Çocuklara kim bakacak?
Aile yılı kadınların bakım emeğine el konularak, yeniden üretim alanındaki baskıların artması, pronatalist politikaların ileri sürülmesi ile hayata geçirilecek. Bizler de kadınların emeğinin de gerçek bir işgücü olduğunun, işsizliği de, emeğimizi de görünmez kılamayacaklarının mücadelesini vereceğiz.
Aile yılı planları işliyor.
Şimdi de çalışan annelere bakıcı desteği şartlarını açıkladılar. Destek derken, tüm illerde, tüm kadınlara diye anlaşılmasın. Sadece Ankara, İzmir ve İstanbul olarak 3 ili kapsıyor. Analık izninde olmayacaksınız, tam ya da yarı zamanlı çalışacaksınız, çocuğunuz 0-24 aylık olacak, eğitimli bir çocuk bakıcısını sigortalı çalıştıracaksınız ve bakıcı ücretini de en az asgari ücret olarak vereceksiniz.
Kaç lira ile bunları yapacaksınız söylüyorum hemen:
Tam zamanlı çalışan anneyseniz, 18 bin 926 lira.
Bekarsanız veya özel gereksinimli çocuğu olan anneyseniz 20 bin 779 lira.
Yarı zamanlı çalışıyorsanız 9 bin 462 lira,
Bekarsanız veya özel gereksinimli çocuğunuz varsa ve yarı zamanlı çalışıyorsanız 11 bin 317 lira.
Bu destek Avrupa Birliği tarafından bir proje kapsamında finanse edilecek. 0-24 aylık çocuğu olanları kapsıyor, halbuki kanunlarımızda çocuk tanımı 18 yaşından küçük olmak. Bu destek Cumhurbaşkanı’nın ‘iş ve aile yaşamını uyumlaştırma diyerek, esnek çalışma koşulları getireceğiz’ diyen kadınları kapsamıyor. Sigortasız, esnek ve güvencesiz çalışmak zorunda bırakılmış, ne işsiz ne işçi sayılan anneleri de kapsamıyor. Demek ki aile yılında anneliğin de bir makbulu var. Çocuğunuza bir gıdım destek gelecekse onun da hep yeni bebekler olması gerekiyor. Hani derler ya sonrası Allah’a emanet…
Milyonlarca çalışan anneyi dışında bırakan bu destek dedikleri kriterler de, olduğunuz durumda neye yarar, ona da bakalım. Sigortalı bir işte tam zamanlı ya da yarı zamanlı çalıyorsanız da o zaman büyük çoğunluğun içerisinde asgari ücretlilere bakalım. Asgari ücret 22 bin 104 lira. Buna destek size de çıktı, 18 bin 926 lira eklendi diyelim toplam 41 bin 30 lira ediyor. Eş çalışıyor mu belli değil, başka çocuk var mı belirsiz. Bu para ile bir annenin evini geçindirmesi ve tam zamanlı sigortalı eğitimli bir bakıcı çalıştırması mümkün değil. Yine bir gerçek hayatın matematiği ile örtüşmeyen hesaplar.
Peki nerede bu ülkenin çocuklarının hak ettikleri? Kadınların, işçilerin hak ettikleri nerede? Nerede hakettiklerimiz de AB finanse ediyor bunu bile? Doğmamış bebeğin rızkı da, doğanınki de, çalışmak zorunda olup karnı doyanın rızkı da, ya yandaşların cebinde ya da milyarderlerde.
Türkiye’nin IMF'ye göre gayri safi yurtiçi hasılası ile gelişmiş 20 ülke arasında 2024’te 17. sırada olduğunu biliyoruz. Yani tekrar bu yazıda da belirtmek gerekir ki, para var, yok değil.
Yine de bakım emeği alanı, kadınlara ve ev içerisinde karşılıksız olarak hizmet olmaktan çıkartmak üzere kurgulanıyor.
Her iki yönüyle de anlaşılıyor ki üretilenlere el konuluyor. Yüzde 99 olan bizlerin hayal dahi edemeyeceği düzeylerde hem de. Hesap tutmuyor.
Bakıcı desteğini sınırlı ilde sınırlı annelere vermiş olsalar dahi o da gayri safi yurtiçi hasılanın ortalama kişi başına düşen kadarı olan 50 bin liraya yine yaklaşmıyor. Uçurum büyük.
Üretilmiş olana ve emeğin karşılığına el konulmasını uluslararası ölçekteki verileriyle de ortaya koymuş OXFAM’ın 2024 Eşitsizlik Raporu’nun başlığı: “Takers Not Makers.” Ben, "el koyanlar üretenler değil" diye çevirdim. Çok yerinde. Bu rapora göre servet büyüme oranı 2023’e göre 3 kat artmış ve trilyonerler doğacağı öngörülüyor. Nasıl mı sorusunun yanıtı ise kesinlikle üreterek değil! Servet katlanırken yoksulluk sınırının altında yaşayan kişi sayısı azaldı mı? Koca bir HAYIR. Dünya Bankası’nın günlük 6.85 dolarlık yoksulluk sınırının altında yaşayan kişi sayısı 1990'dan bu yana neredeyse değişmemiş. Dünyanın yarı nüfusuna yakını, yüzde 44’ü, yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Milyarderlerin kazancı da büyük oranda mirastan, sömürgecilikten, hortumlamaktan geliyor.
Raporda bir başka gerçek olarak ayrıca deniliyor ki: “Giderek artan bu servet yoğunlaşması, milyarderlerin endüstriler ve kamuoyu üzerindeki etkisinin giderek arttığı tekelci bir güç oluşmasına yol açmaktadır.” Bunun en güncel örneğini Amerika’daki seçimlerde gördük. Trump ve Elon Musk ilişkisini düşünebilirsiniz. Ve ülkemizde seçimler gündeme geldiğindeki 5’lilerin durumunu.
OXFAM’ın raporuna göre, her 10 kadından biri günlük 2,15 doların altında gelirle aşırı yoksulluk çekiyor. Bu oran erkeklere göre 24.3 milyon kadının aşırı yoksulluk içerisinde olduğunu gösteriyor. OXFAM raporu doğrultusunda KEDV’in açıklamasına göre bakım emeğindeki gizli el koyuş ortaya çıkıyor. Hem gizli hem de eşlik ve annelik üzerinden ülkemiz açısından da fıtrat ve aile yılı üzerinden maneviyatla süslenmiş bir el koyuş. Gerçek ise şu ki: “ Kadınlar, dünya genelinde her gün 12,5 milyar saat ücretsiz bakım işleri yapıyor. Bu emeğin küresel ekonomik değeri 10,8 trilyon ABD Dolarına eşit- ki bu miktar, teknoloji sektörünün toplam küresel değerinin 3 katı.”
Bu veriler ışığında, kadınların ekonomideki yerinin muhafazakarlık ve üretim ilişkileri bağlamında dönemsel olarak nasıl da işlendiğini ve yeniden işlenebileceğini tekrar anlayalım. Bu dönemki durum ise bu bakım emeğinin bir hizmet olarak piyasaya çoğunlukla sürülmeyip ev içerisinde ücretsiz olarak kadınlar üzerinden karşılandığıdır. Ülkemizde aile yılı da tam da bu sebeple kadınların bakım emeğine el konularak, yeniden üretim alanındaki baskıların artması, pronatalist politikaların ileri sürülmesi ile hayata geçirilecek. Bizler de kadınların emeğinin de gerçek bir işgücü olduğunun, işsizliği de, emeğimizi de görünmez kılamayacaklarının mücadelesini vereceğiz.
Aile ve bakım emeği sermaye için de patriyarka için de kilit bir rol oynuyor.
Hakettiğimiz ücretlere ve kamu hizmetlerine kavuşmak için her dönemi yeniden analiz etmeliyiz. Bu yazıyı da bu anlamlandırma, sonuç ve görev çıkarma çabasının bir parçası olarak görebilirsiniz.