Covid-19 aşısının patentini 'paylaşmamanın' duygusal yönü
Aşı geliştirenlerin kendi odaklı yaklaşımlarından çıkıp, patenti ülkelerin üretim kapasitesi ve tesisi var mı yok mu diye sorgulayıp manipüle etmeden, acilen paylaşması yapılacak ilk iş olmalı.
Hatime Kamilçelebi
Uzun zamandır zenginliğin ve yoksulluğun kökenleri üzerine pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır. Benim de uzmanlık alanım olan davranışsal iktisat üzerine yaptığım çalışmalar dolayısıyla geçmişten günümüze insanların iktisadi davranışları ve psikolojisi üzerine çeşitli çalışmalar yapmaktayım. Sosyal psikoloji alanında uzman olan Paul Piff ve arkadaşlarının son 10 yılda yaptığı çalışmaları incelediğimizde zenginlerin yaşadığı pozitif duyguların gurur, memnuniyet ve eğlence; yoksulların ise hürmet, sevgi ve şefkat yoğunluklu olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bunun temelinde ise zenginlerin daha bağımsız ve kendi odaklı yaşadıkları, bazı şeylerin kendilerinin hakkı olarak gördükleri, yoksulların ise ileride karşılaşabilecekleri sosyal ve ekonomik tehlikelere karşı başa çıkmada daha az kaynağa sahip olduklarından başkaları veya toplum odaklı davrandıkları tespit edilmiştir. Bu yüzden de yoksullar daha fazla paylaşımcıdırlar. Bunların yanında servet arttıkça kişilerin daha düşük gelirli grupların ve hastaların duygularını anlamada duygusal yoksunluk yaşadıkları, onların acılarını anlayamayıp empati kuramadıkları da sosyal deneylerle ortaya çıkarılmıştır. Yapılan deneylerden birinde de Monopoly oyunu oynatılan bir grup ikiye ayrılmış bir gruba deney öncesinde para verilmiş ve oyuna avantajlı olarak başlatılmıştır. Bu grubun oyun sırasında daha yüksek sesle konuştuğu, başarılarını abarttığı, hatta deney sonunda başarılarının kendi kişilik özelliklerine atfettikleri gözlemlenmiştir. Para ile desteklenmeyen oyuncular ise oyun esnasında sessiz kalıp daha içe dönük hareket etmişlerdir.
Bunları açıklamamın sebebi uzun zamandır dağıtılmaya çalışılan fakat bunda pek başarılı olunamayan Covid-19 aşısıyla ilgili gözlemlerim. Artık aşı dağıtımı öyle adaletsiz bir noktaya geldi ki gelişmekte olan ülkelere bir iki yıl içinde, gelişmemiş ülkelere üç yıla kadar ulaşabileceği The Economist’te yayımlandıktan sonra dahi halihazırdaki aşıların mutant virüslere ne kadar etki edeceği tartışıladursun, patent tartışmaları da sürüyor. Halihazırda aşının patentinin paylaşılmadığını görüyoruz. Üstüne üstlük “Patenti paylaşılsa ne olur, patenti paylaşmak en kolay iş, üretebilecek tesisiniz mi var?” diye bazı insanların, aşı üretilen ülkeler ve şirketlerin aşıyla ilgili açıklamalarına ve patentin paylaşılmasına yukarıda yer verdiğim deneydeki gibi “yüksek sesle” tepki verdiklerini görüyoruz. Oysaki aşının patentinin paylaşılması durumunda yeterli üretim tesisi olmadığına dair bir ispatları da bulunmuyor. Buna rağmen pandeminin verdiği zararlardan bir an önce kurtulmak isteyen insanlar “sessizce” aşının kendi ülkelerine gelmesini, adil bir şekilde dağıtılmasını ve aşı sıralarını bekliyorlar. Yukarıda açıkladığım deneylerden yola çıkarak aşı geliştirenlerin ve üretenlerin kendi odaklı yaklaşımlarından çıkıp, patenti ülkelerin üretim kapasitesi ve tesisi var mı yok mu diye sorgulayıp manipüle etmeden, acilen paylaşması yapılacak ilk iş olmalı. Çünkü pandemi dolayısıyla hastanelerin diğer servisleri ve sağlık çalışanları da zor durumda kalıyor. Hastanelere başka hastalıkları sebebiyle gidenler Covid-19 olma riskiyle karşı karşıya kalacakları için hastaneye gitmekten vazgeçebiliyor veya gitmeyi erteleyebiliyorlar. Aynı zamanda Covid-19 servislerinin yoğunluğu nedeniyle hem randevu süreleri uzuyor hem de doktor bulmakta zorlanılıyor. Bu da toplum sağlığı açısından başka hastalıkların ilerlemesi yönünde bir tehlike doğuruyor. DSÖ’nün internet sitesine baktığımızda da içinde Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkede 93 aşının klinik çalışmalarının halen devam ettiğini, bunların fonlarla desteklendiğini biliyoruz. Dolayısıyla hala aşı geliştirme konusunda çalışan özverili bilim insanları olduğunu da yadsıyamayız.
Covid-19 aşısını geliştirenler bunun için gururlanıp memnuniyet duyarken, insanlar da onları taktir ettiler. Fakat konu patent paylaşımına geldiğinde aşıyı üretenler ve şirketler yerilir duruma geldi. Patentin paylaşılması konusunda bu kadar direnç gösteren aşı geliştirenlerin, destekleyicilerinin ve aşı üreten şirketlerin toplumun diğer kesimleriyle duygudaş olamadıkları neredeyse kesin! Aşı dağıtımı ve patenti sağlık sorunu olmaktan çıkarak, ekonomik ve etik bir sorun haline dönüştü. Ne var ki, geçtiğimiz günlerde birçok insan sessizliğini bozarak Moderna’nın merkezine yürüdü ve patentin paylaşılması konusunda pankart açıp gösteri yaptılar. Çünkü artık halihazırdaki aşıların da bir noktada birçok varyant virüse karşı sonuç veremeyebileceğini uzmanlar açıklıyor. İnsanlar da artık yaşanılan bu duruma haklı olarak tepki gösteriyor. Bu aşamada daha önce birçok hastalığa çare olacak aşıları üreten bilim insanlarını, ülkelerin aşıyı üretecek tesisi var mı yok mu diye yargılayıp sorgulamadan, aşıların patentini paylaşmak konusunda hiçbir tereddüt göstermeyip insanlığa adamalarına karşılık saygıyla anmak gerekiyor. Fonlarla desteklenen bilim insanlarının ve aşı şirketlerinin kendi çıkarlarına göre hareket etmesi ve bunları kendilerinin hakkı olarak görmeleri bilimsel olarak da Piff vd.’nin çalışmalarını haklı çıkarıyor.