Cinsel şiddete verilen tepki ve şiddetin yol açtığı ruhsal travmalar

Cinsel şiddet ikna, kandırma, tehdit ya da zor içeren yöntemlerle uygulanmış olabilir. Maruz kalan istismarı açığa çıkardığında kendisinin ya da yakınlarının başına kötü şeyler gelebileceğinden korkar.

Fotoğraf: Hale Güzin Kızılaslan / csgorselarsiv.org
Google Haberlere Abone ol

Arzu Erkan Yüce*

Cinsel şiddet (taciz, istismar, saldırı) çeşitli nedenlerle gizli kalan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Hemen her toplumda seyrek olmadığına ilişkin ciddi işaretler görülmekle birlikte gerçek yaygınlığı bilinmemektedir. Cinsel taciz, saldırı ve istismar kolaylıkla ortaya konamaz. Cinsel şiddetin ruhsal ve bedensel sağlık açısından ağır bedelleri olabilir. Bedensel olarak hasar görmüş dokuların iz bırakmadan iyileşmesi olasıdır. Pek çok ruhsal belirti erken dönemde ortaya çıkmayabileceği gibi, maruz kalan kişi ya da çocuk durumu ilk etapta kavrayamayabilir, anlatamayabilir, çelişkili ifadeler verebilir, bu özellikler ruh sağlığı çalışanları, tüm branşlardan sağlıkçılar, kolluk kuvvetleri ve yargı organları tarafından göz önünde bulundurulmalıdır.

Cinsel şiddete maruz kalanların kendilik algısı, kendilik değeri, kimliği, ilişkileri ve dünyaya bakışı zedelenir. Kimlik zedelenmesi en çok çocuk ve ergenleri etkiler. İstismara uğrayan çocuğun aile bireyleri, ailenin geçimine katkı sağlayan kişileri, arkadaşlarını ve yakınlık duydukları kişileri, aile sistemlerini sorgusuz koruma eğilimi vardır. Tanımadığı ve güven ilişkisi kurmamış olduğu kimselere, onlar hakkında olumsuz olabilecek bilgiyi vermekten kaçınır. Okul öncesi dönemdeki çocuk bile sezgisel olarak bu biçimde davranma becerisine sahiptir. Cinsel şiddete maruz kalanlar istismarı anlattığında kendisine inanılmayacağını, suçlanacağını, ayıplanacağını ya da cezalandırılacağını düşünebilir. İçinde bulunduğu korku ve şaşkınlık, yaşadıklarını sözelleştirmesini zorlaştırabilir. Yaşadıklarını anımsadığında utanç duyduğu için anlatarak yeniden yaşamaktan kaçındığı sık görülür. Çünkü travmanın yeniden anımsanması en az travmanın kendisi kadar rahatsız edicidir.

Cinsel şiddet ikna, kandırma, tehdit ya da zor içeren yöntemlerle uygulanmış olabilir. Maruz kalan istismarı açığa çıkardığında kendisinin ya da yakınlarının başına kötü şeyler gelebileceğinden korkar. Aile dışından ya da içinden, tanıdıkları ya da tanımadıkları kişiler tarafından cinsel şiddete maruz kalanlar aile bireylerinin, failin ya da yakınlarının konuşmama yönündeki baskısına uğramış olabilir. Şikâyette bulunmuş olsa bile çevre baskısı nedeniyle şikâyetini geri çekip bunda ısrarcı olabilir. Maruz kalanın tüm bunları açıklıkla ifade edebilmesi için tamamen güvene dayalı bir ortam ve ilişki sağlanmalıdır. Cinsel şiddet özellikle çocuk ve gençlerde gelişim halindeki gelişimi doğrudan etkilediği için sağlıklı bireylerde hastalık yaratan bir etken olup şiddeti uygulayanın bir başka birey olması, olguya suç niteliği kazandırır. Bir insanın başka bir insanın hastalanmasına neden olabildiği bu durum, hem tıbbı hem de adaleti ilgilendiren bir durumdur; tıp hastalığı saptamak ve tedavi etmekle yükümlüyken adalet de suç niteliği kazanmış bu davranışı cezalandırarak, olası failleri caydırmakla yükümlüdür.

