Çorlu tren faciasında yaşamını yitirenler anıldı: 'Adalet diyoruz, bize dava açılıyor, avukatlarımız içeri tıkılıyor'

Çorlu tren kazası davasında oğlunu kaybeden Mısra Öz, dava avukatlarından Can Atalay'ın cezaevinde olduğunu hatırlattı: "Adalet diyoruz. Bize davalar açılıyor. Avukatlarımız içeri tıkılıyor."

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018 yılında meydana gelen, 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği ve 300’den fazla kişinin yaralandığı tren faciasının bugün 5’inci yıl dönümünde anma töreni düzenlendi.

ANKA Haber Ajansı'nın haberine göre, kaza yapan trenin sefere başladığı Edirne'nin Uzunköprü ilçesinde düzenlenen anmanın, ardından faciada ölenlerin aileleri, kazanın meydana geldiği Sarılar köyüne gitti. Buradaki anmaya CHP Tekirdağ Milletvekilleri İlhami Özcan Aygun ve Nurten Yontar, Çorlu Belediye Başkanı Ahmet Sarıkurt ile davanın avukatları da katıldı.

Ellerinde, faciada yaşamını yitirenlerin resimlerinin olduğu pankartla kısa bir yürüyüş yapan aileler, tren raylarına çiçek bıraktı. Bir dakikalık saygı duruşunda bulunulmasının ardından rayların yanındaki anıta geçen aileler, yakınlarının resimlerinin olduğu dövizleri alana yerleştirdiler.

ZELİHA BİLGİN: İŞİNİ BİLMEZLERİN SALTANATININ SÜRDÜĞÜ, 25 CANA MEZAR OLAN KARA TREN…

Faciada kızı Bihter Bilgin ile kardeşlerini ve 6 aylık yeğenini kaybeden Zeliha Bilgin, mağdur aileler adına konuştu.

Anmaya katılanlara teşekkür eden Bilgin, "Çocukların pembe rüyalarını süsleyen tren miydi suçlu olan yoksa alt yapısı olmadan trene ‘Yürüme, koş mu’ diyen? Bakım incelemesi yapılmayan, sinyalizasyonu çalışmayan, yol bekçisi olmayan genel müdürü, mühendisi, aldığı sorumluluğu bilmeyen, işini bilmezlerin saltanatının sürdüğü, 25 cana mezar olan kara tren" dedi.

"Gerçek suçluların, sorumluların mükemmel hayatı olan, 5 yıldır terfi alan, ödül verilen, ‘katil yağmur’ deyip hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam edip siyasi gücün altında ezilen kara tren" diyen Bilgin, "O vagonlara birbirinden habersiz, dakikalar sonra bu saatte kurban edilip ahiret yolculuğuna çıkacak olan 25 can, nereden bilebilirlerdi? Çoğu ilk defa binmişti. Toz pembe hayallerinin onlara mezar olacağını, hayallerini, çocukluklarını, çocuklarını, geride bırakacaklarını" ifadelerini kullandı.

'LİYAKATSİZ BİR KURUMUN KURBANI OLDULAR'

Sorumlular hesap verene dek mücadele edeceklerini dile getiren Zeliha Bilgin, "Hayatını kaybeden 25 can. Her biri bir annenin, bir babanın evladıydı. Bir çocuğun annesi, bir çocuğun babası, ablası, kardeşi, teyzesi, yeğeniydi. En acısı liyakatsiz bir kurumun kurbanıydı. 5 yıl önce Devlet Demiryolları’na kurban verdiğimiz 25 canımız yetmedi, biz acılı aileler de adaletin altında ezilmeye devam etmekteyiz. Gerçek suçluları görmezden gelen adalet bir gün mutlaka hesap verecektir. 8 Temmuz Çorlu tren katliamı; kaza değil, cinayet. İhmal, cinayettir. Bu acılı günümüzde bizimle birlikte olduğunuz için, unutmadığınız için, unutturmadığınız için, adalet savaşımızda 5 yıldır bizimle aynı yolda adalet aramak için yürüdüğünüz için sizlere sonsuz minnettarız. 8 Temmuz Çorlu tren katliamını unutmuyoruz, unutmayacağız. Adaleti bulana kadar da bu yolda hep birlikte mücadele edeceğiz" diye konuştu.

MISRA ÖZ: ADALET DİYORUZ BİZE DAVALAR AÇILIYOR

Faciada oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Öz de 5 yıldır özlemlerinin giderek arttığını ifade etti. Oğlunun resmine sarılı hâlde konuşan Öz, şunları söyledi:

"Son dokunduğumuz anın 5 dakika öncesi gibi olduğu ama ayrılığın asırlık olduğu acılar yaşıyoruz. Bu ülkede ne yazık ki insan canı en ucuz şey. Bunları her yerde söylüyorlar. Adalet arıyoruz. Ülkenin her yerinden adalet çığlıkları kopuyor fakat şunu biliyoruz ki ve şundan çok eminiz: 5 yıldan beri aradığımız adalet rayların altında kaldı. 5 yıldan beri aradığımız adalet ne yazık ki siyasi iktidarın iki dudağının arasında kaldı. Hakkımı helal etmiyorum hiç kimseye. Yol bekçilerini kaldıranlara, denetim yapmayanlara, liyakatsizlikle yönetilenlere, biz bunları defalarca dinledik. Mahkemede sanık olarak gelen kişilerin Devlet Demiryolları üst yönetimini işaret ettiğini, eksikleri söylediklerini defalarca kez duyduk ama duyması gerekenler duymuyor. Araştırma önergesi veriliyor, reddediliyor. Adalet diyoruz. Bize davalar açılıyor. Avukatlarımız içeri tıkılıyor çünkü biliyorlar ki araştırılırsa bütün suç, siyasi iktidarın elinde olacak. Çünkü şundan çok eminler ki, biraz önce ismini haykırdığımız evlatlarımızın kanları iktidarın elinde."

