Çözüm önerileri: Sokak hayvanları nasıl kurtulur?

Hayvan dernekleri, sokak hayvanlarının kısırlaştırılıp ve aşılanıp alındığı yere geri bırakılmasını savunuyor. Dernekler, kamu kurumlarının sorumluluklarını yerine getirmediği konusunda hemfikir.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Köpeklerin sokaklardan toplatılma çağrılarına hayvanlarla ilgili çalışan dernekler ne diyor? Hayvanseverlerin ‘cezaevi’, ‘ölüm kampı’ olarak tanımladığı barınaklar, koşulları iyileştirildiği takdirde bir çözüm olabilir mi?  

Bu soruların cevaplarını Hayvanların Yaşam Hakları Federasyonu (HayKonfed), Hayvanlara Adalet Derneği (HAD) ve Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) ile konuştuk.

ERDOĞAN ÇÖZÜM İÇİN BARINAKLARI İŞARET ETTİ

TBMM’nin 2019 yılında hazırladığı ‘Hayvanların Haklarının Korunması İle Hayvanlara Eziyet Ve Kötü Muamelelerin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nda, Türkiye’de serbest yaşayan yaklaşık 2 milyon köpek bulunduğu ve bunların çoğunun kısırlaştırılmamış olduğu bilgisine yer verildi. Raporda, bu bilgiye dayanak olacak bir kaynak sunulamadığı da not olarak düşüldü.

Sokak hayvanlarıyla ilgili tartışmalar genelde köpekler üzerinden yürüyor. Bitlis’te bir çocuğun kuduz tedavisi görürken hayatını kaybetmesi sonrası köpeklerin sokaklardan toplatılmasına yönelik çağrılar da artmaya başladı. Özellikle sosyal medyada yaygınlaşan bu çağrılar, hükümette de karşılığını buldu. İki hafta önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Endonezya'da gerçekleştirilen G20 Zirvesi sonrası uçakta gazetecilere, köpeklerin yerinin sokaklar değil, barınaklar olduğuna dair bir açıklama yaptı. Açıklamanın devamında 81 ilde barınak yapılması talimatını verdiğini belirterek Konya Büyükşehir Belediyesi’ne ait barınağı örnek olarak gösterdi.

Erdoğan’ın ‘örnek’ gösterdiği barınakta, geçtiğimiz günlerde bir köpeğin öldürüldüğüne ilişkin görüntüler, pek çok kişinin tepkisine neden oldu. Barınakta, çoğu küpeli 4 bine yakın köpeğin olduğu ortaya çıktı. Hatta köpeklerin açlıktan birbirini yediğine dair görüntüler, medyada yer aldı. Toplumda büyük tepkiye neden olan görüntülerin benzerleri, Türkiye’nin dört bir yanındaki barınaklardan gelmeye başladı.

Türkiye Barolar Birliği, 26 Kasım’da Ankara’da düzenlediği Hayvan Hakları Kurultayı ile birlikte mücadele mesajı verdi. Aynı gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Konya’da katıldığı toplu açılış töreninde, asıl suçluların köpeği öldüren kişiler olduğunu belirterek bir daha bu tür görüntülerin yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, köpekler için yeniden barınakları işaret ederken hayvan hakları dernekleri, çözüm olarak aşılanan ve kısırlaştırılan hayvanların alındıkları yere bırakılmasını savunuyor.

HayKonfed Başkan Yardımcısı Haydar Özkan

‘ETKİN KISIRLAŞTIRMA İLE 2 YILDA NÜFUS KONTROLÜ SAĞLANIR’

HayKonfed Başkan Yardımcısı Haydar Özkan, etkin aşılama ve kısırlaştırma ile köpek nüfusunun kontrol altına alınabileceği görüşünde. Özkan, tedavisi yüzde 100 mümkün bir hastalık olan kuduz nedeniyle bir çocuğun hayatının kaybetmesinin çok üzücü olduğunu ama sorumluların köpek değil, etkin aşılama yapmayan yetkililer olduğunu belirtiyor.

