CHP Bursa milletvekili adayı Prof. Dr. Kayıhan Pala: Hedef kamucu, eşit, ücretsiz sağlık
CHP’nin Bursa 1. Bölge 1. Sıra Adayı olan halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, Meclis'e girmesi halinde sağlık sisteminin eşit, kamucu ve ücretsiz olması için çalışacağını söyledi.
Pelin Akdemir
BURSA - Bursa, 20 milletvekilli ile Meclis’te temsil edilen Türkiye’nin 4’ncü büyük şehri. Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, 14 Mayıs seçimlerinde CHP Bursa 1. Bölge 1. Sıra Adayı…
Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı iken CHP’den milletvekili adayı olmak için görevinden ayrılarak emekli oldu. Özellikle pandemi döneminde halkı bilimsel veriler ışığında bilgilendirmek için yaptığı açıklamalar nedeniyle hakkında pek çok kez soruşturma açıldı.
Pala, seçilmesi halinde halk sağlığı alanındaki mücadelesine Meclis’te devam edeceği mesajını verdi.
‘SİYASETİN GÜNDELİK HAYATA MÜDAHALESİ YETERSİZ’
Neden akademisyenliği bırakarak milletvekili olmak istediniz?
Türkiye’nin gidişatından duyduğum memnuniyetsizlik ve siyaset alanını yalnızca siyasetle uğraşabilen kesimlere bırakmanın yanlışlığı beni, üzerime düşeni yapmaya yöneltti. Siyasetin gündelik hayata müdahalesini yetersiz buluyorum. Farklılıkları zenginlik olarak içselleştirip herkesin eşit yurttaş olacağı ülkeyi hayata geçirme sorumluluğumuz var. Aksi halde yaşadığımız hoşnutsuzluklar artabilir.
Neden CHP’den milletvekili adayı oldunuz?
CHP tüzüğü, benim nasıl bir Türkiye özlediğime ilişkin kapsayıcı bir çerçeve çiziyor. CHP’yi, tüzüğündeki kararlaştırılmış maddelere uygun olarak ülkeyi yönetecek pozisyona getirebilirsek insanlar rahat nefes alacak. CHP, bu ülkeyi eşit yurttaşlık yaklaşımı üzerinden kurgulayacak politik bakışa sahip bir parti. Verdiği kararları uygulayacak bir siyasi partiye ihtiyacımız var.
‘YURTTAŞ TEMEL BİR KARAR VERECEK’
14 Mayıs seçimlerinin önemi nedir? Neden ‘referandum niteliği’ taşıdığını düşünüyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, çok fazla sorunu karşımıza getirdi. Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir düzeni yaşamak zorunda bırakıldık. Yurttaş sandığa giderken temel bir karar verecek. Tek adamın karar verdiği, kendimizi güvende hissetmediğimiz koşulların sürmesini mi yoksa karar verme süreçlerinde daha aktif olacağı güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişi mi destekliyor?
Neden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden vazgeçmemiz gerekiyor?
‘Kısa sürede karar alınacak, sorunlar kısa sürede çözülecek’ deniyordu. Ekonomik olarak ülke kendi siyasal tarihinin en kötü günlerini yaşıyor. En önemlisi, 6 Şubat depremlerinde devletin olağandışı durumları öngörme, riskleri azaltma, hazırlıklı olma ve deprem gerçekleştikten sonra zamanında müdahale etme konusunda çok yetersiz kaldığını gördük.
‘BEKLENTİMİZ 10’NUN ÜZERİNDE VEKİLİN ÇIKMASI’
Bursa, Millet İttifakı’nın çok yaklaştığı ama alamadığı şehirlerden biri. 31 Mart 2019’dan bu yana kentte oy potansiyeli nasıl değişti? CHP’nin 14 Mayıs’ta Bursa’dan beklentisi nedir?
Bu seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu, Bursa’da en fazla oyu alan Cumhurbaşkanı adayı olacak. Biz sahada bunu artırmak üzerine çalışma yapıyoruz. Millet İttifakı’nın, Bursa’daki milletvekillerinin yarısından fazlasını alacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Bursa’dan beklentimiz 10’nun üzerinde vekilin çıkması.
