Çöp tesisine karşı meralarını savunan köylülere dava açıldı
Salihli'de çöp tesisine karşı direnen köylülere şirket yetkililerinin şikayeti üzerine, “Birden fazla kişiye tehdit ve hakaret” suçlamasıyla dava açıldı. Bugün görülen dava 25 Mayıs'a ertelendi.
Emine Akbaba / Cihan Başakçıoğlu
İZMİR - Manisa'nın Salihli İlçesi'nde bulunan Caferbey köyünde, Manisa Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Spil A.Ş. tarafından katı atık tesisi yapılmak isteniyor. Köyünde çöp tesisi istemeyen köylülerin direnişi ise 15 Kasım bu yana sürerken, son olarak köylüler şirketin iş makinalarının meraya girmesine tepki göstermişti. Yaşananların ardından köylülerden üç kişiye müteahhit firmanın şikayeti üzerine “Birden fazla kişiye tehdit ve hakaret” suçlamasıyla dava açıldı. Üç kişi hakkında açılan dava bugün Salihli Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Mahkeme, davayı 25 Mayıs tarihine erteledi. Davada hakaret ettiği gerekçesiyle yargılanan sanıklardan Abdullah Coşkun, duruşma sonrası "Yaşam alanını savunmak suç mu? Eğer bu suçsa ben bu suçu işlemeye devam edeceğim" dedi.
GÖRÜNTÜLERDE NE DEDİĞİ TESPİT EDİLEMEMESİNE RAĞMEN CEZALANDIRILMASI İSTENDİ
Valilik kararı ile katı atık tesisi yapılması planlanan alanın mera alanı ve yerleşim yerine çok yakın olması nedeniyle projenin iptali için idari mahkemeye açılan iki dava dosyası bulunuyor. Firma, idari mahkeme kararlarını beklemeden alanda inşaat faaliyetlerine başlamak istedi. Alana giren iş makinalarının çıkmasını talep eden köylülerden üç kişi hakkında müteahhit firma şikayette bulundu. Şikayet üzerine açılan davanın iddianamesinde köylülerin, "Buraya bir daha ayak basmayın" demesi 'hakaret' olarak değerlendirildi. Yargılanan köylülerden Abdullah Coşkun hakkında ise iddianamede "görüntüler olduğu ama ne dediğinin tespit edilemediği" belirtilmesine rağmen 'alenen hakaret' suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılması talep ediliyor.
AVUKAT DEĞERLİ: MAHKEME KARARINI BEKLEMEDEN İNŞAATA BAŞLADILAR
Salihli Çevre Derneği Başkanı ve davanın avukatlarından Seçil Ege Değerli, ekim ayında valilik tarafından Caferbey Köyü'nün mera alanına Manisa Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Spil A.Ş. tarafından katı atık tesisi yapılması kararı verildiğini öğrendiklerini belirtti. Değerli, katı atık tesisi için izin verilen bölgenin fiilen mera olarak kullanılması, su kaynaklarının bulunması ve yerleşim yerine çok yakın olması dolasıyla Manisa İdari Mahkemesi'nde bir iptal davası açtıklarını ancak firmanın kararı beklemeden inşaat faaliyetine başlaması üzerine halkın direniş nöbeti başlattığını söyledi. Değerli daha sonra yaşanan süreci ise şöyle anlattı: "Firma tarafından yargısal süreçler beklenmeden alanda doğrudan inşaat faaliyetleri başlatıldı. Buna karşı halk, direniş çadırlarında gece gündüz 3-4 aydır nöbet tutmaya devam ediyor. Bu süreçte ÇED süreçlerinin gereği gibi işletilmemiş olması sebebiyle buna karşı da itiraz sürecimiz başladı. Şirket bu sürecin ardından valiliğe tekrar başvuru yaptı ve 'ÇED kapsam dışı' kararı aldı. Bu alanda yapılacak her türlü faaliyetin yönetmeliğe göre ÇED kararına tabii olması gerekmektedir. O yüzden bu karara karşı da ÇED kapsam dışı kararının iptali için dava açtık. Yargı mücadelemiz devam ederken firma mera alanında faaliyete başlamak için kolluk kuvvetiyle iş makinalarını getirdi. Halk iş makinalarının çekilmesini, müteahhit firmanın da alandan çıkmasını istedi. Biz tarafımızca açılan davaların sonuçlarını beklerken yaşam alanına sahip çıkan ve müvekkilim olan Caferbey Köyü'nden üç kişi akşam jandarma karakoluna ifadeye çağrıldı.”
