Çizer Sude Altun: Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok!

"Her türlü şiddet bu kadar 'normal' gösterilirken, daha fazla kadın, çocuk ve hayvanın fotoğrafları 'siyah-beyaz' şekilde katliam kelimeleri ile anılmasın diye göz ucuyla bile olsa daha fazla kişiye şiddetin normal olmadığını göstermeye çalışıyorum" diyen çizer Sude Altun, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nde  bir kişi daha eksilmeye tahammülleri kalmadığını vurguladı.

Google Haberlere Abone ol

Cihan Başakçıoğlu

İZMİR - Türkiye'de yalnızca Ekim ayında 21 kadının katledildiği, 8 kadının ise "şüpheli" şekilde ölü bulunduğu 2020 yılında, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nde bir çok ilde kadınlar, erkek şiddetine karşı meydanlarda olacak. Sanatın bir çok alanında da eril dil hakim iken, karikatür ve çizim dünyası da bunlardan bir tanesi. Cinsiyetçi birçok söylem içeren karikatür çoğunluk tarafından "komik" olarak nitelendirilip ilgi görürken, çizer kadınlar ise bu durumun karşısında durmaya ve çizimlerine bunu yansıtmaya devam ediyor.

Yaşanan duruma karşı duran çizerlerden biri de Sude Altun. Kadın mücadelesi, hayvan hakları, LGBTİ+ yönelik nefret ve cinsiyetçiliği konu alan eserleri bulunan Altun'un çizimlerini, birçok kadın platformu tarafından düzenlenen etkinliklerde ve meydanlarda görmek mümkün. Aynı zamanda 19 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Altun, tahmin edildiğinin aksine Güzel Sanatlar Fakültesinde değil, Psikoloji bölümünde okuyor. Yalnızca çizimleri ile değil yaşanan birçok şiddet ve travma olayı sonrası kadınlara psikolojik destek vermeyi hedefleyen Altun ile çizimlerini ve Türkiye'de kadın olmayı konuştuk.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Çizim yapmaya nasıl başladınız? Nasıl sürdürdünüz?

Kendimi bildim bileli elimde hep kalemler boyalar vardı. Sürekli çizen biriydim fakat güzel sanatlar lisesi de fakültesi de istemedim. Çünkü kadın ve çocuklara yönelik şiddetle mücadelede etkin rol alma isteğim çizmeye olan sevgimden çok daha büyüktü. Şuan psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü öğrencisiyim. Hedefim her türlü şiddet ve diğer istenmeyen durumlara karşı insanları bilinçlendirmeyi sağlamak, psikolojik sağlamlığı geliştirmek ve yaşanabilecek travma sonrası psikolojik destek vermek… Fakat dediğim gibi bir elimde hep bir kalem var ve ben hedeflerimin yanında sürekli çiziyorum. Çizimlerimi sosyal medyada "Syelble" adıyla da paylaşıyorum.

Türkiye'de "kadın" olmak... Ne söylemek istersiniz?

Türkiye'de çocuk hayvan olmak gibi kadın olmak da zordur. Daha küçük bir kız çocuğuyken sebebini bilsek de bilmesek de eteğini ört, çok koşma gibi sözler ile büyürüz. Oyuncağımız da bellidir, hangi rengi sevmemiz gerektiği de... Büyüdükçe duyduğumuz sözler de büyür. Televizyonda bakanların "Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak." , "Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek." “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum.” “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.” sözlerini duyarız. Fakat bize söylenenleri küçükken anlamlandıramasak bir şey yapamasak da, artık susmuyoruz. Okuma yazma hakkı, fikrini belirtme hakkı elinden alınan her kadın ile haykırıyoruz isyanımızı. Türkiye'de kadın olmak zordur. Tacize uğrar, katledilirsiniz sorulan soru "saat kaçta dışardaymış?" olur, "etek mi giymiş?" olur, "aman onunda orda ne işi varmış." olur. Türkiye'de kadın olmak zordur. Öldürülen kadınların sesi olmak istersiniz sizi ters kelepçe ile, döverek götürürler. Türkiye'de kadın olmak insan haklarımız için sürekli mücadele içinde olmaktır

Neden kadın mücadelesine dair çizimler yapıyorsunuz?