AK Parti, hemen hemen tüm bakanları milletvekilli olarak gösterdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ‘affını’ istedi. Koca’nın bakanlık dönemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP, bakanların başarısız olduğunu kabul etmiş. Fahrettin Koca’nın pandemideki başarısızlığı dışında bugün ülkedeki hekimlerin hiçbiri kendini güvende hissetmiyor. Özellikle genç hekimlerin büyük bir bölümü yurtdışında çalışmayı tercih ediyor. Neden? Can, iş, gelir güvencesi yok. Sağlık Bakanlığı, döner sermayeden kaynak aktarılan ‘beyaz reform’ denilen bir yaklaşımı gündeme getirdi. Depremde, bakanlık oradaki sağlık çalışanlarına, ‘Siz bu ay para kazandırmadınız, döner sermaye tazminatı vermeyeceğim’ diyebildi. Mesleki bağımsızlık yok. Koca’nın liyakatı hiçe sayan, insanların emeklerini görmezden gelen tutumu da sağlık camiasında büyük sıkıntı yarattı. Özel hastane sahibini Sağlık Bakanı yaparsanız elbette kamu için değil, özel hastane patronları için çalışır.
‘EN FAZLA ÖLÜME YOL AÇAN KİRLETİCİYLE İLGİLİ SINIR DEĞERİ AÇIKLAYACAĞIZ’
Nilüfer Belediyesi’nin çalışmaları kapsamında hava kirliliği üzerine her yıl rapor sunuyorsunuz. Bu alanda Meclis’te nasıl çalışmalar olacak?
Hava kirliliğine ‘sessiz katil’ diyoruz. Bursa, havası çok kirli olan illerden. Hava kirliliğinin ne kadar öldürücü olduğu, sağlıkla ilgili sorunlara yol açtığı konusunda toplumun bilgisi sınırlı. Hava kirliliği kaynaklarına müdahale ederek o kirliliği azaltacak girişimleri, yasal düzenlemeleri gündeme getireceğiz. İlk önce en fazla ölüme yol açtığı bilinen ‘pm 2,5’ (partiküler madde) dediğimiz kirleticiyle ilgili ulusal sınır değerini açıklayacağız ve buna uyulmasını sağlayacağız. Mevcut iktidarın kömürlü termik santrallerine ‘bırakınız kirletsinler’ yaklaşımına seyirci kalmamız mümkün değil. Türkiye, fosil yakıtlardan uzaklaşmalı, yeni kömürlü termik santral asla açılmamalı, mevcutların işletilmesi sırasında atmosfere yaydıkları kirleticilerin azaltılması ve izin verilen sınırların altına indirilmesi için her türlü yasal düzenleme yaptırılmalı, denetlenmeli ve yaptırım uygulanmalı. Bunun takipçisi olacağım.
Türkiye, fosil yakıtlardan uzaklaşmak için Paris Antlaşması’nda verdiği sözleri yerine getiriyor mu?
Türkiye, henüz Paris Antlaşması’nda verdiği söz için fosil yakıtlardan çıkışına yönelik etkili bir program hazırlayabilmiş değil. Biz hem bu programı açıklayacağız hem de buna uyacağız. İklim krizinden çıkabilmemiz için fosil yakıtları bir an önce terk etmemiz gerekir.
Kızılay’ın kan stoklarının tükenme noktasında olması, bu nedenle ameliyatların ertelenmesi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Holding gibi yönetilen Kızılay’ın depremlerden sonra çadır satması toplumda güvensizlik oluşturdu. Temel sorun kan bağışı için Kızılay’ın tekel konumuna getirilmiş olması. Eğer biz kan vermezsek hastalar ciddi yoksunluk yaşayacaklar. Şu çağrıda bulunalım; seçimden sonra Kızılay’ın tekrar insani yardım örgütü olması için bütün girişimler yapılacak ama şu anda kan bekleyen hastalar için kan bağışını sürdürelim.
‘NEOLİBERAL POLİTİKALAR SAĞLIĞIN TİCARİLEŞMESİNE ODAKLANDI’
Kamu hastanelerinde yaşanan sorunların kaynağı nedir?
24 Ocak 1980’den başlayan küresel kapitalizmin Türkiye’yi bir sermaye birikimi alanı olarak ele geçirme girişiminin bir parçası da sağlık alanıydı. AKP, 2003’te ‘Sağlıkta Dönüşüm’ programını uygulamaya koydu. Neoliberal sağlık politikaları, sağlık hizmetlerinin sunulmasına değil, sağlığın ticarileştirilmesine odaklanmıştı. Sistemin özünde, insanların hasta olmasını engellemek değil, hastalandıktan sonra özel hastaneler yoluyla tedavi edilmeleri ve bunu sunacak sermaye gruplarına da yüksek miktarda para transferi var.
Bu sorunlara karşı çözümleriniz neler olacak?
Sağlık sisteminin nasıl düzenleneceğine ilişkin sağlık programı var. Koruyucu hekimlik olan, birinci basamağın ön plana çıkartıldığı bir sistem. Aile hekimi başına düşen nüfusu azaltarak buraya yönlendirmek... Kamucu, eşit, ücretsiz, nitelikli bir sağlık sistemine geçeceğiz. Hekimlik öğretisine uygun olmayan bir sağlık sistemini, ‘sermaye kesimleri para kazansın’ diye uygulamaya devam edemeyiz.