'BU DAVA GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAKTIR'
Dava dosyasını incelediklerinde her zaman karşılarına çıkan usulsüzlükler ile yine karşılaştıklarını söyleyen Değerli, bu dosyaların açılabilmesi için şikayetçi tarafın olması gerektiğini ama dosyada şikayetçi taraf bulamadıklarını belirtti. Firma hakkında halkın verdiği şikayet dilekçeleriyle ilgili hiçbir işlem yapılmadığını belirten Değerli, halka dava açılmasını ise “görevi kötüye kullanmak” olarak nitelendirdi. Değerli, sözlerine şöyle devam etti: "Bu dosya şikayete bağlı suçlar olmasına rağmen şikayetçi bir taraf bulamıyoruz. Kolluk kuvveti tarafından savcılığın da talebi doğrultusunda karakola, müteahhit firmanın yetkilileri davet ediliyor. Orada beyanları alınıyor ve bir şikayet oluşturuluyor. Ortada serbest bir irade ile yapılmış gerçek bir şikayet dilekçesi olmamasına rağmen ifade alma yöntemi ile şikayet oluşturuluyor. Video kayıtları olduğu ve bunların çözümlendiği iddia ediliyor ancak video kayıtları yine jandarma tarafından çekilen video kaydı. Jet hızıyla bir dava açılıyor. 2 Kasım tarihinde ifadeler alınıyor, 9 Kasım'da dosya savcılığa intikal ediyor. 11 Kasım'da iddianame hazırlanıyor. Sanıklar lehine hiçbir delil toplanmadan şüphelilerin ifadelerine başvurulmadan apar topar açılmış bir dava ile karşı karşıyayız. Biz asıl suçluların yargılanması için tüm itirazlarımızı dile getireceğiz. Görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma suçlarından da şikayetçi olduğumuzu belirteceğiz. Mera alanlarını korumak idari makamların ve kolluğun resen harekete geçmesi gereken bir alan. Caferbey köylüsü birçok kez müteahhit firmanın mera alanına koyduğu konteynerlerin kaldırılması için şikayette bulundu. Bununla ilgili hiçbir işlem yapılmazken halka dava açılmış olması görevin kötüye kullanıldığı ve ihmal edildiğini gözler önüne sermekte."
'ASIL SUÇLULAR ÇEVRE KANUNU'NA MUHALEFET EDENLER'
Halkın yargılandığını ama asıl suç işleyenlerin yargılanmadığı bir süreç yaşadıklarını ifade eden Değerli, "Gerçek anlamda suç işleyenler, çevre kanununa ve ÇED yönetmeliğine muhalefet edenler, yapılan tüm şikayetlere rağmen yargılanmıyor. Buna sadece Caferbey'de değil daha önce Hacıbektaş'ta, Çapaklı Köyü'nde de rastladık. Maalesef toprağına, suyuna, havasına sahip çıkan insanlar bu tip ceza dosyalarıyla baskı altına alınmaya ve yıldırılmaya çalışılıyor. Bu davalar sıradan adli bir ceza davası olmasının ötesinde bir anlam taşıyor. Hem kolluk kuvvetiyle hem yargı makamları aracılığıyla aslında siyasi bir dava niteliğine büründürülerek halk üzerinde bu tür ekoloji hareketlerinin ve halkın tepkisinin baskılanmaya çalışıldığı birer sopa niteliğine bürünüyor" diye konuştu.
'SUÇLAMA BİZİ YILDIRMAK İÇİNDİ'
Hakkında dava açılanlardan Savaş Işık ise davanın kendilerini yıldırmak için açıldığını belirterek, "Çöp tesisi kurulmaması için aylardır savunduğumuz meramıza iş makinelerinin geldiğini duyunca kadın, erkek, genç, yaşlı tüm köy meramıza gittik. Müteahhit firma yetkilisi ile jandarmanın alanda olduğunu görünce iş makinelerinin meramızdan çıkmasını ve asıl suçun meraya iş makinasının girmiş olması olduğunu söyledik. Direnişimiz ve bekleyişimiz sonunda iş makinesini meramızdan çıkardık. Akşam saatlerinde jandarma komutanı tarafından aranarak müteahhitin şikayetçi olduğu ve ifade vermem gerektiği söylendi. O gün ifademde de belirttiğim gibi köyün ortak mülki sayılan meramızın, mera olarak kalması tek istediğimizdi ama bizi suçladılar. Bu suçlama tamamıyla bizleri yıldırmak içindi" dedi.
'ASIL SUÇ MERAMIZA GÖZ DİKMEKTİR'
Caferbey Köyü merasına yapılmak istenen katı atık tesisinin durdurulması için Manisa İdari Mahkemesi'ne açılmış iki tane davanın gününü beklerken kendilerine dava açıldığını belirten Işık, doğayı ve köyünü savunmanın suç olmadığını ifade etti. Işık, "Şu an çöp tesisine karşı açtığımız iki davanın gününü beklerken hızlıca bize karşı açılan davaya gidiyoruz. Bize açılan bu dava olsa da 'meramızda çöp istemiyoruz' demekten vazgeçmeyeceğiz. Toprağımızı, meramızı savunmak suç değildir asıl suç meramıza göz koymaktır. Hayvancılıkla uğraşan bunca insanın geçim kaynağı olan ve içme sularının yanı başında bulunan bizler için bu kadar öneme sahip meramızda çöp istemiyoruz. Bunu her fırsatta dile getirmekten de vazgeçmeyeceğiz. Bugün görülecek davada havasına, toprağına sahip çıkan herkesi sesimiz olmaya çağırıyorum" ifadelerini kullandı.