Tarım Bakanlığı’na bağlı tarım il müdürlüklerinin düzenli aşılama, belediyelerin de kısırlaştırma yapabileceğini ama yapmamayı tercih ettiklerini şöyle anlatıyor: “Bu hayvanların hepsini bir arada tuttuğunuzda ve kısırlaştırma yapmadığınızda sayılarında patlama olur. Etkin aşılama için adres de Tarım Bakanlığı… 1389 belediye var, 1200’ünde tesis ve kısırlaştırma yok. Dolayısıyla yetkililer, yapmadığı görevlerin bedelini hayvanlara kesmeye çalışıyor. Kısırlaştırma görevini yerine getirmeyip barınaklara kapatıp kendilerince nüfus kontrolü yapıyorlar. Kimisini aç susuz bırakıyorlar, kimisinin kafasına kürekle vurup öldürüyorlar, resmen ölen ölsün mantığı güdülüyor. Devletin şu an etkin kısırlaştırma ve aşılama için bütçesi de gücü de var. Tamamen görev ihmalinden dolayı yapılmıyor.”

Sokak köpeklerinin ömrünün 3 ile 5 yıl arasında olduğunu söyleyen Özkan, belediyelerin günde en az 10 kısırlaştırma yaptığı takdirde iki yılda nüfus kontrolünün sağlanacağını savunuyor. Özkan’a, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuyla ilgili son açıklamalarını hatırlatıyoruz. Özkan’a göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a danışmanları tarafından yanlış bilgi veriliyor: “Sayın Cumhurbaşkanı da Konya’daki vahşet sonrası hayvanları barınaklara toplamanın ne kadar yanlış olduğunu gördü.”

Mevcut yasanın uygulanmasını isteyen Özkan, Romanya’daki gibi bir yasanın çıkmasını beklemediklerini dile getiriyor. O nedenle buna yönelik bir eylem planları bulunmuyor.

HAD Başkanı Hülya Yalçın

‘BİZ DE EL YÜKSELTTİK’

HAD Başkanı Hülya Yalçın, hali hazırda yapılan hayvan toplamalarının yasa dışı olduğuna dikkat çekiyor. Yapılanın yasa dışı olduğu kadar insanlık dışı olduğunu vurgulayan Yalçın, “Sosyal medyada köpeklerin toplatılması hatta öldürülmesi çağrısı yapanlar maalesef çocukları öne sürerek bunu yapıyorlar. Bu çığırtkanların, ölmüş ya da yaralanmış çocukların anıları üzerinde tepinerek bunu yapması kabul edilebilir gibi değil” diyor. Yalçın, önümüzdeki dönemde kuduz ya da köpek saldırısı haberlerin de çoğalacağını düşünüyor; bu tür haberlerin bilerek servis edildiği kanaatinde.

Yalçın, barınaklara kesinlikle karşı olduğunun altını çiziyor ve ekliyor “Barınaklar kapatılacak. Artık biz de el yükselttik.”

HAD olarak önerilerini şöyle anlatıyor: “İvedilikle kısırlaştırma operasyonları başlamalı. Sadece hayvan hastaneleri olacak, barınaklar değil. Şu anda tek istediğimiz şey, 5199 sayılı yasanın 6. Maddesi’nin uygulanması; hayvanlar kısırlaştırılsın, tedavi edildikten sonra yaşadığı ortama bırakılsın.

‘KULAĞINDA KÜPE OLANLAR BİLE DOĞUM YAPIYOR’

Yalçın, Türkiye'deki tartışmaların sürekli zıtlıklar üzerinden ilerlediğini ve bunun bir örneğinin de hayvanlar konusunda yaşandığını belirtiyor. Yalçın “Biz sanki ‘bütün sokaklar köpek dolsun’ demişiz gibi davranıyorlar. Ya köpek ya çocuk noktasına getiriyorlar durumu. Onun için diyoruz ki; hem çocuk hem köpek… Hayvanları öcü gibi, yaratık gibi görüp büyüyen bir nesilden kimseye hayır gelmez.”

Belediyelerin kısırlaştırma operasyonlarını, bütçe azlığını öne sürerek çoğunlukla yapmadığını kaydeden Yalçın, şöyle devam ediyor: “Kısırlaştırma maliyetleri çok yüksek gibi davranıyorlar ama sistematik operasyonlarla kısa sürede kontrol altına alınabilir. Zaten bu hayvanlar sokaklarda ölüyor. Bir sokakta şu an 10 köpek varsa bahara 5 tanesi kalmış olacak. Ama bu hayvanlar kısır olsa, o beşi yaşamaya devam edecek ve sayı artmayacak. Bakın yasa 2004 yılında çıktı. Gerçekten yasa uygulansaydı ve bu yönde adım atılsaydı, nüfus çoktan kontrol altına alınırdı. Ama ne oldu? Kısırlaştırıldığına dair kulağında küpe olan hayvanlar bile doğum yapıyor. Belediye alıyor, operasyon yapmıyor ama küpe takıyor. Niye? Maliyet kalemine sayı olarak ekleyip bütçesini almak için. Konya’da 4 binden fazla köpek var, hemen hemen hepsi küpeli. Hiçbirini de aldıkları yere bırakmamışlar.”

