CHP’nin önündeki yol: Bir politik harekete dönüşmek
Parti kurmayları öncelikle bir bütünlüklü muhalefet stratejisi oluşturmalı, bir SWOT analizi yapmalı sonra da halka gitmeli, toplumsal kurumlarda, sivil toplumda doğrudan doğruya bireylerle, seçmenle kalıcı ve sahici ilişkiler kurmalıdır. Toplumla dinamik ve kalıcı ilişkiler tesis etmek CHP’yi bir partiden bir “politik hareket”e doğru çevirecek dinamizmi de ona verecektir.
“CHP’ye akıl vermek” son dönem tatlı su muhaliflerinin muteber entelektüel eğlencelerinden biri. CHP’nin ne yapması, ne yapmaması nasıl konuşması, nasıl konuşmaması… her konuda ama her konuda üst perdeden tavsiyeler vermeye bayılan bu zer(zevat)a memleket (sosyal) medyasında mebzul miktarda rastlanmakta. Mevzu AKP/MHP olduğundaysa bunlar bir anda eli viledalı, boynu kravatlı “uzman”lara dönüşürler; bu kez devlet aklı üzerine ahkâm kesmeye, hikmet-i hükûmet üzerine hasbıhâl etmeye bayılırlar. Hele bir de isimlerinin başına “Prof. Dr.” Varsa bildiğin kaymaklı ekmek kadayıfı işte. Ham petrol koklayanını mı ararsınız, Spor yorumcusu görünümlü siyasî analizcileri mi ararsınız, devlet aklı üzerine fetvalar veren fetöcü artıklarını mı ararsınız… 32 kısım tekmili birden bu akıldânelere de memleket (sosyal) medyasında sıkça rastlamak mümkün.
Bu yazı da CHP’ye ayar vermeye, akıl satmaya çalışan, teke zortlatmalarından biri mi? Amacım CHP’ye akıl vermek değil, benimki tam bir “Himmete muhtaç dede…” durumu; satacak bir aklım yok, kaldı ki ben himmet edeyim. Gördüğüm kimi eksiklerin altını -nâçizâne- çizmek olarak okunsa sevinirim.
***
İmamoğlu’na açılan hakaret davası, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Hoca’nın tutuklanması, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın görevden alınması, SGK borçları için CHP’li belediyelere haciz işlemi uygulanması; tüm bunların, Türkiye bir seçim sathı mailine girdiğinde seyredeceğimizi çok iyi bildiğimiz filmin birer teaser’ı, trailer’i olduğuna kuşku yok. Siz bunlara Dezenformasyon Yasası olarak anılan(1) yasayı; Adalet Komisyonu’nda kabul edilip, TBMM Genel Kurulu’na gelmek için sırasını bekleyen Etki Ajanlığı Yasası’nı da ekleyin. “Şahdık şahbaz olacağız”! dense yeridir.
Tek tek her bir olaya tepki göstermek; neyin, neden yanlış olduğunu halka/seçmene anlatmak önemli. Ancak daha da önemlisi 2028’deki -ki o da en geç- seçimlere kadar bütünlüklü bir muhalefet stratejisini hayata sokabilmek. Hakemin taraf tuttuğu, oyun oynanırken kuralların değiştirildiği, rakip takımın favori oyuncularının ya oyundan atıldığı ya da sakatlandığı bir maçı kazanmak için hakeme kızmaktan, her kırmızı karta tepki göstermekten başka bir şeyler yapmak gerekiyor.
CHP son yerel seçimlerde çok iyi bir başarı yakaladı; anketler, yerel seçimlerde arkasına aldığı rüzgârın anlık, ârizî bir rüzgâr olmadığını da gösteriyor. Ancak aynı anketler CHP’nin nefesinin kesildiğini, bu şekilde devam edildiği sürece Cumhur İttifakı’nın aradaki birkaç puanlık farkı çok kolay kapatabileceğini de gösteriyor. 2024 Kasım ayı içinde gelecek seçimlere dair yapılan kamuoyu araştırmalarında sadece BETİMAR, AKP’yi CHP’nin önünde ölçmüş. MAK, Sosyo-Politik, Asal, MetroPOLL, GriPOLL, AREA, ORC ve Ank-Ar’ın sonuçlarına göre ise CHP önde görünüyor; aradaki fark en fazla 3 puan. Aralık ayındaki kamuoyu araştırmalarında ise rüzgâr CHP’nin aleyhine esmekte. Ank-AR, Toplum Clş. Ens., Kontak, Spectrum House’un araştırmalarında yine CHP önde ve yine toplasanız birkaç puan fark var. AREA, Themis, Areda Survey, ORC, MetroPOLL, ALF ve BETİMAR ise AKP’yi birkaç puan önde tespit etmiş.(2)
Tüm kamuoyu araştırmalarından çıkan manzarayı şöyle okuyabilir miyiz? CHP için çantada keklik bir galibiyet yok. Akrep ve yelkovan, iktidar imkânlarını fütursuzca kullanmaktan asla imtina etmeyen (ve etmeyecek) Cumhur İttifakı’nın lehine dönüyor. CHP siyaset tarzını değiştirmedikçe de mağlubiyet mukadderat gibi. Az ileride bir muz kabuğu var ve birazdan ona basıp düşeceğimizi çok iyi biliyoruz.
'HALKA GİTMEK' DE NASIL?
