Civan Canova ve dökülen 'Ful Yaprakları'

Civan Canova, zamansız düşen bir yaprak. Erken oldu gidişi, ful çiçeği soldu. Ancak oyunda da atfedildiği üzere ful çiçeği gibi "zamanını doldurdu", insanlığa vazifesini sanatıyla yerine getirdi.

Google Haberlere Abone ol

Yaprak dökümü deriz; değerlerimizi, sanatçılarımızı art arda yitirdiğimizde. Bu acı rastlayış, buruk tanıklık, ölümlere baktığımızdan mıdır yoksa yapraklar yaşamın takviminden zamansız mı düşer sahiden? Ve biz o hışırtıları duydukça mı döneriz ölüme, o tarafa?

Civan Canova da son yaprak oldu. Henüz 67 yaşında, çağımız için "ne ki" diyebileceğimiz verimli bir döneminde göçüp gitti. En son 'Üç Kuruş' dizisinde izlemiştik onu; yaşadığı travmatik olaydan sonra ailesine, mahallesine küsen bir babayı canlandırıyordu. Bir Roman ailesinin klarnetini bir kenara bırakmış, yaşamın ateşini söndürüp köşesine çekilmiş babasını. Doğrusu biraz da sağlıksız görünüyordu Canova ve bir kolu çolaktı rol gereği. Ölüm haberini okuduğumuzda hikâyesini öğrendik. Dizide sıkıntısını çekiyor muydu bilinmez ama kolundan yana dertliymiş sanatçı. O sorun için hastaneye gittiğinde ise akciğerinde bir kitle tespit edilmiş. Sanatçı iki hafta önce bir video çekerek durumunu paylaşıp "haberler kötü" demişti. Maalesef kaybettik Canova'yı.

'ARKADAŞ' HALİL, BİR ENGİN 'NEHİR' VE KIRILGAN KÖTÜ ADAM ROLLERİNİN VAZGEÇİLMEZİ OLMAK

Canova'nın birçok rol arasında, sembolik bir rolü vardır. Kürşat Alnıaçık, çocuk oyuncu olarak nasıl bir Yılmaz Güney filminde, "Umut"ta kariyerine başladıysa Canova da gençlik yıllarında, yine bir Güney filmi "Arkadaş"ta tanışır beyazperdeyle. Sembolik bir rol çünkü filmin üzerine inşa edildiği kişi olan Azem'in müttefikidir aslında ve geleceği temsil eder. Azem, eski devrimci arkadaşı Cemil'den soğurken sınıf kininin farkına varamamış, bilince çıkaramamış Halil'e ısınır; ona sınıfsal bir yakınlık duyar. Canova'nın canlandırdığı Halil, politik Güney filmlerindeki kırılma noktasını işaret etmektedir. Uzun saçlarıyla Güney'in bakış açısına göre "özenti"dir, "yoz"dur ama bir sınıf kinine de sahiptir. Cemil'in evinde hizmet eden Halil, geceleri el ayak çekilince lastik patlatır, cam kırar; burjuvalardan böyle intikam almaktadır. Bunu fark eden Azem ise onu yanına çekip öğütler verir. İlk öğüdü de saçını kesmesi olur! Finalde Azem, arkadaşı Cemil'i kendi çelişkisiyle baş başa bırakıp giderken Halil'in elini sıkar. Halil ise saçını kesmiştir ve bu yazlık beldede sınıf savaşının bayrağını devralmıştır.

Bu denli sembolik bir rolle sinemaya adım atan Canova, "Nehir" (1977) filmi ile birlikte şımarık zengin çocuğu rollerine geçiş yapar. Tarık Akan ile Müjde Ar'ın başrollerini paylaştığı film, yöreye turistik amaçla gelmiş bir arkadaş grubunun Fırat'ta rafting yapmaya kalkışmasıyla gelişir. Akan'ın gençlere nehirde rehberlik eden bir kanun kaçağını canlandırdığı filmde azgın sular üzerinde seyreden üç sal doğanın gazabına ve çeşitli saldırılara uğrar. Arkadaşlar tek tek ölmeye başlar. Grupta ilk deliren ise Canova'nın karakteri Engin'dir. Engin, suyun ve karanın ölümcül saldırılarına daha fazla dayanamaz ve kendini dağlara vurur. Bir çıldırma hâlini ete kemiğe bürür. Güçlü bir performanstır. Üstelik karakteristik bir yüzü vardır ve film boyunca sergilediği şımarık davranışları, sabrı tükenmiş bir gence başarıyla dönüştürür.