'YILLARDIR TIRNAKLARIMIZLA KAZIYA KAZIYA 13 KİŞİYİ MAHKEMEYE GETİREBİLDİK'

Türkiye'de yargının ağır işlediğini belirten Öz, "Adalet geç geldiği zaman bir anlam ifade etmiyor, evet ama bizim ülkemizde ne yazık ki geç gelen bir konu. Umuyorum ki 19 Temmuz’da 14’üncü duruşması olan 13 sanıklı, hiçbirinin tutuklu yargılanmadığı bu dava sonucunda bir küçük adım daha atabiliriz. Çünkü biz yıllardır tırnaklarımızla kazıya kazıya 13 kişiyi oraya getirebildik. Adalet hepimize lazım. Hepimiz bu hukuka, adalete, ülkeye, insanlarımıza sahip çıkmak zorundayız" dedi.

CAN ATALAY: TÜRKİYE, İNSAN CANINI SAKINMANIN EN BAŞA YAZILDIĞI BİR MEMLEKET OLMALI

Çorlu davasının avukatı olan ve aynı zamanda Türkiye İşçi Partisi’nde (TİP) Hatay Milletvekili seçilmesine karşın Gezi Parkı davası tutuklusu olduğu Marmara Cezaevi’nden tahliye edilmeyen Can Atalay da anmaya mesaj gönderdi. Meslektaşı Elif Sıla Aşık’ın okuduğu Atalay’ın mesajı şöyle:

"Bir pazar günü insanlarımız kimi işine gitmek için, kimiyse sadece ilk defa o trene binmiş olsun diye çıktıkları yolda öldüler. Evlatlar, kardeşler, eşler, anneler, babalar… Demiryolu taşımacılığının kamu yararının değil, kâr hedefler hâle getirildiği, personel sayısının yarıya indirildiği, demiryolu organizasyonu özelleştirmeye uygun olsun diye parça parça edildiği için öldü, yaralandı. Ateş düştüğü yeri yakar, hâlâ yakıyor. Türkiye, insan canını sakınmanın en başa yazıldığı bir memleket olmalı. Memleket kimin cebine girdiği belli olmayan çıkarlar uğruna insanlarımızın canını ihmal edilebilir sayanların elinden kurtarılmalı. Bu insanlar adalet bekliyor, tüm memlekete Çorlu’dan örnek oluyor. Yurttaş, kendi hakkına sahip çıkınca, adaleti dişle tırnakla kazanınca memleketine de sahip çıkıyor. Çorlu’da neyin nasıl olduğu, sorumluluğun nasıl yukarıdan başladığı, Türkiye’nin bu koşullarında dahi apaçık ortaya çıkarıldı. Adalet istiyoruz. Kamu hizmetinin özelleştirilmesinin ve yurttaşların göz göre göre ölümüne neden olan herkesin gerçek suçlardan adil yargılanmasını istiyoruz. Buradayız, vazgeçmiyoruz. Her hâl ve şartta adalet."

EVREN İŞLER: SAVCILIK ISRARLA GERÇEK SORUMLULARI ÖRTMEYE ÇALIŞIYOR

Davanın avukatı Evren İşler, bugüne kadar gelinen yargı sürecini anlattı.

"Aslında 5 yılda, normal şartlarda bir memlekette bir davada karar verilmiş olması, hatta kesinleşmiş olması beklenir" diyen İşler, sözlerini şöyle sürdürdü:

"5 yıldır ısrarla, inatla gerçek sorumluların yargıdan kaçırılma çabasını ve bunun karşısında da ailelerin yine daha büyük bir ısrar ve inatla sorumluların yargılanmasını sağlama çabasını yaşıyoruz biz. Aslında yargı sürecinden çok yargı çalışsın diye ısrar eden insanların mücadelesinden bahsediyoruz. Ne acıdır bu memlekette hepimiz her an bir sosyal cinayetin kurbanı olma riskiyle yaşadığımız gibi her sosyal cinayetten sonra da mağdurlar, acılarını bir tarafa koyup adalet için çaba harcamak zorunda kalıyorlar. Elbette toplumun en temel ihtiyaçlarından birisi olan adalet için kimsenin çaba sarf etmemesi gerekir. Devletin asli görevidir. Toplumu bir arada tutacak olan temel harçtır adalet ancak görüyoruz ki ilk gün helikopterlerle olay yerine götürülen bilirkişilerle başlayan süreç, çok uzun bir süre kamu görevlilerinin yok sayıldığı, savcılık tarafından görülmediği uzun yıllarla devam etti.

En sonunda mecbur kaldığı için ek iddianame düzenleyen Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı, hâlen ve ısrarla gerçek sorumluların sorumluluğunu örtmeye çalışmaktadır. Biz ilk günden itibaren, ailelerin duruşma salonuna girmesinin bile engellenmek istediği günlerden itibaren birbirimize, en çok da hayatlarını kaybeden insanlara şu sözü vermiştik. Adalet gerçekleşinceye kadar, gerçek sorumlular yargı önüne çıkarılıp hak ettikleri cezayı alıncaya kadar biz buradan vazgeçmeyeceğiz. Sözümüz söz, ilk günkü gibi bir aradayız. Ne olursa olsun vazgeçmiyoruz. Ne yaşadıklarımızı unuturuz ne sevdiklerimizi unuturuz ne de bu mücadeleden vazgeçeriz." (HABER MERKEZİ)