Sadece ceza ve yaptırımların ağırlaştırılmasının caydırıcı etkileri olduğu ve toplumda adalet duygusunun tesisini sağladığına ilişkin yaygın kanının aksine bu etkisizdir, hatta olumsuz sonuçları vardır. Cinsel suçların önlenmesi, yinelemelerin önüne geçilmesi ancak cinsel taciz ve istismara zemin hazırlayan toplumsal değerlere, cinsiyet eşitsizliğine müdahale edebilecek kapsamlı politikalar geliştirilmesi mümkündür. Bu konuda kamu duyarlılığının arttırılması, maruz kalanın adalet sistemine erişiminin kolaylaştırılması gereklidir. Şikâyet, başvuru, soruşturma ve yargılama aşamalarında maruz kalanın yeniden travmatize edilmesini engelleyici protokoller uygulanmalıdır. Failin erişimini ortadan kaldıran koruyucu tedbirlerin düzenlenmesi, caydırıcılığı olan ceza ve yaptırımların hayata geçirilmesi, bireyin ve toplumun adalet duygusunu zedeleyen haksız tahrik, iyi hal indirimleri ve salıverilmelere bir son verilmesi gerekmektedir.

Beden iyileşse ruhsal yapı üzerindeki etkisi ciddiye alınıp tedavi edilmezse yaşam boyu sürecek bir yara açılmış ve kişi bu yarayla kendi haline bırakılmış demektir. Cinsel şiddetin saldırı boyutuna varması çok daha travmatiktir.

RUHSAL TRAVMA NEDİR?

Kişiyi aşırı korkutan, dehşet içinde bırakan, çaresizlik yaratan, çoğu kez olağandışı ve beklenmedik olayların yol açtığı etkilere ruhsal travma diyoruz. İnsan hayatında sıkıntı ve üzüntü yaratan pek çok olay olur, ancak bunların tümü ruhsal travma yaratmaz. Olay korku, dehşet veya çaresizlik hissi yaratmışsa, kişinin kendisinin ya da yakınının ölüm veya yaralanma tehlikesi varsa ruhsal travma olarak adlandırılır. İnsan eliyle yapılan savaş, işkence, cinsel şiddet ruhsal sorunlara yer açan travmalardandır. Ruhsal travmalardan sonra en sık görülen depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) görülür. Kadınlar, geçmişte ruhsal travma yaşayanlar, başka ruhsal veya bedensel hastalığı olanlar ve travmayı daha şiddetli yaşayanlar daha fazla risk altındadır. Ruhsal travma ne kadar şiddetli yaşanmış ise, travma sırasındaki korku ne kadar fazla ise ruhsal etkiler de o kadar fazla ve uzun sürelidir.

Travma sonrasında kişinin olayın etkileriyle başa çıkmak için şokun etkisinde, olay olmamış gibi davranması, unutmaya çalışmasına sık rastlanır. Bu kişilerin iyileşmesi daha fazla gecikirken, sorunlar için yardım arayan, sorunlarını başkalarıyla paylaşan, hakkını arayan kişiler daha çabuk iyileşmektedir. Kişinin elde edebildiği sosyal destek de travma sonrasında iyileşmeye olumlu etkide bulunur. Sosyal destek yetersiz ise özellikle depresyon belirtileri daha fazla hissedilmektedir.

Yapılan çalışmalar travmalardan sonraki ilk günlerde olayı yaşayan kişilerin çoğunun ruhsal olarak etkilendiğini, korktuğunu, kâbuslar gördüğünü, ancak bu belirtilerin birçok kişide günler veya haftalar içinde geçtiğini gösteriyor. Ancak etkilenen her 5-6 kişiden birinde belirtilerin düzelmesi çok daha uzun sürebiliyor, bazen ise yıllarca devam edebiliyor. Bu nedenle suçlar zaman aşımına uğrasa da travmanın etkileri zaman aşımına uğramıyor. Travmatik olaydan herkesin aynı oranda etkilenmediği açıktır. Travmayla ilgili az sayıda ruhsal belirtisi olsa da hayatı çok fazla etkilenmemiş birçok insan vardır. Bazı kişiler için ise travmatik stres belirtileri iş ve sosyal hayatı çok ciddi biçimde engelliyor olabilir. Bu nedenle travmanın etkilerinin giderilmesi için herkesin ihtiyacına göre farklı tedavi yaklaşımları planlanmalıdır.

Travma yaşayanlarda aşağıdaki belirtiler görülür:

Yeniden yaşama (hatırlama): Olaydan çok sonra bile olayla ilgili anıların istemsizce zihnine gelmesidir. Bu anıların canlanması kişiyi genellikle çok rahatsız eder ve iç sıkıntısı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes alamama gibi bunaltı belirtilerine yol açar. Bazen de kişi olayı gerçekten yaşıyor gibi olur. 