Canova, 80'lerde arabesk filmlerde birçok kötü adam tiplemesine can verir. "Yaşamak Bu Değil"de kadınları metalaştıran, "onlara sahip olmak isteyen" kötü adamdır mesela. Pis pis sırıtır. 90'larda ve devamında nitelikli, politik yönü ağır basan filmlerde de izleriz sanatçıyı. 12 Eylül darbesinin izlerini süren "80. Adım", "Eve Dönüş" gibi filmler, yine hapishanelerdeki tecridi konu alan kolektif bir yapım olan "F Tipi Film" bunlardan bazılarıdır. Canova bir diğer kolektif yapımda, "Yer Çekimli Aşklar"da da usta senarist ve yönetmenlerle çalışır.

SİNEMADAN TELEVİZYONA, KARAKTERİSTİK BİR YÜZ VE DOĞALLIK

Canova 90'larda 'Çiçek Taksi' dizisinde şoför Celal rolüyle ünlenir. Geniş kadrolu sıcak yapımların son örneklerinden 'Çiçek Taksi', Canova'ın belki de en uzun soluklu "iyi adam" rolüdür. Kötü ve kaypak rollerde sıklıkla izlediğimiz Canova, karakter oyunculuğuna bir derinlik kazandırır, ince işçilik sergiler. Bu anlamda son başarılı işlerinden birisi de 2014 yapımı 'Paramparça' dizisidir. Yıllar sonra zengin oğlunun evine dönen üçkâğıtçı baba rolündedir Canova. Karakteri ruhsal açıdan ilmek ilmek işler. Kaypaklığın verdiği korkuyu, bir yere bağlanamayışın kaygısını sürekli yükseltir. Adeta "Nehir" filmindeki Civan'ın olgunluğuna dönüşmüştür. Baba olmuş, tüm değer yargılarını ve bağlarını ardında bırakmış; beklenmedik bir anda dönüp dalaverelere dalmıştır. Bu noktada neden kötü adamlara daha sık seçildiğini anlayabilmek için Canova'nın karakteristik yüzünü bir parça açmakta fayda var.

Civan Canova, 'Çiçek Taksi' dizisinde şoför Celal rolünde.

"Arkadaş" filminde bazı mesajların ajitatif bir dille aktarılmasının yanı sıra bir doğallık arayışı da söz konusudur. Güney, filminde ana öykü dışında kalan kısımda yöre halkının doğal görüntülerini kullanır. Kayalıklara oturmuş dinlenen işçiler, kamyonetle dolaşıp tavuk satan esnaflar âdeta sinematografik ögelere dönüştürülür. Bir diğer sahnede ise Canova'nın canlandırdığı Engin karakterinin yaşlı anasını görürüz. Buruşuk yüzü, eğilip kalkmakta zorlanan yıpranmış bedeni ile ileri yaşına rağmen çalışmaktan başka çaresi olmayan bir kadındır o ve alabildiğine doğaldır. Ancak Canova da bu doğal çekimlere en yakın doğallığı sergiler. Karakterine öyle bir çekingenlik ve tarifi güç bir hırs katar, bu duygusal çatışmayı yüz hatlarına öyle doğal yansıtır ki sınıf kinini yadırgamaz, "film icabı" bulmayız. Öte yandan bu yüz doğal tanımı dışında ayrıksı hatta biraz da yabancı bir taraf taşımaktadır. Şımarıklığa, sebepli sebepsiz kötülüğe yatkın bir yüzdür onunkisi. Her an coşup yükselmeye müsait, bir yay gibi gergin bir yüz... Canova bu doğallığı ve kendine has yabanıllığı 'Çiçek Taksi'de lehine çevirerek geniş seyirci kitlelerine ulaşır. Yine de kötü adamlıktan kurtulamaz. Bu durum sinemamız için olağandır. Dahası salt bizde değil dünya sinemasında da karakteristik bir yüze sahip olanların çoğunlukla komedi ya da kötü adam rollerine seçildiğini ve kariyerlerini başladıkları gibi bitirdiklerini görürüz. Bir spaghetti western klasiği olan "İyi, Kötü, Çirkin" filmini analım. Kötü ve Çirkin'in yüzleri İyi'yi canlandıran Clint Eastwood'a kıyasla daha gevezedir. Bu gevezelik Canova'nın da karakter oyunculuğunu açıklar ve destekler.

