YAZARLAR

Çocuk istismarı ve kulaklarda yankılanan çığlık

4. Yargı Paketi’nden beri cinsel istismar suçlarında tutuklama için “somut delil” şartı aranıyor. Cinsel istismar şüphelisinin tutuklanabilmesi için “kuvvetli şüphe” yeterli olmuyor ve bu durum, uzmanlara göre, birçok dava dosyasında mağdur taraftaki adalet duygusunu ciddi anlamda zedelerken cezasızlık duygusunu pekiştiriyor. 

Sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Çocuk istismarı, çocuğa karşı işlenmiş insanlık suçudur, çünkü bireyin çocukluğunu katleder.

Geçen hafta Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin bir cümlelik bir paylaşımı, çoğumuzun kalbine bir gülle gibi iniverdi: “16 yaşındaki cinsel istismar mağduru erkek çocuk müvekkilimiz, faillerinin beraatı sonucunda intihara sürüklenerek yaşamına son vermiştir.”

Erken yaşlardan itibaren iki erkeğin nitelikli cinsel istismarına maruz bırakılan Cevdet Efe, bu açıklamadan iki hafta önce yaşamını sonlandırmıştı.

Dosya, bir yıldır istinaf aşamasındaydı ve tutuklama için “somut delil olmadığı” gerekçesiyle failler beraat ettirilmişti.

Zaten travması yıllardır devam eden Cevdet Efe’nin adalet duygusu ise her defasında bir kez daha yara almış ve yerel mahkemelerin failleri cezasız bırakan kararının ardından artık mücadelesine tutunacak gücü bulamamıştı.

2021 yılı temmuz ayında kabul edilerek yasalaşan 4. Yargı Paketi’nden beri cinsel istismar suçlarında tutuklama için “somut delil” şartı aranıyor. Bu da zaten korkutularak işlenen bir fiilin mağduru olan çocuğun beyanının “somut delil” sayılamayacağı, onun kendi tanıklığı ve anlatılarının yetersiz bulunduğu anlamına geliyor.

Cinsel istismar şüphelisinin tutuklanabilmesi için “kuvvetli şüphe” yeterli olmuyor ve bu durum, uzmanlara göre, birçok dava dosyasında mağdur taraftaki adalet duygusunu ciddi anlamda zedelerken cezasızlık duygusunu pekiştiriyor. 

8 yaşından 13 yaşına kadar cinsel istismara uğrayan Cevdet Efe, tehdit edilmiş, “sakın konuşma, sana kimse inanmaz” denmiş. Bu sırada Cevdet Efe birçok kez intihar teşebbüsünde bulunmuş; bu yaşadıklarını babasıyla paylaşması yıllarını almış. Ardından, aktarılana göre, savcılığa giden baba, olayı kapatması, şikâyeti geri alması için sürekli tehdit edilmiş. Aile son çareyi yaşadıkları ilçeyi değiştirmekte bulmuş. Bu esnada doktorlar, “cinsel istismarın olduğu” yönünde raporlar vermişler; Efe sürekli yaşadığı travmayı yineleyecek şekilde beyanlarda bulunmak zorunda kalmış; babaya “sen istismarı gördün mü?” diye sorulmuş.

Geçen sene çocuk istismarı suçu kapsamında ceza mahkemelerinde 14 bin 919 dosya karara bağlandı. Bu dosyalarda 16 bin 472 sanık oldu; isnat edilen suç sayısı ise 18 bin 739 idi. Oysa cezaevine 7 bin 88 kişi girdi. Bunun ayrıca yargı aşamasına gelmeyen, aile içerisinde örtbas edilen, “kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla gizlenen kısmı da var.

Barış Özbay, Cevdet Efe’nin en başından beri avukatlığını yapmış. Mağdur ve aile ile, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği üzerinden irtibat kurulmuş; zaman zaman da kendisiyle telefonda konuşup süreç hakkında bilgilendirmede bulunarak, adalet arayışında ona yol arkadaşlığını sürdürmüş.

Özbay, çocuğa yönelik cinsel istismar davalarında son iki yıldır hukuki görüşün değiştiğini belirterek, daha önceleri dolaylı delilin kabul edildiği davalarda, adaletin sağlandığına dair kamu vicdanının teskin edildiğini vurguluyor.

Zira 2021 yılından önceki vakalarda aslolan kural, çocuğun anlatımının somut olay özelinde uzmanlar eşliğinde değerlendirilmesi, mağdurun olay sonrası yaşadığı psikolojik ve fiziksel duruma dair doktor raporlarına başvurulması, sanığın anlatımının uzmanlarca mercek altına alınması ve eldeki delillerin değerlendirilerek cezalandırmaya başvurulması idi. Zira cinsel istismarın delilinin anlık şekilde bulunması oldukça zor; çocuk aradan bir süre geçip cesaretini topladıktan sonra ilgili makamlara başvurabiliyor, bazen de istismarı karakola bile bildiremiyorlar.

Daha çocuk yaşta evlendirilen, “çocuk gelin” adı altında 6 yaşından beri her türlü nitelikli cinsel istismara maruz kalan, ancak yetişkin olduktan sonra adaletin peşine düşebilen, olayı örtbas etmeye çalışan herkese karşı dimdik duran H.K.G.’nin cesur mücadelesini ve halen devam eden hukuki süreci unutmadık, değil mi?

“Daha önceleri travmatik bir durumun olup olmadığı, beyanlarda çelişkinin bulunup bulunmadığı, travma etkisiyle yakın çevresine anlattığı olaylardaki kanıtların örtüşüp örtüşmediği incelenir, karar ona göre verilirdi. Oysa Cevdet Efe’nin ve daha nice çocuğun davasında, doğrudan kanıt kuralı getirildi. Cevdet Efe’nin tanıklığı, farklı kişilerin eklendiği heyetlerin önünde birçok kez alındı ve travması sürekli yinelendi. En sonunda da çocuğun ifadeleri tutarsız bulunarak tanık yetersizliğinden dolayı iki sanığın beraatına karar verildi,” diye aktarıyor Özbay.

Oysa Avrupa Birliği üye ülkeleri başta olmak üzere yargılamalarda başvurulan evrensel ilkeler ışığında, çocuğa yönelik cinsel istismara dair doktor raporu ve tanıklıklar temelinde bir karar verilmesi esas.

Avukatının aktardığına göre, Cevdet Efe’nin davasına en başından beri Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da müdahildi. Hatta Cevdet Efe için tedbir kararı alındı ve psikolojik destek imkânı sunuldu. Kendisinin yaşadıklarını üvey annesine aktarımları da dava sürecinde dinlendi.

“Ancak çocuktaki adalet arayışı ne yazık ki karşılık bulamadı. Aldığı tüm psikolojik destek, cezalandırılmama süreci karşısında etkisini yitirdi. Aile içi bir durum olduğu, babaya yönelik de tehdit ve yaralama yaşandığı, faillerin de berat aldığı bir ortamda Cevdet Efe tüm bu eylemleri görerek kendini çaresiz ve köşeye kıstırılmış hissetti,” diye açıklıyor Özbay.

Erich Fromm, Sağlıklı Toplum adlı kitabında şöyle yazar: “Milyonlarca insanın aynı kötülükleri paylaşması, o kötülükleri erdem yapmaz, pek çok yanlışın yapılması, o yanlışları doğru yapmaz, milyonlarca insanın aynı akıl hastalığı biçimlerini paylaşması da bu kişileri aklı başında yapmaz.” Çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının sümen altı edildiği her durumda, bu tespit aklınızın bir köşesinde dursun. 

Çocukluğun karşıtı yetişkinlik değil, yaşanamamış bir masumiyet çağıdır. Ve bu dünya, yaşanamamış bu masumiyet çağının özneleri adına mücadele etmemiz için var.

Cevdet Efe geri dönmeyecek. Benzer bağlamlar için “Bir kereden bir şey olmaz” diyenler haksız çıktı, bir kereden çok şey oldu, bir çocuğun yaşam hakkı elinden alındı.

Ama hukuk, medya, siyaset, sivil toplum, tüm alanlarda Cevdet Efe ve daha nicelerinin hakkını savunalım ki bu toplum sağlığına kavuşsun, iyilik kazansın ki içimizdeki kötülük artık kurusun, adalete inancımız pekişsin.

Çocukların hakları vardır. Çocuk bir bireydir ve aynı zamanda hukuk öznesidir. Afrika’da olduğu gibi Avrupa’da da, ABD’de olduğu gibi bu ülkede de, Tire’de de İstanbul’da da, Erzurum’da da Diyarbakır’da da, Edirne’de de çocukların yaşam hakları vardır.

Taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye göre, “Devlet çocukların, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için yasal, idari, toplumsal ve eğitsel bütün önlemleri alır”.

Ayrıca Türkiye’de 2011 yılında yürürlüğe giren “Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” veya daha yaygın ismiyle Lanzarote Sözleşmesi de çocuk istismarının önlenmesinde devletlere, yerel yönetimlere ve aileye net sorumluluklar yükler.

Bu sözleşme, hukuki perspektifte ilk kez cinsel istismar suçunu tanımlayan ve bunu suç sayan uluslararası sözleşme olup, bu sözleşmeden çıkılması yönündeki tüm hedef göstermelere rağmen Türkiye’de çocuk haklarının korunmasında ve çocukların bedensel söz haklarına dair temel dayanaklardan biridir.

Ne güzel der Zülfü Livaneli, “Bazıları geride bir şeyler bırakacaklar. Bir kitap, bir tablo, bilimsel bir buluş, namuslu bir davranış, bir merhamet öyküsü, bir türkü... Gönlü daha zengin olanlar, 'Bu dünyadan gider olduk/Kalanlara selam olsun!' diyecekler ve bu insan çığlığı yüzyıllarca yankılanacak kulaklarda.”

Çağımızda ardımızda bırakacağımız en kıymetli şey, bazı çocukların bu dünyada yaşadığı cehennemi sonlandıracak net ve kararlı adımlar atılması için güçlendireceğimiz kamuoyu ve adalet duygusu olacak.

Ancak o zaman çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarının ardından sosyal medyayı dolduran “falanca için adalet”, “falancaya yapılanları asla unutmayacağız” yemin ve nidaları somut ve sürdürülebilir bir zemin kazanır.

Ancak o zaman çocuklar “çocuk” olacak…


Menekşe Tokyay Kimdir?

Uluslararası ilişkiler alanında Galatasaray Üniversitesi'nde lisans, Avrupa Birliği bölgesel politikaları alanında Belçika Katolik Louvain Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan ve Avrupa Birliği siyaseti alanında Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsü'nden doktora derecesi olan Tokyay, 2010 yılından beri ulusal ve uluslararası haber ajansları için röportaj ve analizler yaptı. Uzmanlık alanları arasında AB siyaseti, Orta Doğu, çocuk hakları ve sosyal politikalar yer almaktadır. Kendisi Fransızca ve İngilizceden birçok kitabı Türkçeye kazandırdı. Aynı zamanda aylık klasik müzik dergisi Andante’de köşe yazarı olan Tokyay, bir yandan da sanat alanında önde gelen isimlerle ve müzik alanında üstün yetenekli çocuk ve gençlerle ses getiren söyleşi dizileri gerçekleştirdi.