‘KAMU İLAÇ FABRİKASININ KURULMASI GEREKİR’
İlaç ve aşının bulunamaması sorunlarına ilişkin çözümleriniz nedir?
Türkiye’nin kendi ilacını, aşısını üretmemesi, dışarıdan almak zorunda olması, en büyük sorun. Bilimsel verisi yeterli olmayan Turkovac dışında tek bir aşı üretebilmiş değiliz. Kamu ilaç fabrikasının kurulması, ilaç, aşı gibi temel ürünler için Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi gerekir. ALS (motor nöron hastalığı) gibi İhmal edilmiş hastalıklar için de ilaçların kullanıma alınmasını, özel sağlık merkezlerinin oluşturulmasına öncülük edeceğiz.
Deprem, seçim derken pandemi gündemin arka sıralarına kaldı. Covid-19’da son durum nedir?
Dünya Sağlık Örgütü, pandeminin halen devam ettiğini söylüyor. Üstelik Doğu Akdeniz, Güney Doğu Asya bölgesinde vaka ve ölümlerde artış var. Sağlık Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı verilere göre, aralık ayında hem vakalarda hem ölümlerde artış olmuş. Mart ayında ise şubat ayının iki katı kadar vaka kayıtlara yansımış. Şu anda Covid-19 testi yaptırmak zor olduğu için gerçek durumu bilmiyoruz.
Koronavirüsü veya başka bir virüs yakın gelecekte başımıza dert olur mu?
6 Şubat depremlerinden sonra komşu ülkemiz Suriye’de, kolera salgını var. Salgının olduğu yerler, ülke sınırımıza yakın yerler. Bu risk zaten var. Başımıza dert açabilecek virüsleri karşımıza çıkaran koşullar, küreselleşme, artan eşitsizlikler ve iklim krizi... Dünyadaki sağlık sistemleri, böyle bir salgına yanıt vermek üzere yeterince hazırlıklı değil. Umarım kısa sürede olmaz ama önümüzdeki yıllarda pandemiyle karşılaşma ihtimalimiz var.
‘BU TÜRKİYE’NİN UTANCIDIR’
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği adına Hatay’daydınız. Hatay’da neler yaşandı?
Depremin altıncı gününden itibaren beş gün Hatay’da kaldım. Karşılaştığımız herkes “ilk iki gün burada doğru düzgün hiçbir müdahale yapılmadı” dedi. Hatay Devlet Hastanesi’nde 9’ncu günde çalışan arama kurtarma ekibinin başındaki kişi, “4’ncü günden 9’ncu güne kadar Sağlık Bakanlığı’nın bir tek yetkilisi bile buraya gelmedi. Şu ana kadar 61 tane cansız beden çıkardık, 6 tane daha olduğunu biliyoruz” dedi. Hastanede kaç çalışan vardı, kaç hasta vardı? Bu bilgiye bile henüz sahip değiliz. Hatay’da bir tane kamu hastanesi ayakta kalmadı. Depremden sonra jeneratörler devreye girmediği için 80’nin üzerinde hastanın hayatını kaybettiğine ilişkin bilgiler var.
1999 depreminden sonra Gölcük’te çalıştım. Aradan 24 yıl geçti. Hükümet maalesef 1999 yılındaki kadar bile depreme müdahale etme olanağını ortaya koyamadı. Bu Türkiye’nin utancıdır. Devlet eğer bazı sermaye grupları yararına çalışan bir aygıt değil de yurttaşlarının refahı için çalışan bir toplumsal örgüt olsaydı, bilim insanlarının çalışmalarını masaya yatırır, riskleri azaltmak için hazırlığını yapar, anında müdahale edebilirdi. Sandığa giderken yurttaşlarımız, ‘Maraş’ta olduğu gibi bir gece sonra yaşanacak benzer bir depremde ne olacak?’ diye düşünsünler.
‘TÜRKİYE’DE 4 HASTANE FAY HATTI ÜZERİNDE, BİRİ BURSA’DA’
Bursa’da olası bir depremde bizi hangi tehlikeler bekliyor?
Bursa’da afet yönetim ilkelerine göre bir hazırlık olduğu kanısında değilim. Hazırlığın olmadığını, risklerin azaltılmadığını biliyoruz. Türkiye’de fay hattı üzerine yapılan 4 hastaneden biri de Bursa’daki bir özel hastane. Bursa, çarpık kentleşmenin en kötü örneklerinden. Yollar kapanırsa Bursa’da hastanelere ulaşmakla ilgili ciddi sorunlar yaşanır. Ayrıca Osmangazi Belediyesi, bazı Aile Sağlığı Merkezleri’nin depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle boşaltılması yönünde karar almaya çalışıyor.