Çocuk edebiyatında sessiz kitabın sesi
Kuzuların sessizliğini öğrendik ama kitapların sessizliğini biliyor muyuz? Sessiz kitaplar aslında çoğumuzun aşina olduğu ancak ardındaki derin felsefenin pek konuşulmadığı çok güçlü bir eğitsel materyal. Kidsnook, çocuklarla iletişim kurarken hikaye anlatıcılığı yöntemini, materyal olarak da sessiz kitapları kullanan bir duyu ve dil gelişim destek programı.
"Eğer dikkatli dinlersen sessizlik güzeldir."
George Orwell, 1984
Kendimi dinlediğim, önemli kararlar aldığım, sorunlarıma çözüm patikaları açtığım en değerli anlarım, hep sessizlik içinden fışkırır. Belki de insan büyüdükçe hayal kurmayı da sessizliği de unutuyor. Çok ses çıkarmak, çok gürültülü ortamlara girmek, bir tür varoluş kanıtına dönüşüyor. Oysa varoluşu besleyen en güzel duraklardan biridir sessizlik...
Cesare Pavese, en sevdiğim şiirlerinden birinde “yüreğinde sessizlik var, yutulmuş sözcükler. Senin için şafak, sessizliktir” der. Yüreğimizdeki sessizlik ve yutulmuş sözcüklerden yeni şafaklar üretmek, aslında kişinin kendisini geliştirmesi, sessizliğin içinde kendini yeniden yaratması için ne güzel bir fırsattır...
Yetişkinler için sessizlik zaman zaman korkulan, kah kulakları sağır eden bir küskünlüğü kah geri dönüşü olmayan bir ölüm halini anımsatan, mutlak yalnızlığa götüren, fırtına öncesi bir dinginliği barındıran bir liman iken, bebekler ve çocuklar için ise dünyaya tiz bir çığlıkla geldikleri andan itibaren sessizlikle adeta mücadele edilir.
Her sessizliğin peşi sıra, yeni yeni çıkmış dişler arasından süzülen bir ses, kırık dönük bir kelime, bir tiz ağlayış, anne özlemi barındıran güçlü bir nida veya bir varlık işareti gelir.
Susan bebekten çekinilir; “dilini mi yuttu” denir. Çok ağladığında ise, “ne zaman susar da sessizlik olur” diye beklenir. İnsanoğluna da insankızına da sessizlik konusunda bir türlü yaranılmaz.
İşte o bebeklikten çocukluğa evrilme sürecinde çocukların bu sessizlik-ağlayış ikilemine en güzel şekilde eşlik eden, onları özgürleştiren ve kendilerini keşfetmelerini sağlayan araçların başında kitaplar geliyor. O kitaplar kimi Küçük Prens, Şeker Portakalı, Pal Sokağı Çocukları’na yol alırken, kimi de sessizlik içinde kendilerine ve okurlarına yol bulur.
Kuzuların sessizliğini öğrendik ama kitapların sessizliğini biliyor muyuz? Sessiz kitaplar aslında çoğumuzun aşina olduğu ancak ardındaki derin felsefenin pek konuşulmadığı çok güçlü bir eğitsel materyal.
Kidsnook, çocuklarla iletişim kurarken hikaye anlatıcılığı yöntemini, materyal olarak da sessiz kitapları kullanan bir duyu ve dil gelişim destek programı.
Bu, dünya çapında sessiz kitapları eğitim materyali olarak bir müfredata uyarlayan ilk çalışma... İlk olarak da Türkiye’de uygulanmaya başladı. Şu anda sadece Yunanistan ve Zanzibar’da uluslararası okullarda uygulanıyor.
Sessiz kitap (quiet book) ile kast edilen, içinde cümle olmayan, çocukların görseller üzerinden hayal kurmalarını, duygularını ifade etmelerini, olayları dramatize etmelerini, görsel okuma yapmalarını ve yorumlamalarını sağlayan kitaplar. Birçok açıdan da çocuğun dilsel ve duygusal yetilerini özgürleştirerek onu belirli kalıpların ötesine çıkarmayı hedefliyor. Çünkü bu özgürleştirici kitaplar okuryazarlık gerektirmiyor.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bu konuda değerli bir çalıştay gerçekleşti ve Türkiye genelinde bağımsız anaokulları ve psikolojik danışmanlık merkezlerinin temsilcileri, 0-6 yaş arası çocuklara uygulanmak üzere erken çocukluk dil ve duyu gelişim destek programı konusundaki iyi uygulama örneklerini paylaşmak, dünyada bu alandaki son gelişmeleri izlemek üzere bir araya geldi.