TİYATROCU CANOVA

Civan Canova, sinema ve televizyon çalışmalarının ötesinde asıl olarak tiyatrocudur. İstanbul Devlet Tiyatrosu bünyesinde birçok oyunda sahneye çıkan sanatçı, yazar kimliğiyle de bilinmektedir. 'Sokağa Çıkma Yasağı', 'Düğün Şarkısı' ve 'Ful Yaprakları' gibi oyunları birçok tiyatroda sahnelenmiştir. Sanatçı 12 Eylül'ü ve cezaevlerini işleyen filmlerde ("80. Adım", "Eve Dönüş") rol alıp, bir nüfus sayımı dolayısıyla sokağa çıkma yasağını konu eden oyunlar ('Sokağa Çıkma Yasağı') yazarken babası Mahir Canova'nın darbe sonrası Millî Güvenlik Konseyi tarafından danışman seçilmesi ilginç ve tatsız bir ayrıntıdır. Babadan tiyatrocudur Canova... Mahir Canova da tiyatro camiasının önemli isimlerindendir. O da Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sayısız oyun yönetmiş, adı yine Ankara'da bir sahneye verilmiştir. Canova aynı zamanda Kartal Tibet'in üvey oğludur.

Canova'nın yazdığı 'Ful Yaprakları'nı Üsküdar Tekel Sahnesi'nde izlemiştim. Dekorlar bir chat ortamı için hazırlanmıştı, sahnede ekranlar bulunuyor, bazı karakterler bu ekranlar vesilesiyle katılıyorlardı oyuna. Çevrimiçi bir anlayış, bir varlık-yokluk çelişkisi söz konusuydu ki oyunun eğildiği mesele sanal iletişimin insan ilişkilerine dönük etkileriydi. Bu oyun yazılıp oynandığı sıralarda internet chat vesilesiyle kimliklerimizi esir almaya henüz başlamıştı. Günümüze gelindiğinde ise tablonun ağırlaştığına, neredeyse tüm yaşamımızın çevrimiçi bir tülün altında ezildiğine şahit oluyoruz. Tabii Canova'nın bu önemli soruna işaret etmesi ve dinamik bir sahne yaratması, "kurucu öge" anlamında yetkinliğini de ortaya koyuyordu. Musa Uzunlar'ın başarılı bir performans sergilediği oyun, uzun süre beğeniyle takip edildi.

FUL ÇİÇEKLERİ VE SÜREKLİ YEŞEREN SAHNELER

Civan Canova, zamansız düşen bir yaprak. Erken oldu gidişi, ful çiçeği soldu. Ancak oyunda da yakıştırıldığı, atfedildiği üzere ful çiçeği gibi "zamanını doldurdu", insanlığa vazifesini sanatıyla yerine getirdi. Oyunlar yarattı, eleştiriler getirdi topluma. 

"Kötü adam"a kendini kattı, derin bakışlarıyla pekiştirdi karakter oyunculuğunu. Taksici olup sevdirdi, işkenceci polis olup kızdırdı. Biz onu lastik patlatan, cam taşlayan Halil, delirip kendini dağlara vuran Engin olarak hatırlayacağız: Arkadaş'ına gülümsemesi, ızdırap çeken ruhu, çarpılan bedeni ile... Şimdi yenileri yetişecek, yeni sürgünler verecek sahnenin, perdenin, insanın doğası… Ve elbette yeni Civanlar gelip geçecek.