Çünkü televizyonda da sosyal medyada da her türlü şiddet bu kadar "normal" gösterilirken, çocuk istismarının adı "erken evlilik" yapılmaya çalışılırken hayvan hakları yasası sürekli ertelenirken daha fazla kadın, çocuk ve hayvanın fotoğrafları siyah beyaz şekilde katliam kelimeleri ile anılmasın diye göz ucuyla bile olsa daha fazla kişiye şiddetin normal olmadığını göstermeye çalışıyorum. Çünkü ben, yalnızca kadın olduğum için başıma gelebileceklerin korkusuyla yaşarken bunu önlemek için elimden gelen her türlü çabayı vermeye çalışıyorum.

Türkiye'de kadına yönelik şiddet ve yaşanan kadın cinayetleri üzerine ne söylemek istersiniz?

Maalesef kadına şiddet ve kadın cinayetleri her gün artıyor. Kadınlar yaşam mücadelesi içindeyken "ölmek istemiyorum!" çığlıkları atıyor, kadınlar kendi kanıyla failin adını yazıyor… verdiğimiz mücadele yalnızca eşitlik mücadelesi değil artık. Evleniyor öldürülüyoruz, boşanıyor öldürülüyoruz, dışarıda da evde de öldürülüyoruz, sevsek de reddetsek de öldürülüyoruz. Biz eşit ve özgürce yaşamak istiyoruz. Bir anne bir eş olmamızdan önce özgür bir kadın olduğumuz herkes tarafından kabul edilsin istiyoruz. İstanbul sözleşmesi ve 6284’ün etkin bir şekilde uygulanmasını, suçluların ceza almasını istiyoruz. İstediklerimiz görüldüğü gibi aslında çok basit fakat cezasız bırakılan, iyi hal indirimi alan her dava bizi bu basit isteklerimizden uzaklaştırsa da özgürlüğümüzü alana kadar haklı mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.

Türkiye'de karikatür ve çizim dediğimizde genellikle ‘komik’ olarak nitelendirilen ve ‘cinsiyetçi’ söylemler barındıran üretimler mevcut. Ne düşünüyorsunuz?

Eşit olmayan bir toplumdayız ve bu sebeple diğer birçok şey gibi çizimler de karikatürler de cinsiyetçi. Şiddete, küfüre gülünsün isteniyor. Erkek şiddeti gören kadın kolayca resmedilebiliyor. Ben biliyorum ki şiddeti komik bulmak şiddeti normalleştirmektir, şiddete ortak olmaktır.

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü. Hem kendin hem de çizimlerinle alanda olacaksın. Kamuoyuna kadın mücadelesi ve kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda ne gibi bir çağrıda bulunmak istersiniz?

"Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok!" emeğimizden, birbirimizden ve mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Toplumun önemli bir kısmına ulaşan haberlerin erkek şiddetine karşı eril dilini değiştirmesi büyük önem taşıyor. Şiddeti meşrulaştıran diziler kaldırılarak eşitliğe karşı bilinci arttıracak diziler ve programlar yapılmalı. Her aileye ücretsiz psikolojik danışma imkanı sunulmalı. İstanbul sözleşmesi olarak bilinen ‘’kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa konseyi sözleşmesi’’ne ve 6284’ yönelik eleştirel dil yok edilerek etkin bir şekilde uygulanmalı. Söylenmeye çekindikleri ‘’Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’’ konusunda toplum bilinçlendirilmelidir. Şiddete karşı kararlı bir devlet politikası uygulanmalıdır. Mücadelemizle daha çok kadının yaşayacağına inanıyorum. Bizim bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok…