CHP'li Foggo: Yoksulluğu bitirecek olan yoksulluk içinde mücadele edenleri anlamaktır
CHP Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo, "Yoksulluk korkudur, belirsizliktir. Yoksulluğu bitirecek olan tek şey yoksulluk içinde mücadele edenleri dinlemek ve anlamaktır" dedi.
İZMİR - İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Yeniliğe Davet” sloganıyla tüm Türkiye’yi geleceği inşa etmeye çağıran İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin ikinci günü “Vicdana Davet” temasıyla başladı. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde düzenlenen ve sunuculuğunu Melisa Sözen'in yaptığı oturumun ilk konuşmacısı Türkiye ekonomisi, gelecek on yıllarda dünya ekonomisi ve mikro çapta değişen ekonomi üzerine çalışmalar yürüten gazeteci-yazar ve iktisatçı Uğur Gürses oldu.
Türkiye'nin, cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken önemli bir kırılmaya tanık olduğunu söyleyen Gürses, Maraş merkezli depremde yaşananlara dikkat çekerek, "Kendi bahçesini bir türlü toparlayamayan bu yüzden de giderek zaten güdük olan demokratik değerleri ve hukuku kuruyan bir siyasal zemin ile tüm kaynaklarını tüketen bir ekonomik tablo ortaya çıktı. Kurum ve kuralları çökerten, altını boşaltan yozlaşmış bir yapı kaldı ortada tam yüzüncü yılda. Şubat başında karşılaştığımız yıkıcı depremde bu çökmüş ve yozlaşmış sistemin altında kaldı insanlarımız” diye konuştu.
'TANIK OLUNAN KIRILMALAR ANA PAYDALARIN GÜÇLENDİRİLMESİ GERÇEĞİNİ ORTAYA ÇIKARDI'
Tanık olunan kırılmaların ikinci yüzyılında cumhuriyetin ana payandalarının güçlendirilerek yenilenmesi gerçeğini ortaya çıkardığını söyleyen Gürses, "Yeni bir genel seçime yaklaşırken farklı mahallelerin uzlaşısının sağlanabiliyor olması ikinci yüzyılın önemli bir eşiği olarak kayda değerdir. 2023’te yeni bir ekonomik modele ihtiyaç duyulduğu da çok açıktır” ifadelerini kullandı. Yenilikçiliğin ve yaratıcılığın en asli unsurunun ifade özgürlüğü olduğuna dikkat çeken Gürses, “İfade ve iletişim özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmalı, anayasal hakları engelleyen kamu görevlilerinin hukuksuz kararları cezasız kalmamalı, bizatihi kendilerine tazminatı ödetilmelidir. Cumhuriyet kurulmadan önce yapılan İktisat Kongresi çoğulcu bir katılıma sahne oldu. İzmir, birlikte yaşamanın farklı etnik katmanların kültür alışverişinin etkili olduğu bir yerdir. Kültürel etkileşim ise yeniyi aramayı, yenilikçiliği tetiklemiştir. Agora İzmir’in ticaretinde bugün de merkez konumdadır. İzmir'in İktisat Kongresi'nin yapılacağı kent olarak seçilmesi tesadüf değildir” diye konuştu.
'VERİMLİLİK VE ÜRETKENLİK ARTIŞINA ODAKLANILMALI'
Bilkent Üniversitesi'nden iktisatçı Prof. Dr. Ali Hakan Kara ise Türkiye'de enflasyon sorununun 1970'li yıllarda başladığını, 2016 yılında Merkez Bankası'nın araç bağımsızlığının bitişiyle birlikte enflasyonun yeniden yükselmeye başladığını ifade etti. Kara, “Merkez Bankası kanununa baktığınız şu anda da araç bağımsızlığına sahip, kendi aracını kendi inisiyatifiyle kullanabilse de siyasi otoritenin bunu hazmetmesi, buna izin vermesi ve toplumun da bunu desteklemesi çok önemli” dedi.
Çözüm için verimlilik artışı ve üretkenlik artışına odaklanılması gerektiğinin altını çizen Kara, şöyle devam etti;
"Üretim değil verimlilik. Bu çok önemli. Yeni yüzyılın da temel mottosu bu olmalı bence. Değer artışına odaklanmamız lazım. Verimlilik deyince o kadar da kolay bir şey değil, verimliliğin içine her şey giriyor. Kurumsal yapılanmadan tutun, kurumların ve kuralların yeniden yapılanması, hukuk sisteminden eğitim sistemine kadar olan bir yelpazede reform yapmak gerekiyor. Beşeri sermaye, teknoloji gelişimi gerekiyor. Kamunun kapasitesini artırmak lazım ki kaynakların etkin dağılımını sağlasın. Bunun içine aslında her şey giriyor. Zor şeyler bunlar ama kolay lokma da kalmadı. Çünkü gelecekteki refahın bir kısmı da hatta harcandı. Dolayısıyla artık zor işler yapmak gerekiyor. Yapamazsak bir yüzyıl değil bin yıl da geçse bu problemleri konuşmaya devam ederiz. Türkiye bunları yapabilecek kapasitede mi diye sorarsanız ülkenin birikimi coğrafi konumu kültürel birikimi beşeri sermayesi bunları yapmak için yeterli. Yeter ki birbirimizle kavga etmeyi bırakıp önümüze bakalım. Aklın ve bilimin yönüne dönelim, önümüz açık” dedi.
'YENİ SİYASET YAZILIRKEN ÖN PLANDA TUTULMASI GEREKEN ANA KAVRAM VİCDAN'
Kongrede konuşan Siyasal İletişim Uzmanı Dr. Gülfem Saydan Sanver ise yeni siyaset yazılırken ön planda tutulması gereken ana kavramlardan birinin vicdan olması gerektiğini söyleyerek, “Vicdan önemli bir kavram, kültürel bir kavram. Eski siyasetin bizi getirdiği nokta ortada. Dünyada da Türkiye’de de ortada. 33 ilde kadın vekilimiz yok. 81 il içinde 3 ilde kadın vali var. Bu rakamları görüp vicdanımızın sızlamaması mümkün değil” diye konuştu.
'YOKSULLUĞU BİTİRECEK TEK ŞEY YOKSULLUK İÇİNDE MÜCADELE EDENLERİ ANLAMAKTIR'
Cumhuriyet Halk Partisi Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo ise “Onurlu Yaşam ve Yoksulluk” başlıklı konuşmasında yoksulluğa sadece gelir üzerinden bakılmaması gerektiğini söyledi. Foggo, “Yoksulluk bir erişmeme hali, sesini duyuramama hali. Aynı zamanda onurlu ve özgür bir yaşama erişememe hali. Çalışma hakkınız yoksa eğer, gıdaya erişiminizi de engelliyor, çocuğunuzun eğitim hakkını da engelliyor. Aslında hepsi iç içe. Aynı anda birden fazla yoksulluğa maruz kalıyorsunuz. Bir erişememe hali çünkü kolay kolay durumunuzu değiştiremiyorsunuz. İşten çıkartıldığınız için intihar eden insanlar var. Yoksulluğa çok boyutlu bakmak gerekiyor. Umarım önümüzdeki dönemde yoksullukla ilgili sosyal politikalara çok boyutlu yoksulluk ölçümleriyle bakacağımıza inanıyorum” dedi.
Foggo, “Yoksulluğu bitirecek olan tek şey yoksulluk içinde mücadele edenleri dinlemek ve anlamaktır. Dinlediğiniz zaman aslında onlar neler yapılması gerektiğini söylüyorlar. Yurttaşlarımız kreşi 5 kilometre uzakta değil, terlikleriyle gidecekleri bir yerde istiyor. O nedenle katılım çok önemli. Yoksulluk aynı zamanda görünmemektir, endişedir, korkudur. Belirsizliktir. Aynı zamanda bir sistemin parçası olmak demektir. Yoksulluk hayalleri öldürür. ‘Sessizlik içinde acı çekmeyi öğreniyorum’ demişti bir kadın. Aynı zamanda yoksulluk strestir. Bununla ilgili yapılan çalışmalarda da yoksul insanların sürekli stres, kaygı içerisinde olduğunu, bir annenin sürekli çocuklarını nasıl besleyeceğini, ertesi gün okula giderken çocuklarına nasıl bir beslenme koyacağına düşünen bir şey… Sonuç olarak bu aynı zamanda bir depresyona ve mutsuzluğa neden oluyor. Bu nedenle insan hakları temelli yaklaşımın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Biz bu korkuyu yeneceğiz. Politika yapıcıların net bir sosyal politika ve yoksulluk politikası düzenlemesi gerekiyor. Yoksulluğa çok boyutlu bakmak gerekir. Eğitim, sağlık, gıda güvenliği, yaşam standartları, gelir kaynakları ile gelir elde etme yetenekleri olmak üzere 5 boyutta değerlendirilmeli” diye konuştu.
'CUMHURİYET DEVRİMLERİ YAPISAL REFORMLARDIR'
Kongreye çevrim içi katılan Davranış Bilimi Uzmanı Prof. Dr. Selçuk Şirin, “Daha Yaşanabilir Bir Türkiye İçin 7 Mesele 7 Reçete” başlıklı sunum yaptı. Türkiye’nin tarihindeki birkaç sefalet döneminden birini yaşadığını belirten Şirin, 2015 yılındaki 7 Haziran seçimlerinin kırılma niteliğinde olduğunu ifade etti. İktisat Kongresi buluşmasına katılmasından dolayı gurur duyduğunu söyleyen Şirin, yapısal reformların temelinin 100 yıl önce yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde atıldığını belirterek “Cumhuriyet devrimleri aslında yapısal reformlardır” ifadelerini kullandı.
