Cihan Aydın: Diyarbakır Barosu mücadelenin odağıdır

Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, Ekim ayında yapılacak genel kurulda yeniden başkanlığa aday olduğunu açıkladı. Diyarbakır Barosu’nu tarif ederken, “Hakka, hukuka ve adalete bağlılık bizim mayamızda var” diyen Aydın, yönetim kurulu üyeliğine aday olan kadınların hepsini desteklediğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Diyarbakır Barosu Ekim ayında 47. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirecek. Baronun yeni başkanı ve yönetim kurulu seçilecek. Baronun mevcut başkanı Cihan Aydın, yeni dönem için de başkanlığa aday olduğunu açıkladı.

Geçen dönem ve aslında geçtiğimiz dönemlerde de avukatlık mesleğinin sorunları dışında birçok sorunla mücadele etmek zorunda kaldı Diyarbakır Barosu. Bu zorlu süreci iyi bilenlerin başında başkanlık görevini yürüten Cihan Aydın geliyor.

Cihan Aydın, 1973 Dersim doğumlu. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1997 yılında mezun oldu ve 1998 yılından bu yana Diyarbakır Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapıyor. “Mesleğinin ilk 7 yılını İnsan Hakları Derneği’nde, insan hakları mücadelesi ile geçirdim” diyen Aydın, 2008-2014 tarihleri arasında üç dönem Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı.

Diyarbakır Barosu’nu “Gerek kendi meslektaşlarının hakkı ve hukukunu, gerekse Türkiye’de tüm halkların hakkını ve hukukunu koruyan bir meslek örgütüdür. Bir yanımız mesleğimize ve meslektaşlarımıza, öteki yanımız da topluma dönüktür” sözleriyle tarif eden Cihan Aydın’la başkanlık yaptığı dönemi ve yeniden aday olmasına dair konuştuk.

'HAKKA BAĞLILIK BİZİM MAYAMIZDA VAR'

Diyarbakır Barosu zaman zaman siyasi iktidar temsilcilerinin hedefi haline geldi. Neden?

Diyarbakır Barosu’nun üzerinde yeşerdiği ve kök saldığı topraklar, büyük acılara ve zulümlere tanıklık etmiştir. Baromuz her zaman acı çekenlerin, zulme uğrayanların yanında yer alan bir tarihsel belleğe sahiptir. Yani deyim yerindeyse hakka, hukuka ve adalete bağlılık bizim mayamızda var. Özelikle insan hakları ihlalleri konusunda yürüttüğümüz çalışmalar hemen her dönem, iktidarları rahatsız etmiş ve bizi de hedef haline getirmiştir. Darbe girişiminden sonra sivil toplum alanının büyük oranda baskılanması ve susturulması nedeniyle ayakta kalmayı becerebilen çok az STK var. Türkiye’de son dönemlerde iyi-kötü iktidarın insan hakları ihlallerine tepki gösteren, bunları takip eden barolar kaldı. Elbette Diyarbakır Barosu bu mücadelenin en dirençli ve ısrarcı odağı durumunda. Bu ısrarı nedeniyle Baro Başkanı Sayın Tahir Elçi bir cinayet sonucunda öldürüldü. İşte biz, devraldığımız bu mirası ısrarla sürdürdüğümüz için hedefteyiz.

Başkanlığını yaptığınız süre içinde baro ne gibi zorlukların üstesinden gelmeye çalıştı?

İki yılda çok zorluklar yaşadık. Bizim en büyük trajedimiz, meslektaşlarımız Armanç Arkaş ve Müzeyyen Boylu’yu cinayet sonucu yitirmemizdi. Bütün meslektaşlarımızda büyük bir üzüntü yarattı. Gerek iki meslektaşımızın, gerekse de Tahir Elçi cinayetinin aydınlatılması konusunda meslektaşlarımızın da desteğiyle büyük bir mücadele yürüttük, yürütmeye de devam edeceğiz. Bunların yanı sıra meslektaşlarımıza mesleki faaliyetleri nedeniyle yürütülen gözaltı operasyonları, baro faaliyetleri nedeniyle maruz kaldığımız soruşturmalar, açlık grevleri, kayyım atamaları, ulusal ve uluslararası hukuk normlarına aykırı yargılamalar ve kararlar sık sık karşılaştığımız ve maalesef mesleki yaşamımızın parçası haline gelen sorunlarla karşılaştık.

 'YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN DAYANIŞMA OFİSLERİ'

Bu koşullarda vadettiğiniz hangi projeleri hayata geçirme imkanınız oldu?

Hiç kuşkusuz bu zorlu süreçte en büyük sorunları da mesleğe yeni başlayan arkadaşlarımız yaşamaktadır. Biz, mesleğe yeni başlayan arkadaşlarımız için can simidi görevi gören CMK atamalarında, genç meslektaşlarımızı önceleyen bir sistemi hayata geçirdik. Baro ek hizmet binasını hizmete açtık. Sadece meslektaşlarımıza değil, aynı zamanda Diyarbakır’ın sivil toplumuna da hizmet veren Tahir Elçi Konferans Salonu’nu hizmete açtık. Baro faaliyetlerinin izlenebileceği, meslektaşlarımızın bazı hizmetleri doğrudan alabileceği Diyarbakır Barosu aplication yazılımını tamamlayarak meslektaşlarımızın hizmetine sunuldu. Birçok ilçemizde avukat bekleme odaları tahsis edilerek, tefrişatını yaptık ve meslektaşlarımızın hizmetine sunduk.

Dijital çağa uygun olarak adli yardım atamaları için ASİS otomasyon sistemini kurarak atamalarda şeffaflık ve adaleti sağladık. Yine tozlu raflarda çürümeye terk edilen tüm baro arşivini taradık ve dijital olarak yedekledik.

Başkanlığınız döneminde yarım kalan ve ayrıca yeni projeleriniz var mı?

Elbette. En önemli hedefimiz baromuza idari işleri dışında, içinde konferans ve toplantı salonlarının olduğu, kültürel ve sosyal faaliyetlerimizi de yürüteceğimiz bir komplekse kavuşturmak. Bu konuda geçtiğimiz dönem içinde de ciddi çaba harcadık ama bizden kaynaklı olmayan sebeplerle bu girişimi nihayete erdiremedik. Bu hedefimizi gerçekleştirmek en büyük hayalimiz.

Mesleğe yeni başlayan ancak büro açamayan ya da pandemi nedeniyle bürolarını kapatmak zorunda kalan meslektaşlarımız için “Dayanışma Ofisleri” açacağız. Meslektaşlarımızın mesleki faaliyetlerini bu ofislerde yürütmesi konusunda yardımcı olacağız.

Pandemi nedeniyle eksikliğini hissettiğimiz bir diğer şey ise zorlu dönemlerde meslektaşlarımızla dayanışmak için baromuz bünyesinde bir yardımlaşma sandığı veya fonunun olmamasıydı. Bu önerimizi de genel kurula sunacağız, kabul edilmesi halinde kurulacak dayanışma fonu üzerinden meslektaşlarımıza zor zamanlarda daha fazla destek ve katkı sunmanın yolunu açmış olacağız.

Pandemi koşullarına uygun staj eğitimi ve meslek içi eğitimler düzenleyerek meslektaşlarımızı mesleğe hazırlama ve donanımlarını güçlendirme konusunda çabalarımızı da sürdüreceğiz.

'GÜNDEM DIŞI GİRİŞİMLER KARŞILIK BULMAZ'

Avukatlık Kanunu'ndaki değişiklikler ile çoklu baroya karşı Ankara’ya yürüyen başkanlardan biri de sizdiniz. Avukatlık Kanunu'ndaki değişiklikler ve çoklu baroyla ilgili ne söylemek istersiniz? Sizce hükümet vazgeçer mi bu karardan?

Bu yasal değişiklik, baromuzu “şimdilik” doğrudan etkilemese de bu mücadelede net bir şekilde saf tuttuk. Çünkü bizzat bu yasal değişikliğin mimarı olan siyasi aktörlerin de söylediği gibi, bu değişiklik güncel bir ihtiyaçtan değil, “siyasi bir refleksin” ürünüydü. Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın yığınla sorunu dururken, bunlara çözüm üretmek yerine baroları etkisizleştirmeyi ve itibarsızlaştırmayı hedefleyen, böylece yurttaşları savunmasız bırakan bu projeye karşı durmak tarihsel sorumluluğumuzun bir parçasıydı. Biz de bu bilinçle karşı durduk, durmaya da devam edeceğiz.