AÇILAN DAVANIN İLK DURUŞMASI GÖRÜLDÜ
Salihli 1'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen davanın ilk duruşmasında sanık olarak yargılanan köylüler ve avukatları hazır bulunurken, Salihli Çevre Derneği'nin çağrısı ile Akhisar Çevre Derneği, CHP ilçe örgütü, EGEÇEP, EGEÇEP Gençlik Meclisi ve Halkevleri temsilcileri de duruşmayı izledi. Duruşmada kimlik tespitinin ardından ifadelere geçildi. Yargılanan köylülerden Cüneyt Bülbül ifadesinde şikayetçi olan müteahhit ile defalarca karşılaştığını hatta müteahhitin köy kahvesine gelerek çay içtiğini söyledi. Hakaret ve tehdit amacı olsa karşılaştığında da yapabileceğini ifade eden Bülbül, olay günü iş makinalarının meraya girmesi üzerine meralarına gittiklerini ve yasal hakkını kullanarak meralarının mera olarak kalması için mücadele ettiklerini söyledi.
'KOPYALA-YAPIŞTIR SİPARİŞ CEZA DOSYASI'
Görüntülerde bulunan ancak ne dediği bile anlaşılmayan sanık Abdullah Coşkun ise neden yargılandığını dahi bilmediğini belirtti. İş makinalarının geldiğini duyunca meraya gittiğini söyleyen Bülbül, şikayetçi olanları tanımadığını ifade etti. Bülbül mahkemeye "Ben neden buradayım, bilmiyorum. Yaşam alanlarımızı savunmak için oradaydık, suçumuz bu mudur? Siz olsanız aynısını yapmaz mıydınız?" diye sordu.
Davanın avukatlarından Seçil Ege Değerli, mahkemede meraların korunmasına ilişkin mevzuat düzenlemelerine dair beyanda bulunarak, mevzuata aykırı davrananların kamu görevlileri olduğunu ve görevi ihlal suçu işlediklerini belirtti. Halkevleri Hukuk Dairesi'nden avukat Yıldıray Çıvgın ise müşteki beyanlarının imla hatalarına kadar aynı olduğuna dikkat çekerek, 'kopyala-yapıştırdan' ibaret sipariş bir soruşturma hazırlandığını söyledi. Çıvgın "Açıklanan usulsüzlükleri ihtiva eden iddianameyi kabul eden hakim ben olsam utanırdım." dedi. İfadelerin ardından ara kararını açıklayan mahkeme, davayı 25 Mayıs tarihine erteledi.
'YAŞAM ALANIMI SAVUNMAK SUÇSA BEN BU SUÇU İŞLEMEYE DEVAM EDECEĞİM'
Duruşmanın ardından davayı izleyen kurumlar adliye önünde bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamada konuşan EGEÇEP Yönetim Kurulu adına davanın avukatlarından Berna Babaoğlu Ustabaş, yargılanan köylülerin daima yanında olduklarını ve dosyanın yasadışı delillerle oluşturulduğunu söyledi. Ustabaş, "Dosyaya baktığımızda düşündüğümüz çevresine, doğasına, köyüne, merasına sahip çıkan köylüyü yıldırmak için açılmış bir dosya olduğudur." dedi. Yargılanan köylülerden Cüneyt Bülbül, "Firma ile şu an da uğraşıyoruz ama sonunda kazanan bizler olacağız. Aynı hareketler aynı uygulamalar devam ettiği sürece sonuna kadar elimizden ne gelirse yapacağız. Her zaman direnenler kazanacaktır. Direnmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Yargılanan Abdullah Coşkun ise yaşam alanına sahip çıktıkları için yargılandıklarını söyledi. Müteahhite beş metre dahi yaklaşmadığı halde tehdit, hakaret, darp gibi şeylerle yargılandığını söyleyen Coşkun, şunları kaydetti: "Dosyada hiçbir delil yok. Savcılığın takipsizlik kararı vermesi gerekirken neden vermediğini anlamıyorum. Jandarmanın çektiği görüntüde müteahhitin el hareketleri var. Sorulduğu zaman 'Benim tikim var, ben böyle yapıyorum' diyor. Müteahhit davacı değil, şikayet dilekçesi yok. Bunlardan dolayı adalete karşı ciddi endişelerim var. Hakime de sordum "Ben niye geldim buraya?' diye. Ancak cevap yok. Suçum yaşam alanını savunmak mı? Yaşam alanım dışında nereye gidebilirim? Eğer bu suçsa ben bu suçu işlemeye devam edeceğim."