YAZARLAR

Darbeci kimdir, kim değildir?

Eğer Türkiye’de bir darbe tartışması açılacaksa binaların ışıklarının yakılması doğru bir başlangıç olmaz. Ya da ışık deyince İçişleri Bakanlığı’nın mı yoksa Anayasa Mahkemesi’nin mi ışıklarının darbeyi çağrıştıracağı sorusunun yanıtı ortadadır. Genel Kurmay Başkanlığı’nda yanan ışıklar ile AYM’nin ışıklarının karşılaştırılması ise abesle iştigaldir.

Bir ülkede darbe olunca ne olur? Örneğin Türkiye’de 12 Eylül, Şili’de 11 Eylül tarihleri nasıl yer etmiştir kolektif hafızada; neden kuşaklar boyunca süren acıların adı olarak anılır bu tarihler? Anayasasızlaştırma, gözaltında kaybedilme, işkence, fişleme, halkın seçtiği yöneticilerin görevden alınması, cezaevlerine atılması, yurttaşların kriminalize edilmesi, bütün siyasal alanın, kamusal alanın kapatılması… Yoğun bir karanlık, ağzından çıkan kanun olan, hiçbir anayasal-kurumsal sınır tanımayan asker-sivil figürler… Asmayacağız da besleyecek miyiz diyen bir insan hakları anlayışı…

 Anayasa Mahkemesi üyesi Engin Yıldırım’ı AYM’nin kimi ret kararlarına hak ihlalinin varlığına işaret eden şerhlerinden tanıyoruz. Yıldırım’ın AYM’nin bağlayıcı ihlal kararına rağmen yetkisi olmadığı halde milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verdiği kararda direnen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ni protesto etmek için AYM binasının yanan ışıklarını paylaşması, yersiz bir darbe tartışmasına bahane edildi. Ardından İçişleri Bakanlığı resmi hesabından bütün ışıkları yanan bakanlık binasının fotoğrafını paylaşarak tartışmaya yanıt verdi.

Eğer Türkiye’de bir darbe tartışması açılacaksa binaların ışıklarının yakılması doğru bir başlangıç olmaz. Ya da ışık deyince İçişleri Bakanlığı’nın mı yoksa Anayasa Mahkemesi’nin mi ışıklarının darbeyi çağrıştıracağı sorusunun yanıtı ortadadır. Genel Kurmay Başkanlığı’nda yanan ışıklar ile AYM’nin ışıklarının karşılaştırılması ise abesle iştigaldir.

Yakın tarihimizdeki bir dolu olayı bir kenara bırakarak söyleyelim, Türkiye’de darbe ve demokrasi tartışması bugüne ilişkindir. “12 Eylül 1980’den sonra Türkiye’de ne olmuştu?” sorusu darbeyi anlamak için hâlâ geçerli bir sorudur.

Bugün, Türkiye anayasasızlaştırılmıştır. Işık tartışmasının nedeni olan bağlayıcı AYM kararının uygulanmaması bunun yalnızca bir örneğidir. Anayasasızlaştırma bir darbe uygulamasıdır.

Bugün Türkiye’de gözaltında kaybedilmeler yaşanmakta mıdır? Şehir ortasından insanlar kaçırılmakta, aylarca gözaltı işlemi dahi yapılmadan sorgulanmakta mıdır?

Bugün, Ankara Emniyeti’ndeki işkence iddiaları, onlarca kişinin işkence ile sorgulandığı hakkındaki raporlar ne ifade etmektedir? Gözaltına alındıktan sonra helikopterden atılan yurttaş hakkındaki haberlere ilişkin haberlerin yasaklanması ve gazetecilerin tutuklanmasından başka yapılmış tatmin edici bir işlem var mıdır?

Olağanüstü hal KHK’leri ile yapılan ihraç işlemlerine yargı yolunun kapatılması, kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun yargı kararlarına rağmen fişlemelerle ret kararları vermesi, yurttaşların medeni ölüme mahkum edilmesi, OHAL’i kalıcı hale getiren düzenlemeler olağan bir demokraside mümkün müdür? Fişlenen yüz binlerce insanın bilgileri nasıl kullanılmaktadır? Bu insanların çalışma hakkından seyahat özgürlüğüne ve evlat edinme haklarına kadar yayılan medeni haklarının, en temel siyasal hak olan seçilme hakkının kaldırıldığı bir uygulama hangi dönemlerde var olur?

Seçilmiş belediye başkanlarının görevlerinden alınması, tutuklanması, yerlerine vali ya da kaymakamların kayyım atanması, belediye meclisleri tasfiye edilerek seçilmişlerin yerine memur encümenle seçilmiş yerinden yönetim kuruluşlarının yönetilmesi nasıl bir rejimin ürünü olabilir?

Bugün, özgür bir tartışma ortamı var mıdır? Gazeteciler özgür müdür? Akademisyenler bilimsel faaliyetlerini akademik özgürlük ve kurumsal özerklik kapsamında sürdürmekte midir? Üniversite öğrencileri üzerindeki baskıların nedeni nedir? Şiir okuyan öğrencilerin fanzin çıkaran öğrencilerin cezalar aldığı, akademisyenlerin çalışma alanlarının, kullanacakları kavramların kısıtlandığı, derslerde otosansür uygulamak zorunda bırakıldığı, yapmıyorlarsa tutuklandıkları ve meslekten ihraç edildikleri bir rejim kollektif belleğimizde neyi düşündürür?

Yurttaşlarını sosyal medyadaki ifadeleri, mesleğinin gereğini yerine getirdiği ya da anayasada tanınmış haklarını kullandıkları için kriminalize eden rejim nasıl tanımlanır?

Türkiye’de darbe tartışması, kurum binalarındaki ışıklarla değil, somut düzene ilişkin bu sorularla yapılabilir. Darbeye karşı olmanın nedeni demokrasiyi, halkın iktidarını, halkın haklarını savunmak olabilir. Dolaysıyla bu sorulara verilecek yanıtlar darbeye ilişkin tutumu -darbeci olanı ve olmayanı- ortaya koyacaktır.

 


Dinçer Demirkent Kimdir?

1983 İzmir doğumludur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Anayasa Kürsüsü’nde çalışmakta iken 7 Şubat 2017’de KHK ile ihraç edildi. Doktora derecesini aynı fakülteden, “Türkiye’nin Anayasal Düzeninde Cumhuriyetin İki Kuruluşu ve Dinamik Cumhuriyet Kavramı” başlıklı tezi ile almıştır. Doktora tezinden üretilmiş, Bir Devlet İki Cumhuriyet adlı kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan, Murat Sevinç ile birlikte kaleme aldıkları Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası kitabı İletişim Yayınları’ndan basılmıştır. Anayasa tarihi, cumhuriyetçilik, kurucu iktidar, siyasal temsil konuları üzerine çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıntı Dergi ve Mülkiye Dergisi yayın kurulu üyesidir; 2018-2021 yılları arasında Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı olarak görev yapmıştır. İnsan Hakları Okulu Derneği'nde akademik koordinatörlük görevini sürdürmektedir. Çeşitli dergilerde yazmaya, dersler hazırlamaya devam etmektedir.