârlık yapılacaksa önce Beştepe’deki 1,5 milyar liralık sarayınızdan, sayıları 15’i aşan uçak filonuzdan, 50 bin dolarlık çantalarınızdan vazgeçeceksiniz. Siz bunları yapmadan ücretsiz izine çıkardığınız ve “Günde 39 TL’yle yaşa” dediğiniz işçiden, açlık sınırının altında maaş verdiğiniz asgari ücretliden, kirasını ödedikten sonra elinde kalan üç kuruş paraya baka kalan, torununa bayramda harçlık veremeyen emekliden, kapısının altından 1 TL’yi siftah parası diye atıp alay ettiğiniz esnaflardan, askıda ekmeğe mahkûm ettiğiniz milletimizden, hayat pahalılığı ile işsizlik arasında ezilen vatandaştan fedakârlık beklemeyeceksiniz. Bunu yaparlar mı? Ne gezer…
YARDIMCI PİLOTLARI DEĞİŞTİRİP GÜVENİ GERİ GETİREMEZSİNİZ: Otobüsü şarampole deviren kaptan, suçu muavine atarak sorumluluktan kaçarım zannediyor. Bu sefer de “Damadım beni aldatmış, Allah ve milletim affetsin” diyerek sorumluluktan kaçamazsınız. Çok açık söylüyorum. Gitmesi gereken, sadece saray sosyetesini damadı değil; saray sosyetesinin kibirli başıdır. Yardımcı pilotları değiştirip, bizim söylediklerimizi de dilinize dolayarak bu milletin güvenini geri getiremezsiniz. Milletimiz uçağın aynı metal yorgunu uçak, kaptanın da milleti unutan kaptan olduğunu görüyor.
KENDİLERİNİ YALANCI ÇOBAN KONUMUNA DÜŞÜRDÜLER: Devlet krizi ve ekonomik bunalımın yanı sıra, korona virüsü salgını da milletimizin yaşadığı buhranı derinleştiriyor. Salgının başından bu yana hastalanan yurttaşlarımızın sayısı 414 bini geçti. 11 bin 507 yurttaşımız ise yaşamını yitirdi. Ama bu resmi rakamların gerçekleri yansıtmadığını artık herkes biliyor. Vaka ile hastayı karıştırıp, milletten gerçekleri sakladılar. Kendilerini yalancı çoban durumuna düşürdüler. Sadece İstanbul’da, bulaşıcı hastalık nedeniyle vefat edenlerin sayısının, Türkiye genelinde ilan edilenin neredeyse iki katı olduğunu görüyoruz. Bu arada milleti yine canı ile sağlığı arasında tercihe zorluyorlar. Hala parça parça iş yapıyorlar. 65 yaş üzerindeki vatandaşlarımıza yasaklar yeniden başladı. Eğlence mekânları ve restoranlar saat 10.00’dan sonra kapatılmaya başlandı. Peki, bu işletmelerin ciro kayıpları telafi ediliyor mu? Elbette hayır. Yük yine esnafın omzuna yıkılıyor. Kısa süreli sert tedbirler yerine, parça parça karar alınması hakkında Bilim Kurulu ne diyor? Bilim Kurulu da kayıplara karıştı, Bilim Kurulu olmaktan çıktı. Söylediği dinlenmeyen bilim insanı, o Kurul’da vitrin süsü olarak kalamaz. Milletimiz salgın karşısında maalesef yine kaderine terk edildi. Vatandaşlarımız test yaptıramıyor. Görünen o ki hükümet, “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” politikasına, sürü bağışıklığı stratejisine geçti. (DUVAR)