2012 yılından beri uygulanan Kidsnook dil ve duyu gelişim destek programı, materyal olarak 3 set, 28 sessiz kitaptan oluşuyor. Türkiye’de farklı illerde, bulunduğu bölgelerde fark yaratmış 23 Anaokulunda Kidsnook İstasyonu bulunuyor.
Ancak programın herhangi bir yaş sınırı yok. Yani, sessiz kitaplar “yaşsız”. Sessiz kitapları, pedagojik gelişimine uygun olarak, 1 yaşındaki bebek de, 8 yaşındaki kız çocuğu da okuyabiliyor – içerikler ve doğurduğu etkiler değişse de.
Peki neden sessiz kitap?
Bu programın Türkiye’deki iki kurucusu Uzm. Betül Gece ve Ayşegül Dede, erken çocukluk döneminden başlayarak sessiz kitap kullanımıyla birlikte çocuk ve yetişkinlerin, kelimelerin olmadığı bir dünyada eşitlendiğini, bu kitaplar sayesinde 0-6 yaş aralığından itibaren çocukların kelime haznelerini geliştirdiklerini, hayal gücü ve yaratıcılık becerilerini test ettiklerini belirtiyorlar.
Ne de olsa yetişkinler ile çocukları ayıran bence en temel özellik, bizlerin zaman içerisinde yitirdiğimiz hayal gücümüz ve bilinçli bir şekilde yıprattığımız hayal kurma becerilerimiz... Sessiz kitaplar, işte bu yitimin önüne erken yaşta geçmek ve bu becerilerin temelini sağlamlaştırmak için güzel bir araç.
Ayrıca bu kitaplar, işitsel ve görsel hafıza oyunlarını da içerdiğinde dikkat ve odaklanmayı artırıyor. Çocuğun belirli bir görsel akış temelinde kurgulanan sessiz bir kitabı okurken, görseller üzerinden giriş, gelişme ve sonuç geliştirmesini ve başladığı bir hikayeyi devam ettirip sonuçlandırmasını sağlıyor. Yani, çocuk, kitabın yönetmeni oluyor ve aynı kitap her defasında farklı bir kurguya konu olabiliyor.
Sessiz kitapta her bir resmedilen durum, okurda farklı duygular yaratıyor, hele bu kitaplar grup halinde okunduğunda bazen tek bir ayrıntı üzerinden yepyeni hikayeler yaratılıyor. Geçtiğimiz gün kızımla birlikte yorumladığımız ve literatürün en iyi sessiz kitap örneklerinden biri sayılan ‘Ay’a Okul Gezisi’ (John Hare, Yapı Kredi Yayınları) benim için bile oldukça eğlenceli ve yaratıcı bir deneyim oldu.
Ayşegül Dede, sessiz kitapları yarı-yapılandırılmış eğitim materyalleri olarak kullandıklarını ve kurgularının, çocukların gelişim özellikleri ve ihtiyaçlarına göre hazırlandığını belirtiyor. İlk iki set içinde bulunan kitapların karakterleri hayvan karakterler. Her kitap farklı bir hayvan karakter üzerinden ilerliyor.
‘Aile’ kavramı işlenirken farklı gruplamalar yapılırken bazı kitaplarda anne, baba, çocuk yer alırken başka bir kitapta sadece anne-çocuk veya sadece baba-çocuk bulunuyor. Dede, bunun ardındaki mantığı ise bana şu şekilde açıklıyor: “Toplumun bize yüklediğinden bağımsız olarak, ‘aile’ demek sevdiklerinle birlikte olduğun anlar demek.” Dolayısıyla, çocuklara “aile” kavramını böylesine özgürleştirici bir çerçeveden veriyorlar.