Kadın ve gençlerin istihdama katılımda sıkıntı yaşadığını vurgulayan Şirin, “İstihdama katılımda erkeklerin sıkıntısı yok. Müdahale etmemiz gereken alan kadınların istihdama katılımıdır. İtalya, Yunanistan, İspanya, Fransa Türkiye’ye benziyor diyebilirsiniz. Bu çok yanıltıcı. Oralarda ortalarda genç yok. Nüfus yapılarımız bir değil. Türkiye’de genç çok. Bizdeki ev gençlerinin sayısı Norveç nüfusuna eşit. İşsiz olanlardan söz ediyorum. Önümüzdeki dönemde bu kadar genç nüfusumuz olmayacak. Şimdiki gençleri çok iyi eğitip istihdama sokamazsak bu gençler yaşlandığında onların yerine ekonomiyi yürütecek genç kuşak gelmeyecek. Övündüğümüz gençlerin kaynağı kuruyor” dedi.
PROF. DR. KAKU: KANSER ORTAYA ÇIKMADAN TEDAVİ EDİLECEK
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin ikinci gününde ünlü teorik fizikçi Prof. Dr. Michio Kaku, “Türkiye-Gelecek 50 Yıl” başlığı altında yakın gelecek hakkında konuştu. Michio Kaku, yıldızlar arası seyahatin mümkün olacağını söyleyerek, “2050 yılında çocuklarımız ve torunlarımız beşinci dalganın enerjisini kullanacak. Yıldızların gücünden bahsediyoruz. Aklın gücünü göreceğiz. İnternetin yerine başka bir şey geçecek. Beyin net olacak. İnternet nöronlar şeklinde olacak. Gelecekte siber gerçeklikte yaşayıp çalışacağız. Oturduğunuz masadan birçok şey yapacaksınız. Gelecekte tüm çalışmalar zihni olacak. Hayallerimizi yazıcıdan çıkarabileceğiz” dedi.
‘BÜTÜN İNSANİ BİLGİLERİ BİR GÖZ KIRPMA İLE ELDE EDECEKSİNİZ’
Kaku, “Avatarlara baktığımız zaman aklımızdan çıkacak imajlar gerçeğe dönüşecek. İnternet, bütün insan bilgisi gözünüze taktığınız lenste saklı olacak. Gelecekte üniversite öğrencileri gözlerini kırpacak ve bütün sınav sonuçlarını kontak lensimde göster diyecek. Gözünüzdeki lenste tüm bilgiler istediğiniz dile tercüme edilecek. Göz lensleri bir bilim kurgu değil. Zaten var. Gelecekteki iletişim şeklimiz bu şekilde olacak. Bu çok faydalı olabilir. Gelecekte kiminle ne konuştuğunuzu bileceksiniz. Bunu her dilde yapabileceksiniz. Bütün insani bilgileri bir göz kırpma ile elde edeceksiniz” dedi.
‘YENİ BİR KARACİĞER GELİŞTİRECEĞİZ’
Gelecekte bilgisayarların yerini kuantum bilgisayarlar alacağını söyleyen Kaku şunları anlattı:
“Bu bilim kurgu değil. Bunlar bütün bilinen kodları kırıyor. Biz bunu her şey için kullanacağız. Gelecekteki bütün hesaplamalar bu bilgisayarlar tarafından yapılacak. Hiçbiri nükleer atık olmayacak. Daha fazla nükleer kaza meydana gelmeyecek. Doğa anamız da zaten enerjiyi bu şekilde kullanıyor. Kuantum bilgisayarları hayatın kendisinin hesaplanmasını sağlayacak. Hayatın kendisi dijital değil. Kuantumdur. Hayatın sırrının açığa çıkmasından, hayatın yaratılmasından, korunmasından bahsediyoruz. Bu noktada biyoteknolojiden bahsediyoruz. Aşırı alkol tüketenler için yeni bir karaciğer geliştireceğiz.”
‘GELECEKTE KANSERİN TEDAVİSİ BULUNACAK’
DNA teknolojisini kullanabileceklerini de vurgulayan Kaku, "Kanserin tedavisini bilgisayar sayesinde gerçekleştirebileceğiz. Tümör meydana gelmeden önce kanserinizi söyleyeceğiz. Gelecekte tuvaletiniz sizin DNA'nızı ölçecek ve kanserli DNA'yı bularak tümörü ortaya çıkmadan, kanser geliştirmeden on yıl önce size söyleyecek. ABD'de de kanseri tanıyacak kan testine izin verildi. Böyle bir kan testi ile birlikte kanser var mı yok mu ortaya çıkacak. Tümör dediğimiz kelime ortadan kalkacak. Kanser için de aynısı geçerli olacak” diye konuştu.