CHP: Habemus papam
38. CHP Kurultayı ile CHP bir siyaset dersi verdi; bir kurultayın nasıl yapılacağını öğretti. Bu kurultay Türkiye siyasî hayatına bir başarı belgesi olarak geçti. CHP, bir garnizon değil bir siyasî parti nasıl olunur, cem-i cümleye gösterdi. Genel başkan adayları yan yana oturdular, konuşmalar yapıldı ve mevcut genel başkan seçimi kaybetti.
İşte geldik gidiyoruz
Bilinmez bir diyara
Eskiden karpuz idik
Şimdi döndük biz hıyara
Cem KARACA, İşte Geldik Gidiyoruz
5 Kasım’da toplanan 38. Cumhuriyet Halk Partisi Olağan Kurultayı’nda yeni Papa ikinci turda seçildi. İlk turda Ankara Spor Salonu’nun bacasından siyah dumanlar yükseldi. Çankaya 4. İlçe Seçim Kurulu’nun ilan ettiği ilk tur sonuçlarına göre bu turda Özgür Özel 682, Kemal Kılıçdaroğlu 664 oy aldı. 18 oy geçersiz, 2 oy ise boş çıktı. Hiçbir aday genel başkan seçilmek için gerekli olan 1366 delegenin salt çoğunluğunun (1366/2+1) oyunu alamadığı için seçim ikinci tura kaldı.
İkinci turda oy tasnif ve sayımını koordine eden Çankaya 4. İlçe Seçim Kurulu Başkanı Gülhan Çayan Vapur, CHP’nin yeni Papa’sını ilan etti. Özel, bu turda oylarını 130 artırarak 812 oyla CHP'nin yeni genel başkanı oldu. Kılıçdaroğlu’nun oyları ise 536’ya geriledi. Sonuçların alınmasının akabinde kameraların karşısına geçen Divan Başkanı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, mağrur ve mütebessim, yeni Papa’yı, yeni CHP Genel Başkanı’nı takdim etti: “Habemus Papam”, Artık bir Genel Başkanımız var!
Genel Başkanlık “testimonial”ını alması için Özel, o meşhur papalık sandalyesine 31 Mart Yerel Seçimlerinden sonra oturacak. Onun gerçekten bir Papa olabilmek için gerekli evsafa sahip olup olmadığını bu seçimlerden sonra göreceğiz. Bu konuya birazdan tekrar döneceğim.
CHP’DEN KURULTAY DERSİ
Şaka bir yana, 38. CHP Kurultayı ile CHP bir siyaset dersi verdi; bir kurultayın nasıl yapılacağını öğretti. Bu kurultay Türkiye siyasî hayatına bir başarı belgesi olarak geçti. CHP, bir garnizon değil bir siyasî parti nasıl olunur, cem-i cümleye gösterdi. Genel başkan adayları yan yana oturdular, konuşmalar yapıldı ve mevcut genel başkan seçimi kaybetti.
Oysa 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı İkinci Tur Seçimleri’nin tamamlanmasından bu yana birçok parti kongre sürecine girdi. Lâkin, adı kongre olan ve yasak savmak kabilinden yapılan bu resm-i geçitlerin, bu ilk mektep müsamerelerinin demokratik bir siyasî parti kongresi ile zinhar alâkası olmadı.
Türkiye siyasî kültüründe kongreler, o siyasî partinin gücünü, birlik ve bütünlüğünü dosta düşmana gösterdikleri birer resm-i geçitler olarak düşünülürler. Birden fazla üyenin genel başkanlığa aday olması, sadece fikrî tartışmaların değil bazen (eşyanın tabiatı, ortamın gerginliği deyin buna) kişisel ağız dalaşlarının da yaşandığı, tansiyonların yükseldiği, havanın ısındığı bir kurultay süreci arzu edilmez. Siyasî tartışmalar -özellikle sağ partilerde- kapalı kapılar ardında yaşanır. Mevcut genel başkanların one man showları olarak kurgulanan bu tiyatral etkinlikler, sadece üye ve sempatizanların iman tazelemesinin aracı değil aynı zamanda mevcut genel başkana biatın da seremonileridir. CHP ana akım partiler içinde bu konuda ciddi bir istisna teşkil etti; 38. Kongre, adıyla da tadıyla da bir demokratik siyasî partiye yakışır bir kongre oldu.