Köpeklerin toplatılmasının yasalaşması halinde eylem yapmaktan başka çareleri kalmayacağını sözlerine ekleyen Yalçın, “Öyle bir şey olursa hepimiz alabildiğimiz kadar hayvanı alacağız, belli bölgelerde koruma altına alacağız, barınakları da yıkacağız. Başka seçenek kalmıyor.”

HAKİM’den avukat Hacer Gizem Karataş
‘KANUNDA BARINAKLARIN KARŞILIĞI YOK’

HAKİM’den avukat Hacer Gizem Karataş, barınakların kanunda karşılığı olmadığından bahsederek söze başlıyor. “Barınak dediğimiz yerler kanuna göre hayvan hastanesi görevi görmesi gereken bakımevleridir. Kanunen hayvanlar buraya getirilir, kısırlaştırılır, aşılanır ve küpelenip alındıkları yaşam alanlarına geri bırakılırlar” diyor. ‘İyi barınak’ diye bir şey olmadığını vurgulayan Karataş, yapılması gerekenin hayvanların sokaktaki şartlarının iyileştirilmesi ve şiddetin ciddi şekilde cezalandırılması olduğunu ifade ediyor.

Kısırlaştırmanın belediyelerin sorumluluğunda olduğunu belirten Karataş, belediyelerin şeffaf olmadığını bunun da çok fazla ihlale neden olduğunu anlatıyor: “Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu, belediyelerin aldığı emlak, çevre temizlik vergilerinden aktarılacak paylardan; milli piyango gibi şans oyunlarından aktarılacak paylardan, kesilen idari para cezaları ile yapılacak bağışlardan oluşabilecek bir hayvan hakları fonu kurulmasını önermişti. Ancak yapılan kanun değişikliğine göre, büyükşehir belediyeleri, bakımevi kurma ve rehabilitasyon için en son kesinleşen bütçe gelirlerinin binde üçünü; diğer belediyeler ise binde beşi oranında kaynak ayırmak zorunda. Elbette ki, belediyeler kendilerine bu konuda ayrılan bütçeden şikâyet etmekte haklılar ve bu bütçenin artırılması gerektiğini hayvan hakları savunucuları yıllardır söylüyor. Ama şunu da vurgulamak lazım; biz bu ayrılan bütçelerin bile nerelere harcandığını tam olarak bilmiyoruz, belediyelerin şeffaf çalıştığını maalesef söyleyemiyoruz. Bu ülkede daha önce bakımevine gelen mamaların hayvanlara verilmeyip satıldığına, bakımevinin hayvan pansiyonu gibi çalıştırıldığına ve kâr elde edildiğine, yeni ilaç alınmayıp tarihi geçmiş ilaçların kullanıldığına ve daha pek çok şeye şahit olduk, oluyoruz.”

‘KAMU KURUMLARININ NİYETİ POPÜLASYONLA DEĞİL HAYVANLA MÜCADELE ETMEK’

Karataş, kamu kurumlarının niyetinin, hayvanlar yerine popülasyon ile mücadele etmek olsaydı, bu sorunun çok kolay çözüleceğini söylüyor. Belediyelerin, STK’lerle, gönüllülerle ve veterinerle iş birliği yaparak bütçe sorununun aşabileceğini dile getiren Karataş, “Burada esas vurgulanması gereken nokta, kısırlaştırma ve aşılama yaparak hayvanları yerine bırakacak olan belediyelerin çok daha az bir maliyet ile bu sorunu çözmesi mümkün iken kanuna aykırı talimatlar neticesinde tıpkı Konya, Mamak örneğinde olduğu gibi hayvanları toplayıp bakımevlerinde tutmaya çalışmaları” diyor.

Karataş da HAKİM olarak mevcut kanunun uygulanmasını talep ediyor. Hayvanların toplatılmasının Hayvanları Koruma Kanunu ile çeliştiğine işaret ederek “Çözüm odaklı, karışıklık yaratmak yerine olması gerekeni söyleyen tavrımızdan vazgeçmiyoruz. Bakımevleri kanunda olması gereken gibi çalışmalı ve kısırlaştırma yapılıp hayvanlar yaşam alanlarına geri bırakılmalıdır” diye konuşuyor.