Kaçınma: Kişi olayı hatırlatan yer, durum, konuşma, hatta duygu ve düşüncelerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışır. Olayı hatırlamak büyük bir sıkıntı, acı ve korku hissine yol açtığı için kişi olayı hatırlatan yerlere gitmez, bu konulardan bahsetmez veya konuşulan yerlerden uzak durur. Travma yaşamış kişilerde bazen olayın ayrıntılarını unutma durumu görülebilir. Genellikle olayın en sıkıntı verici bölümleri unutulur veya çok güçlükle hatırlanır. Bu durum “olayı düşünmek istememek”ten farklıdır ve kişi hatırlamak istediği halde hatırlayamaz.

Ruhsal travmalardan sonra insanlardan uzaklaşma, gelecek beklentisinin kalmaması gibi belirtiler de görülebilir. “Benim yaşadıklarımı kimse anlayamaz” biçiminde düşünme ve yalnızlaşma sık görülür. Kişiler olayı yaşamamış kişilerden duygusal olarak uzak hissedebilirler, duygularında körelme olur, sevinç ve üzüntü hissedemeyebilirler. Bazen kendilerine yardım etmeye çalışanlara öfke duyabilirler, bazı kişiler sadece aynı travmayı yaşamış kişilerle görüşüp, diğerleriyle ilişkiyi kesebilirler. Gelecekle ilgili plan yapılamadığı için sadece o günü yaşama, aktivitelerde azalma görülebilir.

Aşırı uyarılma: Ruhsal travmadan etkilenmiş kişiler kendilerini diken üstünde, sürekli tetikte hissedebilirler. Her an o olay tekrar olacakmış gibi gelebilir. Davranışlarını bu ihtimali düşünerek şekillendirirler, bu konuda aşırı tedbirli davranırlar. Aşırı uyarılmanın diğer göstergeleri ani ses ve hareketlerde irkilme veya yerinden sıçramadır. Kapı çarpması, yüksek sesle konuşma, birinin aniden odaya girmesi gibi beklenmedik durumlar kişinin yerinden sıçramasına ve uzunca sürebilen bunaltı belirtilerine (çarpıntı, terleme, titreme, nefes daralması) yol açar. Özellikle uykuya dalmakta güçlük sık görülür. Travmayla ilgili korkular nedeniyle uykuya dalmak saatler sürebilir, normalde uyandırmayacak seslerle kişi kolayca uyanabilir.

Toplumsal destek görmeme, damgalanma kaygısı ve utanç, umutsuzluk ve çaresizlik hissi, güvensizlik, olayı yeniden hatırlamak ve konuşmaktan kaçınmalar, bilgi eksiklikleri ve doğru kaynaklara erişememe, rahatsızlığın tedavisinin olduğunun bilinmemesi ve kişilerin travmayı hatırlamak istememesi yardım almayı geciktirir. Kişiler yaşadıkları ruhsal ve bedensel zorlukların kendi güçsüzlüklerinden kaynaklandığını düşündüğünden, nereye başvuracağını bilmediğinden ya da maddi olanaksızlıklardan dolayı da yardım arayışında bulunmayabilir. Oysaki bu sorunların hem psikoterapilerle hem de tıbbi tedavilerle rehabilitasyonu mümkündür. Ayrıca pek çok kişi, kendine yardım materyalleri okuyarak ya da benzer deneyimleri olan paylaşım grupları ya da bireylerle dayanışarak da sorunlarının kısmen üstesinden gelebilir. Bu kişilerin ruhsal ve sosyal destek almaları konusunda yüreklendirilmeleri gerekir.

Kaynaklar:

https://www.psikiyatri.org.tr/411/turk-tabipleri-birligi-ile-birlikte-yapilan-cocuklarin-cinsel-istismari-konusund 
https://www.psikiyatri.org.tr/1269/tck-cinsel-dokunulmazliga-karsi-suclar-ile-ilgili-duzenlemelere-yonelik-degerlen 
https://www.psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/28/travma-sonrasi-stres-bozuklugu'den 
https://www.psikiyatri.org.tr/934/tpd-kadina-yonelik-siddete-karsi-mucadele-ve-uluslararasi-dayanisma-gunu-basin-a 
https://www.psikiyatri.org.tr/1510/tpd-basin-aciklamasi-8-mart-dunya-emekci-kadinlar-gunu 

Bu metin Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) ve TPD Kadın Çalışma Birimi basın açıklamalarından derlenmiştir. Tam metinlerine aşağıdaki yukarıdaki kaynaklardan erişilebilir.

*Uzm. Dr., Türkiye Psikiyatri Derneği Medya ve Ruh Sağlığı çalışma Birimi Eş Koordinatörü/Türkiye Psikiyatri Derneği Kadın Çalışma Birimi Üyesi