Örneğin sette yer alan 1-2-3 Hop isimli kitapta, geniş aile halinde yaşayan bir penguen ailesi var. Yaşlılar ve çocuklar bir arada yaşarken günlük rutinleri bulunuyor. Ancak bir sabah bakıyorlar ki her gün tırmandıkları tepeyi martılar istila etmiş. Penguenler önce bunun sebebini anlamaya çalışıyor. Buzullar suyu örttüğü için kuşlar aç kalmış. Penguenler hep beraber yardımlaşarak onlara balık taşıyor. Karnı doyan martılar hikayenin sonunda tepeden ayrılıyor, penguenler de yeniden rutinlerine geri dönüyor. Yardımlaşma, iyilik ve dayanışmayla, bir mekan paylaşımı sorunu da bu şekilde çözülmüş oluyor. “Aslında bu bir mülteci hikayesi. Ama çok naif ve çocukların gözünden,” diyor Ayşegül Dede.
Yıllar önce Redhouse Kidz tarafından yayımlanan ve ABD’de yaşanmış bir olaydan ilham alan ''Vanessa’nın Yanındayım'' isimli bir başka sessiz kitap, küçük bir iyiliğin aslında ne kadar büyük bir güce ve farkındalığa evrilebildiğini konu alıyor ve akran zorbalığına karşı neler yapılabileceğini, tek bir sözcük dahi kullanmadan resmediyor. Kitaba ilham veren ise, ABD’de bir üniversite öğrencisinin zorbalığa uğramasının ardından ertesi gün 300 arkadaşının ona okul yolunda eşlik ettiği bir yaşanmışlık idi. Bu kitap, hiçbir yazılı çerçeve sunmadan, zorbalığa karşı seyirci kalınmaması ve zorbalık edilen birine nasıl yardımcı olunabileceği konusunda bir hayat öğretisi sunuyor.
Benzer kitaplar, çok-kültürlü toplumlarda göçmenler özelinde de kullanılıyor. Örneğin yıllar önce İtalya’ya bağlı bir ada olan Lampedusa’ya gelen Afrika ve Orta Doğulu göçmenlerin çocukları ile İtalyan çocukların etkileşimlerini, empati yapmalarını ve birbirlerini tanımak için adada Uluslararası Genç İnsanlar için Kitap Kurulu (IBBY) tarafından sessiz kitap kütüphanesi kurulmuştu. Türkiye’de 0-6 yaş aralığındaki Suriyeli mülteci çocuk sayısının bir milyona yaklaştığı düşünüldüğünde, bu yöntemin kıymetli bir entegrasyon aracı olacağı aşikar.
Program, özellikle dil konuşma bozukluğu olan ve destek alan çocukların yanı sıra otizm veya duyusal işleme zorluğu yaşayan çocuklar üzerinde de oldukça etkili ve onların bilişsel, dilsel ve sosyal-duygusal gelişimi de bu sessiz kitaplar sayesinde artıyor. Dışarıdan yönerge almayan, göz teması çok az olan, ders sırasında soru sorulduğunda cevap vermeyen 2-3 yaş arası çocuklarda, söz konusu programın uygulandığı 5-10 dersten sonra sorulara cevap verdikleri, göz teması kurdukları ve yönergelerin çoğunu istekli bir şekilde takip ettikleri gözlemlendi.
Ayrıca normal gelişim gösteren çocuklar üzerinde iki yıllık uygulamalar sonucunda da okul başarılarının arttığı konusunda geri bildirimler alınıyor; kitap okuma sevgisi ve alışkanlığı kazanıyorlar. “Geçen sene eski bir öğrencimiz Türkiye geneli ortaokullar arası hikaye yarışması birincisi oldu. Hayal gücü ve kurgu becerileri inanılmaz gelişiyor,” diyor Ayşegül Dede.
Ancak, Türkiye’de sessiz kitaplar konusunda ciddi bir önyargı, çekimserlik ve “hazıra alışmışlık” hali olduğunu da gözden kaçırmamak gerek. “Türkiye’de veliler ve öğretmenler sessiz kitaplardan korkuyor,” diyor Dede. “Nasıl uygulayacağını bilemiyorlar. Talep görmüyor. Tüm çabamız ‘sessiz kitapların sesi ol’ diyerek bu konuda toplumsal farkındalık kazandırmak.”
Dede’ye göre; bir konuda farkındalık oluşturmak istiyorsak önce “merak” uyandırmalıyız. Sessiz kitap bize bu imkanı veriyor.
Neyi ne kadar merak ettiğimizle aslında bilişsel olarak gelişiriz. İnatçı ve kalıcı merak, insanı rahat bırakmayan, akıp giden hayatın peşine düşmesini sağlayan bir tutkudur.
Kidsnook programının geçen yıldan beri uygulandığı merkezlerden biri de, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi bünyesinde Prof. Dr. Ebru Aktan Acar ve ekibinin kıymetli çabalarıyla giderek isminden daha çok söz ettiren ÇABAÇAM (Çok Amaçlı Erken Çocukluk Eğitimi Merkezi).
Ebru hocanın 2008 yılında kurduğu ÇABAÇAM’da erken çocukluk döneminde sessiz kitap kullanımı özellikle hikayeyi tamamlama etkinliği ile uygulanıyor; sessiz kitapların sonu veya ortasında hikaye kesilerek çocuklara bunu tamamlamaları için fırsat veriliyor. Böylelikle çocuklar hem yaratıcılıklarını “konuşturuyor”, hem de kendi hikayelerini “yazıyor”.
Ayrıca, karşılaştırma ve zıtlıklar etkinliği ile, iki farklı sessiz kitap seçiliyor; karakterler, mekanlar veya hikaye teması gibi öğeler arasındaki benzerlikler ve farklar çocuklarla tartışılıyor; böylelikle eleştirel düşünme ve karşılaştırma yetenekleri gelişiyor.
ÇABAÇAM’da ayrıca “Sessiz kitap sınıf sergisi” de yapıldı. Sergide, çocukları sınırlamadan çizimlerini bir araya getirerek, kendi söylediklerini de altına yazarak kitaplıkta bir arşiv oluşturuldu. Böylelikle, çocukların kendi sessiz kitaplarını oluşturmasına olanak tanındı; yaratıcılıklarını ifade etmeleri sağlandı.
Sessiz kitap uygulaması, deprem bölgesi olan Adıyaman ve Kahramanmaraş'ta ÇABAÇAM Çadırkent Eğitim Destek Birimleri’nde uygulanmış ve çocuklar sayfaları çevirdikçe aslında kitapta anlatılmayan şeyleri kendi hayal güçleriyle canlandırıp yorumlar katmışlar.
Sessiz kitap uygulamasında ilk önce çocuklar kitapta yazı olmamasına şaşırmış; ancak kitapla ilgili durup kendilerine sorular sorulduğunda her birinden farklı dönütler gelmiş.
ÇABAÇAM eğitmenlerinden Elanur Kaçar da sessiz kitap uygulaması sırasında çocukların kendi ev yaşantılarıyla, aile tutum ve davranışlarıyla ilgili çok paylaşım yaptıklarını, hatta bir erkek çocuğun “Yaramaz Kedi” adlı kitapta “erkekler gibi kızlar da yaramaz olabiliyormuş” dediğini aktarıyor.
Benzer şekilde ÇABAÇAM eğitmenlerinden Çağla Gamze Akın da deneyimini şu şekilde aktarıyor:
“Çocuklar açısından bakınca o renkli dünyalarına katacakları görsellerin önüne geçen herhangi bir metnin olmayışı ve ne görüyorlarsa ne düşünüyorlarsa kitabın o yönde şekillenmesi çocukların sessiz kitaplara olan ilgisini daha çok arttırıyor. Sessiz kitabı çocuklara anlatmaya başlamadan önce hazırlık yaparken biz anlatıcıların dahi aklına gelmeyen hikayeler, uygulama sırasında çocukların dillerinden dökülünce şaşkınlığımızı ve mutluluğumuzu gizleyemiyoruz. Ve böylelikle bizim zihnimizde oluşan masal taslakları aniden bambaşka bir masala dönüşebiliyor.”
Eğer dikkatli dinlerseniz, sessizliğin içine seslenildiğinde aslında ne kadar engin bir çocukluk denizi açılıyormuş... Çocuk edebiyatında sessizlik çok güzel ve besleyicidir, işitiyor musunuz?