Bu, ölü doğan bir yasa çünkü baroların ve avukatların yapısal sorunlardan kaynaklı yığınla sorunu var. 133 hukuk fakültesinden her yıl binlerce avukat adayı mezun olmakta, mesleğe başlayan arkadaşlarımız yoksullukla mücadele etmektedir. Mesleki faaliyet alanlarımız her gün daraltılmakta, avukatlar mesleki faaliyetleri nedeniyle şiddete, fiziksel tacize uğramakta. Avukatların ve onların örgütleri olan baroların öncelikleri bu sorunlardır. Bu sorunlara çözüm üretmek yerine, “gündem dışı” meseleleri hedefleyen hiçbir girişim meslektaşlarımız arasında karşılık bulmayacaktır. Nitekim yasal değişikliğe rağmen iktidarın bir sonuç alamadığı gerçeği de açıkça ortaya çıkmıştır.

‘KADIN ADAYLARI DESTEKLİYORUM’

5 kadın avukat yönetim kuruluna adaylıklarını açıkladılar. Yaklaşık 500 kadın avukatın üye olduğunu düşünürsek, sadece 5 kadın avukatın aday olması sayıca az değil mi?

Baromuzun güncel avukat sayısı 1600 olup, 527’si kadın meslektaşlarımızdan oluşmaktadır. Ben meseleye bu sayılar ve oranlar üzerinden bakmayı doğru bulmuyorum. Kadın meslektaşlarımız mesleki faaliyetlerinin yanı sıra toplumun kendilerine biçtiği birçok rolle de boğuşmaktadır. Yani kadınlar sadece erkek meslektaşlarıyla değil, aynı zamanda bu düşünceyle de yarışmakta ve mücadele etmektedir. Bu düşünceden hareketle geçtiğimiz seçim döneminde de belirttiğimiz üzere kadın adaylar konusundaki tutumumuz nettir; tüm kadın adayları destekliyorum. Kadın aday sayısının artması için çok çaba harcadım. Bu dönem olmayabilir ama önümüzdeki dönemlerde bunun pozitif sonuçlarını alacağımızı düşünüyorum.

Salgın koşullarında nasıl bir seçim süreci yürütüyorsunuz?

Baro başkanı olmam nedeniyle bir yandan baronun rutin faaliyetlerini yürütme yükümlülüğü, öte yandan da pandemi koşulları nedeniyle meslektaşlarımla buluşup onların iki yıllık baro pratiğimize dair görüş ve önerilerini dinleme imkanım olmadığı gibi bir kısmı haklı, bir kısmı da dezenformasyondan ibaret olan eleştirilere cevap verme imkanım da olmadı. Bu eksikliği meslektaşlarımın engin hoşgörüsü ve sağduyusuyla aşacağımı düşünüyorum.

‘MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ’

Son olarak, meslektaşlarınıza ve Diyarbakırlılara, baro başkan adayı olarak ne söylemek istersiniz?

Diyarbakır Barosu, başta mesleğe yeni başlayan meslektaşımız olmak üzere tüm meslektaşlarımızın hakkını ve hukukunu korumaya, zor zamanlarda yanlarında olmaya devam edeceğiz. Mesleğimizin onurunu ve saygınlığını korumak, yapısal sorunlarının aşılması için her türlü girişimde bulunmak, bu sorunların aşılması için demokratik haklarını kullanmaktan da geri durmayacaktır.

Kadim Diyarbakır şehrinin, bu ülkenin ve halklarımızın umudu olmaya, bireysel ve kolektif haklarını korumaya; savaşa karşı barışı savunmaya; Kürt meselesinde demokratik, adil ve barışçıl çözümü savunmaya, öldürülen ve şiddete uğrayan kadınların yanında saf tutmaya; istismara uğrayan çocukların yanında olmaya; yaşanılabilir bir çevre konusunda mücadeleye; her koşulda işkenceye karşı mücadeleye; bağımsız, tarafsız bir yargı ile adil yargılanma hakkını savunmaya ve elbette halkın iradesini yok sayan kayyım uygulamasına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.