14-28 MAYIS SEÇİMLERİ 5 KASIM’DA SONUÇLANDI
14-28 Mayıs’taki Genel Seçimler ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, sadece CHP örgüt ve seçmeni üzerinde değil, tüm muhalifler üzerinde bir travma etkisi yarattı. Seçimler öncesinde, neredeyse ilk turda cumhurbaşkanlığını kazanacağına, TBMM’de Milllet İttifakı çoğunluğunun elde edileceğine inanan/inandırılan kitleler/“bizler” seçim sonuçlarını sükut-u hayal ile karşıladık. Bu süreçte Kılıçdaroğlu da bir “umut”tan bir “hayal kırıklığına” muhalif kesimin yaşadığı travma/Seçim Sonrası Stres Bozukluğu’nun sebebine dönüştü. Parti 38. Kurultay’a bu iklimde geldi ve genel başkan değişimi Seçim Sonrası Stres Bozukluğu ile baş etmenin, onu aşmanın manivelası olarak selamlandı. Başka şekilde dile getirmem gerekirse, bizatihi Özgür Özel’in genel başkanlığa gelişi değil, aksine, travmanın faili olarak yaftalanan Kemal Kılçdaroğlu’nun gidişi örgüt ve seçmen üzerinde bir rahatlama etkisi yarattı. Parti, böylece tekrar ileriye bakabilme, yaklaşan yerel seçimlere özgüvenle hazırlanabilme ruhu elde etti.
Unutmamak gerekiyor ki, Özgür Özel’in genel başkanlığa seçilişi 31 Mart’ta düzenlenecek yerel seçimlerde Anadolu’da yaşayan bir seçmenin, tercihini CHP adayından yana kullanmasına neden olmayacaktır. Bu hususta yerel seçimlerin genel seçimlerden farklı dinamiklere sahip olduğunu da akılda tutmak, yerel seçimlerde adayların evsaflarının ve kişilik özelliklerinin en az genel başkanların performansları kadar, hatta onlardan daha fazla belirleyici olduklarını da hatırda tutmak gerekiyor. Ancak bu, genel başkan değişiminin CHP örgüt ve seçmeninin yaşamakta olduğu travmayla baş etmesine, bu kitlenin özgüveninin artmasına, CHP örgütünün yaklaşan seçimlere yönelik azim ve iştiyakinin artmasına etkisinin olmayacağı anlamına da gelmemektedir.
ÖZGÜR ÖZEL’İN 'TESTİMONİAL'I
CHP’deki genel başkanlık krizinin aşılması ne sadece 14-28 Mayıs travmasının müsebbibi olarak kabul edilen Kılıçdaroğlu’nun gitmesi ile ne de sadece Özgür Özel’in Kurultay’dan galip çıkması ile aşılabilecektir. zgür Özel’in siyasî anlamda CHP Genel Başkanı olabilmesi için 31 Mart Yerel Seçimlerinden sonra Katolik Kilisesi’ndeki o meşhur Papalık sandalyesine oturması gerekecektir. Bu yerel seçimlerin sonuçlarına göre CHP’li kardinaller sandalyenin altına ellerini sokarak Özgür Özel’in CHP Genel Başkanı olmak için gerekli evsafa sahip olup olmadığını kontrol edecekler; yerel seçimlerden sonraki bu kontrolden sonra “testiculos habet et bene pendentes” diye haykırarak bu mutlu haberi CHP il ilçe teşkilatlarına ve medyaya muştulayacaklardır.
Gerçekten de 31 Mart’ta hiç değilse 2019 Yerel Seçimleri ile elde edilen başarıyı koruyamayan, başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere, 2014-2019 arasında AKP’nin elindeyken bu yerel seçimlerde CHP’ye geçen Antalya, Ardahan, Artvin, Bilecik, Bolu ve Kırşehir gibi illeri koruyamayan bir Özgür Özel CHP’sinin parti içindeki genel başkanlık krizini sonlandırması ve siyasî anlamda güçlü bir şekilde o koltukta oturması zor görünmektedir.
'ESKİDEN KARPUZ İDİK ŞİMDİ DÖNDÜK'
CHP Örgüt ve seçmeni uzun yıllardır bir seçim başarısına aç. Örgüt ve seçmenin yaşadığı travma da bu açlık ile ilgili. Sadece bunlar değil, Haziran 2019’da Ekrem İmamoğlu’nun yükselen yıldızı da, Kılıçdaroğlu’nun Kurultay’daki yenilgisi de doğrudan doğruya bu açlık ve onun sebep olduğu travma ile yakından ilgili.
Hiç kuşku yok ki, 14 Mayıs öncesi “piro”iken “gençlerin demokrat dedesi”iken, “karpuz” iken Kılıçdaroğlu nasıl genel başkanlığı kaybettiyse 5 Kasım’da “karpuz” olan Özgür Özel de 31 Mart’ta örgüt ve kitleye bir mağlubiyet hissi yaşatırsa Kılıçdaroğlu ile aynı kaderi paylaşacak ve Cem Karaca’nın o mükemmel şarkısındaki gibi, karpuzken “hıyar”a dönüşerek bilinmez bir diyara doğru yolculuk edecektir.
Keyifli günler…