Türkiye siyasetinin afsunlu tabiridir. Halka gitmek: Halk erdemlidir; halka gitmeli, necip Türk Milleti’ne doğruları anlatmalı, iktidarın onları nasıl kandırdığını söylemelidir.
Yok, halka gitmeye böyle misyoner bir çaba gibi de bakmamalı. Halka, topluma gitmek; yasama ve yargı organlarını denetleyebilen, medyanın önemli bir kısmını kontrol eden iktidarın karşısında sivil toplumda bir karşı hegemonya oluşturmak olarak okunmalı. Ben halka gitmenin CHP’nin oluşturması gereken bütünlüklü stratejinin manivelası olması gerektiğini düşünüyorum. Tabir-i caizse, bütünlüklü strateji dediğim şey, iktidarı değiştirmek için yapılacak bir SWOT analiziyse, halka gitmek de onun “nasıl”ını oluşturuyor. Seçmen ikna edilemezse, toplum motive ve mobilize edilemezse, velhasıl halka gidilmezse CHP’nin bu bütünlüklü stratejisi, bu SWOT analizi bir entelektüel çaba olarak kalacak; SWOT analizi oluşturulmadan halka gitmeye çabalanırsa da bu eskilerin kitle kuyrukçuluğu ya da halk dalkavukluğu dedikleri şeyin sınırlarını aşamayacaktır. Sözün özü, eğer bir bütünlüklü strateji yoksa seçmeni neye ikna edeceksin; halka gitmeyeceksen bir SWOT analizi, bir bütünlüklü strateji ne işine yarayacak.
KIRMIZI KART EYLEMİNİN ÖĞRETTİKLERİ
Gelgelelim halka gitmek denilen şeyin uygulamasına. Yok yok, kırmızı kart eylemlerinin naifliğinden, sakilliğinden dem vuracak değilim. 90’ların Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık eylemleri Türkiye’yi salladı da, Tansu Çiller zamanının Kırmızı Kurdela eylemleri Türkiye’yi salladı da, Gezi Eylemleri Türkiye’yi salladı da neden CHP’nin ışıkları kapatma eylemleri kırmızı kart eylemleri dalga mevzu oldu? Saçma olan eylemin kendisi mi, yapılış, daha doğrusu yapılamayış biçimi mi? İşte halka gitmek konusunda nüansın burada olduğunu düşünüyorum.
Mitingler, sosyal medya, basın açıklamaları; bunların “halka gitmek”in önemli enstrümanları olduklarını tartışmaya gerek var mı? Ancak yine de hatırlatmak gerekiyor ki, CHP örgütü topluma doğru gitmedikçe onunla gerçek anlamda bir ilişki kuramayacaktır.
Toplum dediğin nedir ki, var mı gören duyan? Toplum kurumları ile somutlaşır; toplumu ailede görürüz, hukuk, siyaset, ekonomi gibi kurumlarda görürüz. Toplumu derneklerde, vakıflarda, okullarda görürüz. Topluma gitmek buralara gitmektir. Halka gitmek kampüslere girmektir; pazardaki insana, otobüs durağındaki, metro istasyonundaki insana, camideki insana, fabrikadaki işçiye ulaşmaktır. Zamanın behrinde, Refah Partisi’nin yerel yönetimlerdeki başarısını tartışırken de RP’li kadınların altın günlerini politikleştirebilmelerinin, buralara girebilmelerinin rolünü tartışmamış mıydık? Bugün Cumhur İttifakı başarılıysa bunda cami avlularını politikleştirebilmelerinin önemli olmadığını kim söyleyebilir? Peki CHP başarısız ise kampüse giremediği için başarısızdır, sivil topluma sirayet edemediği için başarısızdır, fabrikalara giremediği için başarısızdır… diyebilir miyiz? Trump’ın MAGA (Make America Great Again) Hareketi bile bir halka gitmek hareketi olarak okunabilir mi?
Rahmetli The Apla çok severdi bu sözü: “Ya bir yol bulacağız ya yeni bir yol açacağız” Amerika’yı keşfetmeye gerek yok; CHP kurmayları, danışmanları ellerini nereye atsalar bir politik hareketin başarısının toplumla kurduğu ilişkide olduğunu, halka gidebilenin başarılı olabildiğini elbette göreceklerdir.
Özetle; parti kurmayları öncelikle bir bütünlüklü muhalefet stratejisi oluşturmalı, bir SWOT analizi yapmalı sonra da halka gitmeli, toplumsal kurumlarda, sivil toplumda doğrudan doğruya bireylerle, seçmenle kalıcı ve sahici ilişkiler kurmalıdır. Toplumla dinamik ve kalıcı ilişkiler tesis etmek CHP’yi bir partiden bir “politik hareket”e doğru çevirecek dinamizmi de ona verecektir.
Keyifli günler…
1) 18.10.2022 Tarih, 7418 Sayılı Basın Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun.
2) Tüm kamuoyu araştırmaları rakamları şurada mevcut.
Mete Kaan Kaynar Kimdir?
1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.
Aylak bakkalların 'Çözümsende' oyunu 06 Ocak 2025
Askerî ücret tespit komutanlığı 30 Aralık 2024
Silkildik ey halkım unutma bizi 23 Aralık 2024
'Terör sebep umut hakkı neticedir'; yerseniz 16 Aralık 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI