Çocuklara tiranlığı anlatmak
Gianni Rodari’nin Soğan Oğlan’ı, sadece İtalya’da popüler bir hikâye olmakla kalmamış, dünya çapında çocuk edebiyatı üzerinde etki yaratmış bir kitap. Çünkü adalete inanan sıradan bireylerin fark yaratma potansiyeli hakkında zamansız bir alegori.
En sevdiğim kitaplardandır Gianni Rodari’nin Soğan Oğlan’ı. Bana göre çocuk edebiyatındaki önemi, tiranlığa karşı mücadele meselesini güler yüzle, umutla anlatmasından gelir. Çocukları yetişkin dünyasının adaletsiz yönleriyle yüzleştirirken dünyayı değiştirmenin yolunun doğruyu savunmaktan geçtiğini gösterir. Hem de bambaşka karakterlerle. Rodari’nin hikâyesi, yurttaşları çeşit çeşit sebze ve meyveden, prensi limondan bir ülkede geçiyor. Üstelik burası öyle bir ülke ki “Dikkat edin ayağına bastığınız kişiye, sonra hiç anlamadan sıkışırsınız köşeye.”

İtalyan çocuk edebiyatının efsanevi ismi Gianni Rodari’nin adaletsizliği, totaliterliği anlatması şaşırtıcı değil elbette. 1920'de doğan Rodari, faşizmin dünyayı sardığı bir dönemde gençliğini geçirir. Mussolini faşizmi altında büyür. Ve 20. yüzyıl İtalya’sının en önemli çocuk edebiyatı yazarlarından bir olur. 1960’lar ile 1980’ler arasında çocuk ve genç nesillerin öğreniminde iz bırakır. Sadece kitaplarıyla değil, çalışma biçimiyle de… Gazeteler için yazar, çocuk gazetesi çıkarır. Ebeveyn ve öğretmen dernekleriyle aktif bir işbirliği yapar. Hatta bir süre öğretmenlik yapıp çocukların hayal gücünü teşvik etmek için uğraşır. 1970 yılında dünyanın en iyi çocuk kitapları yazarlarına verilen Hans Christian Andersen Ödülü’nü alır.

Gelelim Soğan Oğlan’a… Roman, toplumsal eşitsizliklerin eleştirisidir ve halkın adaletsizliğe karşı bir arada olması fikrine odaklanır. Rodari’nin hikâyesinde Soğan Ailesi bir meyve kasasının içinde yaşar. Ne var ki bu aile o kadar da şanslı değildir. Soğanların varlığının bir kanıtı olan kokusu bu ülkede özellikle yöneticiler ve zenginler tarafından sevilmez. Bir gün ülkenin yöneticisi Limon Prens’in Soğan Ailesi’nin yaşadığı yerden geçeceği duyurulur. Saray adamları, diğer bir deyişle kraldan çok kralcılar, soğan kokusunu ortadan kaldırmanın yollarını arar. Soğan Ailesi duvara dizilip menekşe kokuları ve Isparta’nın en keskin gül suları ile baştan ayağı ıslatılır. Neye uğradığını anlamayan ailenin tüm bunlara itiraz etmesine bile izin verilmez. Beklenen an gelip çattığında talihsizlikler soğanların peşini bırakmaz. Limon Prens geçerken bir itiş kakış başlar ve Soğan Baba istemeden prensin ayağına basar. Prens’e yaranmaya çalışan kalabalık sayesinde Soğan Baba hain olarak yaftalanıp tutuklanır. Ömür boyu hapse mahkûm edilen Soğan Baba’yı ziyarete giden en küçük çocuğu Soğan Oğlan, babasının tavsiyesi üzerine dünyayı tanımak için yalnız başına hayata atılır. Dahası hapishanedeki tüm dürüstleri kurtarmak için yemin eder. Zamanla yeni dostlar edinir. Çok geçmeden onlarla birlikte ülkelerinin başında bulunan zalimlerle mücadele etmeye başlarlar. Soğan Oğlan direniş ve dayanışmanın önemini ortaya koyarken, nezaketin, dostluğun ve ortak bir amaç için birlikte çalışmanın değerini bilen bir figüre dönüşür.

Gianni Rodari, meyve ve sebzeden oluşan tüm roman karakterlerinin detaylarını dantel gibi işler. Çünkü onlar üzerinden sınıf mücadelesini anlatır.
Soğan Oğlan, sadece İtalya’da popüler bir hikâye olmakla kalmamış, dünya çapında çocuk edebiyatı üzerinde etki yaratmış bir kitap. Çünkü adalete inanan sıradan bireylerin fark yaratma potansiyeli hakkında zamansız bir alegori. Bizde de ilk kez 1993 yılında yayımlanıyor.
Sömestrin yaklaşmasını fırsat bilip 9 yaş ve üstü arkadaşlarına kitap önerisinde bulunmak isteyenlere duyulur.
Son sözü Soğan Oğlan’a bırakayım: “Sebze de olsa, meyve de olsa, iyiler her zaman kazanır…”