Çözümün parçası olmadan sonuçlardan yararlanmak bedavacılıktır
Nasıl olsa değişen bir şey olmayacak demek ve eylemsizliği tercih etmek yerine beklediğim şeyler olabilir demek ve seçimlerde oy kullanarak eylemi tercih etmek, hem rasyonel hem de etiktir.
Özgür Saraç*
Bu yazımızda “bedavacılık” sorununa odaklanacağız, lakin gelin önce seçmen üzerine bir iki şey söyleyelim… Seçim kanuna göre, “on sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir”. Seçmenin oy kullanma hakkı, demokrasilerde temel bir haktır. Seçmen, adaylar arasından yaptığı seçimle, izlenecek politikaları belirler ve toplumsal hayatta yapılacak değişikliklere imkân sağlar. İşte bu yüzden geniş perspektiften ele alındığında demokrasi, çoğunluğu seçmenlerden oluşan halkın kendi kendini yönetmesi olarak da tanımlanır.
Birbirinden farklı dünya görüşü olduğundan ve farklı ideolojilere sahip çıkıldığından seçmenlerin oluşturduğu bütün, aynı ve benzer özellikli, yani homojen değildir. Seçmenlerin oluşturduğu bütüne seçmen kitlesi denir. Bu kitle içinde seçmen, pek tabii ki diğerlerinin verdiği kararlardan etkilenir. Hatta birçok seçmenin vereceği karar, herhangi bir ilave maliyete sebep olmadığında diğerlerinin oluşturduğu çoğunluğa göre şekillenir. Seçmenlerin birçoğu çoğunluktan yana olmak ister, çünkü insanlar genellikle bir topluluğun parçası olarak hissetmek ister kendilerini. Zira demokrasi, ½ + 1’den oluşan basit bir matematiksel formüle dayanır. Ayrıca seçmenler çoğunluğun düşüncesinin daha doğru ve kabul edilebilir olduğunu, daha uygun ve yararlı olacağını düşünebilir. Zaten bir başka yönüyle ele alındığında çoğunluk, bir tür uzlaşma gibidir. Uzlaşılan yerde doğal bir ortaklık oluşur. İşte bu yüzden seçim anketleri, seçmenleri yönlendirmenin etkili birer aracıdır. Aday çıkaran siyasi partilerin bu tür anketleri yaptırma veya finanse etmeleri de bundandır.
Seçmenlerin verecekleri kararlarda çoğunluk önem taşır. Lakin ortada henüz oluşan bir çoğunluk yoksa ve belirsizlik hakimse çoğunluğun oluşması için yönlendirme, yani manipülasyon yapılabilir. Her ne kadar etik olup olmama yönüyle tartışılsa da manipülasyon, siyasi partiler için seçmenlerin isteklerini karşılamak, çıkarlarını korumak, kazanç sağlamak ve güç kazanmak için rahatlıkla kullanılabilir. Ne de olsa siyasi partilerin amacı, seçimi kazanmalarını sağlayacak olan oylarını maksimize etmektir. Siyasi alanda etik değerler kolaylıkla aşılabildiğinden, bu amaca giden her yol mübah görülür ve hemen hemen her siyasi parti az da olsa Makyavelisttir aslında. Finansal işlemlerde açıkça yasaklanmış olan manipülasyonun siyasi eylemlerde yasaklanmamış olması ve siyasi manevralardan biri sayılması oldukça tuhaftır. Yalan, baskı, korku, suistimal ve suçlama gibi birçok yöntemle yapılabilen ve bilinçaltı algılamasıyla yargı yeteneğine etki eden manipülasyon, asimetrik bilgi oluşturduğundan seçmenleri şaşırtıp iradelerini özgürce kullanmalarını engelleyebilir. Lakin tüm bunlara rağmen seçmenlerin de bazı manevraları vardır ve bedavacılık bunlardan sadece biridir.
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” sözü, insanlara başkalarının sorunlarına karışmadan ve onlara müdahale etmeden kendi işlerine odaklanmalarını öğütler. Şahsi çıkarların toplumsal sorumluluklardan önemli olduğunu referans alan bu söz, ortak da olsa sorunlara inisiyatif alıp müdahale etmek yerine insanlara bencilliği önerir ve sessiz kalıp beklenmesini rasyonel sayar. Ne de olsa süreç sonunda ortak bir karar alınacak ve inisiyatif üstlenmeyen kişi, herhangi bir karar alma maliyetine katlanmadan bu kararın nimetlerinden yararlanacaktır. İşte bu bedavacılıktır. Siyasi terminolojide free rider de denen bedavacılık çeşitli şekillerde açıklanıp, çok daha değişik şekillerde örneklendirilebilir. Buna göre, insanların ortak bir kaynağı veya hizmeti kullanırken, bu kaynağa veya hizmete katkıda bulunmamaları bedavacılığın izahıdır. Hizmeti kullanan, lakin hizmetin maliyetine katılmayanların davranışını açıklayan bedavacılık, hizmet maliyetlerini üstlenenler için açık bir sorundur. Örneğin bir yürüyüş yolu projesi için birileri yaptıkları katkılarla bu projeyi gerçekleştirir ve projenin yapımına katkıda bulunmayanlar da yürüyüş yolunu kullanırlarsa bedavacılık oluşur. Yaşadığı apartmanda gürültü yapan birini gidip uyarmak yerine bekleyen ve nasıl olsa birileri çıkar ve sorunu çözer diyen kişi de bedavacıdır, WhatsApp grubunda ortak çalışmalara katkı vermeden diğerlerinin oluşturduğu katkıdan yararlanan öğrenci de… Kamusal hizmetlerden yararlanan ama bunların maliyetine vergi ödeyerek katılmayan kişi de bedavacıdır, seçimlerde oy kullanmayan ama seçim sonrası oluşan hükümetin icraatlarından yararlanan seçmen de… Örnekler çoğaltılabilir.
Görüldüğü üzere bedavacılık etik bir sorundur ve kamusal alana aittir. Kamusal alandaki mülkiyet, ortaktır. Kamusal mal ve hizmetler herkese yöneliktir. Kamusal alanda ortak tüketim vardır. Ortak tüketimin kaçınılmazlığı, hizmetin maliyetlerine katılmayanların hizmet kullanımına imkan sağlar ve teknik açıdan dışlanmalarını engeller. Eylemsizlik bunu tercih eden bedavacılara menfaat sağlar. O halde bir de tersinden okunduğunda çıkarsama yapılarak şöyle bir soru yöneltilebilir: Kamusal alanda yaşanan bir sorunun çözümüne ve/veya alınması gereken kamusal bir karara katkı vermeyenlerin ortaya çıkan sonuçtan şikayet etme hakkı var mıdır? Seçmen olduğu halde oy kullanmayanın seçim sonucuna sitem etmesi beyhude değil midir? Herkesin her şeyden şikayet edebilmesi mümkün olsa da bizce, oluşumuna katkı verebilecekken bunu yapmayıp bedavacılığı seçenlerin ortaya çıkan sonuçtan şikayet etme hakları yoktur. Çözüm üretmeye katkı vermemede ısrarcı olanların sonrasında muzdarip olmaları ve şikayet etmeleri, “anlamsız”, “mantıksız”, “anlaşılmaz” ve “saçma”dır. Yapılacak her seçim, kamusal alana ait sorunların çözümüne dair fikirler üretme hususunda seçmenlere fırsat verir. Seçmenlerin bu fırsatı kullanmalarıysa toplumun kaderini belirler. Nasıl olsa değişen bir şey olmayacak demek ve eylemsizliği tercih etmek yerine uzun zamandır beklediğim şeyler olabilir demek ve seçimlerde oy kullanarak eylemi tercih etmek, hem rasyonel hem de etiktir.
*Doç. Dr./ DEÜ, İİBF / Maliye Bölümü